18.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bunlar filmlerde, romanlarda görmeye alıştığımız senaryolar diyorsunuz. Ama yanıldınız! Benzeri 18. yüzyıl Avrupasında oldu. Ufak bir farkla... Evlenen gençler ölene kadar mutluluk içinde yaşamadılar maalesef.Hikayemizde genç kız 18. yy. İngilteresinin en zengin varisi, Kitty Pekanham; Longford Kontunun biricik kızı. Genç adamsa Napolyonu, Waterloo Savaşında yenerek Avrupanın kaderini değiştiren Wellington Dükü Arthur Wellesley.Wellesleyin kadınlarla ilişkisi acılı bir hikaye. Askeri bir deha olan böyle bir erkeğin, iş kadınlara gelince böyle bilinçsiz olmasına inanmak zor. Napolyonun metreslerinden biri ile yatmış olmak tesadüf olabilir ama ikisi ile ilişki kuran birinin davranışlarında rekabet ve kıskançlık olduğunu düşündüren bir kasıt arıyor insan. Fakir genç zengin kızı sever ama genç kızın babası bu evliliğe izin vermez. Kalbi kırılan genç başka memlekete gidip orada çok çalışır, zengin olur, geri döner, sevdiği kıza kavuşur ve sevgililer ölene kadar mutluluk içinde yaşarlar. Tarihçi Andrew Roberts, ikisi için de bu evliliğin bir trajedi olduğunu söylüyor. Wellesleyin karısı ile aynı odada olmaya bile tahammülü yokmuş. Kitty ev masrafı olarak kocasının kendisine verdiği parayı ağabeyinin kumar borçlarını kapatmakta kullanınca Wellesley İspanyaya gider ve orada 6 yıl kalır. Burada Napolyonun altı generalini art arda yener. Napolyon yenik ve Elbe Adasında sürgündedir. Wellington ise sosyetenin gözbebeğidir. İngiliz olsun, Fransız olsun her kadın onu arzular. Görgü kurallarına riayet ederek karısını Londradan yanına getirtir ama onu hiç görmez. Her gece kolunda ve sonra da yatağında başka bir kadın vardır. Bu Kitty için "elalame rezil olmak" demektir. Ve Napolyon için de... Arthur, Napolyonun iki metresi ile birlikte olur. Bunlardan biri ünlü bir aktris olan Madam Marguerita -Josephine Weimer (sahne adı Matmazel Georges), diğeri de opera sanatçısı Josephine Grassinidir. Roberts "İkincisi, hangisinin daha kuvvetli olduğu mesajını vermek için kasten yapılmış bir hakaretti belli ki" diyorWaterloo Savaşından sonra ona Hampshireda Statfield Saye adlı bir saray hediye edilir. Malikane kocamandır ama Wellesley, karısı orada olduğu için evine gitmez. Allahtan çok yakında, karısına rahatlıkla tahammül ettiği bir Muhafazakar Partisi milletvekilinin malikanesi vardır. Wellesley o sırada Muhafazakar Partiden başbakan olmaya hazırlanmaktadır. Milletvekili Charles Arbuthnotun karısı Harriet, Muhafazakar Parti politikası ile ilgilenmektedir, tabii ki Wellesley ile de. Koca ve Wellesley; ikisi de Harrieti sever, öldüğünde ikisi de yas tutar. Her ölüm seneyi devresinde iki erkek bir araya gelip Harrieti birlikte içki içerek anarlar. Belki de Kittyyi de hâlâ sevmektedir. Zavallı kadın ölüm döşeğindeyken çok seneler evvel kendisine verdiği kol bandını bulabilmek için kolunu yokladığında orada olduğunu hayretle görür. Üzüntüyle "Merak edip baksaydı, son 20 sene içinde hep orada olduğunu görürdü" der Wellesley. En önemli soruyu hâlâ yanıtlamadım, biliyorum. "Bu gece olmaz, Josephine," diyen Napolyon mu yoksa kocaların korkulu rüyası olan Wellington dükü mü yatakta daha güçlüydü? İki kadından yalnız biri konuştu. O da Matmazel Georges. Ona göre sorunun cevabı "Ah Dük, tabii ki Dük. O çok daha etkindi." Yazara e-mail Kittyye yaptığı izdivaç teklifi, babası tarafından reddedilince genç subay kırık kalbi ile Hindistana gider. 10 sene savaşır bu egzotik ülkede ve askeri yeteneklerinin yanında evli kadınlarla olan ilişkileriyle ünlenir orduda. Ama o, hayalinde idealize ettiği Kittyyi sevmektedir. 37 yaşında ülkesine geri döndüğünde daha görmeden, mektupla evlenme teklif eder sevdiğine. Kitty ona birçok kez "Ben değiştim" diye yazar. Wellesley ısrar eder ama kalbinde yıllarca yaşattığı ateş Kittyyi gördüğü anda söner: "Aman Allahım çok çirkin!" Sevimli bir genç kız olarak bıraktığı Kitty çirkin, daha kötüsü kıt zekalı bir kadın olmuştur.