PazarŞehrim Milano

Şehrim Milano

06.10.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şehrim Milano

Şehrim Milano


Benim şehrim çirkin değil. Artık bunu birilerinin söyleme zamanı geldi çünkü Roma, Venedik, Floransa, Verona’nın güzel olup Milano’nun bir İsviçre şehri gibi gri ve mahzun olduğunu dinlemekten yoruldum.
Milano güzel olmayı bilir. Bakmayı bilmek gerek... Onun ciddi, gri duvarlar ardına saklanmış güzelliğini keşfetmek gerekir.
Tarihsel dataları anlatarak pazar sabahı canınızı sıkmak istemem. Yine de size biraz şehrimden bahsetmek istiyorum. Kim bilir, sizin bana İstanbul’u sevdirdiğiniz gibi belki ben de sizlere biraz da olsa Milano’mu sevdirebilirim.
Milano bir "hanımefendi" gibidir. Biraz New York, biraz Londra, biraz Paris... Onlardan daha eski olduğundan, onlara benzemeye çalışanın kendisi olmadığı hemen anlaşılır. Milano sanattır. Raffaello, Michelangelo, Mantegna, Bramante, Tintoretto, Büyük Canova burada bir süre çalışmış ve yaşamışlar. Milano dünyanın ilk ve en büyük opera binası Scala ile müziktir. Verdi’nin, Puccini’nin, Donizetti’nin evi olan tiyatro, iddialı ve beklentilerinin doyurulması hayli zor olan seyircisiyle Toscanini, Carla Fracci, Nureyev, Callas ve Pavarotti gibi dünyaca ünlü isimleri titretmiştir. Eğer şanslıysanız (ve Rus mafyası izin verirse) bu nefis temsillere bilet bulabilirsiniz.
Milano aynı zamanda modadır. Versace, Armani, Gucci, Prada ve Trussardi gibi modacılar ellerinde sadece çanta dolusu yaratıcılık, ümit, fantezi ve çalışma isteğiyle güneydeki köylerden gelip 60’lı yıllarda tüm dünyanın kabul ettiği ve sevdiği "Made in Italy" imajını işte burada yarattılar.
Her ne kadar başkent Roma olsa da, birkaç yıldan beri ülkeyi iyi kötü yöneten Berlusconi de Milanoludur. Roma ise tüm güzelliğiyle yemeğe ve şarkı söylemeye devam ediyor.
Tüm balkonlar mozaiklerle, heykellerle, yontularla bezenmiş demirlerle süslüdür! Caddeleri süsleyen kiliseler birer değerli mücevher niteliğindedir. Yaklaşık 400 yılda yapımı tamamlanan (gelenekler hâlâ tamamlanmadığını söyler) Duomo Katedrali ise tüm orijinalliği ile tektir. Şehrin merkezinde çeşmelerle, egzotik ağaçlarla, mermer heykellerle ve insanın şehirde görmeyi hayal bile edemeyeceği sincap, kirpi, tavus kuşu, papağan gibi hayvanlarla bezenmiş bir sürü ufak park vardır.
Tabii ki trafik de var ama İstanbul’la karşılaştırıldığında tarlada gezmeye benziyor. Ve zengin, fakir, öğrenci ve turistlerin sıkça kullandığı metro, trafiği rahatlatan etkenlerden...
Geceleri hırsızlarla dolu olan Milano sokaklarında dolaşmanın tehlikeli olduğunu söylüyorlar. Pardon ama New York’ta, Hong Kong’da, Berlin’de sadece hanımefendiler mi dolaşıyor? Dikkatli olalım yeter! Tabii İsviçre caddeleri kadar temiz değil ve kenar mahalleler bayağı yıpranmış ama Londra daha mı artistik? Hem Milano o kadar da soğuk olmuyor. Ayrıca İtalyanlar kesinlikle daha sevimli!
Bir süre daha burada kalacağım. Haydi gelin... Kim bilir? Belki karşılaşırız!



































EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler