22.06.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Tuvalet kültürünü Avrupa’ya öğreten Osmanlılardır. Mesela Fransa’da evlerde tuvalet olmadığı için herkesin lazımlık kullandığı, sonra da bu lazımlığı gece geç saatte balkondan sokağa boşalttıkları anlatılır. Fransızların bu pislikten kurtulmak için şemsiye kullandıkları, tüm şehre yayılan pis kokular yüzünden de parfümü icat ettikleri söylenir.
Ancak geçen yıllar içinde Fransa’da ve tüm Avrupa’da tuvalet kültürü büyük gelişme gösterdi. Türkiye’de ise umumi tuvaletlerin çoğu pislik içinde, neredeyse kullanılamaz halde.
Türkiye Yüznumara Kurulu tam da bu noktadan hareketle kuruldu. 20 yıldır Türkiye’deki umumi tuvaletlerin mimari yapı, donanım, kullanım kolaylığı ve temizlik açısından belli bir standarda kavuşmasına çalışan kurul her yıl örnek olması için bir tuvalete de Yılın Tuvaleti Ödülü veriyor. Bu yıl ödülün sahibi Kadıköy iskelesinin karşısındaki Parkaltı Tuvaleti oldu.
Kadıköy Belediyesi’ne bağlı Parkaltı Tuvaleti’nin işletmecisi Selahattin Teke "Burada altı kişi çalışıyor, sürekli temizlik yapılıyor. Ama ne yazık ki insanlar temiz buldukları tuvaleti kirli bırakıp çıkıyorlar. Erkekler daha temiz. Kadınlar kendi evlerinde temizliğe çok dikkat ederler ama aynı özeni umumi tuvalete göstermiyorlar" diyor.
1996 yılında yap-işlet-devret ile ben inşa ettirdim bu tuvaleti. Mimar Gökhan Avcıoğlu yaptı. 1997’de de işletmeye açtık. Önce Ulusal Yapı Ödülü’nü aldı, sonra Ağa Han Ödülü’ne aday oldu. 554 proje arasından 32’ye girdi.
Yüznumara Kurulu sadece temizliğe bakmıyor. Mimari ve donanım olarak da puanlama yapıyor. Ödülü almamızın nedenlerinden biri özürlüler tuvaleti kullanabilsin diye girişte rampa olması. İçeride de özürlüler için özel kabinler bulunuyor. Özürlülerden ücret de almıyoruz.
Tuvaletteki armatürler fotoselli. Pisuvarlar da öyle. Hiçbir şeye ellemeniz gerekmiyor. Bu hem hijyen hem tasarruf açısından çok önemli. Şimdi unuttuk ama on yıl önce İstanbul’da büyük su sıkıntısı vardı. Bunun tekrar etmeyeceği ne malum?
Kadın ve erkek tuvaletinde toplam altı kişi çalışıyor. Biri gişede duruyor, diğerleri sürekli temizlik yapıyor. Bittikçe tuvalet kağıdı ve sıvı sabun yenileniyor. Günde on büyük paket tuvalet kağıdı gidiyor. Ayda yaklaşık 250 kilo sıvı sabun kullanılıyor.
Kadın ve erkek bölümü toplam 285 metrekare. 23.00’e kadar açık. Ücreti 500 bin lira.
Parkaltı Tuvaleti’nin işletmecisi Teke duvar yazılarından çok şikayetçi: "Pislik temizleniyor. Ama duvar yazılarının önüne geçmemiz çok zor. Ağa Han Ödülü için İsviçre’den heyet geldiğinde biz boyatalım dedik, onlar ‘Bu tuvalet kültürüdür, yazıları silmeyin’ diye itiraz ettiler. Ama ne yazık ki çok çirkin şeyler yazılıyor."
Parkaltı Tuvaleti’nin kadınlar bölümünde duvar yazıları çirkin bir görüntü oluşturmakla beraber hayli masum ve romantik. Bir kalbin içine Selvihan ve Memduh yazılmış mesela. Buket "Alper, seni seviyorum" diye yazmış. Birkaç da şiir var. Biri "Yazı yazacak daha iyi bir yer bulamadınız mı?" diye soruyor duvar yazısında.
