Pazar"Üniversite kâr peşinde koşmaz, kârımız yetiştirdiğimiz gençler"

"Üniversite kâr peşinde koşmaz, kârımız yetiştirdiğimiz gençler"

31.07.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Üniversite kâr peşinde koşmaz, kârımız yetiştirdiğimiz gençler

paktas@milliyet.com.tr Bu yıl mezun olan 230 öğrencisinin yarısı, aralarında Harvard, Massachusetts Institute of Technology (MIT), Stanford, Yale, Princeton gibi ABD'nin önde gelen üniversitelerinden teklif aldı. Kimi öğrencileri ise iş dünyasına atılıp genç yaşta gerçekleştirdiği projeyi satıp şirket sahibi oluyor. Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları'ndan Socrates bünyesinde yer alan yükseköğretim programı Erasmus çerçevesinde 2004-2005 akademik yılında, Avrupalı öğrenciler tarafından en fazla tercih edilen okul... Hiç de azımsanmayacak bu başarılar, eğitimde altıncı yılını dolduran Sabancı Üniversitesi'ne ait. Ve bu başarıda büyük payı bulunan, üniversiteden bahsederken gözlerinin içi parıldayan Güler Sabancı... Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti başkanı olmak, her ne kadar iş kolları arasında ayrım yapmadığını söylese de, Sabancı Holding'in yönetim kurulu başkanı olmaktan daha çok heyecanlandırıyor onu. Her alanda olduğu gibi Sabancı Üniversitesi için de amcası Sakıp Sabancı gibi hep daha ilerisini görmek istiyor ve bu "mükemmeli yakalama mücadelesinin" hiçbir zaman bitmeyeceğini söylüyor. Geçen yıl olağanüstü bir yıl yaşadım. Sakıp beyi kaybettik ve Sabancı Holding'in yönetim kurulu başkanlığı görevine geldim. Dolayısıyla geriye dönüp geçen yıllar ne kadar zaman ayırdığıma bakarsak biraz istediğim kadar değil. Bu yıl daha düzenli bir hale geleceğini umuyorum. İlk üç-dört yıl bütün hafta sonlarımı ve haftada bir-iki günü ayırdım. Sonra hocam Tosun Terzioğlu geldi, ekip kuruldu, bu yarı yarıya indi. Dolayısıyla şimdi yeni bir düzenimiz var. Gene de dörtte bir zamanımı demek yanlış olmaz. Üniversiteye genel olarak ne kadar zamanınızı ayırıyorsunuz? Yapıyoruz. "Ah bizim zamanımızda bunlar olsaydı ben de tekrar okurdum" diyorum mesela. Ben Boğaziçi'ndeki son yıllarımı niyeyse böyle bir telaş içinde, "Bir an önce bitse de çalışsam" diye bitirdim. Hiç anlamamışım bir-iki seneyi. Burası öyle değil. Burada olmaktan mutlular, keyif alıyorlar, tadını çıkarıyorlar. Şimdiki gençler bugünkü imkanları iyi değerlendiriyorlar. Benim en büyük arzum, biz Sabancı Üniversitesi olarak onların rüyalarını gerçekleştirmelerine katkıda bulunalım. Hani "hold on to your dream" diye bir şey var. Eğer onlar rüyalarını yeterince istiyorlarsa, bizim de görevimiz, burada yapabileceğimiz en iyi şey rüyalarını gerçekleştirmeleri için destek olmak. Bunu yapabiliyorsak, Sabancı Üniversitesi olarak ben "Başarılıyız" diyorum. Şu anda da oraya doğru gidiyoruz diye düşünüyorum. Ben çok severek çalıştım iş hayatında. Belki "Kolay geldi, zaten Sabancı'ydın" diyeceksiniz ama öyle değil. Ben isteyerek, severek çalıştım ve "title" (unvan) düşünerek çalışmadım. Bana verilen görevler hep sürpriz olmuştur. Ben bir gün İzmit'ten Sakıp bey tarafından çağırıldım. "Seni Kordsa'ya genel müdür yapıyoruz" dediler. Ben Kordsa'ya genel müdür olmak hedefiyle çalışmadım. Bunu şunun için söylüyorum: İnsan severek çalışırsa başarı onu kovalıyor. Gençlerle birlikte olmak hoş bir duygu