Türkçenin en büyük zenginliklerinden birisi de atasözleri ve deyimlerdir. Ancak bazen atasözü ve deyimleri yanlış kullanabiliyoruz. Biz de atasözü ve deyimlerin doğrularına Molatik olduk. Gelin birlikte bakalım… İlk cümlede geçen su ile ikinci cümlede geçen söz arasında bir bağ kurun... Kuramadınız değil mi? Çok normal, çünkü saçma bir anlam çıkıyor ortaya! Ama doğrusunu okuduğumuz zaman bi' Haaa! oluyorsanız, doğru yoldasınız demektir Yine işin içine su karışmış! Ama makara yapmayı bırakıp bilimsel açıklamasını yapayım size: Sü, 'asker' demek. Yani deyimimiz diyor ki, Asker uyur, düşman uyumaz. Biz de uyumayalım ve yanlış kurduğumuz deyimler uykusundan uyanalım. Anasını çok seven sağır bir delikanlı zamanında duymamış da uydurmuş heralde! Deyimde aslında bahsedilen Ane, Bağdat'ta bir yar, yani uçurum. Ane gibi uçurum, Bağdat gibi diyar olmaz demiş atalar. Ne Ane'nin ana ile, ne de yar kelimesinin sevgili anlamındaki yar ile bir ilgisi yok. Güzele değil güzel bakmak sevaptır. Tıraş olduktan sonra berberin söyleyeceği iki şey var: Birincisi Saçları yıkayalım mı?, ikincisi ise Saatler olsun. Hah işte orada devreye girmeniz lazım. Abicim o söz aslında öyle değil, şöyle deyin ki, en azından bu yanlışı kendi aramızda çözebilelim. En komik değişime uğrayan da bu olsa gerek. Çalışmayı, istikrarı öğütleyen deyimi tuvaletle bütünleştiren o mizahçı kim acaba, çok merek ediyorum. Zafir, 'nefes' demekmiş, yani 'nefesi tüketmekten' bahsetmiş atalar. Ama tamam kabul ediyorum, yanlış bilineni orijinaline en yakın anlamlı olan bu... Uyduran iyi uydurmuş yani! Eni ile konu ne alaka diye oturup hiç düşünmediniz ama yeri gelince söylüyorsunuz bedava lafı. Doğrusu 'önü sonu' arkadaşlar. Deyimin kullanılma yeri de 'bir şeyin etraflıcasını belirtmek'.