SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

"Başkanlık yarışına varım"

"Başkanlık yarışına varım"

|

Sakıp Sabancı, "Merkez sağın ortak adayı olsam" diyor

"Evet, başkanlık yarışına varım..."
Yarışa girmeyi düşünen Türkiye'nin en zengin ve en güçlü sanayicisi. Herhangi bir siyasetçi değil. Tek bir şart ileri sürüyor Sakıp Sabancı: "Merkez sağın ortak adayı olmak..."
Başka hiçbir kuşku ve tereddütü yok. "Böyle bir şart oluşursa ve siz merkez sağda birleştirici aday olarak öne çıkartılırsanız, başkanlık yarışına girmeyi kabul eder misiniz?" şeklindeki sorumu hiç duraksamadan, kısa, kesin, net bir yanıtla karşılıyor: "Evet".
Gençlik yıllarındaki "futbolculuk" düşlerinin peşinden koşmasına imkan yok artık. Ama "başkanlık", uzak bir düş değil Sakıp Sabancı için. Demirel ve Ecevit'ten on yıl daha genç. Türkiye'yi en az onlar kadar tanıyor. Üstelik iş dünyasını biliyor. Bir olasılık kafasından, şirketleri için Avrupa'da aldığı kalite ödüllerini, uluslararası siyasette Türkiye'ye kazandırmak geçiyor. Para ve gücün ötesinde, hayatta en büyük tatmini herhalükarda "title" - yani "prestij ya da titr" olarak tanımlıyor. "Başkanlık", başka deyişle, "Bundan sonra böyle bir insan ne isteyebilir?" sorusunun doğal cevabı oluyor.
Servetinin ne olduğunu bilmiyor ya da söylemiyor. "3.5 milyar dolar rakamı doğru mu?" şeklindeki sorumu: "Bu bir yere kadar takip edilir" diye cevaplıyor Sakıp Sabancı: "Servet bir limitten sonra insanı alakadar etmiyor. Öyle ya da böyle harcayabilirsin çünkü. Hesabı yok ki, şunu alayım mı, alamam mı diye..."

- Grubunuzun, Avrupa'da aldığı kalite ödülleri arkasından, hep şu mesajı verdiniz: "Ankara'dan da kalite, değişim bekliyoruz!" İş dünyası, Avrupa ile aşık atıyor. Siyasi sınıf Batı'da taşralı kalıyor. Niye bu uçurum?
- İşadamı parmağını taşın altına sokuyor. Kazanmak, kaybetmekle doğrudan ilgili. Lider öyle mi? Bu performans hesabı. Şirket gibi. Parti oyu nerden nereye çıkmış? Milletvekili sayısı ne imiş, ne olmuş? Lider var, partiyi endirmiş, çıkarmış, uçurmuş, bindirmiş ama liderliği devam ediyor. Bu özel sektörde olmaz. Kaç milletvekilin vardı? Kaça endirdin? Hesabı sorulur.
- Batı demokrasilerinde çalışan bu kazanç - kayıp mekanizması bizde çalışmıyor. Tüm mesele de bu. Mekanizma işlerse, uçurum kapanır mı?
- Evet. Sanayi gibi, demokrasi ve siyasi partilerin de müesseseleşmesi lazım.
- "Başkanlık" önerisini destekliyorsunuz. Demokrasisi müesseseleşmemiş ülkeye uyar mı?
- Bakın, 15 - 20 yıl önce KDV'yi ilk getirmek istediğimizde, Almanlar "Size uymaz. Altyapınız, kriterleriniz tamam değil. Yapmayın" demişlerdi. Projeyi geri attık. Sonra bu iş bir daha canlandırıldı. Bir daha bize bu laf, bu fren geldi. KDV gecikti. Almanla konuşurken diyemiyorduk ki: "Ağam. Biz kötülerin içinden bir şey seçme mecburiyetindeydik! Ülkendeki ideal, normal şartları burda ararsan, diyeceksin ki: KDV'ye başlama. Dedin ve bana 10 yıl kaybettirdin. Ben, ya Allah deyip suya atlayacağım. Turgut Özal gibi..." Suya atlamaya mecburuz.

