Pazar"Oskar moskar alınır mı bu memlekette!"

"Oskar moskar alınır mı bu memlekette!"

14.11.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cem Yılmaz Oscar sorularından hiç hoşlanmıyor, "Ne Oscarı ya!" diyor ve ekliyor: "Oskar moskar alınır mı bu memlekette? Kendi çapımızda bir film yapmaya çalışıyoruz, öldürecekler dayaktan. Şu filmi bitirdiğimden beri başıma gelmeyen kalmadı"

Oskar moskar  alınır mı bu memlekette

Anlayan anlamayan herkesin mutlaka hakkında bir yorum yaptığı, aylar evvelinden gişe hesaplarına başlanan "bir uzay filmiyle" ilgili Yılmaz ve Sorak çok sakin, tüm bu tartışmaların dışında duruyor. Onlar "G.O.R.A."yı "bitirmiş", filmin vizyona girmesine saatler kalmasına rağmen yeni projelerini konuşuyor. "G.O.R.A.nın gerçek komutanları"nın tüm bu olup bitene yorumu çok kısa ve öz: "Biz filmimizi yaptık, artık bundan sonrası izleyenlere kalmış." İki sene sonra yayınlanacak röportaj için çekimlere başladık. Çünkü biz genelde çekip iki sene sonra ortaya çıkıyoruz ya..." Cem Yılmazın kayıt cihazına ilk sözleri bunlar oldu. Film vizyona girmeden bir gün önce görüştük. "G.O.R.A."nın senaristi-başrol oyuncusu Yılmaz ve yönetmeni Ömer Faruk Sorakla. Sorak "Bu film bizim dava meselemiz olmuştu" diyor ama aslında "G.O.R.A." hepimizin "milli davası"na dönüştü. Acaba başka bir komedi filmi daha var mıdır, bu kadar acı çeken? Cem Yılmaz: O dönem dönem vardır. Bundan yıllar evvel, "Bu filmi 1 milyon kişi izler abi" diye bir şey vardı. Bu filmi çekmek için kaç para lazım? 1 milyon dolar abi. Buna benzer klişeler... Bu film için de 5 milyon dediler. 5 niye, öyle düz bir hesap olduğu için. Benim korkum bizim seyirci sayısından da altı sıfır atılması. Düşünsene, "G.O.R.A."yı 5 kişi izledi! Şaka bir yana, biz filmi ulaşılamayacak seyirci sayısına ulaşmak için yapmadık ki, iyi olsun diye yaptık. Bu "5 milyon kişi izler" lafı niye yapışıp kaldı filme? Cem Y.: Tabii ki değil. Sinemadan bahsederken gişeden bahsetmek ne zamandan beri adet oldu? Ben bunu çok ayıplıyorum. O gün işkembeciden çıkıyorum, "Ne düşünüyorsun G.O.R.A. gişesi hakkında?" diyor. Dedim ki, gişeler çok dar, biraz genişletin. Ömer Faruk Sorak: Halkla paylaşıldığında "Siz öyle zannedin" gibi bir durum da çıkabilir. Halk filmi beğenmeyip "Size güzel geliyor, hiç de öyle değil" diye de düşünülebilir. Ya hakikaten altı sıfır atılırsa... Cem Y.: Ben buna her zaman hazırım. Gişe başarısı bir film için çok önemli bir kıstas mıdır sizce? Cem Y.: Ben istemem Oscar falan. G.O.R.A. bir Oscar alacak diyelim... Cem Y.: Olmaz mı ya! Şurada memleketimizde kendi çapımızda film yapıyoruz, öldürecekler dayaktan. İşini yapamaz hale gelirsin. Oscar moskar alınır mı bu memlekette ya! Ben şu filmi bitiriğimden beri başıma gelmedik kalmadı. Neden, ne zararı var? Cem Yılmaz: "Oscar jürisini uzak tutun, Sadri Alışıkın beğenmesini isterdim" Cem Y.: Ya şu Oscar jürisini nolur benden uzak tutun! Ama Sadri Alışık izlesin isterdim valla. Çünkü o da var filmde. Ö. F. Sorak: Valla ben de