24.06.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Sinemanın tarihi boyunca gişe rekorları kırıp ödüllere doymayan filmler olduğu gibi, zamanında çok az seyirciyle buluşan ancak daha sonraları kült haline gelen yapımlar da var. Öyle filmler ki, sadece bilenlerin bildiği, ancak her daim keyifle izlenen yapımlar... David Lynch, Quentin Tarantino, John Waters, Dario Argento gibi yönetmenleri kült yönetmenlerin başlıcaları olarak sıralayabiliriz.Bir de artık klasik olmuş, her seyredişte ayrı bir keyif veren filmler vardır. "Kazablanka", "Rüzgar Gibi Geçti", "Baba", "Özel Bir Kadın", "Yaralıyüz" ilk anda aklımıza gelenler... Arthur Miller'in yönettiği, 1970 yılının müthiş filmi "Aşk Hikayesi", üzerinden 37 yıl geçmesine rağmen halen en çok izlenen filmler arasında. Tarihin sayfalarında bizi geçmişe, yaşamadığımız ve görmediğimiz gerçeklere götüren, bazen kanımızı donduran, bazen ağlatan ve kızdıran diğer önemli filmler: "Schindler'in Listesi", "Pearl Harbour", "Bir Zamanlar Amerika", "Spartaküs", gelmiş geçmiş en iyi sinematografik destan olan "Dr. Jivago"...19'uncu yüzyılın sonlarında temelleri atılan, 1910'lu yıllarda yarattığı Şarlo tiplemesi ile efsane olmuş Charlie Chaplin; 1920-1950 yılları arasında sessiz film döneminin vazgeçilmez komedyenleri Laurel ve Hardy ile renklenmeye başlayan sanat dallarının en büyülüsü, belki de en çekicisi olan sinemanın en güzel filmleri için Milliyet bloger'larının yazılarına bir göz atmaya ne dersiniz? Öyle filmler vardır ki çocukluğumuzdan hatıralarımızda yer eden, hiç unutulmayan, bizi derinden etkileyen... Bazen de yeni bir filmi izlerken yıllar boyu aklımızdan çıkmayacağını daha ilk anda hissederiz. Unutulamayan film sahneleri Unutulmayacak film sahneleri aklımızda kalan ve tüm izleyenleri mest etmiş olan sahnelerdir. İşte birkaçı: "Ucuz Roman"da John Travolta'nın dansı ve şırınga sahnesi. "Leon"da Jean Reno'nun binadan kaçarken vurulup yere düşmesi. "Hayat Güzeldir"de Alman subayının dediklerinin İtalyanca tercüme edildiği sahne ve filmin sonunda kahramanın oğlunun önünden oyun yaparak geçmesi ve öldürülmesi. "American History X"te Edward Norton'ın hırsız zencinin çenesini kaldırıma dayadığı sahne ve zenciyi katlettikten sonra polise teslim olurken kollarını havaya kaldırıp kardeşine deli gibi bakması. "Kadın Kokusu"nda Al Pacino'nun Ferrari kullandığı ve trafik polisi ile muhabbet ettiği sahne, ayrıca kadınla tango yaptığı sahne. "Otomatik Portakal" filminde Alex'in gözleri zorla açık tutularak "9. Senfoni" eşliğinde şiddete doyması. "Dövüş Kulübü"nde Edward Norton'ın kendini haşat ettiği sahne ve yüzündeki mutlu ifade. "Trainspotting"de hapı klozetten çıkarma sahnesi. "Hannibal"da beynin besin olarak kullanıldığı sahne, "Rezervuar Köpekleri"nde depoda yalnız kaldıklarında polisin kulağının kesildiği sahne. "Mulholland Çıkmazı" filminde Silencio isimli kulüpte iki kadının birbirlerine sokularak şarkı söyleyen garip kadını izledikleri sahne. "Esaretin Bedeli"nde müdürün eline İncil'i aldığında ilk sayfada "Kurtuluş İncil'in içindedir" yazısını okuyup da arka sayfayı çevirdiğinde gerçekten "kurtuluş"u gördüğü sahne. "Çöküş"te annelerinin çocuklarına önce uyutucu ilaç ardından zehirli kapsül vermesi. "Çingeneler Zamanı"nda Hıdrellez sahnesi görüntüleri ve müzikleriyle muhteşemdi. Tarantino'dan 70'lere atıf "Ölüm Geçirmez / Death Proof" filmini beğenmeyen gelip de karşıma "Ben bir Tarantino hayranıyım!" demesin sakın! Bu filmle birlikte bütün Tarantino filmlerini sevmemin nedeni onların her şeyden önce sadece bir film olmasıdır. Bir Tarantino filmi size mesaj vermek için hiç uğraşmaz. İzleyicisine saygı duyar, ve çoğumuzun aslında sinemaya eğlenmek için geldiğimizi bilir. Bir Tarantino filmi sohbet demektir. Ayrıntılardaki ilginç şeyleri keşfetmektir. Fondaki afişlere takılıp kalmaktır. Eski bir filme yapılan göndermeyi keşfetmenin hazzını duymaktır. Filmde "Grindhouse" filmlerine ve 70'li yıllardaki B sınıfı seks ve şiddet filmlerine birçok gönderme var. Özellikle yırtık ve kirlenmiş kareleriyle, defolu gibi duran sesiyle projeden haberi olmayan bir kişi bu filmin muhtemelen 