- Reform gözü kapalı mı yapılır? ABD mesela, lideri önseçimle seçiyor. Bizim lider sultasını başkanlığa dönüştürürseniz ne sonuç verir?
- Daha kötüsü olamaz. "Padişahlığı getirir mi" diyorlar... Beş lider zaten padişah. Bunlar eğer essahtan padişah değilse, eskilerden daha büyük padişah değilse... Mukayese edelim!
- Yılda bir değişen beş padişah mı iyi? Yıllarca kalan tek padişah mı?
- KDV'yi getirirken problemlere rağmen, biz denize atladık. Atladık da kötü olmadı. Başkanlık konusunda da diyorum ki, denize atlamazsan eskiye razıyım ağam demiş olursun.
- Ecevit ve Demirel'den gençsiniz. Türkiye'yi onlar kadar tanıyorsunuz. Politika tutkunuzu biliyoruz. Başkanlığı düşünmez misiniz?
- Belediye başkanlığı seçimlerinde, Feyyaz Berker'in evindeyiz. Mesut Yılmaz da orda. Bana dediler ki, "Aday ol!" Ben diyorum ki, "Benim işim, ilkelerim var. Politikada yoğum." Arkadaşlar, "İstanbul belediye başkanı olsan, bir başlangıç yaparsın!" diyor. "Bir şartla kabul ederim" dedim, "Çiller'le, Mesut Yılmaz beni beraber istiyoruk derse, kabul ederim. Bu sola da ortak aday için davetye çıkarır. Başlangıç meselesi var ya, belediye reisliğinden büyük. Ama sonra, Çiller, `Benim partimden ol', Mesut Yılmaz ve arkadaşları da `Hayır benden ol' diyince olmadı..."
- Merkez sağda birleştirici aday olarak öne çıkartılırsanız, başkanlık yarışına girer misiniz?
- Evet.

- Refahyol'u ilk destekleyenlerdensiniz.
- O günleri hatırla. Hükümetsiz kalmak söz konusuydu. Akıllı bakıyorsan, şunu görmen lazım: Bizim toplum kollektif çalışmaya alışmamış. Çok ortaklı olmuyor. Reçeteyi yazarken şart az ortak. Az ortak dedin mi, RP artı biri çıkıyor. RP artı biri dedin mi, o günkü koşulla DYP. Yani mecburiyet. Bunu almazsan 2.'si geliyor. Nedir? Üçü, dördü birleşiyor. Bununla bunun arasında ben mecburum dedim.
- İyi mi ettiniz? Kötü mü?
- RP hangi koşullarda hükümet oldu? Erbakan'ı koltuğa oturttun. Adam bir oturdu ki, her yanı yanıyor. Bir elliyor, elleri yanıyor. Ayağı yere değiyor, halı yanıyor. Şimdi aynı sandalyeye o kalktı, Mesut oturdu. Daha da ağırlaşmış. Ben diyorum ki: Bu koltuğu kim bu hale getiriyor kardeşim? Bu koltuk niye böyle? Asıl soru bu. Bunu ara. Kişilere bağlama.
- Refahyol'un bilançosu...
- RP hükümetsizlikten kurtardı bizi bir. Az ortaklı olması güzeldi. İleri hedefler koydu: Denk bütçe yapacağım diye. Bir insanın hedefi olmalı. Hayalperest de olsa, hedefsizlikten iyidir. Refahyol'un bilançosu daha önceki 53 hükümetin bilançosundan kötü değil. Ama nüanslarına girdiğin zaman, artısı da var, eksisi de...
- Örnek?
- Moral verici, yapıcı söylemlerini, bütçe yapacağım, gerçekleştireceğim diye tavır koymalarını beğendim. Takım çalışması içindeler. Geminin kaptanı, lider var. Partisinde güçlü. Herkes ona uyuyor.
- "Tartışmasız lider" olmak iyi bir şey mi?
- Pozitifi konuşuyoruz. Negatifi de var bunun. "Bu gidişat bizi İran'a götürür" gibi lafları da; ekstrem olarak şuraya koy. Herkes dinine bağlı. Ama hoşa gitmeyen şeyler var...
- RP kapanmazsa, yakın gelecekte tekrar iktidar olur mu?
- Sağ ve soldaki mevcut liderler durmadan RP için, RP'nin daha güçlenmesi için çalışıyorlar. Onlar bunu istiyor; arzu ediyor. Bunun için çalışıyorlar. Ne anlatıyorlar başka. Realiteye baktığınızda sonuç bu. O kadar güzel, onbaşı; onbaşı bitmedi çavuş diye aradaki mesafeleri açarak devam edersen, davetye çıkartırsın kardeşim.

