18.06.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
myalcin@turk.net Agnelli'nin bu prestijli şatoya şaraba ortaklığı ancak ölümüyle öğrenildi ama dünyanın dört bir yanındaki birçok büyük burjuva, işadamı ve aristokrat, aynı zamanda bağ ve şarap yapımevi sahibi, şarapçılığı hem bir yatırım hem de keyif aracı olarak görüyor, bir yandan para, bir yandan da prestij kazanıyor. Sanayiciliğiyle az tanınan bir zengin, bir bakıyorsunuz filan şatonun sahibi olarak, saygı ve hayranlıkla anılıyor. Fiat'ın efsanevi patronu Giovanni Agnelli bundan üç yıl önce 82 yaşında öldüğünde, bu karizmatik işadamının pek çok sırrı da ortaya döküldü. Bunlardan biri de, Agnelli'nin dünyanın en lüks şaraplarından Bordo'daki Château Margaux'nun ortağı olduğuydu. Agnelli bu ortaklıktan sağlığında hiç söz etmemiş, Fransızlar da bu kıymetli şaraplarının geleneksel imajına zarar vermemesi için bu konuyu gizli tutmayı başarmıştı. Bordo'nun Margaux kadar ünlü bir başka şatosu Mouton-Rothschild ile Lafite Rothschild; bankacı Rothschild ailesinin iki ayrı koluna aitler. Haut-Brion, Kennedy'nin Hazine Bakanlığı'nı yapan Clarence Dillon'un ailesinin. Château Latour, Fransa'nın en büyük sanayicilerinden Francois Pinault'nun. Bu gibi köklü ailelerin yanı sıra, Cartier'nin sahibi Alain-Dominique Perrin'den İtalyan moda devi Salvatore Ferragamo'ya, yönetmen Francis Ford Coppola'dan aktör Gerard Depardieu'ye kadar pek çok zengin ve ünlü kişi şarap üretiyor.Türkiye de bu kervana Güler Sabancı ile dayısı Orhan Türker'in kurdukları Gülor sayesinde katılmıştı. Sonraları Garanti Bankası eski genel müdürü Akın Öngör de bir bağ yatırımı yaptı ama ürünlerini satışa sunmamayı tercih etti.Türk burjuvaları arasındaki son şarap yatırımını ise ünlü mimar Reşit Soley, Bozcaada'da gerçekleştirdi. Yıllardır tatillerini adada geçiren Soley, Tekel'in metruk durumdaki şarap tesisini özelleştirmeden satın aldı ve yüzlerce dönüm de bağ dikerek ciddi bir şarap yatırımcısı oldu. Birkaç yıldır merakla izlediğim projenin ilk ticari şarapları ise geçtiğimiz günlerde piyasaya çıktı. Kervana katılan Türkler Tekel'in köhne şaraphanesine trilyona yakın bir bedel ödeyen, içine dünyanın en modern teknolojisi şarap ekipmanlarını yerleştiren, ardından 250 dönüm de bağ diken Reşit Soley, mimarideki sıra dışı yaklaşımlarını şaraba da taşıma iddiasında. "Bozcaada'da dünya çapında şaraplar üreteceğim. Hayalim, adanın Çavuş, Karalahna, Karasakız gibi üzümlerinden çok iyi şaraplar yapmak. Şimdilik Cabernet, Merlot gibi üzümlerden de üretimler yapıyorum ama bunlar gelecekteki üst düzey ada şaraplarına altlık olacak" diyor. Soley'in Latincede "karga" anlamına gelen Corvus markası altında, kimi çevre bağlardan kimi de kendi bağlarından aldığı üzümlerle yaptığı şaraplar şimdilik yedi çeşit. Üstünü eski Bozcaada gravürlü etiketlerin süslediği şık şişelerdeki şaraplar, Çavuş'tan yapılan Teneia, Vasilaki'den yapılan Zeleia, Kuntra'dan (Karasakız) yapılan Aegea, Karalahna'dan yapılan Vinium, son iki üzümün kupajı Rarum ile karmaşık bir kupaj olan Aeolis ve bir de Öküzgözü-Boğazkere... Bu eklektik ürün gamında ada üzümlerinden yapılan ilk beş şarap da, ada şaraplarının temiz birer örneği... Şaraplık potansiyelleri orta kırat sayılabilecek üzümlerden yapılabileceğin en iyisi yapılmaya çalışılmış. Şaraba hiç işlenmemiş sofralık Çavuş üzümlerinden Teneia, sevimli ve hoş bir örnek. Aeolis; Cabernet, Syrah, Kuntra, Boğazkere ve Öküzgözü harmanı. Büyük fıçılarda 12 ay dinlendirilmiş. Kupaja giren üzümlerin adı kulağa hoş gelmekle beraber, ağır tanenli ve pek bir ilginçliği olmayan bir şarap elde edilmiş. Elazığ'dan gelen üzümlerle yapılan Öküzgözü-Boğazkere ise, bu üzümlerin karakterini güzel yansıtan, dengeli ve kişilikli bir şarap. Ancak bir Kavaklıdere Selection derinliğinde değil. Elazığ'dan üzüm getirtiyor Corvus, bu projeden hızla para döndürmek zorunda olmayan, tok ve zengin yatırımcısı, bağcılık için biçilmiş kaftan olan yeri ve dünyadaki en modern teknolojilerin kullandığı şarap yapımeviyle, Türk şarapçılığının en özgün projelerinden biri olabilir, Türkiye'yi şimdiye dek tanımadığı güzellikte şaraplarla tanıştırabilir. Ama önce Soley'in felsefesini berraklaştırması, hedefini küçültüp odaklaması şartıyla... Türk şarapçılığının tipik hastalığı olan uzaklardan üzüm getirtme uygulamasının ta Elazığ'lardan üzüm getirterek tekrarlanması, bu konuda pek iç açıcı bir ilk adım değil. Sıkça tekrarladığı "Ben aynı şarapları Kavaklıdere'den de, Doluca'dan da iyi yapacağım!" iddiası, kendi yolunu kendi açacak özgün kişilikli bir şarap üreticisi için falsolu laflar.Ortada Gülor gibi yeterince iyi değerlendirilememiş bir fırsat varken, insan Soley'in de şanslarını ve kredisini boşa harcamasından, yanlış kullanmasından çekiniyor doğrusu. Nitekim Türkiye'ye nefis şarapları armağan eden Sabancı'nın Gülor'u, bu çizgiyi derinleştirmek yerine, "Hip" şarap adı altında, Tekirdağ köylüsünün üçüncü sınıf üzümlerini şarap yapıp satmaya çalışıyor bir süredir. Şarapseverler, Sabancı adından Türk şarapçılığını ileri taşıyacak yeni denemeler, seçkin şaraplar bekliyor. Kavaklıdere ve Doluca gibi devlerin yapamayacağı "ince" işler umuyor. Soley de, adanın teruarını keşfedip değerlendirmek ve butik bir çizgide ilerlemektense, şarap sanayicileriyle onların liginde rekabete kalkarsa, bunca yatırıma da, heyecana ve tutkuya da yazık olmasından korkarım... Özgünlüğe yönelmeli