PazarTavlada şansın payı yüzde 30'dur

Tavlada şansın payı yüzde 30'dur

31.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bugünlerde gazete sayfalarından tavla şıkırtıları geliyor. Önce Mehmet Barlas tavlayla ilgili bir yazı yazdı. Ona göre tavla bir şans oyunuydu. Emre Aköz'den yanıt kısa zamanda geldi. Aköz için tavlanın "felsefesi, stratejisi, mantığı" vardı, şansın payı hayli düşüktü. Ali Saydam'dan destek gördü. Radikal gazetesi yayın yönetmeni İsmet Berkan da köşesinden değil ama gönderdiği bir yazıyla Aköz'ün tarafında yer aldı. Tam durum böyleyken bizim gazeteye "tavlacılar" uğradı. Dünya Tavla Federasyonu (Woldwide Backgammon Federation) Türkiye temsilcisi Arda Fındıkoğlu, İspanya temsilcisi Jan Marc Van Keulen ve uluslararası bir turnuvaya katılan Ayhan Serin tavladan konuştular. Şansın payı ne kadar, tecrübe önemli midir, olasılık hesabı yapmak mümkün mü; bir bir anlattılar.

Tavlada şansın payı yüzde 30dur



Milliyet

Dünya Tavla Federasyonu Türkiye temsilcisi Arda Fındıkoğlu "Tavla bizde kumar gibi görülüyor ama zeka oyunudur" diyor


Mehmet Barlas'a katılmıyorum. Emre beyin söylediklerinin yüzde 80'ini doğru buluyorum. Anladığım kadarıyla Emre bey bizim uluslararası turnuvalarda oynadığımız modern tavlayı pek bilmiyor. Türk usulü tavlada iyi bir oyuncu. Mehmet Barlas'a verdiği cevap yerinde ama bazı eksikleri var. Dünya Tavla Federasyonu'nun sistematiği şuna dayanır: Bir oyuncunun sahip olduğu her şeyi yüzde 100 diye nitelendirirsek bunun yüzde 30'u şanstır. Yüzde 10 tecrübe payı vardır. Yüzde 30 oyun bilgisi, yüzde 30 da oynayan kişinin o andaki psikolojik durumudur.


Konuşmak, gülmek taktiktir. Ne kadar çok konuşursanız, rakibinizi o kadar yorar ve kazanırsınız. Ama profesyonel oyuncu konuşmaz. Nereli olduğunu filan sorarsınız ama "Öyle oynanmaz" şeklinde yorumlar yapmazsınız. Cezası yok ama bu, rakibinizin gözünde saygınızı düşürür. Dilimizi tutalım diye de özellikle çalışırız. Mesela yüz hatlarınızla rakibinizi etkileyebilirsiniz. Örneğin Mark'la bir maç yaptık. Maçtan sonra bana "Tamam kazandın ama en kötü zarı attığında da en iyi zarı attığında da suratın aynıydı. Sen hiç sevinmez ya da üzülmez misin?" dedi. Öyle olmak zorundasınız ki o sinirlensin. Kötü zar gelir ve üzüntünüzü belli ederseniz yandınız zaten. Örnek vereyim: Çok ünlü bir Alman oyuncu var. Harnold Yohanni. İki kere dünya şampiyonu oldu. Slovenya'da bir müsabakasını takip ettim. Rakibi usta biriyle oynadığının farkında ve korkularla masaya oturdu. Bir hamle yaparken azıcık eli titredi, o andan itibaren şansı kalmamıştı. Her hamleden önce Yohanni ona "Sakin ol" dedi. Dostane bir şekilde ama bir kere morali de oyunu da bozulmuştu ve kaybetti.

"Danimarkalılar çok iyi, Romenler hileye meyilli"


Bazı önyargılar var. Mesela günde 24 saat ama her zaman Allah'a güvenerek tavla oynadığımızı, olasılık hesabı yapmadığımızı, analiz etmeyi bilmediğimizi düşünüyorlar. Bir anlamda haklılar. Türkiye'deki insanların çoğu Mehmet Barlas gibi tavlanın yüzde 95'inin şans olduğuna inanır. "İyi zar atarsam kazanırım" diye düşünür. Yabancılar öyle değil. Geçen senenin Avrupa şampiyonu 23 yaşında Norveçli bir kızdı. Üstelik canlı tavla tecrübesi neredeyse yoktu, sadece kitaplardan çalışarak öğrenmişti. Türkiye'den gelen oyuncular tehlikelidir ama biraz küfreder, yenilgiyi hazmedemez, hile yapmaya çalışır gibi önyargılar da var. Biz işte bütün bu önyargıları sportmenlik ve iyi oyunumuzla silmeye çalışıyoruz.


