07.11.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
axpaz011.jpg Uzun yıllardır New Yorkta yaşayan ressam Ertuğrul Ateşi en son "Hürrem Sultan" dans projesinin sanat yönetmeni olarak gördük. Ateş iki yıl aradan sonra İstanbulda iki büyük sergi açtı. Biri Fulyadaki Galeri Artistte, diğeri ise Akmerkezin karşısındaki Garage Of Artta. Evet yanılmadınız, "Hürrem Sultan"dan sonra sergilerin konusu "Harem". Çünkü Ateş, şu günlerde kafayı haremlere takmış durumda! Resimleri için Amerikanın en popüler dizisi "Sex and The City"den teklif alıyor. Amerika ve Avrupanın önemli kentlerinde, önemli sanat merkezlerinde sergiler açıyor, "çağdaş Türk resminin Amerikadaki temsilcisi" unvanını taşıyor. Onun resimlerinden birine sahip olmak için 2 bin ile 35 bin dolar arasında değişen bir parayı gözden çıkarmak gerekiyor. Valla kafayı nereye taktım bilmiyorum ama bir şeye takıldığı doğru. O soruyu ben de soruyorum, kafayı niye taktın bu kadar diye. Önce "Hürrem Sultan" dans gösterisini yaptım, şimdi de "Harem" diye bir sergi, değil mi? Siz kafayı haremlere taktınız galiba bu aralar... Toplum olarak sahip olduğumuz birtakım kompleksleri aşmamız; geçmişimizle, tarihimizle, kültürümüzle barışmamız gerek. Mesela harem deyince aklımıza sadece kadınların bolca olduğu ve cinselliğin yaşandığı bir yer geliyor. Ama bunun farklı boyutu da var. Haremden çıkan bir Hürrem Sultan mesela tüm tarihimizin, hatta dünya tarihinin değişmesine neden olabiliyor. Evet. (Gülüyor) Kesinlikle. Allah var, bu yönünü de inkar edemem. Bunu reddetmek biraz ayıp olur. Hiç kuşkusuz sağlığı yerinde olan bütün erkeklerin hayalini kurabileceği bir durum tabii ki bu. Bir ressam için de cezbedici. Bir ayağı bu tabii ama harem de bir erkek için fazlasıyla erotik ve gizemli bir mekan değil mi? Bunu düşünmemiştim. Olabilir. Belki de farkında olmadan öyle yaptım. Ama şunu itiraf edebilirim ki, dans projesini hazırlarken bu sergiyi açacağımı biliyordum. Harem sergisini o projenin devamı olarak görüyorum. "Hürrem Sultan" projesini resimlerinize mi alet ettiniz? Yani siz "Hürrem Sultan" projesiyle bir fantezinizi mi gerçekleştirdiniz bu resimleri yapabilmek için? Elbette, benim New Yorkta yaşamam, orada büyük başarılar kazanmış olmam, Amerika ve Avrupanın önemli kentlerinde sergiler gerçekleştirip önemli koleksiyonlara girmem resmimin değerini artıran etkenler. Ben şanslıyım ki hayattayken bu değeri gördüm. Aksi, hakikaten talihsiz bir durum olurdu! "Harem"de yer alan resimlerinizin hemen hepsi daha sergi açılmadan haftalar öncesinden satıldı. Siz aynı zamanda iyi bir pazarlamacı mısınız? "Yılmaz Erdoğanın kebapçısında resimlerim asılı. Neden asılmasın?" "Sex and the City"nin prodüktörlerinden bir tanesi benim çok yakın arkadaşım. Teklif bana ondan geldi. Dizi o kadar popüler ki, dizide kullanılan her şey marka oluyor. Arkadaşım gel bunları dizide kullanalım dedi. Resimleriniz "Sex and the City" dizisinde kullanılacaktı. Ben sonra takip edemedim. Siz mi istediniz resimlerinizin dizide olmasını, onlar mı teklif etti? Hayır. Böyle bir şey için para ödemiyorlar. Para aldınız mı bunun için? İnsanların kebap yerken resimlerime