isterdim. "G.O.R.A."yı kimin izleyip beğenmesini isterdiniz? Sadri Alışıkın mı, Oscar jürisinin mi? Cem Y.: Evet, hepsini ben oynuyorum! Bunlar kötü adamlar. Benzeştikleri nokta bu. Aslında Fikri çok benzeşmiyor. Fikri... Yılmazın (Erdoğan) fikri! Dolambaçlı işlerle uğraşmayı seviyor. Ama Altan ve Arif tövbekar. Ben kötü adamların ödüllendirilmemesine dikkat ederim. Şimdiye kadar canlandırdığınız karakterler hep üçkağıtçı, işgüzar tipler. Sizce de benzeşmiyorlar mı? Cem Y.: İşte onu diyorum. Bazı şartlardan dolayı bir şeyler yapıyorlar ama onlardan fayda elde edemiyorlar. Ben ona dikkat ederim. Öyle tuhaf bir ahlak takıntım var. Arif mesela bilmediği şeylere yelteniyor ama parayı bildiği şeylerden kapıyor. Mesela kızı tavlıyor ama samimiyetten. Garavele diyor ki, "Bu özellikleri yükle bana ama sonra çıkarttıracağım, gösteriş peşinde değilim". Bu mesela bir tövbedir. Aslında iyiler ama içlerinde... Cem Y.: Yoo, daha bu film çekilirken bile senaryosu aklımdaydı. "G.O.R.A. 2" için dur bakalım, önce bu filmden bir reaksiyon alalım diyorsunuz... Ö. F. Sorak: 2ler tutmaz ya... Cem Y.: 2, 5, 7 olur. Bilemem ama ben bilimkurgu komedi seviyorum. İsmi 2 mi 3 mü peki? Cem Y.: Hayır bırakmayacak ama Logarla Kuna şu anda iyi durumda değiller. Sizce kötü adam Logar bırakır mı Arif ve sevgilisi Cekunun peşini? Cem Y.: Bırakmamalı. Çoluk çocuk evde çorba bekliyor! Valla devam niteliğinde bir meseleyi bir uzay macerası olarak görmemek lazım. O kadar diyorum. Bırakmaz bence de! Cem Y.: Ne bileyim... Dünyada mı devam edecek yani? Cem Y.: Ben hepsini çok severek oynarım. Mulu hariç hepsini oynardım. Ö. F. Sorak: Ceku? Cem Y.: Ceku da olmaz oğlum. Ceku oynanır mı? Beni öpüyor! Benim en sevdiklerim Ozan Güvenin canlandırdığı robot 216 ve Özkan Uğurun oynadığı Garavel. Arifi oynamasam onlardan birini oynardım. En sevdiğiniz karakter kim peki filmde? Cem Y.: Arifi. Ama Erşan Kuneri de çok önemli bir karakter. O başlı başına bir film yani. Canlandırdığınız dört karakter arasında en çok kimi sevdiniz? Cem Y.: Yok zannetmiyorum. Hiç atmadım kendimi tehlikeye aşk için. Bunu bir avantaj olarak söylemiyorum. Kayıp belki de. Cem Yılmaz da Arif gibi aşkı uğruna kendini tehlikeye atar mı? Cem Y.: Bilmiyorum. Kendimi tehlikede hissetmedim hiç aşk içinde. Atar mı? C. Yılmaz: "Sette değil ama sonrasında ümidimin tükendiği anlar oldu" Ö. F. Sorak: "Kendimi aynanın karşısında ağlarken buldum" Cem Y.: Evet, aynen gördük işte. Coming soon tam da yerine oturdu. Onu düşündük biz. Sette çekimi ilk durdurduğumuz gün dedik ki, "Ulan dalga geçtik, oldu resmen". Biz zaten dine döndük sonra. Hayırlısı neyse o olsun, inşallah çıkar dedik. Son fragman da şudur; "12 Kasımda sinemalarda; valla!" "G.O.R.A." çekilmeden çıkan fragmanlarda bir ses "Coming soon" (pek yakında) diyor, sonra da filmle "Aman çok komigsun" diye dalga geçiyordu... Ö. F. Sorak: "İnanamıyorum ya!" dediğimizi hatırlıyorum ama oldu işte. Cem Y.: Biz Antalyada medyayı pek takip edemiyorduk. Sadece telefonla bilgi alıyorduk. Ömer