Pazar Terapi tadında podcast: Teras Noir

Terapi tadında podcast: Teras Noir

21.06.2020 - 03:04 | Son Güncellenme:

Meriç Aral ve Efe Tunçer ile terapi sonrası sohbetlerinden ilhamla hazırladıkları “Teras Noir”ı konuştuk

Terapi tadında podcast: Teras Noir

Karantinanın yükselen yıldızlarından biri şüphesiz podcast’lerdi. Meriç Aral ve Efe Tunçer’in terapi günleri sonrası sohbetlerinden ilhamla yapmaya başladıkları Teras Noir da en keyifle dinlenen podcast’lerden. Başarılı oyuncularla haziranda ikinci yılını geride bırakan Teras Noir’ı konuştuk.

Haberin Devamı

Teras Noir ikinci yılını doldurdu. Başa dönecek olursak nasıl bir yola çıkıştı?

Meriç Aral: Radyo dinlemeyi çok severim zaten. Kaliteli radyo yayını seçip bulunabilen bir şey. Efe ile terapi günlerimiz yakın bu yüzden terapiden çıktıktan sonra saatlerce sohbet ediyorduk. Ben de bunu neden kaydetmiyoruz dedim. Podcast yapma fikri bana çok cazip geliyordu. Bir şekilde bunu hep yapmak istiyordum ama teknik olarak nasıl yapabileceğimizi hiç bilmiyordum. Sonra Efe’ye söyledim ve o da çok çabuk harekete geçti. Dolayısıyla bu fikir hızlıca icraata evrildi. İçimizi dökmek için oturduğumuz bir şey oldu. Hesapsızca girdik ve açıkçası 2 sene yapacağımızı, çoğalarak büyüyeceğimizi de çok düşünmemiştik.

Efe Tunçer: Terapi burada kilit bence. Gidenler muhakkak anlayacaktır, terapiden çıktığında inanılmaz bir açıklık olur ve o halle “Evet, bu yüzdenmiş” diye de çok hızlı ilerliyordu sohbetlerimiz. Biz formatını hiç ellemeden, o enerjiyle kayda aldık. Biz eğlendiğimiz için de muhtemelen çok keyifli oldu. Orada mevzu o açıklığı korumak. Meriç’in de benim de her şeyi bırakıp oturduğumuz bir yer.

Haberin Devamı

Peki, siz en çok kimleri dinlediniz?

Meriç Aral: Takip ettiğim yabancı birkaç terapi podcast’i vardı. Şu an isimlerini hatırlayamıyorum. Karantinada ben çok podcast’e düşmedim bu arada. Ekmek de yapmadım. Ben yogaya düştüm çok fena. Çok düzenli bir şekilde yoga yapmaya başladım. Bir şeyler okuyup, yazdım. Eskiden sosyalleştiğimden daha çok sosyalleşir buldum kendimi karantinada. Dinlemeyi sevdiğim podcast ise Mirgün Cabas ile Can Kozanoğlu’nun yaptığı. Çok çok iyi bir fikir ve iyi bir icra.

Efe Tunçer: Marc Maron’un podcast’ini çok seviyorum. Jerry Seinfeld konuk oldu bir bölümüne. O bölümün özelliği de şu; Marc Maron komediyi çok duygusal, çok kişisel bir yerden alan bir komedyen, Jerry Seinfeld de tam tersi hiçbir kişisel halini açık etmeden sahne alır. Çok farklı ekolden iki komedyenin tartışması, acayip bir podcast’ti o. Hiç anlaşamıyorlar ama muhteşem tartışıyorlar. Harun Tekin ile Can Öz’ün yeni başladığı “Anormal Şartlar Altında” da müthiş bir podcast. Bir de Ferhan Şensoy yeni başladı. Onunki çok kıymetli bir şey. Bu podcast’ler 10 sene sonra inanılmaz kıymetli olacak.

Haberin Devamı

“Kişisel tarafı ağır basan eserler göreceğiz”

Savaş ve salgın dönemleri sonrasında sanatsal üretimlerin nasıl evrildiğini ve tarihe yön verdiğini de okuduk. Bu pandemi sonrası neler çıkacak sizce?

