29.05.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
GİZEM COŞKUNARDA - gizem.coskunarda@milliyet.com.tr
Duru Tümer ve Merve Karahan 27 yıl önce anne ve babaları ikinci evliliklerini yaptığında kardeş oldular. İkisinin de hayatları Bodrum ile İstanbul arasında okumak ve çalışmakla geçti. Yıllar sonra türlü işlerde çalışıp farklı okullarda okuyan Duru Tümer’in bir anlık kararıyla kurumsal firmalarda giyme zorunluluğu olan topuklu ayakkabılarını çıkarıp kendilerini merdiven ve iskele üzerinde badana yaparken buldular. Hedefleri Türkiye’nin dört bir yanında kadın ekipleri kurmak çünkü onlara göre kadınların dilinden en iyi kadınlar anlıyor. İşte stiletto’dan badanaya uzanan bir hayat hikayesi...
- Kurumsal hayatı bırakıp Ege’ye yerleşenleri çok duyuyoruz ama Ege’de yaşarken bu hayatı bırakıp badana işine başlamak ilginç gerçekten.
Duru Tümer: Aslında bunun geçmişe dayanan uzun bir hikayesi var. 41 yaşındayım ve çok fazla iş değiştirdim. İstanbul’da da yaşadım, çalıştım. Kardeşim Merve’nin babası Turan abiyle benim annem 27 yıldır birlikteler. Onlar 27 sene önce Bodrum’a gelip bir bar açmışlardı, uzun yıllar her şey yolunda gitti ama sonra barı kapadılar. Turan abim sonrasında boya işine girdi. Benim badanayı tercih etme sebebim de kendisidir. Hayatım boyunca bir arayış içinde oldum, bunu şimdi fark ediyorum. Çok defa gidip geldim Bodrum’a. Turizmden basına, halkla ilişkilere kadar birçok firmada çalıştım. Arada iki farklı üniversitede okudum. Evlendim, çocuk yaptım, boşandım. Bir İstanbul’da bir Bodrum’da yaşıyordum. En son Bodrum’da bir alışveriş merkezinin halkla ilişkiler sorumlusu olarak çalışırken kanımın emildiğini hissettim ve “Daha fazla dayanamıyorum” diyerek orayı da bırakma kararı aldım. Turan abime “Badana işinde ben de seninleyim, kadın ekibi kurarız” dedim.
“Beni tanıyan hiç kimse bu işe girmeme şaşırmadı”
- Badana sonuçta fiziki güç isteyen bir iş, hiç mi tereddüt etmediniz?
Duru T.: Evet ama erkek işlerine çok merakım var benim. Ortaokuldayken, müzik seti bozulduğunda ben tamir ediyordum. Telli sigortalar vardı o zamanlar, attığında yine ben tamir ederdim. Hiçbir zaman süslenip püslenmeye merakım olmadı.
- Peki Turan beyin, annenizin, arkadaşlarınızın ilk tepkisi ne oldu?
Duru T.: İlk söylediğimde Turan abimin gözleri doldu. Annem dehşetle dinledi beni ama bir yandan da biliyor, kafasına koyduysa Duru yapacak bu işi. İşyerine gittim, istifamı verdim, bütün haklarımı yaktım, bu işi yapacağımı söyledim. İşyerinde benim adım “Duru bey”di zaten. Konu ben olduğum için insanlar “Ekonomi kötü, ticaret zor” dediler ama “Kadın olarak bu işi nasıl yapacaksın?” demediler. Beni tanıyanlar pek şaşırmadılar aslında.
- Siz ne iş yapıyordunuz o sırada Merve hanım?
Merve Karahan: İstanbul’da bir holdingde resepsiyonist olarak çalışıyordum. Gündüz zaten babam beni aramıştı Duru ablamdan habersiz, “Dön artık yetişemiyorum işlere” demek için. Ertesi gün de ablam aradı, “Böyle bir işe giriyoruz, uçak biletini alıyorum, geliyorsun” dedi.
- Badana yapacağınızı duyunca tepkiniz ne oldu?
