Pazar‘Şöhretimle sadece bir gece sevişilir’

‘Şöhretimle sadece bir gece sevişilir’

01.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Televizyon çocuğu, sinema çocuğuna karşı... Okan Bayülgen, kendisiyle bir film çeken, bir filmi tamamlamak üzere olan ve bir film planlayan Sinan Çetin’le küsmüş. "Beni anlamadı, artık onunla çalışmam" diyor.

‘Şöhretimle sadece bir gece sevişilir’

Okan Bayülgen, aşkın gerçekliğini geçen zamanla ölçüyor:
‘Şöhretimle sadece bir gece sevişilir’

Televizyon çocuğu, sinema çocuğuna karşı... Okan Bayülgen, kendisiyle bir film çeken, bir filmi tamamlamak üzere olan ve bir film planlayan Sinan Çetin’le küsmüş. "Beni anlamadı, artık onunla çalışmam" diyor.

Ahmet Tulgar

Okan Bayülgen’e, "Zaga"ya konuk etmek isteyip de edemediği birisi olup olmadığını soruyorum. "Hayır, o program benim programım, kimi konuk ettiğim değil, ben önemliyim" diyor. Ve ekliyor: "Kimi konuk ettiğim önemli olsaydı, başarılarım haftalık olur, konuklara göre başarımın ölçüsü değişirdi. Ama ben önemli olduğum için, program hep başarılı oluyor".
Sonra da soruyor: "Bir röportajcı ‘En çok şununla röportaj yapmak isterim ya da şununla röportaj yapmak istiyorum, bir türlü olmuyor’ der mi? Sizin röportajlarınızda önemli olan siz değil misiniz?"
İkinci sorusuna okurlar cevap versin.
Birinciyi ben cevaplayayım: "Evet".

Televizyon sizin için ne ifade ediyor? Kendinizi sık sık "televizyon çocuğu" olarak tanımlıyorsunuz...
Televizyon 16 yaşında mastürbasyonun çekiciliğine kapılmak gibi bir şey. Çok tembel ve edilgen bir şeydir. Bir şey yapman gerekmez. Evde annen baban yoktur ve sen mastürbasyon yapmaya karar verirsin ve burada seni etkileyen tek şey şudur: "Bunu bir saat önce de yaptım, üç saat önce de yaptım, çünkü yeni öğrendiğim ve çok zevkli bir şeydi ve dün de yapmıştım". Ve birtakım şeyler söylenmektedir, "kör olursun", "boyun kısa kalır" vesaire, vesaire. Ki ben boyu kısaltmadığını iddia ediyorum ama... Bence televizyonla ilişki de öyle bir şey. Evde oturuyorsun, aslında yapman gereken bir sürü şey bulunuyor ama o çok çekici. Ve bunu bir saat önce de yapmıştım, üç saat önce de yapmıştım ve dün de yapmıştım. O kadar saçma bir şey ki yani... Ve kendini kandırmak istiyorsan da, "Evde oturuyorum ve National Geographic seyrediyorum veya Discovery Channel seyrediyorum" dersin. Ben de o zaman derim ki: "Onlar oralara gidip geziyorlar, ben evden çıkmıyorum."

Siz tam da izleyicinin televizyon karşısındaki konumuna bu eleştirel yaklaşımınızla diğer programcılardan ayrıldınız, değil mi?
Benim derdim orada programa entelektüel bir şey katmak değil. Bu benim içimde olan bir şey. Mesela Çin mutfağına veya Japon mutfağına meraklıyızdır ve evde o tip çatal bıçaklarımız bulunur. Seyahatlerimizde almışızdır falan ve "Ne yemek istersin?" dendiğinde de "Japon restoranına gidelim" ya da "Bir İtalyan restoranına gidelim" gibi kendi kendimizi büründürdüğümüz bir şey olur. Ama kebap dayanılmazdır, yani ara sıra gidip ayılar gibi kebap yemek isteriz. Bir eğlence programı da odur aslında benim için. Bir dansöz o programın kebabıdır yani. Ama yersen ben "fusion" bir mutfak hazırlıyorum Zaga’da. Her şey oluyor ama ikramı ilginç.

