Aşık insan güzelleşir
Seven insanın daha güzel ve çekici görünmesi sadece yaygın bir kanı değil, bilimsel bir gerçek de... Aşık insan ‘serotonin’ adlı hormonu salgılıyor ve güzelliğine güzellik katıyor...
|
Aşk, o insanın ayaklarını yerden kesen, kanını kaynatan, gözlerine ışıltı veren duygu... Ve güzellik... Bir şekilde iki olgunun yolları kesişiyor, güzellik aşkı, aşk güzelliği beraberinde getiriyor...
Ruhbilimci Nancy Etcoff'a göre aşkı incelerken, güzelliği de anlamak zorundayız. Yoksa sonsuza dek onun kölesi kalacağız. Darwinci estetik kuramını savunan Teksas Üniversitesi'nden Profesör Dev Singh, "Bizi eş seçiminde yönlendiren ilk etmen güzelliktir. Bu dürtünün önüne geçmek mümkün değildir" diyor. Şair Edmund Spenser da 400 yıl kadar önce bu konudaki ilk bilimsel görüşün tohumlarını şu sözlerle ortaya atıyor: "Güzellik insanoğlunun kendi türünü çoğaltmak için keyifle yuttuğu bir zokadır."
Bu iddiayı kanıtlamak için 16 Kafkas kadınının yüzlerini bilgisayar ortamına yerleştiren Johnston, 10 bin deneğin katılımıyla yeni bir yüz elde etti. Sonuçta çıkan güzel yüzde doğurganlık belirtilerinin en üst düzeyde olması, insanoğlunun üreme içgüdüsüyle en 'hormonlu' tipi seçtiğini ortaya koydu.
Çağımızın büyük düşünürlerinden Fransız komünist Edgar Morin, sezonun en güzel aşk filmlerinden ‘Çikolata’da da geçen bu sözünü sanki Şemsettin Sami ile Mari Nivart için söylemiş.
Tanzimat dönemine denk gelen bu aşk, din ve medeni hal durumuna takılsa da, Osmanlı özgür bir kadını bağrına basmaktan geri duramamış. Bunun için sevilen kadının ölmesi gerekse de...
Ancak aşk uzakta daha çok büyür. Mari geri dönerek kendini Şemsettin Bey’e bırakır.
Mari intihara bile kalkışır. Sahneye çıktığı son gece, herkesi ağlatacak hüzünle ‘Kamelyalı Kadın’ı oynar. Ve ertesi sabah, 8 Temmuz 1884’te evinde ölü bulunur. Nedeni belirsiz bu ölüm büyük yankı yaratır. Aydınlar yasa boğulur. Cenaze törenine 6 bin kişi katılır. Mari’nin mermerden bir anıtı yapılır. Ve yazar Arpiaryan onun için ‘Ağlayan Kadın’ı yazar.
Bir Müslüman aşkı ne kadar önemsemeli?
İnsanoğlunun "Karşı cinse ilgi duymuyorum" deme iktidarı yoktur. Aşkı ister ruhtaki güzellik, ister cinsellik olarak tanımlayın, her ikisinde de karşı cinse ilgi duymamak mümkün değildir.
İslamiyet aşkın sınırını nerede çiziyor?
Örneğin ben her kadına ilgi duyabilirim. Ama ilişkiye dönüştüremem. Çünkü her kadından yararlanma hakkına sahip değilim. Bazıları "Vücut benim değil mi?" der. Oluşmasında ne katkın var ki, senin olsun?
Çünkü cinsellikte muhtemel olan muhakkaktır.
Ortaçağ Avrupası’nda eşlerin aşık olması zina sayılırdı? Bu dönemde İslamiyet, aşka nasıl yaklaşırdı?
İslamiyet’te erkeğin karısına aşkı ibadet olarak kabul edilir. Hâlâ da böyledir. Hiçbir Batılı benim kadar aşkı kutsayamaz, benim kadar kadına saygı duyamaz .
Peki çok eşlilik?
Erkekler poligamdır. Kadınlar monogomdur.
Aşkın burada devreye girmesi gerekmez mi?
Erkek birçok gülü koklayabilir. Ama sadece birini sever. Hz. Muhammed peygamberliğinin ikinci döneminde çok eşliydi. Ruhsal eğilimi ise Hz. Ayşe’den yanaydı ve şöyle diyordu: "Allahım ben adaletli olmak istiyorum, ama gücüm bu kadarına yetiyor."
Peygamber aşık oldu mu?
Tabii ki Hz. Muhammed de aşıktı. O hem bir peygamber, hem de insandı. Sadece insanların ruhuna güç verecek, hayatın realitesini öğretecek bir bilgidir.
Aşkın uzmanlığını kabul ediyor musunuz?
Bu iş uzmanlığa bakmaz. Örneğin Ahmet Altan aşkı hayal eder, köydeki kadın yaşar. Aşkın kimde olduğu belli olmaz.
Aşka neden çok kapılıyoruz?
Evli erkeğin aşkı neden azalır?
Aradığınız aşkı hâlâ bulamadıysanız...
Kıskançlık krizine girenler için sürpriz tedavi
YAŞAM