Merve K.: “Nasıl olur, nasıl yaparız abla?” bile diye sormadan topladım çantamı geldim. Ablam gibi ufaklıktan gelen bir yeteneğim ya da merakım yoktu böyle işlere. Ama kimseden emir almamak ve ailenle birlikte çalışmak bana çok mantıklı geldi. İkiletmedim, kalkıp geldim. Orada bir düzenim ve kurulu hayatım vardı ama karşı tarafta bana güvence veren bir ailem var. Hiç düşünmeme gerek kalmadı. Sadece onun kadar yetenekli değilim, şu an arkamı topluyorlar.
Duru T.: Yok yok, bakmayın böyle dediğine gayet güzel yapıyor. Bir defa minyon olduğu için bizden çok daha avantajlı. İskelenin üstünde, merdivende çok daha kolay hareket ediyor. Bizim giremediğimiz yerlere girip gayet güzel boya yapıyor.
- İlk işi nasıl aldınız?
Duru T.: Bir tanıdığımızın evini boyamakla başladık. Sonra eş dost derken badana yaptığımız evlerin sayısı çoğaldı. Bir aydır da hiç durmadan boyadan boyaya gidiyoruz. İçimden çıkan ustaya ben bile şaşırdım.
- Badana işinde kadın olmanın avantajlarını yaşıyor musunuz?
Duru T.: Yaşıyoruz. Kadın olduğumuz için ev sahibi kadınlarla aynı dili konuşuyoruz. Ne istediklerini anlıyoruz. Çok mutlu oluyorlar. Gerçekten çok büyük titizlikle çalışıyoruz, bir damla pislik bırakmıyoruz ardımızda. Damlamaması mümkün değil boyanın ama biz bunu minimumda yapıp şahane temizliyoruz. Kabul etmek gerekiyor ki, erkeklerin hepsi çok pis çalışıyor. Geçenlerde bir evde boya yapıyorduk, ben de telefonumdan klasik müzik açmıştım. Kadın birden şaşırdı, “A burada mıydınız, ben çalıştığınızı anlamadım, müzik nereden geliyor?” dedi. “Benden” dedim, şaşırdı, “Sesini açın biraz daha, birlikte dinleyelim” dedi. Bazen özel şarkılarımı da açıyorum, “Saçlarını yol getir” filan.
“Çalışırken bronzlaşırım diye güneş yağım yanımda”
- Tabii ya, arabesk olmadan usta olunur mu?
Duru T.: Tabii, usta olmak bunu gerektirir. Yeri geldi mi öğlenleri soğan ekmek de yiyebiliriz. Her gün tadilat yapan ustalarla birlikte yer sofrasında yemek yiyoruz. Bazen ben de yemek yapıp getiriyorum evden. Ama zaten evin içinde bir iş varsa ablalar, teyzeler klasiktir, “Çay yaptım, hadi ara verin, yemek var gelin birlikte yiyelim” diyorlar.
- Ustaları idare etmek de zordur. Bir giderler, bir daha gelmezler...
Duru T.: Evet, geçen gün onun esprisini de yaptık. Tiner almaya gidiyorlar, tiner oluyorlar. Bizde öyle bir şey yok. Biz “Abla boya bitti, tiner bitti” deyip gitmiyoruz. İşe başlamadan önce mekana bakıp ne gerekiyorsa fazlasını alıp yedekli gidiyoruz. Arabamın arkasında her şey sepetlerin içinde ayrı ayrı yerleştirilmiş durumda. Yiyecek sepetimiz bile var; kahvemiz, şekerimiz, fincanlarımız, atıştırmalıklarımız yanımızdan eksik olmaz. Hangi boyacı böyle işe gider, siz söyleyin.
- Yorucu olmuyor mu?
Duru T.: 5’te paydos ediyoruz, evimize gidiyoruz. Çok vaktmiz var ama 9.30-10’da uyuyakalıyoruz. İşten çıktıktan sonra dünyanın en yakışıklı erkeği gelip “Seni yemeğe götüreceğim” dese “Kendini yemeğe götür” derim. Hiç gözüm dışarıyı görmüyor. Ama bunun için de bir şey yapmak gerekiyor, biliyorum. İş yoğunluğumuz biraz azaldığında yeniden sosyalleşmek gerektiğinin farkındayım.