de zaten fazla takip etmemizi istemiyordu. Filme el konulduğunu ilk duyduğunuzda ne düşündünüz? İnanmak zor olmadı mı? Cem Y.: Bir kere kesinlikle komedi değil. Ama film çekimleri hep böyle maceralıdır. Yönetmenin yapımcıyla yaşadığı maceralar olağandır. Bizimkisi daha ekstrem. O bütün memleketi ilgilendiren bir olay olduğu için önemliydi. Bir noktadan sonra da bizi bağlayan bir şey yoktu. Ben zaten çok duygusuz hareket ediyordum. Filmdeki Arifin kafasında olduğum için o sırada, fazla bir reaksiyon göstermedim. Biz zaten filme 2002 Kasımında başlayacaktık. Sonra yaza kaydık. Gecikmeler olur yani. Ö. F. Sorak: Bu, bugün çek, yarın vizyona çık işi değildi ki. Zaten bir sürü uğraş vermemiz gerekiyordu. Sadece bir süre hiçbir şey yapmadan beklemiş olduk. "G.O.R.A."nın başından geçenler için ayrı bir film yapılsa, türü ne olurdu? Cem Y.: Benim bir ara oldu. Sette değil ama setten sonra. Ö. F. Sorak: Benim valla nedense hiç. Ümidi kesme noktasına geldiğimi hissettiğim anlar oldu ama 30 saniye sonra "Yok yok, şöyle de bir formül var canım" diye toparlıyorduk. Dava bildik meseleyi kendimize. Kendimi aynanın önünde ağlarken bulduğum anlar var. Ağlak yapmak denen şey vardır ya. Ama sıyrılmak da kolay oldu. Niye ağlıyoruz ki? Bir film yaptık ve vizyona öyle ya da böyle girecek. Bunun için de mücadele edersek çıkacak. Öyle de oldu. Ümidinizin tükendiği zamanlar olmadı mı? Cem Y.: Özveri diye bir arkadaş vardı bizim. Özveri Güvener! Sete para akışı durduğunda, yüzlerce insanın çalışmasını nasıl sağladınız? Cem Y.: İşte Türk sineması bu... (Burada son derece ciddi.) Ö. F. Sorak: Ekiptekiler uzun yıllardır bir arada çalışan ve birbirini tanıyan insanlardı. İçlerinde bulundukları durumun işlerine yansımaması için de ciddi özverilerde bulundular. Çekimlerin yarısında arkadaşlar buraya kadarmış deyip, şimdi üzerinde bu kadar konuşulan hiçbir şeyin olmayacağı şekilde bavullarımızı toplayıp dönmüş olabilirdik. Ama yüksek adrenalinden mi bilmem, bu artık bizim filmimiz diye devam ettik. Bu filmdeki acıların hepsi, bu filmin karelerinin içinde saklı. Ve seyrederken ne acıklı diye düşünmesinler tabii ama bunları biraz olsun gözlerinin önüne getirerek izlerlerse çok daha iyi anlarlar. Büyük bir iş değil mi böyle sorunlu bir seti, bunca insanı yönetmek? Cem Y.: Tabii ki bu bize güven, işe güven ve mesleki ahlakla da ilgili. Ö. F. Sorak: Yaptıkları işin kendisi açısından da nasıl bir önem arz ettiğinin bilincinde olmaları da var. Biz risklerimizi düşünerek geldik ama kimseden kendini riske atmasını bekleyemezsin. Ömer Faruk Sorak ve Cem Yılmaza duyulan güvenin de etkisi var mı? Ö. F. Sorak: Olmadı. Antalyadan aldığımız boya, demir işçileri filan dışında kimse seti terk etmedi. Cem Y.: Ama paralarını alamadıkları oldu. Ö. F. Sorak: Parasını almadı ama "Hiç alamayacağız" diye düşünülmedi. Biz hep söyledik, "Arkadaşlar bu sekteye uğrayabilir, gecikebilir ama sonunda bütün bu alacaklarınızın arkasındaki garanti biziz" dedik. Cem Y.: Evet geç oldu ama herkesin