Danimarka, İngiltere çok iyi. İki ülkede de federasyon var. Dünyanın en iyi oyuncuları bu ülkelerden çıkıyor. Düşünün bu oyun milattan önceki asırlarda bizim topraklarımızda oynanıyordu. Danimarka'da kim bilir ne yapıyorlardı o zaman? Ama şu anda oyunu sahiplenmiş durumdalar. Çok ciddiye alıp çalışıyorlar. Turnuvaya Danimarka'dan katılanların hepsi aynı giyinir. Birlikte oturup sıralarını beklerler. Çok ağırbaşlılardır. Rakiplerine ayakta selam verirler. Bütün bunlar onlar için oyunun bir parçasıdır. Örneğin İsrailliler bunu yapmaz. Onlar kendilerini en iyi olarak görür, sizin ona selam vermenizi bekler. Selam vermezseniz son derece asık suratlı bir maç geçer aranızda. Romen dostum çoktur ama uluslararası arenada genel izlenim güvenilmez oldukları yönünde; hile yapmaya meyilli oldukları, arkanızı döndsüğünüzde pulunuzun yerinin değişebileceği söylenir. Fransızlar, Almanlar da kuvvetli ama bana kiminle oynayacağını seç deseler özellikle bir Türk, Danimarkalı ya da İngilizle oynamak istemem.


Zarla oynandığı için Türkiye'deki yasalar tavlayı kumar olarak kabul ediyor. Satrancın bir federasyonu var çünkü zeka oyunları sınıfında. Çabamız tavlanın da zeka sporu olarak kabul edilmesi ama Türkiye'de kolay değil. Kanunların değişmesi gerekiyor. Şu anda 16 ilden yaklaşık 250 destekçi üyemiz var. Sayımız binleri bulduğunda belki resmi merciler bizi ciddiye alırlar.


Federasyon 1986'da İtalyan bir mühendis tarafından kurulmuş. Beni 1999'da buldular. İnternette tavla oynuyordum. Bir turnuvada yer almamı önerdiler, girdim ve kazandım. İnternet üzerinde büyük bir organizasyondu. Sonra benimle bağlantıya geçtiler, 2000'de. "Türkiye'de muazzam bir potansiyel var. Temsilcimiz olur musunuz?" diye sordular. Kabul ettim. Bir internet sitemiz var: www.wbf-turkey.com.


Maalesef hayır. Çeyreği bile bizimle değil. Çünkü korkularımız var; kumarbaz olurum diye düşünüyor insanlar. Çabamız tavlanın kumar ya da kahve oyunu değil bir zeka sporu olduğunu insanlara anlatmak. Anlatabilirsek Türk oyuncuların önü açık. Burada çok başarılıyız ama yurtdışında hiçbir varlığımız yok. Neden bir Türk oyuncusunun ismi en tepede olmasın? Neden bir Danimarkalı, bir Norveçli şampiyon oluyor da Türkiye'den biri olamıyor? İlerliyoruz yolumuzda. n

Son dünya şampiyonu Norveçli

  • Tavlanın tarihi Eski Mısır'a kadar uzanıyor. l Yaklaşık 4 bin üyesi bulunan Dünya Tavla Federasyonu'nun çatısı altında çalışan 43 ulusal federasyon var.
  • Avrupa'da yaklaşık 25 milyon kişinin tavla oynadığı söyleniyor.
  • Uluslararası üç turnuva düzenleniyor. Turnuvalar Slovenya, Avusturya ve İtalya'da yapılıyor.
  • Son dünya şampiyonu Norveçli. Ondan önce ise Danimarka ve İsveç'ten şampiyonlar çıktı.


