20.03.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
FIRAT KARADENİZ - firat.karadeniz@milliyet.com.tr
Bu yıl turizm sektörü için sıkıntılı başladı ve öyle de devam edeceğe benziyor. Terör saldırıları, Rusya ile yaşanan gerginlik ve mülteci krizi her yıl yakaladığımız turist sayısının çok gerisinde kalmamıza neden oldu. Fakat bu şartlar turizme yatırım yapılmasına engel olmuyor. Dokuz yıl önce kurulan Anadolu Efes, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ortaklığı, Gelecek Turizmde adlı projeyle yatırımlar yapmaya devam ediyor. Türkiye’nin turizm potansiyelini ortaya çıkarmak, bu alandaki istihdamı artırmak ve yerel kalkınmaya destek olmak gibi amaçlarla yola çıkan Gelecek Turizmde şimdiye kadar Misi köyü (Bursa), Seferihisar (İzmir), Mardin, Safranbolu (Karabük), Malatya ve Şanlıurfa’daki projelere destek verdi.
Gelecek Turizmde’nin destek olduğu projelerin içinde öyle bir tanesi var ki tarihi önemiyle hepsinden biraz ayrışıyor. Proje, dünyanın en eski tapınağı Göbeklitepe’nin bulunduğu Şanlıurfa’da tarihi 12 bin yıl öncesine dayanan taş işlemeciliğini gelecek kuşaklara aktarıyor. Böylece kültürel değerlerin yardımıyla gençlere ve özellikle kadınlara iş alanları yaratılıyor. Bu vesileyle Şanlıurfa’da oluşturulan taş işçiliği atölyesinde şimdiye kadar altısı kadın 21 kişi eğitim aldı. Böylece bu kadınlar Türkiye’nin ilk kadın taş işlemecileri oldular.
“Kadınlara eğitim vermek için gönüllüyüz”
Projenin sürdürülebilir olduğunun bir kanıtı daha var: Türkiye’nin ilk kadın taş işlemecilerinden biri olan Ayten Durmuş projeye tüm Şanlıurfalı kadınların davet edilmesini istiyor. Üstelik bu konuda gönüllü de, “Kadınlara öncelik verilecekse biz eğitim vermek için gönüllü oluruz” diyor. Şu ana kadar bu alanda eğitim almış kadınların Harran Üniversitesi’nin Resim İş Öğretmenliği bölümünde son sınıf öğrencisi. Bu öğrencilerden biri olan Sevda Alat da “Elimiz bu işe yatkın” diyor: “Hepimiz Resim İş Öğretmenliği bölümündeyiz. Hocamız bu iş için bizi uygun gördü. Severek de yapıyoruz. Sabır gerektiren bir iş. Herkesin yapabileceği bir iş değil. Ben bunu meslek haline getirmek istiyorum. Çünkü hem halka hizmet ediyor hem de gelenekleri modernize etmiş oluyoruz.”
Türkan Barut taş işlemeciliğinden çıkardığı dersi şöyle anlatıyor: “Taşlar biz onları işlerken yumuşak. Şekil vermemiz kolay oluyor. Fakat motif ortaya çıkıp taşı astıktan sonra bir anlamda hayatlarına başlıyorlar. Yağmur yağıyor, rüzgar şekli belirginleştiriyor ve taş sertleşiyor. Bence bu insan hayatının özeti gibi.”
Barut’un Şanlıurfa’daki diğer kadınlara bir de önerisi var: “Kadınlar olarak bu işe el atmalıyız. Çoğu kadın evinde zaman geçiriyor Urfa’da. Ama buraya gelseler en azından kafalarını dağıtırlar. Taşa vururken, şekil verirken sinirlerini çıkarabilirler. Çok da vurmamak lazım; o zaman da kırılıyor. Denedim oradan biliyorum. Sabır işi ama tam kadınlara göre. Nakış gibi, ince ince işliyorsunuz. Ortaya da mükemmel bir iş çıkıyor.”
Kursa 10 kadın daha
Kadın taş işçilerinin dileklerinin gerçekleşmeye yakın olduğunu da söylememiz lazım: Şanlıurfa’nın Eyyübiye Belediyesi yeni bir taş işçiliği kursu başlattı. Kısa bir sürede 10 kadın bu kursa yazıldı. Dersler yakında başlayacak. Üstelik belediye kursa katılan kadınlara ödeme de yapacak.
“Kadınlar bu işi daha iyi yapıyor”
36 yıldır taş işlemeciliği yapan, Türkiye’nin ilk kadın taş işlemecilerini de yetiştiren Ali Cihanbeyli bu mesleğin yok olmasından endişeli: “Artık 10 tane bile usta yok. Ben neredeyse 100 öğrenci yetiştirdim, çoğu ilk önce hobi olarak baktı bu işe.” Cihanbeyli’ye göre kadınlar bu işte erkeklere oranla daha başarılı. Bir yandan “Öğrencilerle uğraşmak taş işlemekten daha zor” diyor. Bir yandan da “Kadınlar daha iyi yapıyor. Elleri daha yatkın. Öğrenim boyunca erkekler beş taşı haram ediyorsa (kırıyorsa) kadınlar ya bir ya da iki kere” diye vurguluyor.