parası da ödendi. Yılıp setten giden tek bir insan dahi olmadı mı? C. Yılmaz: "Çekimler aksadı ama gülmekten değil" Ö. F. Sorak: "Sanıldığı gibi lay lay lom geçmedi yani" Cem Y.: Hiç. Kim diyor onu? Antalyada çekimler sırasında çok eğlenmişsiniz... Cem Y.: Çekimler aksadı ama gülmekten değil. Hatta komik sahnelerde bile gülündüğünü hatırlamıyorum. İyi oldu gibi reaksiyonlar vardı. Ama kahkahalar binde birdir. En çok güldüğümüz sahne, Arifin uzay gemisinin içinde tuvaletini yaparken gardiyanlara yakalanmasıdır. Ö. F. Sorak: Sanatçının annesi ölse de şov devam etmelidir diye bir şey vardır ya. Çektiğimiz sıkıntıları filme yansıtmamaya çalıştık. Kötü durumdayız, zamanla yarışıyoruz, paralar zamanında gelmiyor. Başka bir sürü olumsuzluk... Sanıldığı gibi lay lay lom geçmedi yani. Cem Y.: Bazı arkadaşları hatırlıyorum mesela. Antalyada oldukları için filmde sembolik olarak görünelim dediler. Neşe içinde kostümlerini giydiklerini ve 24 saatin sonunda "Ne dönüyor kardeşim burada, şaka mı bu" diye koşarak kaçtıklarını biliyorum. "Para için yapılacak iş değil"in ispatını gördüm orada. Ne zor bir işmiş ama madem böyle, şalteri indireceksin diye düşündüm. Ben zaten o aralar çok sağlıksız bir durumdaydım. Çekimler aksamış diye okuduk hep. Ö. F. Sorak: "G.O.R.A."nın dolby lisansı için Türkiyeye bir İngiliz geldi. Adam profesyonel duygularından sıyrılarak öyle güldü ki. Biz nereye gülüyorsak, tercümesiz filme dövüne dövüne güldü. Şeye güldüler ya, duş sahnesi var ya, havluyu alıp Boba iki kere bakma sahnene... Cem Y.: Evrensel bakarım abi! "G.O.R.A.yı seyreden bir İngiliz, filmin tercümesiz haline bile dövüne dövüne güldü" "Sokaktaki insan beni tanısın diye düşünmedim hiç, tanıyan tanıyor" Ö. F. Sorak: Benim işim sokaktaki insanın bilmesini gerektiren bir iş değil ki. Yılmaz Erdoğanlı "Vizontele" gibi çok gişe yapan bir film yönettiniz. Şimdi de yine büyük başarı bekleyen, Cem Yılmazlı "G.O.R.A."... Ama birlikte çalıştığınız isimler işin de sizin de önünüze geçiyor. Sektörde biliniyorsunuz ama sokaktaki insanın sizi tanımaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Ö. F. Sorak: "Beni sokaktaki insan da tanısın", "Ben yaptım" gibi duygularım olmadı hiç. Bilen biliyor. Yani bundan bir rahatsızlık duymuyorsunuz... Ö. F. Sorak: Biz öncesinde de zaten birlikte bir şeyler yapmıştık. Yapalım diyorduk. Hatta bir sürü proje hakkında konuşurken bunu yapalım dedik, kaldığımız yerden devam ettik. Yani "G.O.R.A." yapılacak, bunu kimle yapayım diye bir şey olmadı. Sizce Cem Yılmaz neden size geldi bu film için? Ö. F. Sorak: Aslında film başka şekilde başlıyordu. Adı "G.O.R.A." bile değildi. "Yıldızların Altında"ydı, sonra değişti. Yılmaz size "G.O.R.A." fikrini ilk açtığında nasıldı? Ö. F. Sorak: "Derin Su". Ben Necati Akpınara "Dumlupınar denizaltısının batışının hikayesini yapmak istiyorum" dediğimde, "Batmak istiyorsun herhalde" dedi. Ama yapılacak herhalde, önümüzdeki ilkbahar, yaza. Cemin de orada küçük bir rolü var. (Burada Cem Yılmaz, oynaması