bakması beni rahatsız etmiyor. Bu benim değerimi alçaltmaz, ben onun değerine katkıda bulunurum. Yılmaz benim arkadaşım. Kardeşimle ortak açtılar. Yani kebapçı aslında benim biraderim. Niye asılmasın? New Yorkta steak houselar vardır. Gidin bakın öyle lokantaların içinde Monet asılı. Neden asılmasın kebapçıda da? Neden kebabı küçümsüyoruz? "İstanbul lahmacun kokuyor" diyorlar. Ne koksun? Yılmaz Erdoğanın kebapçısı Yazıda da sizin resimleriniz asılıydı. Böyle bir şeye karşı çıkacak ressamlar da vardır. Sizin böyle kompleksleriniz yok mu? Diyorlar işte. Lahmacunun nesi kötü? Benim en fazla kızdığım şeylerden bir tanesi bu Türkiyede. Herkes kebapçıya gider ama kebap kültürünü de küçümserler aynı zamanda. Sanat eserinin bir şekilde hayatımızın içine girmesi, ulaşılabilir olması gerekli. Yazıya ben de gittim. Biliyor musunuz orada çok enteresan ilişkiler sağlandı. Benimle değil, resimlerim sayesinde başka insanların arasında. Kaldı ki bunun sanata da dönüşü oldu. Kebapçıda resimleri görenler, gidip resim satın almaya başladılar. Sadece Adanalılar gitmiyor kebapçılara yani! Kim diyor? Elbette sanat eserinin sergileneceği şartlar vardır. Birincisi saygılı olunmasıdır. Sanat eseri olduğu kanıtlanmış işlerin saygı görmesi gerek. Her yerde olabilir mi sanat eseri? Neden olmasın aslında. Çok vakit geçirdiğimiz yerlerden bir tanesi. Olabilir. Gerçi o zaman tepkim ne olur bilemiyorum. Şimdiye kadar böyle bir şey hiç başıma gelmedi. Bundan 15 sene kadar önceydi. Resim meraklısı bir kadın evini galeri haline getirdi. Tuvalet de dahil her yere resim astı. Sadece o buluştan ötürü kadın çok ünlü bir galerici oldu sonunda. Yani durumdan duruma fark eder. Saygısızlık yoksa benim resmimi tuvalete de asabilir. Önemli olan bunun hakaret amacıyla yapılmaması. Sanat eserinin içeriğine helal getirmeyecek her yerde sanat eseri kullanılabilir. Şuraya asamazsınız diye bir şey yok. "Türkiyenin en zengin listesinde ilk 10a girmiş bir işadamı benden aldığı resmin parasını ödemedi. Gidip resmimi evinin duvarından indirdim. Böyle zenginler çok" Şimdi ben merak ettim. Bir sanat eseri tuvalete asılabilir mi? Mesela biri restoranın çok şık tuvaletinin girişine resminizi assa... "Benim gücüme giden aptal yerine konmak" Oldu. Hiçbir maddi sıkıntısı olmayan, hatta Türkiyede ilk 10a girecek bir zenginliğe sahip bir işadamı. Alamadım paramı. Lanet olsun dedim. Hatta birkaç tane oldu. Gidip bizzat evlerinin duvarlarından indirdim. Herhalde utanmıyorlar böyle bir şeyden. Birinin parası olduğu halde böyle bir şeye tenezzül etmesi, sanatçının emeğine saygısızlık etmesi rahatsız edici. Bir de insanın aklının ucundan geçmiyor, bu kadan zengin bir adam benim resmimin parasını ödemeyecek diye. Türkiyede hiç sizden resim alıp parasını ödemeyen oldu mu? Bunu yapan işadamıyla da başkalarıyla da sadece ticari anlamda değil, tüm ilişkilerimi kestim. Benim bu tür bir kafa yapısıyla zaten işim olmaz. Bana şunu diyecek: "Ya Ertuğrul benim param yok ama ben bu resme aşık oldum. Bununla yaşayacağım." Ben biliyor musunuz, böyle çok resim hediye ettim. Benim gücüme giden aptal yerine konmak. Sonra görüştünüz mü o işadamıyla?