olsa gerek. Boğaziçi Üniversitesi'nden mezun olduğunuz zamanki Güler Sabancı'yla bugünkü gençler benziyorlar mı? O kıyaslamayı hiç yapıyor musunuz? Açıkçası bir holding yönetim kurulu başkanlığını hiç düşünmüyordum. Hele Sakıp beyle olan yakınlığımı biliyorsunuz. Sakıp beyden sonra çalışıp çalışmamaya bile tereddütlüydüm. Ama aile, hissedarlar çok istedi. Ben de bu görevi onurla kabul ettim. Rahmetli de istemişti. Şunu demek istiyorum. Gençlere mesajım, bir insanın sevdiği işi yapıyor olması birçok şeyden, unvandan da, 1 milyar dolardan da değerli. Ama hem sevdiğin işi yapıyor hem de 1 milyar dolar kazanıyorsan bu artık en güzeli. Ama Sabancı Üniversitesi'nin farkı bu. Geldiler, ilk iki sene gençtiler. Şimdi yetişkin çıkıyorlar. Holdingin yönetim kurulu başkanı olmasa da hayata güvenle bakar diyorsunuz... "Bizim sloganımız birlikte yaratmak ve geliştirmek" Evet, ilk iki sene karar verme şansları vardı. Bölümsüz olması nedeniyle ilk iki yıl ortak dersler alıyor ve kendi tercihlerini yapıyorlar. Türkiye'de bir tek bu okulda bu sistem var. İnsanın kendi tercihlerini yapabilmesi büyük mutluluk. Bölümsüz okul olması nedeniyle tercihlerini iki yıl sonra yaptılar değil mi? Var. Mühendislik veliler tarafından en çok sevilen mesleklerdendir. Ama velilerimiz de alıştılar artık. Mühendis olacağım diyerek giren ve sanatçı olarak çıkan var mı? Özel bir politikamız yok. Mezunlarımızın yüzde 40'ı ya yurtdışı ya da Türkiye'de yükseköğrenime gidiyor. Yüzde 45'i profesyonel yaşama başlıyor. Yüzde 15'i de kendi işini kuruyor. Başından beri bir şey söylerim; Sabancı Holding, Türkiye'nin lider kuruluşlarından biriyse Türkiye'nin en iyi yetişmiş gençlerini işe alabiliyor olmalı. Top onlarda, burada değil. Buradan mezun olan gençlere Sabancı Holding bünyesinde iş imkanı yaratma politikanız var mı? Daha gelişme safhasındayız. Bizim sloganımız birlikte yaratmak ve geliştirmek. Hiçbir zaman "Tamam, oldu" demeyeceğiz. Sürekli mükemmelliği aramak bir süreç ve hiçbir zaman bitmeyecek. Üniversiteyle ilgili "Tamam artık istediğim oldu" diyor musunuz? "Burada özgürlüğü hissedebiliyorsunuz" Buraya mutlulukla geliyorum. Bu çocuklar güzel değil mi? Heyecanları var. Ne olursa olsun iş dünyasının kendi kuralları vardır ve olması gerekir. Burada ayrı bir özgürlük var. Belki de kelime bu. Bir üniversite için her türlü özgürlük önemli. Akademik özgürlük önemli, gençlerin özgürce tercih yapabilmeleri, özgürce düşünebilmeleri, araştırmaları önemli. Burada onu hissediyorsunuz. Ve özgürlük de insanı iyi hissettiren ve rahatlatan bir şeydir. Türkiye'nin en büyük gruplarından birinin yönetim kurulu başkanı olmanıza rağmen üniversite ortamında, öğrenciler arasında daha farklı olduğunuz anlatılıyor. Burada kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Ben Boğaziçi Üniversitesi'nde ikinci sınıftaydım; o meşhur, neden olduğunu hiç anlamadığım boykotlar vardı. 6 ay ara vermişsin, niye olduğunu bilmiyorsun, ne zaman biteceğini bilmiyorsun. 