Erkekler bölümündeki yazıların çoğu ise buraya yazılamayacak kadar argo. "Evli çiftlere üçüncü olurum", "Evliler beni arayın, memnun kalın" gibi yazıların altında telefon numarası yazıyor. "Cinsel organı büyük olan. Hava kararınca gey parkına gel" gibi çağrılar da var. Ve tehdit mesajları: "Sarı Mustafa, bizimle uğraşma!"
20 yıl önce 11 profesörle Türkiye Yüznumara Kurulu’nu kuran ve halen kurulun başkanlığını yapan 70 yaşındaki Prof. Baha Galip Tunalıgil "Meryem Ana’nın tuvaletinin yanına gömülmek için Ecevit’e mektup yazdım" diyor
"Avrupa’ya tuvaleti Osmanlı öğretti"
20 yıl önce Paris’te bir konferansa gitmiştim. Güzel bir kongre sarayındayız. Fevkalade bir bina. Tuvalete girdik. Pırıl pırıl. Fakat bir Hollandalı profesör "Bunlar nasıl insanlar? Hayvanlık bu!" diye söyleniyor. Niye bağırdığını sordum. "Katı sabun koymuşlar tuvalate" dedi. Sıvı sabun yok diye sinirlenmiş. Kafama dank etti. Osmanlılar bu adamlara sıçmayı, abdest almayı öğretmişler. Şimdi bunlar sıvı sabun yok diye sinirleniyorlar. Oysa benim ülkemde değil katı sabun, sabun bile yok tuvaletlerde. Hatta insan gibi kaka yapacak yer yok. Bu meseleyle ilgilenmeye karar verdim.
"Özal ‘Bokla püsürle uğraşma’ dedi"
Karım "Eğer böyle boktan şeylerle uğraşırsan senden ayrılırım" dedi. Ama ben Turgut beye (Özal) gittim. "Hoca, sen böyle bokla püsürle uğraşacak adam değilsin" dedi. Rahmetli, rakamsız hiçbir şeye ilgi duymazdı. İlgilensin diye önüne rakam koymak gerekirdi. "Türkiye’de kaç umumi tuvalet var?" diye sordum. Bilemeyince rahatsız oldu. Beni Semra hanıma gönderdi.
"Semra Özal bana bağırıp çağırdı"
Semra hanımla (Özal) da görüştüm. "Temizlik vakfı kuralım" dedi. "Gel bunu biz yüznumara olayı olarak alalım" diye ısrar ettim. İstemedi. "Niye ‘sıçmak’ diyorsun? Ayıp!" dedi bana. O zaman dedim ki "Sen ekmek yiyorsun, yemek yiyorsun, elma yiyorsun, onların adını söylüyorsun. Neden çıkanları; kaka, bok, osuruk... Onları niye kabul etmiyorsun?" Çok kızdı, bağırıp çağırdı.
"TSE’ye tuvalet standardı hazırladık"
Ben 11 profesör arkadaşımı topladım. Şimdi çoğu dağıldı o arkadaşların. Ama biz bir ideal uğruna yaklaşık 10 yıl beraber çalıştık. Bir tuvalet standardı hazırladık. Türk Standartları Enstitüsü onayladı bunu ve mecburi standart sınıfına soktu. Sonra tüm bu özellikleri içine alan bir çizelge yaptık, puanlama sistemi getirdik. Bu sistemle 20 yıldır "Yılın Tuvaleti"ni seçiyoruz. Bugüne dek en yüksek puanı Ankara’da Çankaya Belediyesi’nin Devran Tesisi aldı. 86 puan. Parkaltı’nın puanı, 82.
"Tuvalette faksın ne işi var?"
Türkiye’de tuvalet mafyası var. Olmaz mı? Tuvalet para makinesi. Oturduğun yerden, boktan para kazanıyorsun. Beş yıl önce, beni biri aradı. "Ben tuvalet kralıyım" dedi. Aksaray’da tuvalet işletiyormuş. Tuvalette faks, çiçek, müzik varmış. Ücret de 1 milyon liraymış. "Bir milyona tuvalete kim girer?" dedim. Hem tuvalette faksın ne işi var? Sabancı mı gidecek oraya da faksı kullanacak?