- Mevcut hükümetin performansı?
Gene hükümetsizlik gündemde değil. Hükümet var. Basında genç, lisan bilgisi olan bir Başbakan var. Almanya'ya gitti, itibar ettiler. Yanında Işın Çelebi gibi; Güneş gibi, Turgut Özal konseptinden ve tecrübelerinden gelen arkadaşlar var...
- Yılmaz genç mi?
- Öbürleri ile mukayese edeceksiniz. Ne işi benle konuşuyorsan, bizim koşullarda dikkate alacağın. Kennedy'yi aratmayacağın bana. Bizde yok ki o! Bizden birini seçeceğim ben. Gönlün ne istiyor diyorsan, 35 yaşında adamlar istiyorum ben. Cem Boyner'ler yola çıkmıştı. Yazık oldu.
- Ama Boyner'in esamesi okunmadı...
- Bakın şimdi Dupont, Güler Sabancı'ya şapka çıkartıyor. Şimdi Güler'i alsan, Petkim'in başına koysan. Tam yetki vereceğim desen. Lafta kalır. Güler inanmaz ki. İki ay sonra biri atar onu ordan. O partili, bu partili. Halasının oğlunu alıp yanına kor. O bankadan değil, bu bankadan kredi al der. Emlak bankalarından bilme ne. Güler Sabancı aynı performansı gösteremiyor. Ayıp Güler'de değil. Sistemde.
- Güler gitmez dediniz. Sistemi değiştirmeden, politikacıyım diye ortaya çıkmanın anlamı yok demek...
- Bunu başka yerde söylemedim. Rahmetli Özal'ı kutlamaya gittiğimde, "Ortaksız hükümet. Başbakansın. Daha ne istiyon? Ama ben bazı şeyleri de tenkit etmeye geldim: Şu, şu, şu..." demiştim. Dedi ki: "Beni nasıl tanırsın? Mühendis. Dünya Bankası'nda birikimi var. Planlama vs. Bunların üzerine bir şapka koy: Politikacı Turgut Özal. Bu şapka diyor ki: İki kere iki 5.5 veya 3.5 eder, evet de. Bu sana yakışır mı dersen, buraya gelemem. Gelemezsem yola çıkamam. Düşüncelerimi, uygulayamam. Bu, oraya gelmenin yoludur."
- Politikayla çok ilgilisiniz. Basına niye girmediniz?
- Babam rahmetli, ilk günden prensip olarak bize dedi ki; "Mecburiyet dışında devletten ne mal alın, ne satın. Gazetecilik yapmayın" dedi. Böyle geldik, böyle gidiyoruz. Grup olarak sıcak bakmıyoruz.

- Cinayetten 2 yıla yakın zaman geçti. Failler yakalanamadı. Yakalanan da kendi teslim oldu. Bu nasıl iş?
- Tabii, Özdemir de olduğu gibi rahmetli, başka değerli arkadaşlarda da Emeç gibi mesela...
- Faili meçhuller yani...
- Bizimkinin farkı şuydu. Burada bir sistem vardı. Resimler vardı. Buraya kim geliyor, kim çıkıyor. Kaydediliyor. Kaçta gelip, kaçta çıktılar hepsi kayıtlıydı. Bizde böyle bir avantaj vardı. Bu daha dinamik netice isterdi.
- Emeç ya da mesela Mumcu'dan farklı olarak bizde resimler vardı ama kardeşim gene de faili meçhul oldu diyorsunuz...
- Gene de oldu. Bu nüansa rağmen. Uçtu Özdemir. Tebahur etti. Başbakan, polis herkes sıcak. Herkes olacak diyor. Resimler ortada. Adam uçtu gitti. Herkes bir şey söyledi. Ama dibi nedir? Dibinde suçlular bulunamadı. Benim için işin esası bu. Yakalanırsa bunlar yarın bana Özdemir'i geri getirmeyecekler. Ama yeni Özdemir'ler gitmeyecek!

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.