Seyirciler yalvarıyor telefon konuşmaları uzasın diye. Bu "zor adam oluş" sizi daha mı çekici kılıyor?
Ama o geri kalan hayatında "Okan Bayülgen’e ‘Kapatma’ diye yalvarmıştı" diye damga yemeyecek. Bence televizyon programlarındaki asıl sırnaşıklık "sabah bir şeyleri" programlarında sürekli insanların birbirlerini methetmeleri. Benim o "Gece Kuşu" programı da ’94 krizinin arkasından gelen o "interaktif" gibi süslü isimlerle çıkmış ve aslında prodüksiyonu bedavaya getirmeye çalışan "Daya klibi, araya iki konuşma attır" programlarından biriydi.

Peki, bir seyircinin telefonu suratına kapatmamanız için ne yapması lazım?
Gerçekten saçma sapan bir şey yapması lazım. İlgi çekecek kadar saçma sapan, eğlenceli olması lazım.

Galiba televizyonlarda saçmaya ihtiyaç oluşmuştu.
Tabii. Benim yaptığım genelde işaret etmek. "Klip Arkası", "Film Arkası", "Reklam Arkası"... Mesela Türkiye’de çekilen bütün kliplerde zenciler dansediyor. Ve bu kliplerde dans eden zenciler de bu ülkedeki zencilerin toplamı. Şimdi bir ülkede doğmamış, büyümemiş insanlar neden bu ülkenin bütün kliplerinde oynar? Ben bunu işaret ediyorum ve herkes gülüyor. Ama ona kadar herkes bu klipleri bin kere seyrediyor gülmeden.

Ama siz de popüler kültüre tutsaksınız...
Evet ama o zaten çok hoş. Kitsch zaten şöyle çıktı: Herkes sanat yaptı bu 20. yüzyılın ilk yarısının bitimine kadar, herkes büyük sanatçıydı, ondan sonra kitsch’ler değer kazandı bütün dünyada. Yaşamın içinde üretilmiş bütün boktan şeyler. Ve eskidikçe değer kazanıyor onların hepsi. Televizyon da muhteşem bir çöplük. Nasıl internet bir bilgi çöplüğüyse.

Banu Alkan da sizin gözünüzde bir kitsch olarak mı değer kazandı?
Bence kült artık. Çünkü kendisinden vazgeçmedi. Ve inandırdı. Bu sabrın ödülüdür.

Banu Alkan, Sharon Stone’u istedi
Neye inandırdı?
"Ben Türkiye’nin en güzel kadınıyım" dedi. Hatta "Dünyanın en güzel kadınıyım" dedi. Bunun karşısında eliniz kolunuz bağlanıyor ve hiçbir şey yapamıyorsunuz. Şimdi Banu Hanım’a herhangi başka biriyle televizyona çıkmayı önerdiğinizde hemen aşağılar, çok kötü bakar. Bunu açıklamak için de, "Sen bana bunu nasıl teklif ediyorsun, benim karşıma başka birisini koymayı, Sharon Stone olsa tamam, Okan" diyor. Şimdi böyle diyen bir insana "Türkiye’den şunu verelim", olmaz bu. O evrensel düşünüyor. Başka bir insan bunu Banu Alkan’ın şımarıklığı, deliliği olarak alabilir. Bir yere girerken kürkünü yere düşürüyor ki, koşup kaldırsınlar. Ama bizim en zengin kadınımız o kürke kıyamaz.

Onun esmer muadili Oya Aydoğan’ı nasıl buluyorsunuz? O niye kült olamıyor?
Oya Aydoğan o kadar kendini beğenmiş değil. Bu kendini beğenmişliği pozitif anlamda söylüyorum. Oya Aydoğan bizden birisi. Banu Alkan bizden birisi değil. O başka bir yerde. Daha iyi bir yerde.