Meriç Aral: Bununla ilgili bir öngörüde bulunmak için çok erken çünkü hâlâ korona günlerindeyiz. Genel olarak belki şunu söyleyebilirim, insanın içine döndüğü ve yavaşladığı bu dönem bir şey üretmek isteyen insanlar için bulunmaz bir fırsattı. Bu kadar izole olabilmek fırsattı. Sağlık problemleri yaşayanlar için söylemiyorum bunu elbette. Kişisel tarafı ağır basan eserler göreceğiz sanki. Kişiselleşecek bir şeyler sanki… Ben tamamen kendimle kurduğum ilişkiye odaklanarak geçirdim bu süreci ve kendimi iyileştirmeye baktım. Bundan sonra yapacağım şeylerde şu andan itibaren kendiyle barışmış bir insan olarak devam edeceğim.

Haberin Devamı

Efe Tunçer: Kişiselleşecek doğru bir tespit bence de. Şu an bilmemiz gereken değil anlamamız gereken bir süreç yaşıyoruz. Çünkü insan bildikçe yanılıyor. Bildiğinden emin oldukça hayat hep ona tam tersini söylüyor. Suratımıza bir tokat gibi yiyoruz bunu şu an. Umarım kariyer ve başarı odaklı değil kişisel olarak içini dökmek, kişisel olarak kendini ifade etme odaklı ilerleyecek.

Terapi tadında podcast: Teras Noir

Orhan Pamuk, “Veba Geceleri” romanını yazıyordu. Belki süreç yeni dokunuşlar yapmasını sağlamıştır. Üretimini merak ettiğiniz, heyecanla beklediğiniz biri var mı?

Meriç Aral: Şu an Orhan Pamuk dediniz benim aklımı aldınız, benim aklıma daha iyi bir örnek gelmiyor. Çünkü ben de uzun zamandır bekliyorum. Birkaç senede bir Orhan Pamuk okuma tutkusu geliyor. Onu okumayı sevenler anlayacaktır. Orhan Pamuk’u çok merak ediyorum ve heyecanla bekliyorum bir şey yazsa da okusak diye.

Efe Tunçer: Dave Chappelle yaptı mesela… Irkçılık odaklı olayları protesto etmek için 27 dakikalık bir stand up yaptı. Açık havada, koltukların arası açık, maskeler dağıtılıyor. Bir isim merakım yok ama sanat formları neye evrilecek bunu merak ediyorum.

Haberin Devamı

Şu isimle bir podcast çeksek dediğiniz biri var mı?

Meriç Aral: Sezen Aksu ile muhabbet etmeyi çok isterim. Çok merak ediyorum Sezen Aksu’yu, hiç tanışmadım ve hiç karşılaşmadım.

Efe Tunçer: Jerry Senfeild’i çok isterim tabii ki… Harun Tekin’i çok istiyorum. Ve Cem Yılmaz’ı konuk etmeyi de çok isterim. Cem Yılmaz’la da diğer konuklarımız gibi daha dertleştiği bir bölümümüz olsa çok iyi olur.

“Her bölüm konuğun karakterini yansıtıyor”

İki yılda en çok kime güldünüz ya da en eğlendiğiniz kayıt hangisiydi?

Meriç Aral: Hepsinde çok eğlendik. Hiçbirini ayıramayacağım. Ama diğerlerinden ayrışan bölüm Merve Küçükçağlayan bölümüydü. Herkesle farklı bir şey konuştuk ve hepsi çok güzel oldu. Bir de bu insanların hepsi bizim çok yakın arkadaşımız. Hem görünmüyoruz bu bizim için de büyük bir rahatlık hem de çok rahat muhabbet edebileceğimiz arkadaşlarımızı konuk aldık bugüne kadar. Hazırlanmamız ya da sohbetin akması için çaba sarf etmemiz gerekmiyor bu yüzden.

Efe Tunçer: Biz bilerek Özge Özpirinçi’ye “Yeni dizin nasıl gidiyor?” diye sormuyoruz. Başlamadan önce tüm konuklar gergin oluyor ve istisnasız hepsi bittiğinde “Bu ne acayip bir şeymiş ya” diyor. Klişe sorular sormayınca gelen konuk da karakterini ortaya koymak durumunda kalıyor. Bir anda kendinden bahsediyor ve bu yüzden Serkan Keskin’in olduğu bölümle Özge Özpirinçi’nin olduğu bölümü dinleyen birisi iki farklı podcast zannedebilir. Her bölüm o konuğun karakteri gibi olmaya başladı. Merve Küçükçağlayan’ın olduğu bölüm bizim en baştaki hayalimize çok yakın bir bölüm oldu. O podcast gerçekten yalnız birine elbette tıbbi veya bilimsel bir yardımdan bahsetmiyorum ama en azından bir ilham, bir kıvılcım verdi. Metin Akdülger’le olan podcast’ler de en komiklerden oldu. Hiç beklemezsin mesela.