02.05.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Evet, ikimizin de Çakır olması üzerine bir sürü espri yapıldı. Bu arada kendisinin de "Ee, soyadından faydalanıyor musun?" dediğini not düşmek isterim. Tabii en çok söylenen "İki Çakır oturur sohbet edersiniz artık"tı. Oysa biz Çakırı değil, Oktay Kaynarcayı merak ediyorduk. İnsanlar Kaynarcanın rolüne çok kaptırdığını, artık Çakır gibi davrandığını söylüyordu. O ise hep "Ben sete giderim, rolümü giyerim, Çakır olurum. Çıkarken de Oktay olurum" diyordu. Dizidekine benzer camiayla çok yakın olduğunu söyleyenler çıktı. "Beni ne zaman belimde silah, haraç toplarken gördünüz?" dedi. Yine de olmuyordu. Basına kırgındı; yalan, abartılı haberlerden bıkmıştı. Ben onu hep "Yengeç Sepeti", "Bir Kadının Anatomisi" filmlerinden, muzip genç adam olarak hatırlıyordum. Diziyi izleyememiştim. O yüzden buluşma anını heyecanla bekliyordum. Oktay Kaynarca benim hatırladığım gibi mi gelecekti yoksa insanların söylediği gibi mi? Oktay Kaynarca iş görüşmesinden geliyordu. Dediğine göre hep jean giyermiş ama bu sefer üzerinde takım elbise vardı. Gayet kibardı, eli kolu kabadayı gibi oynamıyordu. Bir gariplik yoktu, düşündüğüm gibiydi, sadece biraz büyümüştü. Ancak ne zaman ki Yıldız Parkının Çadır Köşküne geldik, işler değişti. Garsonlar korku, saygı, şaşkınlık, hayranlık dolu gözler ve gülümsemeyle "Hoş geldin abi" diye atladılar. Girdiğimiz bölümde bir tek biz vardık ama hizmet etmek için beş garson geldi. "Gelin" dedi, hepsini öptü. Ne içersiniz diyene öyle bir "Hadi bize bir çay getir bakalım oğlum" dedi ki, "Çay yerine kahve içeyim" diyemedim, olmadı. "Hesabı benim ödemem lazım ama sanırım zor olacak" dediğimde "Zaten nereye gitsek hesabı bana getiriyorlar. Bir gün arkadaşlarla yemeğimiz bitti, garson hesabı önüme koydu. Yahu, niye bana getiriyorsun? dediğimde Abi siz varken kim ödeyecek? dedi. Bu benim kaderim" diye cevap verdi. Ama bu sefer garsonlar abilerinden hesabı almadılar. Velhasıl ben Çakırı tanımam ama 39 yaşındaki Oktay Kaynarcayı gördüğüm kadarıyla anlatabilirim. Hâlâ güzel yüzlü, hoş gülüşlü bir adam. Ayrıca bir saat süren fotoğraf çekimi boyunca çıtı çıkmadan her istediğimizi yapan sakin biri. Ama anladığım kadarıyla deyim yerindeyse racon kesmeyi bilen, gerektiği yerde ağır abi olabilen ve yine bence Süleyman Çakırı hiç oynamasaydı da sanki yanında hesabı zor ödeyeceğiniz biri Oktay Kaynarca. Ortalık Çakır diye yıkılıyordu. O öldü diye millet perişan olmuştu. Tüm basın, oyuncusunu yani Oktay Kaynarcayı arıyordu ama sanki asıl peşinde olunan kişi "Kurtlar Vadisi" dizisinin tetikçisi Süleyman Çakırdı. Gerçeği ile rolü birbirine girmişti. "Çakır biraz da rahmetli amcamın bir taklididir" O biraz benim geçmişimle de ilgili bir şey. Lise hayatım korkunç geçti. Birkaç kere okuldan atıldım. Çarpım tablosunu ezberlememeye yemin etmiş bir adamdım mesela. Sizi izliyorum da, güzel tokalaşıyorsunuz, güzel "Çay getir bize oğlum" diyorsunuz, böyle bir "ağır abilik" durumunuz var bir yandan. Hâlâ bilmem çarpım tablosunu. Çok gırgır yapardık, o yüzden sınıfta kalırdık. Ortaokulda bir sene kaldım. Liseyi de altı senede bitirdim. Üsküdar Lisesinde başladım, en son Hopa Lisesinden çıktım. Diploma almamın nedeni de konservatuvara girmek istememdi. Şimdi biliyor musunuz 6 kere 7nin kaç ettiğini? Benim ailem Anadoludan gelme bir aile. Malatya ve Elazığ. O kültür hâlâ ailemizde hakimdir. Anadoludan gelen her aile gibi önemli zorluklar yaşamışlar tutunabilmek için İstanbulda. O doğrultuda güçlü olmak adına birçok şey yapılmış. En önemli örnek de rahmetli amcamdır. Çok sert ama dürüst, mert bir adamdı. Amcamın da kanunla başı belaya girdi çünkü bu tür adamların yolu kanunla mutlaka kesişir. Çakıra benzeyen bir adamdı. Çakır biraz da