70'li yıllarda çekildiğini zannedebilir. Kaldı ki Tarantino'nun da hedefi birazcık bu. Filmin en unutamadığım sahnesi ilk yarıdaki o muhteşem çarpışma sahnesidir. Bence şimdiden sinema tarihine geçti. Kadınlar ve romantik komedi Kadınlar romantik komedi sever. Biz kadınlar her zaman içinde aşk olan filmlere bayılırız, bir de o filmde yakışıklı erkekler ve güzel kadınlar varsa ve de mutlu sonla bitiyorsa değmeyin keyfimize. Bu sebepledir ki bendeniz Hugh Grant ve Richard Gere filmlerini hiç bıkmadan tekrar tekrar seyrederim. Yakışıklı oğlanın (benim favorim daima Hugh Grant) güzel kıza ilanı aşk ettiği noktada tüm gözyaşlarımı doğal akışına bırakırım. Bu sahnede tüm kadınların ağzından "Ayyyy ne romantik" nidaları yükselir. Bizler kırık bir aşk hikayesinin peri masalına dönüşmesine bayılırız. DNA'larımıza kazınmış bu özellik sebebiyle nerede bir romantik durum varsa kadınlar daima oradadır. Korku türünde Uzakdoğu Uzakdoğu sineması teknolojik olarak son yıllarda şaşırtıcı bir hızla gelişiyor. En iddialı oldukları tür korku. Çekilen korku filmleri o kadar çok ilgi görüyor ki Hollywood bile etkilenip bu filmlerin ABD versiyonunu yapıyor. Bu açıdan size bazı filmleri tanıtmak istiyorum: İlk olarak "Halka". Konusu şöyle: "Kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen bir video seyredenleri dehşete düşürüyor. Birbirinden bağımsız sahneler arasında bir bağ kurulamasa da seyreden kişi bu sahneleri kendi yaşamında görmeye başlıyor. Yedi gün içinde başka birisine videoyu seyrettirmezse de feci şekilde can veriyor. İkincisi "Cevapsız Arama". Okulun silik öğrencisi intihar eder. Ruhu kendisiyle alay eden öğrencilerle uğraşmaya başlar. Öğrencinin birine mesaj gelir. Ama mesaj bir gün sonranın tarihiyle gelmektedir. Eğer mesajı başkasına göndermezse ertesi gün ölecektir. Korku türünde Uzakdoğu Uzakdoğu sineması teknolojik olarak son yıllarda şaşırtıcı bir hızla gelişiyor. En iddialı oldukları tür korku. Çekilen korku filmleri o kadar çok ilgi görüyor ki Hollywood bile etkilenip bu filmlerin ABD versiyonunu yapıyor. Bu açıdan size bazı filmleri tanıtmak istiyorum: İlk olarak "Halka". Konusu şöyle: "Kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen bir video seyredenleri dehşete düşürüyor. Birbirinden bağımsız sahneler arasında bir bağ kurulamasa da seyreden kişi bu sahneleri kendi yaşamında görmeye başlıyor. Yedi gün içinde başka birisine videoyu seyrettirmezse de feci şekilde can veriyor. İkincisi "Cevapsız Arama". Okulun silik öğrencisi intihar eder. Ruhu kendisiyle alay eden öğrencilerle uğraşmaya başlar. Öğrencinin birine mesaj gelir. Ama mesaj bir gün sonranın tarihiyle gelmektedir. Eğer mesajı başkasına göndermezse ertesi gün ölecektir. Kara filmler fantezi filmleri değildir Kara film kökeni 1950'lere dayanan fakat modern sinemada değeri bir kere daha anlaşılıp harika örnekler vermiş bir tür. Amerikan sineması olmasına rağmen, türe Fransız eleştirmenlerce "film noir" adı verildi. Hiçbir yönetmen projesine kara film çekeceğim diyerek başlamamıştır çünkü "o" filmler çekildiğinde ortada gerçek anlamıyla bir türün varlığından söz edemiyoruz. Modern sinema örneklerinden gidersek "Seven", tepeden tırnağa bir kara filmdir mesela. Sadece filmdeki tonların karanlık olması yeterli değildir. Çok genel bir tabirle, hayat kötü bir yerdir ve bu tarz filmlerde bu durum fazlasıyla aşikardır. Kara filmler bir tür alışılageldik fantezi (kaçış) filmleri değildir. Dünyayı olduğundan daha güzel, daha sevimli göstermek gibi bir kaygıları yoktur. Yine modern örneklerden gidecek olursak, "Fargo" da bir kara film klasiğidir. Bilimkurgu klasiği "Blade Runner"ın da bu türe ait olup olmadığı hakkında tartışmalar vardır. Femme fatale yani ölümcül cazibeye sahip kadınlar türe ait filmlerde kendilerine yer bulurlar. Çekildikten yılar sonra "Kara film" olarak anılmaya başlanan "Temel İçgüdü"nün kahramanı Sharon Stone, tüm femme fatale'leri özetler bir kadın karakterdir. Sırf bakışlarıyla erkekleri ipe götürür! Sonuç olarak kara filmlerde dünya güzel bir yer değildir ve hiçbir kahraman dünyayı olduğundan daha güzel bir hale getirmeyecektir.