"Kaka yapmayı öğretmek ayıp değil"
Cumhuriyet gazetesine bir makale yazdım, "Bu millete sıçmasını öğreteceğim" diye. İlhan Selçuk bağırdı, "Ayıp değil mi?" dedi. Asıl ayıp kaka yaptıktan sonra temizlenmesini bilmemek. Bunu öğretmek niye ayıp olsun?
"Tuvalet kağıdında resmim olacaktı"
İpek Kağıt geldi bana, "Fotoğrafını tuvalet kağıdına basalım" dedi. O zamanın parasıyla da 500 milyon lira teklif ettiler. Ama karım "Bunca yıldır zaten bu işle uğraşıyorsun. Şimdi bir de insanların kıçını mı öpeceksin?" dedi. Reddettik.
"Eczacıbaşı ile tuvalet yapacaktık"
Tuvalet konusunda Osmanlılar fevkalade güzel çalışmalar yapmışlar. Ama gavurların da tuvalete katkısı oldu. Pisuvarı gavurlar getirmiştir. Ben de Nejat Eczacıbaşı’na, Allah rahmet eylesin, gittim ve "Alaturka tuvaletle alafranganın iyi taraflarını birleştiren bir tuvalet yaratalım" dedim. Ama bütün endüstriyi yıkmak lazım. Çok büyük yatırım lazım. Önce hoşuna gitti bu fikir, sonra "Bu ya tutmazsa, çok pahalıya patlar" dedi, istemedi.
"Ali Sami Yen’de yalnız 18 kabin var"
İstanbul’da umumi tuvalet sayısı çok yetersiz. Gerekenin sadece yüzde 10’u var. Ali Sami Yen Stadyumu’nu düşünün. Oraya 50 bin seyirci geliyor. Bazen 70 bine çıkıyor. Giriyorlar içeri, maçın başlamasını bekliyorlar. Orada 18 kabin var. Kime yeter? Bunu bırakın, İstanbul’a gelen yerli-yabancı turist Sultanahmet’e, Ortaköy’e, Taksim’e gider. Oralarda da adam gibi tuvalet yok.
"Heykelin yanına tuvalet dikilir mi?"
Recep Tayyip Erdoğan belediye başkanıyken beni davet etti. Geldim, İstanbul’da konferans verdim. "Taksim’e tuvalet lazım" dedim. Sanki ben heykelin yanına tuvalet yapın demişim gibi oraya, o berbat seyyar tuvaleti yaptılar. Ben böyle demedim ki. Yeraltı tuvaleti dedim. "Yeraltında olmaz, tehlikeli" dendi. Dünyanın her yerinde metro var. Cinayet işlenir, hırsızlık olur. Ama bu yüzden metro kapatılır mı? Tedbir alacaksın.
"Ankara metrosunda tuvalet yoktu"
Murat Karayalçın, Ankara’ya metro yaptı. Beni de davet etti, gezdiriyor. "Murat, nerede yüznumara" dedim. A aa! Tuvalet yok! Apar topar tuvalet yaptılar. Bu sefer de kapısı kilitli tuvaletin. Niye? Pisleniyor. Tuvalet bu, tabii pislenecek. Temizleyeceksin. Bu yüzden tuvalet kapanır mı? O zaman metroyu da kapat. Neyse sonra açtılar.
"Beni tuvaletin yanına gömün"
Ben 20 yıldır bu işle uğraşıyorum. İnsanların en çok ziyaret ettiği yerlerden biri Selçuk’taki Meryem Ana Evi’dir. Orada tuvalet yoktu. Ben Selçuk Belediyesi’ne başvurdum, oraya bir tuvalet yaptılar. O zaman vasiyet ettim. "Beni bu tuvaletin yanına gömün" dedim. Ama izin almak gerekiyormuş.
O zaman başbakan Ecevit’ti, ona mektup yazdım. "Bilmem ne yerlerine insanlar gömülemez" cevabı geldi. Ben de bıraktım peşini.