6 ay diye süresi yok, süresiz boykot. Soğuturdu, uzaklaştırırdı. Ben o uzun boykotta Sakıp beyin yanında sekreter olarak çalışmaya başladım. Sekreteri doğum iznine gidiyordu. Sonra sevdim, okul açıldığında "Bitse de işe dönsem" dedim. Sonra okuduğumuz şeylerle iş hayatına girdiğimizdeki ortam çok farklıydı. Ben 78'de mezun oldum Boğaziçi'nden. Çok iyi hocalarımız vardı, güncel örnekler verirlerdi. Ama öyle bir Türkiye'ye mezun olduk ki neye uğradığımızı şaşırdık. İnşallah şimdiki gençler, böyle şeyler görmeyecekler. Ve öyle görünüyor ki güzel bir dönemde mezun oluyorlar. Neden öğrenciliğinizin tadını çıkaramadınız? Duygu olarak var. Kuruluş döneminden beri ders programlarına, ortak derslere çok heveslenmişimdir. Vaktim olsa da ders alsam diye. Her mezuniyet töreninde bütün mütevelli heyetine bir şey düşüyor, "Ya biz de tekrar okusak" diye. Can Paker, Halis Komili, bütün arkadaşlar "Ya biz de tekrar okusak" diyoruz. Öğrenciliğin tadını şimdi çıkarıyor musunuz? Geçmişten gelen çok yüksek burslu öğrencilerimiz var. Onunla birlikte şu anda yüzde 40'larda. Sabancı'da burslu öğrenci sayısı nedir? "Konferanslardan, toplantılardan korkmamak gerek" Bu konularda üniversitenin bir görüşü olmaz. Ama konferanslardan, toplantılardan korkmamak, ürkmemek lazım. Konuşa konuşa anlaşacağız. O zaman çok fikir fukarası oluruz. Özgürlük çok önemli bir şey. Biz tabii ilk mütevelli heyeti toplantımızın ardından akademik özgürlükle ilgili kendi açıklamamızı yapıp yayımladığımız için bunlar bize yabancı geliyor. Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılamayan Ermeni konferansı konusunda ne düşünüyorsunuz? Sabancı Üniversitesi'nde yapılması düşünülür mü? "Türkiye'de yükseköğrenimde bir sorun olduğunu kabul etmemiz lazım" Sabit yatırım olarak 220 milyon dolara yakın yatırım yaptık. Her yıl da bugüne kadar ortalama 20 milyon dolara yakın katkıda bulunduk. Bunu Sabancı Vakfı yapıyor. Dolayısıyla vakfın hem kendi kaynakları vardır hem de vakfa şirketlerden yapılan bağışlar vardır. Ayrıca Sakıp bey bize bir fon bıraktı. Onun apayrı bir düzeni var. Üniversitemiz henüz büyüme aşamasında. Bugün 2 bin 400 öğrencideyiz. Hedefimiz 3 bin 500 öğrenciye gelmek. Biz bu projeye çok inanarak girdik. Türkiye'de gençler için fark yaratacakları bir dünya üniversitesi kurmak istedik. Bunu bütün Sabancı ailesi istedi, destekledi ve hâlâ destekliyorlar. Umuyoruz ki onlar mezun olduklarında, çalışmaya başladıklarında bu farkı gösterecekler. Zaten de üniversite kâr gayesi gütmeyen bir kuruluştur. Olsa olsa kâr diye görülebilecek şeylerimiz gençlerimiz. Holding üniversiteye ne kadar destek veriyor? Evet. Dünyadaki büyük üniversitelerde bu da bir gelir kaynağıdır. Üniversiteden çıkan öğretim üyelerimizin ve öğrencilerimizin yarattığı projelerden lisans almak... Teknoloji yaratmak ve bundan üniversiteye geri dönüş sağlamak üzerinde durduğumuz bir konu. Öğrencilerinizin projelerini teşvik ediyor musunuz? Türkiye'deki yükseköğrenimde bir sorun olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu kadar öğrenci imtihana gidiyor, üniversiteye yerleşen öğrenci sayısı belli. Bu bir sıkıntı. Yani üniversite kapısında bu kadar öğrenci geriye kalıyor. Öyle bir dershane düzeni var ki. Yanlış anlaşılmasın çok da iyi iş yapıyorlar, insanları hedefe ulaştırmak için. Liseleri görüyoruz. Yükseköğrenimde ciddi bir yeniden yapılanmaya ihtiyacımız var. Bunun için de fesle, püskülle uğraşmamalıyız. Türkiye'deki yükseköğrenimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Toplumsal ve Siyasal Bilimler Programı'ndan geçen yıl mezun olan Burcu Çopuroğlu (24), lisans öğreniminin son döneminde Erasmus