  • "Zar tutmak meziyettir ama ciddi oyuncu yapmaz. Tavlanın felsefesine aykırıdır"
    Tavla oynamayı çok küçük yaşta öğrenen Arda Fındıkoğlu: "Maçı kaybediyorsanız rakibinizin oyununa uyarsınız. Psikolojik durumunuz oyununuzu etkiler"
  • Bu işten hiçbir kazancım yok. İTÜ İnşaat Bölümü'nden mezun oldum. Yapı işletmesinde yüksek lisans yapıyorum. Tavla ilgi alanım, bir hobiden öte durumda ama mesleğim değil.
  • Şu anda uluslararası arenada yarışabilecek üç oyuncuyuz. Ben, Ayhan Serin, Cengiz Dindar. Cengiz beyle Avusturya'da bir turnuvaya katıldık. Ciddi bir başarımız olmadı ama oynadığımız kişiler elimizi sıkıp "Biz şanslıydık, kazandık" dediler. Bunu dedirtmek bile övünç vericiydi.
  • Geçen sene Avrupa şampiyonasına katıldık. 14 yıldır düzenleniyor ama Türkiye ilk kez temsil edildi. Cengiz Dindar üçüncü oldu. Hiçbir turnuva tecrübesi yoktu. Belki biraz daha çalışabilseydi birinci olacaktı. İyi oyuncuların ortaya çıkmaları lazım.
  • Organizasyonlarımıza kadınlar da katılıyor. Tavlayı iyi bilen kadın üstatlar var. Bengi Kalay mesela. İlk organizasyonun şampiyonu oldu, hepimizin ağzı açık kaldı. Uzun süre de lider olarak devam etti. İşte onu yenmek için yüzde 30 şansın hepsine ihtiyacımız var. (Gülüyor)
  • Bir oyuncuyu turnuvaya hazırlıyorsam oyun bilgisini artırmak için çalışırız. İyi oyuncu rakibine hangi teknikte oynadığını göstermeyendir. Ama en önemlisi psikolojik açıdan kuvvetli olmasıdır. Cengiz Dindar, Slovenya'da çeyrek final oynuyordu. Meşhur bir oyuncuyla. 12'ye 3 mağlup durumdaydı, elleri titriyordu. Çünkü karşısında sürekli gülen ve kazanan bir adam var. Molada şunları şöyledim: "Çeyrek finaldesiniz. Bir süre önce bunu hayal bile edemiyorduk. Demek ki başarılısınız. Onun tekniğiyle değil kendi tekniğinizle oynayın. Mars etmeye değil oyun kaybetmemeye çalışın." Kaybederken karşıdakine adapte olursunuz. Onun oyununu oynar ve daha da ağır bir mağlubiyet alırsınız. Cengiz bey maçı 13 / 12 kazandı, muazzam bir şeydi.
  • Her hamle bir problemdir aslında. O problemi, misal 6-3 geldiyse zar, onunla çözmem gerektiğini kabul ederim. Oyunu biliyorsam, çalıştıysam, şansım da yerindeyse doğru hamleyi görüp yapabilirim. Tavla zor değil. Hayatın ta kendisi diyoruz; her zaman doğru hareketi yaparak başarıya ulaşamazsınız, biraz da şansa ihtiyacınız vardır.
  • Üç-dört yaşlarında tavlayı öğrendiğimi söylerler. Babamdan öğrendim. Hata yaptığımda azar işitirdim. Hâlâ babamla mücadele ediyorum tavla konusunda. Benim oyunumu oynarsak yani modern tavlayı, hiç şansı yok. Türk usulü tavlada ise yendiği zamanlar oluyor.
  • Zar tutmak meziyettir ama tavlanın felsefesine aykırıdır. Eğlenmek için yapabilirsiniz ama saygıdeğer bir oyuncu olmak istiyorsanız sadece tavla oynayacaksınız. Başka yollara başvurmayacaksınız.
  • Zar, pul sesini duymak profesyonel oyuncular için önemli değildir. Hatta konsantrasyonu bozduğu için o sesleri duymak istemeyiz. Zaten tahta tablalar tercih edilmez; vinil, yün, deri olabilir. Sırf o ses çıkmasın diye.
  • İnternette tavla oynamayı çok ciddiye alıyoruz. Oyun bilginizi, pratiğinizi artırır. Ama bilen biriyle haftada iki kez tartışıp oynayarak bir ay içinde geleceğiniz nokta, bir ay boyunca her gün internette oynayıp ulaşacağınız noktadan daha iyi olabilir. İnternette parayla oynanan siteler de var ama biz tavsiye etmiyoruz.


  • Ayhan Serin: "Hiçbir zar kötü değildir"
    Bir araştırma şirketinde genel müdür yardımcısıyım. 25 senedir tavla oynuyorum. Arda bey sayesinde amatörlükten bir adım ileriye gittiğimizi düşünüyorum. Tavla bir strateji, zeka oyunu. Şans faktörü var ama fazla değil. Hiçbir zar kötü değildir. Önemli olan doğru hamleyi bulabilmek. Türkiye'de şampiyonluğum var, Avusturya'daki bir turnuvada da dördüncü tura kadar çıkabildim. Uluslararası turnuvalarda oynadığımız modern tavla diğerinden çok farklı. Değişik bir oyun sistemi var. Kitaptan öğrenilebilecek bir tavla. Arda beyin notlarıyla çözmeye çalışıyorum. İnternette de pratik yapıyorum. Vize alabilirsek Slovenya'daki Avrupa şampiyonasına katılacağız. Garantisi yok ama iyi sonuçlar alabileceğime inanıyorum. Korkuyu attım üzerimden. Yabancılar bizden daha iyi bilmiyor... Biri 9, diğeri 12 yaşında iki çocuğum var. Onlara da tavla öğretiyorum. Tavlanın kumar gibi gösterilmesi beni rahatsız ediyor. Oysa Türkiye'de ata sporu gibi. Birçok evde tavlayı bilen insan vardır. Avrupa'da ise tavla oynayacak kişi bulamazsınız. Bu avantajı kullanmamız lazım. Kitaptaki bilgilerle babadan gelen bilgilerimizi birleştirip pratik yaparak...

