Yıllar geçse de en gözde sarışınRobert Redford "The Last Castle / Son Kale" ve bu ay gösterime girecek olan "Spy Game" ile sinemalarda boy gösteriyor. Redford 24 Mart’taki Oscar töreninde de Onur Ödülü’nü almak üzere sahneye çıkacakHollywood’da birçok yakışıklı aktör var. Fakat hangisi sizi vahşi bir atın gazabından korumayı, sizin için bir ev inşa etmeyi ya da sizinle tek bir gece geçirmek için 1 milyon
dolar ödedikten ve zorda kaldığınızda sığınmanız için kapıyı açık bıraktıktan sonra "Yeter ki sen mutlu ol" diye yakanızdan düşmeyi becerebilir? Robert Redford tabii ki.
"En yakışıklı sarışın" Redford bugün artık 64 yaşında. Yüzü kırıştı, o güzelim sarı saçları eski parlaklığını yitirdi, hatta mavi gözlerinde bile o eski ışık kalmadı. Ancak Redford’un genç görünmek için beyhude çabalayan bir ihtiyar olmadığı da ortada. Aksine, kırışıklıkları ile mutlu olduğunu her fırsatta söylüyor. Yaklaşık bir ay önce "İnsanlar yüz derilerini çektiriyor, gerdiriyorlar. Hollywood’daki pek çok kişide genç görünmek bir takıntı. Ama bıçak altına her yattıklarında ruhlarından da bir parçayı kaybediyorlar. İnsan kendi tarihinin izlerini korumalı" dedi Redford.
Tarihini yüzündeki kırışıklarda taşıyan Redford, artık filmlerde yaşlı kurt rollerine çıkıyor. "Son Kale"de askeri hapishaneye tıkılan hırslı bir general rolünde, Brad Pitt’li "Spy Game"de ise emekliliğin eşiğinde bir CIA ajanını canlandırıyor. Ama gerçek hayatta sinemadan emekli olmayı aklından bile geçirmiyor. Bizzat film yönetmese, filmlerde rol almaktan vazgeçse bile yaşadığı sürece bağımsız sinemanın müşfik babası olmaya kararlı.
24 Mart’ta yapılacak olan Oscar Töreni’nde Redford’un "Onur Ödülü"ne layık görülmesinin sebebi de onun bağımsız sinemaya verdiği bu destek. Zira Utah’ta kurduğu Sundance Enstitüsü bünyesinde düzenlenen film festivali tüm dünyadaki bağımsız sinemacıların kendini gösterme / tanıtma alanı. Sundance Film Festivali sayesinde dünyaya açılan bağımsız filmler arasında "Blair Witch Project / Blair Cadısı", "Sex, Lies and Videotape / Seks Yalanları", "Reservoir Dogs / Rezervuar Köpekleri" ve "Trainspotting" gibi hitler var.
Gerçi Robert Redford’un kendi sinema kariyerinde, Sundance Film Festivali aracılığı ile desteklediği bağımsız filmlerdeki yenilikçi yaklaşım yok. Ama rol aldığı ve yönettiği birçok film yine de izleyicinin kalbini kazanmayı başardı.
Oyunculuğa tiyatro sahnesinde başlayan Redford 1963’te beyazperdeye transfer oldu ama oynadığı ilk beş film seyirciyi sinemaya çekmeyi başaramadı. Redford’u yıldızlaştıran film 1969’da Paul Newman ve Katherina Ross ile birlikte rol aldığı "Butch Cassidy and the Sundance Kid / Sonsuz Ölüm" idi. Buradaki becerikli aksiyon adamı Sundance Kid karakteri Redford’un yaşarken efsaneleşmesine neden oldu.
Redford bu filmden sonra köşesine çekilseydi bile büyük ihtimalle bugün hâlâ hatırlanıyor olacaktı. Ama durmadı. Arka arkaya çevirdiği filmler ile 70’lerin en parlak yıldızlarından biri oldu. "Bulunduğumuz Yol", "Akbabanın Üç Günü", "Başkanın Tüm Adamları" gibi filmlerle, "kibirli değil ama özgüvenli adam" rollerinde yoluna devam etti.
Belgeselleri destekliyor 80’lerde ise bu kez kamera arkasında yıldızlaşacağının ilk sinyalini verdi. İlk yönetmenlik denemesi "Sıradan İnsanlar" en iyi film ve yönetmen dallarında Oscar kazandı. Bu arada Pollack’ın yönettiği "Benim Afrikam" ile hayranlarının kalbini yeniden fethetti. 90’larda ise "Havana" ve kadınların yüreğini hoplatan "Ahlaksız Teklif" ile oyunculuğunu konuşturdu.
Redford 42 yıldır sinemanın içinde. Beyazperdede, izleyicinin gözü önünde yaşlandı ama kendi efsanesini yok eden bir bunak asla olmadı. Redford şimdi de belgesel film yapımcıları için bir fon oluşturdu. Yakında onun sayesinde belgesel film sektörü de hızlı bir çıkış yaşarsa, şaşırmayın.
Sütçünün oğlu önce alkolik oldu, sonra oyuncu Robert Redford’un filmlerinde yarattığı karakterler daima onun özel hayatından daha çok konuşuldu. Redford aşk skandalları ile gündeme gelmedi, ölünce ne olur bilinmez ama yakışıklı ve karizmatik Hollywood’da aktörler arasında adet olduğu üzere henüz gay de çıkmadı.
Charles Robert Redford olarak 18 Ağustos 1937’de California-Santa Monica’da doğan ünlü aktör (ve yönetmen, ve yapımcı) Charles adında bir sütçünün oğlu. (Babası daha sonra bir petrol şirketinde muhasebeci oldu.) Lisede iyi bir sporcu olan Redford 1955’te Colorado Üniversitesi’ne burslu girdi. Ancak aynı yıl annesi öldü. Redford kendini alkole verdi ve okuldan atıldı.
Ressam olmayı aklına koyan Redford para kazanmak için Los Angeles’ta bir petrol sahasında işe başladı. Ve sonunda Avrupa’ya gitmeyi, hatta İtalya’da resim dersleri almayı başardı. İlerleme kaydedememekten şikayet ediyor veABD’ye dönmeye hazırlanıyordu ki hayatını değiştiren kadınla, Utah’lı Mormon bir öğrenci olan Lola Jean Van Wagenen’le tanıştı. Lola, Redford’un ressam olma düşlerini tazelemekle kalmadı, onun içkiyi bırakmasını da sağladı. Çift birlikte New York’a gitti, Redford resim öğrencisi olarak Pratt Enstitüsü’ne kaydoldu, bu arada oyunculuk dersleri de almaya başladı. Broadway’den gelen bir teklifle sahnelerle tanıştı, daha sonra beyazperdeye geçti.
Bir çocukları bebekken ölen çiftin üç çocuğu, dört de torunu var. Redford 1985’te Lola’dan boşandı ve kostüm tasarımcısı Kathy O’Rear ile uzun süreli bir ilişki yaşadı. Şimdi ressam Sibylle Szaggars ile birlikte.
PAZAR