programı çerçevesinde yurtdışına gönderilen ilk öğrenci grubu içinde yer alarak Danimarka Aarhus Üniversitesi'nde okudu. Master programı için Columbia Üniversitesi'ne kabul edilen Çopuroğlu, burada Uluslararası İlişkiler bölümünde finans ve enerji yönetimi okumak istiyor. Bu program altında bölgesel olarak Çin üzerine çalışmak istediğini söyleyen Çopuroğlu, Amerika'da bir süre iş deneyimi ve teorik bilgi edindikten sonra Türkiye'ye dönerek Çin'le ticaret üzerine bir danışmanlık firması kurmak istiyor. Columbia'da finans ve enerji okuyacak ÖSS'de 176'ncı olduğu için Sabancı Üniversitesi'nde onur burslu olarak okuyan Mert Akel (24), Malzeme Bilimi Mühendislik Programı'ndan bu yıl mezun oldu. NATO'nun İleri Araştırmalar Enstitüsü'nün desteklediği, gemilerin yüzeylerinin yosun tutmaması ve suyla olan sürtünmesinin azaltılması amacıyla kaplama geliştirme projesine katılan Akel, burada edindiği tecrübelerden yararlanarak seramik yüzeylere uygulanabilecek bir kaplama üretimi çalışmasına başladı. Üniversitenin laboratuvarlarında öğretim üyelerinin rehberliğinde süren iki aylık çalışma sonucunda Mayıs 2004'te EasyClean adındaki maddeyi geliştirdi. İki ay süren test aşamasından sonra başarılı bulunan maddenin patent hakkını bir seramik firmasına 15 yıllığına sattı. İtalyan bir firmayla ortaklığı da bulunan firma, ürünlerinde bu maddeyi belli oranlarda kullanmaya başladı. Bu yıl Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde mastır programına başlayacak olan Akel'in şu anda memleketi Çorum'da Akel Kimya adında bir şirketi ve seramik fabrikasına hammadde ürettiği bir fabrikası var.Girişimciliğin doğuştan gelen bir özellik olduğuna inanan Akel, "Sakıp Sabancı'yı örnek alıyorum. Bir röportajında soruyorlar, 'Üniversitede şirketlerinize eleman mı yetiştiriyorsunuz?' diye. O da 'Hayır, kendime rakip yetiştiriyorum' diyor. Burada aldığımız eğitimin de girişimci olmamızda katkısı var" diyor. Sabancı Üniversitesi'ni "inanılmaz bir adamın kurduğu inanılmaz bir üniversite" olarak nitelendiren Akel, "Ben şu anda bu okulda alabileceğimden fazlasını aldığıma inanıyorum. Her türlü çalışmama destek oldular. Ben küçük bir taşra kentinden geldim. Ama 15 yıl sonra olmak istediğim yerdeyim şu anda" diye konuşuyor. Kendi şirketini ve seramik hammaddesi fabrikasını kurdu Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği programından bu yıl mezun olan Seda Vural (21), Erasmus programı çerçevesinde 2004 yılında Danimarka Aarhus Üniversitesi Center of Excellence'ta yarım dönem okudu. Vural bu eğitim-öğretim yılında da tam burslu olarak Duke Üniversitesi Bilgisayar Bilimi doktora programına kabul edildi. Vural bu yıl bu programa kabul edilen sekiz öğrenciden biri. Amerika'da eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye'ye dönmek istediğini söyleyen Seda Vural, akademik kariyerine devam edeceğini belirtiyor. Bilgisayar, yapay zeka ve makine öğrenimi konularında çalışmak istiyor.Vural mezun olduğu okulunu ise şöyle anlatıyor: "Güler hanımın dediği gibi buraya giren herkes bir rüya oluşturuyor ve onu gerçekleştirebilecek hale geliyor. Ben rüyamı gerçekleştiriyorum. Bunun çok önemli bir basamağını atlamış sayıyorum kendimi." Bilgisayar ve yapay zeka konuları üzerine çalışacak

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler