05.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
The Guardian gazetesi Sesler'den dünyanın en iyi klarnetçilerinden biri olarak söz etti. Hâlâ Beyoğlu'ndaki çeşitli restoranlarda müzik yapmaya devam eden Sesler (48) filmden ve bu yazıdan sonra hayatında bir değişiklik olup olmamasıyla ilgili "Yok, ne değişiklik olacak. Ben halk adamıyım. Şöhret peşinde de değilim zaten" diyor. Fatih Akın'ın "İstanbul Hatırası-Köprüyü Geçmek" adlı belgeseli geçtiğimiz hafta Londra'da gösterime girdi. İngiliz basını filmle yakından ilgilendi. Ama en yakından ilgilenilen isim filmde grubuyla birlikte yer alan ve klarnetiyle müzik yapan Selim Sesler oldu. Fatih Akın'ın filmi gitti oraya. Orada da görünce beni yazmışlar. Üç-dört ay önce bir bayan aradı oradan. "Filmin galası olacak, sizi istiyoruz" dedi. Beni tek istiyor. Orada orkestra olacakmış, ben de çıkıp onlara eşlik edecekmişim. "Kendi grubum olsa size daha güzel müzik yaparım" dedim, kabul etmedim. Guardian sizin için dünyanın en iyi klarnetçilerinden biri diyor. Bazen hatır için çalıyorum. Aynı yazıda hâlâ sünnetlerde, düğünlerde çaldığınızı yazmışlar. Doğru mu? Tabii canım. Gözüm yükseklerde değil. Normal, aynı devam. Ve hâlâ ekmek peşinde diyor. Hayatta olmadı öyle bir şey. Bu işte çok para yok ki. Filmden sonra özellikle eskiye nazaran daha zengin olursunuz diye düşündüm. Öyle olmadı. Yapamıyorum pazarlık. Bir de mekan sahiplerini de düşünmek lazım. Şöhret peşinde değilim. Burada eskiden 3'e çalıyorsanız artık belki 5'e çıkıyorsunuzdur sahneye. Evet. "Aa, Selim Sesler" diyorlar, yanıma geliyorlar. Ben şimdi haftanın bir gün Badehane'de, bir günü yine Beyoğlu'ndaki Arap'ta, bir gün de burada, Feraye'de çalıyorum. Öyle arkadaşlar var, "Aman her yerde çıkmayayım, beni görmesinler" diyen. Benim öyle bir derdim yok. Halkın içinden çıkan bir kişiyim ben. Niçin kaçayım? Ama artık sizi sokakta tanıyorlardır. "Caz beni dinlendiriyor" Brenna McCrimmon'la 1997 yılında albümümüz çıktı. Cazcılarla çaldım burada. Hiç provasız. Bizim zaten kulağımız çok yatkın. Yurtdışında da Kanada'da çok çaldım. Kanada'da Afrika'dan, Küba'dan, Balkanlar'dan gelen müzisyenlerle birlikte çaldım. Geçen yıl Amerika'da çaldım. Yahudi, Ermeni, Arap müzisyenlerle ortaklaşa müzik yaptık. Yakında bir Rusya gezimiz olacak. Şimdiye dek kimlerle çaldınız? Her türlü müziği dinliyorum. Siz ne dinliyorsunuz? Yok, onları dinlemem. Elektronik müzik de mi? Cazı dinlerim. Hoşuma gidiyor. Dinlendiriyor. En çok da Balkan tarzını seviyorum. Ermeni müziği de çok güzeldir. Caz? Gömlek, pantolon, ceket. Simsiyah. Bazen kravat da oluyor. Ama en son, Babylon'daki konserimde turuncu gömlek, mavi bir yelek giydim, mavi papatyalı bir kravat taktım. "Harikasın, tam Roman tarzı olmuş" dediler. The Guardian'da sizi kıyafetleriniz yüzünden Al Capone filmlerinden fırlamış karakterlere benzetiyorlar. Ne giyiyorsunuz çoğunlukla sahnede? Tabii canım. Ama aşırı bir harcamam yok. Yalnız kravat takmadan sokağa çıkamıyorum. Böyle alışmışım. Köyde de, Keşan'da da öyleydim ben. Giyim kuşamınıza düşkün müsünüz? 25-26 yıldır. Kaç yıldır İstanbul'dasınız? Roman diye kitaba denir. Aslı Çingene. Ama işte inceltmişler Roman olmuş. Romanların... Bu arada Roman mı diyeyim, Çingene mi, bilemedim... O bir ruh meselesi. İçinden geliyor çocuğun. Benim 2,5 yaşında torunum var. Şimdiden klarnet çalmak istiyor. Peki, Çingenelerin müzik konusunda bu kadar iyi olmasını neye bağlıyorsunuz? Daha doğmasıyla darbukayı, klarneti çalıyor. Çıkıyor. Öyle ruhsuzlar da, çok duygusuzlar da var. Çalamayan çıkıyor mu? "Hüsnü Şenlendirici'yle düğünde çaldık" Evet, askerde, bandoda öğrendim. İstanbul'da da geliştirdim. Nota biliyorsunuz değil mi? Hayır. Zaten bir kişinin bilmesi yeterli. Diğerlerini götürüyor. Grupta çalan arkadaşlarınızın hepsi nota biliyor mu? Çok çok. Zaten benim öğrencilerim var, eve geliyorlar, ders veriyorum. Boğaziçi Üniversitesi'nde kimya okuyan bir kız öğrencim var. Klarnet hobi olarak çok iyi bir terapi. Kasveti unutmak için evde çalacaksın. Bu aralar klarnet çok revaçta, değil mi? Kardeşimizin çok etkisi oldu. Benim de katkım var tabii. Hüsnü Şenlendirici'nin, onun gibi yakışıklı, genç, festivallerde çalan bir klarnet solistinin de etkisi olmuştur. Biz Hüsnü'yle beraber Roman düğününde çaldık eskiden. Hüsnü yeni çıkıyordu. Ama çok saygılı çocuk. Ve güzel çalıyor hakikaten. Siz Hüsnü Şenlendirici ile çaldınız mı? Bizim stilimiz başka. Mesela bir Roman ağıtı çalıyorum, ağlatan tipten. Amerikalı inan bak düşünür gibi dinliyor, dalıyor, sonra gözleri kıpkırmızı oluyor, ağladı ağlayacak. Böyle müzik ilk defa dinliyor, içleniyor. Türkler bizim klarnetimizin değerini bilmiyor. Bizde pek dinlemek yok. Harala gürele... Bu da güzel. Kadınlarımız da bir-iki kadeh attığı zaman Roman havası istiyorlar, oynuyorlar. Ben de bir kaptırıyorum. Ama ben oynatmayı da seviyorum. Bazen ben de oynuyorum, göbek atıyorum.Sesler her perşembe akşamı Beyoğlu'ndaki Feraye'de sahneye çıkıyor. Nisan sonuna doğru da yeni bir albümü çıkacak. Yabancılar bizim klarnet çalışımıza, nağmelerimize bayılıyorlar, değil mi? "Kemoterapiden hemen sonra sahneye çıkıyordum" Evet. Beş yıl önce. 44 yaşındayken. Cilt kanseri. Sol ayağımda ufacık bir şey çıktı. Sonra anlaşıldı ki cilt kanseri. Kemoterapi de gördüm ama çalışma hayatımdan hiç ayrı kalmadım. Kemoterapiden çıkıp sahneye geliyordum. İlaçtan çıkıp çalıyordum. "Ne dirençli insansın" dediler. Sadece gıcık yapıyordu çalarken. Siz bir ara hastaydınız...