Piyale Madra’nın İstanbul’u...Kışın, Adalar’ı çok severimSakin ve huzurlu mekanları tercih eden karikatürist Piyale Madra, "en güzel İstanbul, tenha İstanbul’dur" diyorMEHMET KENAN KAYAMizah okurlarının, Radikal gazetesindeki "Ademler ve Havvalar" adlı bant karikatürlerinden tanıdığı Piyale Madra, Kandilli’de, İstanbul’un gürültüsünden uzak bir sokakta yaşıyor. Gündelik yaşamına ilişkin alışkanlıklarının, Kandilli’ye taşınmadan önce oturduğu Nişantaşı’nda ve Maçka-Teşvikiye-Nişantaşı ekseninde belirlendiğini söyleyen Madra, İstanbul’un bir detaylar şehri olduğunu ama birçok İstanbullu’nun bu detayları göz ardı ettiğini düşünüyor.
Tıpkı, oturduğu Kandilli’deki gibi, gittiği yerlerin de sakin ve sahici olmasını tercih etmesi, "in" mekanlar yerine kendi mekanlarını keşfetmeye çalışması da onun diğer özellikleri. Madra’nın, yeni İstanbul’la arası ise pek hoş değil. Sözgelimi, hipermarketler yerine mahalle esnafını, modern sinemalar yerine onu çocukluk günlerine götüren Beyoğlu sinemalarını ve hala bir Osmanlı pazaryeri görünümünde olan Tahtakale’yi seviyor.
Alışverişini ise, Nişantaşı’ndaki birkaç küçük mağazadan yapıyor.
"Marmara, Paris kafelerine benziyor" Polo Lounge’ın yumuşak kanepelerinde gömülerek oturmak benim için çok önemli. Onun dışında en sevdiğim kafelerden biri Marmara Cafe. Büyüklüğü, yüksek tavanları, her zaman kalabalık oluşu hoş. Bir de bazı küçük kafeler var Nişantaşı’nda... Mesela Reasürans’takiler, sık sık uğradığım yerler. Benim için kafelerin önemi biraz da eşe dosta rastlama imkanı sağlaması. Bundan çok hoşlanırım.
"Güzelliği detaylarda gizli bir şehir"İstanbul benim için bütün görkemi dışında, güzelliği detaylarda gizli bir şehir. İstanbul’u her an, her dakika keşfedersiniz.
Sonu gelmez bir keşif gibidir. Tarihi dokunun kısmen de olsa korunduğu semtlerde gezerken beni heyecanlandıracak birçok şey karşıma çıkar. Yeni yapılanmalardan hiç haz etmiyorum. Onlar bana hiçbir şey söylemiyor. Turistlerin İstanbul’un belirli yerlerinde gezip, Boğaz’ı görüp geri dönmelerinden, yani gerçek İstanbul’u tanımadan, özümsemeden gitmelerine çok üzülüyorum. Benim için en güzel İstanbul, tenha İstanbul’dur. Bayramlarda boşaldığı zaman çok güzeldir mesela. Kışları Adalar çok güzeldir. Bir zaman oturduğum için olacak, Teşvikiye, Maçka, Nişantaşı bölgesi Tünel Meydanı ve çevresindeki sokaklar, Kandilli, Sultanahmet, Kapalıçarşı, Tahtakale civarı, mesela, güneş doğarken Eminönü’nden Karaköy’e bakmak müthiştir.
Yerebatan Sarnıcı beni hep etkilemiştir. Her gidişimde orada çeşitli sanat etkinliklerinin yapıldığını hayal ederim. Kapalıçarşı, bozmak için çok çaba sarfedilmiş bir yer olmasına karşın yine de havasını korur. Kapalıçarşı’da İç Bedesten, Bakırcılar Çarşısı, Halıcılar, oralarda zaman hep akıp gider.
"Beyoğlu sinemaları bana çocukluğumu hatırlatıyor"Beyoğlu’ndaki sinemalara gitmeyi tercih ediyorum.
Bana çocukluğumu hatırlatıyor; perdeleri, koltukları... Bir ambiyansı vardır oradaki sinemaların. Çıkışta da boş sokaklar yerine kalabalıkla karşılaşmak hoşuma gider. Sinema çıkışı bir yerlerde bir şeyler yiyip içmek için Beyoğlu ideal bir yerdir. Bir de Reasürans’taki AFM’yi severim.
"Kay’s’in farklı bir havası var"Hyatt Regency Oteli’nin Japon restoranı Takarabune’yi, Beyoğlu’ndaki Hacı Salih’i, Tarabya’daki Kıyı’yı ve Cihangir’deki Kay’s’i çok seviyorum. Kay’s’in çok farklı bir havası var. Sadece havası önemli değil tabii ama yemekleri güzel, fiyatları da makul. Gelenler hoş insanlar. Hacı Salih’in ise salataları ve et yemekleri güzeldir. Bir de küçük olması, beyaz örtüleri, sakinliği. Bu yüzden Hacı Salih’i dingin ve ince bulurum.
"Balık Pazarı yakın olsa sadece oradan alışveriş ederim"Gündelik alışverişimi kendim yaparım. Eti kendi kasabımdan, sebzeyi pazardan,
ekmek çeşitlerini de civardaki fırınlardan alıyorum.
Balık Pazarı bana yakın olsa, sadece oradan alışveriş ederim. Nevizade’ye gittiğimiz zaman Balık Pazarı kapanmamışsa, ortadan kaybolup alışveriş paketleriyle lokantaya döndüğüm çok olmuştur.
PAZAR