Pazar Sabetay Sevi müzesi açılır mı?

Sabetay Sevi müzesi açılır mı?

13.12.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Ertuğrul Günay’ın müze olma ihtimalinden bahsettiği bu harabe, kendini mesih ilan eden ve yüzyıllardır kendine bağlı bir cemaati bulunan Sabetay Sevi’nin evi olarak biliniyor

Sabetay Sevi müzesi açılır mı

Sabetay Sevi müzesi açılır mı



İkiçeşmelik yokuşunu tırmanırken, başınızı sola çevirdiğinizde adeta bombalanmış, savaştan geriye anı kalmış bir bölge gibi duran Azizler Sokağı’yla karşılaşıyorsunuz. Yıkık dökük binaların ardından İzmir’in ilk yerleşim yerlerinden Agora kalıntıları görünüyor. Bu manzaranın en önünde duran, iki-üç duvarı ile zar zor ayakta durabilen bina ise, bugünlerde tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın müze olma ihtimalinden bahsettiği İzmir’deki o tarihi bina, 17’nci yüzyılda kendini mesih ilan eden İzmirli Yahudi Sabetay Sevi’nin evi...
En az 400 yıllık olduğu tahmin edilen eve yaklaşırken, çökeceğini düşünseniz de mağaraya benzeyen iç bölümü, delhizleri, mum isiyle kararmış duvarları merakla insanı içine çekiyor. Uzun yıllar Sabetay Sevi’nin olup olmadığı tartışma konusu olan evin hikayesini anlatalım...


“Ev kurtarılsın diye Facebook’ta sayfa bile açıldı”
Hikayeyi araştırırken bulduğumuz, Türkiye’de bu konuyla ilgili bir numaralı adres olarak gösterilen kişi kimliğini açıklamak istemiyor ama 2006’dan bu yana yaptığı araştırmaları ve görüşülebilecek adresleri paylaşıyor. İstanbul’da yaşasa da sık sık İzmir’e geliyor. Evin kurtarılması için Facebook’ta sayfa bile oluşturulduğunu söyleyerek başlıyor hikayeyi anlatmaya:
-15 Kasım 1925 tarihli Resimli Dünya gazetesinde, Lambat Sokağı’nda bulunan Sabetay Sevi’nin evinin, Hayim Katan adlı bir Musevi’ye it olduğunu ve de içinde Çikurel ailesinin ikamet ettiği belirtiliyor. 1949’daki ev sahibi Hayim Katan’in ailesiyle beraber İsrail’e göç etmesiyle birlikte eve çingeneler yerleşiyor. 1990’larda ayakkabı atölyesi olarak kullanılıyor. Daha sonra terk ediliyor, harabe ve çöplük haline geliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin projesi doğrultusunda etrafı yıkılıp temizleniyor. Bu evin yeri yazılı kaynaklarca 84 yıl öncesinden itibaren tespit edilmiş.
-İnternet yoluyla vaktiyle bu evde yaşamış olan aile fertlerine ulaştım. Son 50 yıl içinde evi ziyaret etmiş ve bana anılarını anlatmak isteyen yedi kişiyle temas ettim. İsrail’in İkinci Cumhurbaşkanı olacak olan Yitzhak Ben-Zvi’nin 1940’larin başında evi ziyaret ettiğini öğrenmem, son 50 yılda bu evin restorasyonu için sekiz değişik teşebbüste bulunulup bunların başarısızlıkla sonuçlanması ve vaktiyle burada kalmış çingenelerin evin “mübarek” bir şahsiyete ait olduğuna inanıp mumlar yakıp dua etmeleri beni en çok şaşırtan şeyler oldu.
- Umarım bu ev artık hak ettiği ilgiyi bulur ve İzmir’in kültürel hayatına kazandırılır. Konunun herhangi bir açılımla irtibatı yok. Eğer İstanbul’da Kültür Bakanlığı’na bağlı bir Adam Mickiewicz Müzesi varsa, Tekirdağ’da Rakoczi Müzesi varsa İzmir’de Sabetay Sevi Müzesi neden olmasın? Böyle bir şey çoktan gerçekleşmeliydi.


“Kimisi unutmak istiyor, kimisi unutulmak istiyor”
Amerika Furman Üniversitesi’nin Tarih Bölümü’nde görevli Doç. Dr. Cengiz Şişman başta İstanbul ve İzmir’de olmak üzere 60-70 bin Sabetayist bulunduğunu ve 4 bin kadarının ritüelleri sürdürdüğünü anlatan Şişman, evin yurtdışından “görünüşünü” şöyle anlattı:
-“Uluslararası akademik camiada evin korunması gerektiğine dair kuvvetli bir kanı var. Evin ne olarak kullanılacağı konusunda, hem Yahudi vatandaşlar hem de Sabetayist kökenliler hassas. Yahudiler tarihlerinin “karanlık” bir sayfasını tekrar hatırlamak istemiyorlar, seküler Sabetayistler bu tarihi geride bırakmak istiyor, “inananlar” ise gereksiz bir şekilde dikkat çekmek istemiyor. Zaten daha önce birtakım somut adımların atılmasını engelleyen de bu hassasiyetler.

Sabetay Sevi kimdir?
17’nci yüzyılda İzmir, Agora’da doğdu. Osmanlı döneminde 1665’te kendini mesih ilan etti, Yahudi din adamları da onu hain ilan etti. Yargılandı, idamdan kurtulmak için Müslümanlığı seçti. Bu görünüşte bir Müslümanlıktı. İzmir ve Selanik’te yoğunlaşan cemaati, uzun yıllar dış görünüşte Müslüman, içte Sabetay inancına sahip bir hayat sürdü. Cemaat, cumhuriyet döneminde kapalı yapısından zaman içinde sıyrıldı.