amcamın bir taklididir. Yani karakter olarak. Ben de onu severdim, ona özenirdim. "Ağır abilik" durumunuzu anlatıyordunuz... Çok şaşırdılar tabii. Ukalalık gibi algılanmasın ama ben "Özel bir adamım" diyordum. Hangi işi yaparsam o işi çok iyi yapacağıma inanıyordum. Amcam da zaten "Ne olacaksan en iyisini ol" derdi. İçimde de oyunculukla ilgili hisler vardı. Toplam beş sinema filminde oynadım, iki tanesinde Altın Portakal aldım. İki oyun oynadım, birinde en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü aldım. Ben sadece Çakır olmadım yani. Öyle bir ailenin içinden gelip de ben oyuncu olacağım deyince ne oldu? an Konuşmayacağım diyorsunuz ama "Kurtlar Vadisi"nden ayrılışınızla ilgili birkaç laf edersiniz artık. Benim o konuya dair söyleyebileceğim tek şey şudur: Ayrılık da sevdaya dair. Ben o adamları hâlâ seviyorum. Benim için önemli bir insandır Osman Sınav. "Şimdi, hemen marjinal bir tipi oynamam hayal" Aksine, elimden geldiğince bunu yapmamaya çalışıyorum. Ben başka bir adamım, bunu anlatmaya çalışıyorum. Buradaki garsonların gözleri parladı, Çakır gelmiş gibi hizaya girdiler. Gerçek hayatla hayal dünyası arasında gelgitleriniz oluyor mu? Yani bu duruma daha uygun davranmak zorunda kalıyor musunuz? Evet. Herkesin hayranı kız olur, benimkiler erkek. Geçenlerde barda oturuyorum ama arkamda bir tuhaflık var. Ben kalkıyorum arkamdaki adamlar kalkıyor, ben oturuyorum onlar da oturuyorlar. "Ne yapıyorsunuz siz?" dedim. "Abi olur mu ya, sen kalkınca bizim de kalkmamız lazım" dediler. "Saçmalamayın, oturun" dedim. Erkek hayranlarınızda inanılmaz bir artış var herhalde. İyi bir elbise diktiler diye düşünüyorum, ben de o elbiseyi güzel taşıdım galiba. Röportajlarınızda hep "Bu bir ekip işidir" diyorsunuz ama size de yakışmış Çakırlık. Evet, öyle bir hava oldu. Özellikle kilo aldım çünkü Çakırın öyle olması gerektiğini düşünüyordum. Şimdi zayıflamaya çalışıyorum. Bu rolle birlikte sizi daha kilolu gördük, saçlar biraz daha seyreldi, adamlık durumlarınız arttı yani. Değiştiğimi söyleyen kimse yok. Yakınlarınızdaki insanlar, aileniz, arkadaşlarınız, sevgiliniz de "Değiştin" diyor mu? "Sonraki rollere yumuşak geçiş yapmalıyım" Ne savunursam savunayım, içimden ne geçerse geçsin, hemen şimdi, bu rolden sonra çok ama çok marjinal bir tip oynamak benim için biraz hayal. Çünkü gerçekten çok önemli bir hayran kitlesi oluştu ve onları bambaşka bir şey oynayarak kaybetmek mümkün. Şimdi size sürekli mafya adamı rolleri gelir.... Evet ama buna seyirciyi alıştırmak lazım, yumuşak geçişler yapmalı. Ama sizin işiniz çeşitli rollerde oynamak değil mi? Öyle bir şey söylemedim. Böyle şeyler çıkıyor çünkü Çakır için yapılanlar Türkiyedeki bir dizi kahramanına gösterilen en büyük tepkiler arasındadır. "Bundan sonra komedi rollerinde oynamam zor" demişsiniz. Gülüyoruz işte. Çok önemli bir noktada duruyorum. Bundan sonra yapacağım işin bunun üstüne çıkması çok önemli. Şimdi Türkiyenin neresine gidersem gideyim sevgi seli içinde kalacağım, biliyorum. O tepkilere ne diyorsunuz? Çakır öldü diye maçtan önce saygı duruşunda bulundular, gazeteye ölüm ilanı verdiler... Komik değil mi bunlar? Herhalde aday olsaydım çok iyi oy alırdım. "Çakırsız İstanbul olamaz" diyen var internette. Belediye başkanlığı yolu gözükmüş size... Yok canım. Onu ayırt edebilirler. Eğer ben size röportaj veriyorsam zaten anlarlar ve bir şey yapmazlar. Şimdi ben bu röportaja sizin hakkınızda kötü şeyler de yazamam. Topuğumdan vurmasınlar... Biraz özleyeceğim tabii. Sizi bambaşka rollerde göreceğiz ve birkaç yıl sonra Çakır unutulacak. Sokakta aynı hürmeti görmediğiniz zaman özlemeyecek misiniz? Böyle bir adam bana göre de mubah değil. İnsan öldürmekten bahsediyoruz, bir cana kıymaktan bahsediyoruz. Kaldı ki bir can değil, bayağı bir candan bahsediyoruz. Ama Çakırın şöyle bir savunması var: "Eğer benim karşıma birileri çıkıyorsa, en az benim kadar kötüdür. Belki benden daha cani olacak." Siyasette de böyle bir şey var, iş dünyasında da, sanat dünyasında da. Tamam, bu daha vahşice bir şey. Çakır tipi rollerdeki adamların iyi yönleri ortaya çıkarılır. Sanki bir şekilde mubah hale getirilmeye çalışılır. Oynayanlar da önce "Evet, adam kötü ama..." diye başlayıp mertliğinden, dürüstlüğünden, dostluğundan dem vururlar. Siz ne diyorsunuz? Ben de silahları çok iyi bilirim, tanırım, poligonu severim ama bir serçe öldüremem. Avcılardan nefret ederim. Evde bir örümceği bile kağıda alıp dışarı atıyorum. Yani Çakırı onaylayamam. Yani sonuç olarak... Oktay Kaynarcanın Çakırla birlikte başına birçok ilginç olay geldi. İşte anlattıkları."Ellerimi kaldırmamla bütün mahkumlar sustu"Bayrampaşa Cezaevine gittik bir sinema açılışı için. Mahkumları sinemaya toplamışlar, biz içeriye girer girmez kıyamet koptu. "Kaldık burada, dışarı çıkamayacağız" dedim. Sahneye fırladım, ellerimi kaldırdım, çıt yok. Üç-dört dakika konuştum. Ailelerinden birini görmüş gibi bakıyorlar, hiç ses çıkarmıyorlar. Tüylerim diken diken oldu. "Allah kurtarsın" dedim, ayaklandılar."Ulan kime çarptık!"Adam geldi, arabayla arkadan benim arabaya çarptı. İndi arabadan, biraz da enteresan bir adam. Önce çarptığı yere baktı, "Ulan ne yapacağız?" gibilerinden. Sonra kafayı kaldırdı, "Anasını ..., ulan kime çarptık!" dedi. Sinirlenemedim bile, güldüm, "Allah kahretmesin seni, git" dedim. Kaynarcanın "Çakır anıları" Hülya Avşarla birlikte bir filme başlıyoruz" Ben, Mehmet Aslantuğ ve benim ilk yaptığım dizi olan "Gençler"i çeken Adem Kılıçla birlikte bir şirket kurduk. Yapım ve prodüksiyon şirketi. Televizyon, sinema, müzik... Yeni sezonda televizyonlara dört-beş şey yapmayı düşünüyoruz. Şimdi neler yapıyorsunuz? Önce bir sinema filmi var. Size anlatmak için Ali Özgentürkten izin aldım. Ben olacağım, Hülya Avşar, Halil Ergün olacak. 1 Haziranda çekimleri başlayacak. Ağustosta da yeni bir diziye başlayacağım. Eylülün ortasında da o başlar herhalde. Bu şirketin ilk projesi ne? Bütün Türkiye nefesini tutarak izleyecek. Romantizm, heyecan, aksiyon, siyaset var. Türkiyenin panoraması gibi bir dizi olacak. O nasıl bir dizi? Evet, daha çok "ailemizin ortalığı karıştıran, neşelendiren oğlu" tiplerini çizdim, doğru. Ama zaten eğlenceli biriyimdir. Sette birinin yüzü asıksa onu neşelendirmeye çalışırım, insanları motive ederim, bazen gülmekten iş yapamayız. Ben sizi "Yengeç Sepeti", "Bir Kadının Anatomisi" filmlerinden hatırlıyorum. Daha muzip, hareketli, komik bir adamdınız. Sonra birden Çakır oldunuz. Arada bir de "Deli Yürek" vardı tabii. Tabii, o ince bir çizgi. Ama şaklaban tiplerden de değilsiniz. "Sevgilimin benim için maço diyeceğini sanmam" Biraz maço görünüm sergiliyorum galiba. Ama şimdi kız arkadaşımın (bildiğimiz kadarıyla Özgü Namal) benim için çok fazla maço diyeceğini düşünmüyorum. Fazla romantik bir adam değilim. Ama sürpriz yapma alışkanlığım var. İlişkilerde nasıl bir erkeksinizdir? Evet. Adam gibi romantik olmaya çalışıyorum. İşimin ortasında sevgilime mesajla iki dize gönderiyor olmak da romantizm bence. Çok tutkulu bir adam olduğumu biliyorum. Geçmişte çok daha fazlaydı, hatta tehlikeli boyutlardaydı. Vıcık vıcık romantik değilsiniz yani. Tabii canım. Böyle diyorum ama toplamı ikidir. Çok da fazla aşık olunmaz. Aşık oldunuz yani. Arabalara meraklıyım. Poligondan, silahlardan başka nelere merakınız var? Aslında Anadolu takımlarının hepsini tutuyorum. Gençlerbirliği şimdi çok önemli bir takım mesela. Bütün ligin üç-dört büyük takımın etrafında dönmesini haksızlık olarak görüyorum. Sizin Eskişehirsporu tuttuğunuzu söylüyorlar.