Pazar “Öğrenci hareketinin direnci ve niteliği bütün toplumu etkiledi”

“Öğrenci hareketinin direnci ve niteliği bütün toplumu etkiledi”

29.09.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Türkiye’deki öğrenci hareketlerinin iktidarla ilişkisini ve öğrenci davalarını inceleyen Kemal Göktaş ve Gökçer Tahincioğlu: “Davaların içeriğini görünce apolitik ailelerde bile bir sahiplenme duygusu oldu”

“Öğrenci hareketinin direnci ve niteliği bütün toplumu etkiledi”

Gazeteciler Gökçer Tahincioğlu ve Kemal Göktaş’ın, İletişim Yayınları’ndan çıkan
“Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?” adlı kitabı, Türkiye’de geçmişten günümüze öğrenci hareketlerinin iktidarla çetrefil ilişkisini irdeliyor. Kitap kamuoyunda da özellikle son dönemde uzun tutukluluk süreleriyle dikkati çeken öğrenci davalarını kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Tahincioğlu ve Göktaş ile öğrencilere yöneltilen baskıları ve bu baskıların toplumdaki tezahürünü konuştuk...

“Olan bitenlerin farkına varmamızı, inanması güç ama bir yumurta sağladı” diyorsunuz. Yumurta eylemlerinin nasıl bir etkisi oldu?

Gökçer Tahincioğlu: Burhan Kuzu’yu hedef alan yumurta eyleminden sonra iktidar en açık tepkisini verdi. Yumurta hem bütün meselenin hem de hükümetin tavrının görünürlüğü açısından bir sembol. Yumurta eylemlerini, sonra yapılan bütün operasyonların başı olarak görüyoruz.
Kemal Göktaş: Yumurta ya da domates atmak dünyanın her yerinde yumuşak bir protesto biçimi olarak görülür. Muhatapları da çoğunlukla hoşgörüyle karşılar. Burada ise hükümetin neredeyse bir terör aracı olarak görmesi ve buna paralel uygulamalara gitmesi, yumurtayı muhalifler için bir simgeye dönüştürdü.

Haberin Devamı

Yumurta atılmasının bile “terör eylemi” olarak tanımlanmasını neye bağlıyorsunuz?

Gökçer T.: İktidar, muhalif bir kümelenmenin farkında ve öğrenciler de onun dinamik kesimi. Dolmabahçe görüşmesi öncesi öğrenci otobüslerinin “derin istihbarat” alındığı iddiasıyla şehre sokulmaması, öğrencilerin bir bölümünün Tuzla’da dayak yemesi, hamile olanların yerlerde sürüklenmesi... Burada, öğrenci eylemlerini terör suçuna hapsetme algısı ve olgusu açığa çıkıyor. “Tehlike oluşturmasınlar, dava yoluyla sindirelim” yönteminin uygulandığını görüyoruz.

“İddianamelerde bir iskelet oluşturuluyor, daha sonra yanları dolduruluyor”

Türkiye’de 2000’den sonra öğrencilere uygulanan baskılar, önceki dönemlerden nasıl ayrışıyor?

Kemal G.: Öğrencilere yönelik baskı her daim vardı. Ama son dönemde bunun özgün bir yönü var.
Gökçer T.: Yöntem bazında ayrışma var. Devletin öğrencileri tehdit olarak algıladığı bir sistem hep var. Reformlarla topluma selam veren bir iktidar vardı ama bunun üzerine bütünüyle yöntem değiştiren bir yapı var. Yani “27 Mayıs’ta da, 12 Eylül’de de öğrenciler kandırılmıştı. Gene kandırıyorlar” söylemi üzerinden, öğrencilerin terör örgütleri tarafından kullanıldığı söylenmeye başlandı.
Kemal G.: Bundan önceki iktidarlar, hukuk dışılığı açık bir şekilde yürüttü. Şimdiki iktidar ise daha incelikli bir politika uyguluyor. Birçok fiil hukuk kılıfı altında yürütülünce itiraz da zayıflıyor ve bir “meşruluk” kazanıyor.

Haberin Devamı

Peki kamuoyu, iktidar tarafından oluşturulan bu meşruluk zeminini ne ölçüde algılayabildi?

Gökçer T.: Uzunca bir süre öğrencileri hedef alan operasyonların terör örgütleri ile bağlantılı olduğu düşüncesi hakim oldu. Belli bir süre sonra, biraz da görünür olan davalar sayesinde, anlaşıldı ki 90’lı yıllarda bile yapılsa suç oluşturmayacak eylemler nedeniyle öğrenciler aylarca tutuklu kalıyor.

Kitapta, dava dosyalarında absürt denebilecek suç delili olarak sayılan

birçok eylemden örnek var, ancak size “yok artık” dedirten hangileri oldu?
Gökçer T.: Çok var. İddianamelerde
bir iskelet oluşturuluyor, daha sonra bu iskeletin yanları dolduruluyor. Aslında iddianameler çok benzer. Konser bileti satmak var, tek başına pankart açmak var. Pankartın tek ucunu tutana dava açılması, diğerine açılmaması var. Saçını kestirdiği için örgütsel tavır diye suçlanan var.
Kemal G.: Marşa tempo tutmak
var, alkış yapma var. Karşısındakini dövmeye kararlı bir kabadayının, muhatabının karşısına dikilip “Ne bakıyorsun” diyerek dövmeye başlaması gibi bir durum. Yani öğrenci ne yaparsa yapsın, bazen de hiçbir şey yapmasa bile, onu bir şekilde dövecek. n

Haberin Devamı

“Sokağa çıkanlar en çok öğrencilerden ilham alıyor”

Öğrencilere açılan davaların, apolitik üniversite öğrencilerini dahi politize ettiğini söyleyebilir miyiz?

Gökçer T.: Tutuklanan arkadaşını gören öğrencilerde, “Benzer bir eylemi ben de yapmıştım” duygusu oluştu. Bir süre sonra o korku eşiği aşıldı.
Kemal G.: Gezi olayları gösterdi ki öğrenci hareketinin direnci ve niteliği bütün bir toplumu etkilemiş. Sokağa çıkan insanların en çok öğrenci hareketinden ilham aldığını düşünüyorum.

Haberin Devamı

Dava süreçlerinde, ailelerin tepkileri nasıl?

Gökçer T.: “Aman çocuğum, bulaşma” diyen en apolitik ailelerde bile, açılan davaların içeriğini gördükten sonra mutlak bir sahiplenme duygusu olduğunu görüyorsunuz. “Benim çocuğumu kandırdılar” söyleminin tersini söylüyolar. “Örgüt yok, bir şey yok. Çocuğum sadece hakkını aramak istemiş” diyorlar.
Kemal G.: Aileler bir acı ve isyan duygusuyla hareket ediyor. Bu, klasik aile tepkisini aşan bir şey.