21.04.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:
Özlem Ülkü
Portekiz’in başkent Lizbon’dan sonra ikinci büyük kenti Porto, ülkenin kuzeyinde Douro Nehri’nin Atlas okyanusuna açılan kıyısında yer alıyor. Geçmişten bugüne liman kenti olarak anılan şehir melankolik ruhuyla, çamaşırların sokaklara sarktığı renkli balkonlarıyla, güzelim daracık sokaklarıyla adeta bir tablonun içinde dolaşıyorsunuz. Atlantik’in dalgaları ve eşsiz kumsalını da unutmamak gerek...
Buraya gelirken sadece bir Avrupa kenti göreceğinizi düşünmek haksızlık olur. 16. yüzyılda Endülüs etkisiyle başlayan çini süsleme geleneği şehrin neredeyse her sokağında karşınıza çıkıyor. Şehir merkezinde ilk ziyaret edilmesi gereken noktalardan olan Sao Bento tren istasyonu da mavi çinileriyle kendinizi bir müzede hissedebileceğiniz en güzel yerlerden.
Köprüde yürüyün
Şehri ikiye bölen Ponte D. Maria Köprüsü, Paris’teki Eyfel Kulesi’ni de inşa eden Gustav Eiffel ile Alman ortağı Teophile Seyrig tarafından yapılmış. Douro Nehri üzerindeki Ponte Dom Luis Köprüsü’nün üst katından tramvay, alt katından araçlar geçiyor. Yayaların ise her iki kattan geçmelerine izin verilmiş. Muhakkak yürümeniz gereken bu köprüde şehrin en iyi karesini yakalayabilirsiniz.
Nehirde tarihi fıçılar
Fotoğraf tutkunları için büyük bir derya olan Douro Nehri kıyılarında şarap fıçıları yüklenmiş gondollar gördüğünüzde şaşırmayın. Bir zamanlar şaraplar gondollarla taşındığından bu fıçılar, geçmişi hatırlatması için hâlâ kıyıları süslüyor.
Rowling’in ilham kaynağı
14. yüzyılda inşa edilen Sao Francisco Kilisesi gibi pek çok ihtişamlı kilisesi olan şehir, dünyanın en çok okunan yazarlarından, Harry Potter serisinin yaratıcısı J. K. Rowling’in ilham kaynağı olan Lello Kitab evi’ne de ev sahipliği yapıyor. 1906 yılında açılan ve yılda yaklaşık bir milyon turisti ağırlayan kitapçı, Neo-Gotik tarzı, ahşap iç dizaynı ve helezon şeklindeki kırmızı merdivenleriyle kapısında kuyrukların oluştuğu bir yer...
Coa Vadisi’nde arkeolojik safari!
Porto’nun güzel ve kalabalık sokaklarının ardından ülkenin kuzeyine doğru yola çıkmalısınız. Kuzey Portekiz’e bağlı Amarante bu noktadaki ilk durağınız olabilir. 14. yüzyılda yapılan Sao Gonç Aloa Kilisesi’yle ilgi odağı olan bölge, doğal güzelliğiyle de aklınıza yer edecektir. Ardından UNESCO’nun dünya mirası listesine giren Vila Nova de Foz Côa’yı görmelisiniz. M.Ö. 22.000 ila 10.000 yıl öncesinden at, sığır ve diğer hayvan figürlerinin yer aldığı Coa Nehri vadisindeki ‘arkeolojik safari’, hayatınızın en unutulmaz deneyimlerinden olacaktır. Hele bir de akşam çıkabildiyseniz...
Douro Vadisi’nde mola verin
1756’da sınırlandırılan ve düzenlenen ilk şarap bölgesi olan Douro Vadisi ise muhakkak ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Vahşi yamaçlarda yapılan bağcılıkla hayranlıkla izleyeceğiniz bölge, 2001 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Alanı ilan edildi. Douro Vadisi’ndeki Marialva Köyü de görmeniz hatta konaklamanız gereken bir nokta. 15. yy.’da inşa edilen gözetleme kulesinin etrafındaki 50 evden oluşan köyde, çok özel bir otel konsepti var. Bir yatırımcının 11 evi satın alarak tarihi dokularını bozmadan Casas De Coro adıyla oluşturduğu otel, yorgunluğunuzu atmadaki en büyük yardımcınız olacaktır. Güne kuş sesleri arasında uyanmak ve sokaklarda gördüğünüz köylülerle selamlaşarak kahvaltıya gitmek de tatilinizin bonusu olacaktır...
Tekne turunu unutmayın
Bir yanınızda İspanya bir yanınızda Portekiz’i göreceğiniz müthiş bir tekne turu için de Mogadouro’yu geçmelisiniz. Bu tura çıkmadan önce kasabanın kilisesini, tarihi kalesini ziyaret edip meydanında da bir kahve içmelisiniz. Sonrasında o kayaların arasında yeşille mavinin muhteşem birleşiminde ruhunuzu hafifletebilirsiniz. Ardından rotanızı hem Portekiz’in hem de dünyanın en eski Hıristiyan şehirlerinden olan Braga’ya çevirin. Burası 2000 yılı aşkın tarihiyle, barok kiliseleriyle, görkemli 18. yüzyıl evleriyle, karmaşık bahçeleri ve meydanlarıyla bilinen bir şehir. Eskiyle yeninin harmanlandığı Braga’da bir yandan tarihin içinde kaybolurken bir yandan da mağazaları, kafeleri ve barlarıyla gününüze eğlence katabilirsiniz.
Haftalık 10 sefer
2005 yılında Portekiz’de ilk olarak Lizbon’a seferler düzenlemeye başlayan Türk Hava Yolları, 2015’ten itibaren de Porto’yu uçuş ağına ekledi. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 80 bin yolcuyu Porto’ya taşıyan THY, mayıs sonu itibarıyla sefer sayılarını kademeli olarak artırarak haftalık karşılıklı 10 sefer yapacak.