Serdar Ortaç’a niye takmıştınız?
Ama aynı Serdar Ortaç sonra "Mutsuzsun" diye Türk popunun en iyi şarkılarından birini yaptı. Ve bunu ona söyledim. Ben ona hep "Japon" derdim ve bir gün onu televizyonda bir Japon ya da Çinli kızla "Mutsuzsun"u söylerken gördüm. Sanki o şarkıyı sadece benim için söylüyormuş gibi geldi. Sadece benim televizyonum içinden söylüyormuş gibi. Üstüme alındım.

Mutsuz musunuz?
Çok. Doğru dürüst bir şey mi bu yaptığım işler?

Ama çok para kazanıyorsunuz...
Diyorlar ki: "Türkiye’de sen üç-dört kişiden birisin". Türkiye’nin üç-dört kişisinden biri olmak muhteşem bir şey. Ama buna göre kazanmıyorum.

Şimdiye kadar programınızda size en iyi direnen konuğunuz hangisi oldu?
Sanırım, Ahmet Altan, "Zaga"ya bir meditasyon seansı sırasında geldi, meditasyon program boyunca sürdü ve meditasyon seansı bitmeden gitti. Sorulara da "zen budistik" cevaplar verdi.

Her filmden teklif geliyor
Güzel kızlarla beraber oluyorsunuz. Ya bu kızlar sizinle şöhretiniz için beraber oluyorsa...
Ben Cansu (Dere) ile bir senedir ilişki içindeyim. Ben eve ışıklı bir koridordan geçerek, orkestra ve "Şimdi Okan Bayülgen geliyor" tezahüratları arasında girmiyorum. "Okan Bayülgen şimdi uyandı", "Okan Bayülgen şimdi dişlerini fırçalıyor" diye anonslar arasında yaşamıyorum ki. Çoğu zaman bir kertenkele, bir solucan ya da ne bileyim bir hamam böceği olarak uyanıyorum. Şimdi bir kadın bir adama bir sene onun gerçeğiyle yaşayıp tahammül ediyorsa onu gerçekten seviyordur. Bir gecelik benimle sevişecek bir insan şöhretimle sevişebilir. Ve benim şöhretim de onunla bir gece harikulade sevişir. Cansu benimle ve beni seviyor.

Size galiba Türkiye’de çekilen her filmden başrol teklifi geliyor?
Öyle demem lazım. Geliyor tabii ama söylersem ayıp oluyor. "Bu televizyondaki çocuk sinemada ikna edici olabilir mi?" kaygısı artık kalmadı. Şimdi, "Sanatçı olarak Okan’ı koyarız, yanına da bir meşhur bulalım" diyorlar. Çok mutluyum.

Sinan Çetin’le yeni işler olacak, değil mi? Türkan Şoray ve Kadir İnanır’la oynayacağınız bir film çekecek Çetin, değil mi?
Sinan’la konuşmuyorum artık.

Neden? Çok iyiydi aranız.
Ben Türk sinemasında stüdyolar olması gerektiğine inanıyorum. United Artists gibi. Ve ben istiyordum ki Sinan’ın Plato’su da oyuncularına sahip çıksın. Ben o stüdyonun oyuncusu olarak Sinan’la devam edeyim. Bunu anlayacak bir insan değilmiş ve onun için onunla beraber çalışmıyorum.

‘Niye bana benzeyen kızlarla olayım?’
Niye televizyon şovmenleri; siz, Beyaz, Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, hep mankenlere aşık oluyorsunuz, mankenlerle beraber oluyorsunuz?
Herkes öyle. Şimdi toplumun prestijli insanları biz olduk nedense ve güzel kızlar da bizden hoşlanıyor. Artı, yani zaten aşağılık kompleksi olan bir adamım, niye kendime benzeyen kızlarla beraber olayım ki? Bu benim başarım. Ben monogam ilişkilere inanıyorum. Benim ilişkilerim uzun süreli. Hepsi uzundur.




PAZAR




































EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler