ŞİŞEDEKİ BALIKTatlı şaraba iade-i itibarDömisek (yarı tatlı) ve tatlı şaraplar son yıllarda hayli demodeydi. Yeni çıkan buram buram çiçek kokulu, tatlı Misket şarapları sayesinde tatlı şaraplar yeniden hatırlandıMEHMET YALÇINZeytinyağlı yemeklerle şarap gitmez! Balıkla ise sek beyaz şarap içilir..." Şarap dünyası, yıllardır bu klişelerin etkisi altında. Oysa geçtiğimiz günlerde her ikisinin de mutlak doğrular olmadığını gördük, yaşadık. Gusto dergisinin her ay yaptığı
yemek ve şarap eşleşmesi tadımlarında, hem zeytinyağlılarla şarapların gayet güzel gittiğini gördük, hem de balıkla illa sek beyaz içilmesi gerekmediğini, pekâlâ bazı balıklarla dömisek (yarı tatlı) veya hafif kırmızı şarapların içilebileceğini... Tatlılık oranı iç baymayacak bir dengede olan dömisek şaraplar, özellikle zeytinyağlılara ve ızgara palamut, hamsi tava gibi yağlı, kuvvetli balık yemeklerine iyi uydu.
Dömisek şaraplar, bundan yirmi yıl öncesine kadar bütün dünyada modaydı. Riesling üzümünden yapılan hafif tatlı Alman şarapları, pek revaçtaydı özellikle. Türkiye’de de Tekel’in Tokat’ın Narince üzümlerinden yaptığı dömisek "Narbağ"ı, pek sevilen bir şaraptı. Zamanla insanlık daha iyi beslenmeye, gıda bollaşıp ucuzlamaya, fast food (ayaküstü yemek) ve lokanta sektörü canlanmaya başladı. Ve o zamana kadar pek de adı geçmeyen "rejim" kelimesi, hayatımızın baş köşesine oturdu. Koca koca biftekleri, dağ gibi patates kızartmalarını gövdeye indirenler, vicdan rahatlatmak için tatlı faslını atlayıp doğrudan sade kahveye geçer oldular. Tatlı şaraplar da işte bu arada gümbürtüye gitti...
Misketin mucizesiSon iki yıldır ise, tatlı şaraplar Türkiye’de yeniden hatırlanır oldu. Bunda da Doluca’nın iki yıl önce piyasaya sürdüğü, Ege’nin hoş kokulu Bornova Misketi üzümlerinden yapılma Safir şarabının büyük rolü oldu. Doluca akıllılık ederek, bu şarabını klasik yeşil renkli, koca şişelerde piyasaya sürmedi. 35’lik şeffaf şişelerde, "gençlerin modern şarabı" imajıyla ve o tip reklamlarla pazarladı. Ve maya tuttu, özellikle damağı buruk şaraplardan zevk alacak kadar "eğitimli" olmayan genç kuşaklar, bu şaraba bayıldı... Doluca’nın bu başarısının ardından, Kavaklıdere de dömisek bir Misket şarabını piyasaya vermek üzere.
Ben şahsen tatlı şaraplara tutkun değilim. Ama zeytinyağlılar ve balıklarla şarapları eşleştirdiğimiz tadımlarda, dömiseklerin sofrada önemli bir rolü olabileceğini gördüm. Tabii buradaki püf noktası, tatlılığın derecesi. Dömisek yelpazesi içinde de az tatlılarla hayli tatlılara rastlanabiliyor. Mesela palamut balığıyla Sevilen’in Turkuaz Muscat’ı yakıştı da, tatlılığı daha fazla olan Diren’in Vadi şarabı aynı uyumu göstermedi.
Bu şarapların bir başka avantajı da, yemek öncesinde aperitif olarak ya da yemek sonrasında da zevkle yudumlanabilmeleri. İyi soğutulmuş bir dömisek beyaz, yemeğin sonunda meyvelere veya meyveli turtalara da çok iyi yakışıyor.
Türkiye’deki iyi tatlı şarap örneklerine gelince, Safir ne yazık ki sunumuyla bir istisna... Onun dışındaki tatlı şaraplar, marketlerde diğerleriyle aynı raflarda, aynı tip şişelerde satılıyorlar. O yüzden etiketleri dikkatle okumuyorsanız, farklarına bile varmıyorsunuz. Bunlardan Kavaklıdere’nin enfes pembe renkli ve çilek kokulu Rosato’su ile Sultaniye Tatlı’sı, Doluca’nın Riesling’i ile Moskado’su, Diren’in Narince üzümünden yapılma Vadi’si, Sevilen’in Turkuaz Muscat’ı, Pamukkale’nin tatlı beyaz ve tatlı kırmızıları ile
Melen’in beyaz ve kırmızı dömisekleri, dikkate değer şaraplar.
Tabii tüm bunlar, yine de tatlılık derecesi çok fazla olmayan şaraplar. Bir de pekmeze yakın tatlılıkta, damakta yoğun ve çok dolgun kıvamda olan Porto veya Mistel tipi tatlı şaraplarımız var ki, onlar da başka bir yazının konusu...
PAZAR