- Peki kadın olmanın dezavantajları neler oldu?
Duru T.: Mesela sizin banyonuzda neler var? Kremler, makyaj temizleme sütleri, asetonlar... Bizde de var, yok değil ama en ön planda selülozik ve sentetik tiner çeşitleri yer alıyor. Dokunmatik bir insan olduğumdan eldivenle çalışmayı sevmiyorum. Her yerimiz boya oluyor haliyle. En son kantoron yağı aldık, vücut bir yerden sonra kötü oluyor. Bakım yapmak gerekiyor.
- Ablanız süse püse merakım yok dese de sizin aslında kokoş olduğunuzu söylüyor. Bu işe başladıktan sonra sadeleştiniz mi?
Merve K.: Evet öyleyimdir, severim giyinmeyi de süslenmeyi de ama daha önce holdingde çalıştığım için topuklu ayakkabı zorunluluğu vardı. Saçın makyajın hep yapılı olmak zorunda. Ablam da öyle çalıştığı yerde devamlı stilettolar ve şık elbiselerle geziyordu. Şimdi burada iskele üzerine çıkıyoruz, pergola boyuyoruz. Ama size çantamı gösteriyim, buradan çıkınca bir yere giderim diye makyaj çantam hep yanımda. Bakın hava güneşli olursa çalışırken bronzlaşırım diye güneş yağım bile var. Hiç sadeleştiğimi söyleyemem. Geçen gün işe rimel sürüp geldim, ablam “Topuklu ayakkabı giyip gelseydin” diye dalga geçti.
Duru T.: Tabii canım her ne kadar erkek işi yapsak da benim de vazgeçemediğim şeyler var. Parfümümü sıkmadan işe gelmem ben mesela.
Hafif allığımı sürer, makyajımı yaparım, minik küpelerimi takıyorum. Evine gittiğimiz kadınların da bizi böyle görmek hoşuna gidiyor.
“Kolay gelsin birader diye selam veriyorlar”
- Bu işe uzun yıllar devam etseniz kitap bile yazarsınız. Şimdiden bile vardır eminim komik hikayeleriniz.
Duru T.: Aslında bir blog açmayı ve oraya yazmayı düşünüyorum. Sanırım üçüncü günümüzdü, bir pastaneye girdim üzerimde tulumla. Kadın çok kibar bir şekilde “Siz ressam mısınız?” dedi. “Yok” dedim “Boyacıyım.” “Nasıl yani gerçekten mi, bildiğimiz boyacı mı?” diye sordu. “Evet” deyince “Hadi ya, helal olsun abla. Boyan bol aksın” dedi. Bir gün de arkam dönük yere eğilmiş bir şekilde iş yapıyorum, sitenin güvenliğindeki çocuk “Kolay gelsin birader” diye seslendi. Ben de dönüp “Eyvallah,sağ olasın” dedim. “Eyvah bayanmışsın” dedi. Çok güzel şeyler yaşıyorum ama kadınların boya yaptığımı öğrendiğinde gözlerindeki parlama ve yüzündeki ifade beni her şeyden çok mutlu ediyor.
“Hedefimiz kadın ekipleri kurmak”
- Hedefiniz nedir? Bu şekilde devam mı yoksa başka yerlere taşıyacak mısınız?
Duru T.: Aslında bu iki farklı proje halinde gelişecek. Öncelikli amacımız birçok kadını istihdam edebilmek. Şu anda beni hiç tanımayan dört kadın Facebook’tan bana ulaştı, “Biz de ekibe dahil olmak istiyoruz” diye. Hedefimiz Türkiye’de kadın ekipleri oluşturup, A’dan Z’ye bir işi alıp devamını getirmek. Evin tadilatı, bakımı, boyası, temizliği gibi birçok şeyi içeren bir proje olacak. Yolun başındayız ama kısa sürede hedeflerimize ulaşacağımıza inanıyorum.