planlanan Yüzbaşı Şakir karakterine takıyor kafayı ve ekliyor: "Şakir diye birini oynamam ben!") Bundan sonra ne yapacak Ömer Faruk Sorak? Kıvanç Baruönü (Filmin görsel efekt süpervizörü): Bizim çektiğimiz acılara gülecek izleyenler aslında. Her bir kareyle ilgili anımız var. Ö. F. Sorak: Bidondan çıkma sahnen mesela... Cem Y. : Evet. Bir sahnede bidondan çıkıyorum. O sırada stüdyo yanmaya başladı. Arkada yanıyor. Ozan geldi, elinde kendi kamerası var. "Lan, ne güzel yapmışlar" dedi. "Stüdyo yanıyor oğlum" dedik. "Haaa..." dedi. Söndürdüler sonra. Bir yangın eksikti diye kendi kendine yanmış. Ö. F. Sorak: En komiği şuydu. Bir sürü şey yaşamışız, set bitti. İlk karşılaştığım arkadaşım bana şunu dedi: "Oh, kazasız belasız bitirdiniz." Cem Y.: Daha ne olacaksa? Bir de son sahnede ayağım kırıldı zannettim. Son gün, o "Matrix" sahnelerini çekiyoruz; atlıyorum, zıplıyorum. Çok yüksekten düştüm ayağımın üstüne, resmen çat etti. Kırıldı herhalde dedim. Ö. F. Sorak: Bir de o ayakla aynı sahneyi tekrar çektik. "Sette yangın çıktı, Ozan dekor sanıp çok beğendi" "Anneannemin lakabı Ceku, halamınki Mulu. Garavel de benim" Evet "yengen". Filmdeki isimler biraz buluşlu. Merak ediyorum onlara nasıl ilgi duyacaklar. "G.O.R.A." goralı sandviçten gelmiyor diyorsunuz ama Negney gezegenini tersten okuyunca... Cem Y.: Ceku anneannemin lakabı, Mulu annemin halası, rahmetli Mulu hala. İsimler bilhassa. Arif babanızın adı. Başka kimler oynuyor bu filmde? Cem Y.: Garavel de benim lakabım. Dedem bana Garavel diyordu. Garavel? Cem Y.: Herhalde böyle kara çocuk anlamına geliyor, tam bilmiyorum. Ne demek Garavel? Cem Y.: Tihulu da Huluti. Telsim reklamında Muhittin Korkmaz benimle beraber oynamıştı. Teltim, Atenada. Oradaki ismi Hulusiydi ama ben Huluti diyordum. Oradan geldi. Ama Muhittin abi kostümü giyince canı sıkıldı. Çünkü reklamda kırmızı kazak giyip altın kolye takınca, "Hanım beni böyle görmesin" demişti. "G.O.R.A."da daha da komik. Bir de gözlüğü var pilli, devamlı pillerini değiştiriyorlardı. Tihulu? Cem Y.: O uydurma. Kuna onun kendi "kunalığından" kaynaklanıyor! Logar da rögar kapağı işte. Peki Kuna? "Kötü adam tipine bürününce sette bana kötü davranıyorlardı" Cem Y.: Tabii, şalteri indirip o adam oldum ben. Ama ben kötü adam Logar tipine bürününce sette bana kötü davranıyorlardı. Arif oluyordum, "Abi naber" diyorlardı. Logarken kimse yüzüme bakmıyordu. Bir de Logarın sesiyle konuşuyordum. "Yüz vermeyin şuna" diyorlardı. Kaptırıp kendinizi tamamen Arif karakteri gibi hissettiğiniz oldu mu?

KEŞFETYENİ
Ünlü yıldızın evine zorla girmeye çalışmıştı! Mahkemede tuhaf görüntü
Ünlü yıldızın evine zorla girmeye çalışmıştı! Mahkemede tuhaf görüntü

Cadde | 10.05.2025 - 10:12

Friends' dizisinin yıldızı Jennifer Aniston'ın güvenlik ekibi, ünlü oyuncunun evde bulunduğu sırada malikanesinin kapılarını kırarak içeri giren bir adamı etkisiz hale getirdi. Saldırganın takıntılı paylaşımları ortaya çıkarken mahkemedeki tuhaf halleri dikkatleri çekti.

Yazarlar