    Birkaç tüyo: 7 kapısı çok önemli
  • Açılışta en hızlı yoldan 7 ve 5 kapısını almaya çalışın. Yani 6-1 ve 3-1 kapılarını.
  • Diyelim 3-2 attınız. Toplamı beş eder deyip tek pulla oynamayın. "Şansınızı" zora sokarsınız.
  • Bir sonraki hamleyi düşünerek hareket edin. Yaptığınız yanlış hamle daha sonra oyun kurmanızı zorlaştırır.
  • Modern tavlanın farkını merak edenler için: Puanlama sistemi değişik. Artırma yapılabiliyor. Zarlar fincanla atılıyor. Süre kısıtlaması var.


  • MilliyetEski Türkiye şampiyonu Bengi Kalay:
    "Tavlada iyi olmak için çok oynamak, kitap okumak lazım"
    Yıldız Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü mezunuyum. Bu sene yüksek lisansa başlayacağım. Uzun zamandır tavla oynuyorum. Babam öğretti. Bir süre internette yoğun olarak tavla oynadım. Beş senedir faal olarak oynuyorum. Bunun üç senesi turnuvalarla geçti. 2001'de Türkiye şampiyonu oldum. Sanıyorum 20 kişiyle falan oynamıştım. Genel sıralamada son turnuvaya kadar Türkiye birincisiydim. Biraz düştü sıralamadaki yerim. Üç senedir internete pek uğramıyor, karşılıklı daha çok oynuyorum. Yüz yüze oynamak çok daha keyifli. Uluslararası bir turnuvaya katılmayı düşünüyorum ama gidemedim henüz. Kolay yenmeyi sevmem. Zorlu rakip olacak. Agresif oynarım, savunmada kalmam. Turnuvalarda değil ama arkadaşlarımla oynarken konuşurum, alay ederim, sinirlerini bozarım. Eğlenceli maçlar yaparız. Tavlada gelişmek için çok oynamak, kitap okumak lazım. Şans faktörüne inanıyorum ama şansla her zaman kazanılmaz. Bir kere oynarız kazanır ama bir sonrakinde kazanan ben olurum. Sonsuza kadar şans devam etmeyeceğine göre bilen kazanır. Tavlanın ciddiye alınmasını, turnuvaların resmi bir kimlik kazanmasını istiyorum. Kumar diye bakanlar var. Büyük para yatıranlar olduğunu duyuyorum, hastalık herhalde. Ben parayla oynamam.

    Jan Marc Van Keulen:
    "Düşünce tarzınız oyuna yansır"
    Jan Marc Van Keulen üç yıldır federasyonda aktif olarak çalışıyor. Hollandalı, Barselona'da yaşıyor. Tavlada çok iddialı değil ama çok sevdiği belli. Türkiye'yi ziyaret sebebi yine tavla. Türk oyuncuların çok iyi olduğunu düşünüyor: "Tavla kendini tekrarlamayan bir oyun. Düşünce tarzınız oyuna yansır. Bir insanın oynayışından kişiliğiyle ilgili ipuçlarını çıkarabilirsiniz. Her gün internet üzerinden 32 farklı ülkeden oyuncularla modern tavla oynuyorum. Kimse din, politika, ırk farkılılığını dikkate almıyor. Aynı oyunda birleşiyoruz. Anlamadığım şey Türkiye'deki organizasyonlara katılımın neden bu kadar az olduğu. Öğrendiğim kadarıyla bazı çevreler tavlayı kumar olarak görüyor. Oysa biz Arda'yla yüzlerce maç yaptık, 1 lira bile ortaya koymadan. Ama her şey kumar haline getirilebilir. Mesela sizinle yan masadan önce hangi kadının kalkacağı konusunda iddiaya girebiliriz. Bu da bir kumar olabilir.


    EN ÇOK OKUNANLAR

    KEŞFETYENİ

    İlgili Haberler