SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Bir aşk masalı: Emzirmek

Bizimkisi gerçek bir aşk masalı… Yaşanmış, hem de tam 3,5 yıl. Doğumdan 3,5 yaşa kadar tutkuyla, direnerek, azimle, yılmadan süregelen bir emzirme hikayesi. Bu aşkı yaşamak isteyen iki aşık ve onlarca tepki, isyan. Bu bir direniş, bu bir destan.

Yeni bir anne için emzirmenin anlamı ne idi? Besleme, yetebilme, kendini kanıtlayabilme, gereklilik? Ya da tutku, aşk, bağ, esas, gerçeklik? Hepsi ihtimal. Ama bizde en esas olanı Aşk’tı. Kimi zaman karşılıksız, çoğu zaman karşılıklı. Yeri geldi reddedildi bir taraf, yeri geldi kınandı. Çoğu yer ve zamandan dışlandı. Ama adı üstünde bu bir aşktı. Öyle ya da böyle en güzel masallar gibi yaşanacaktı. Sağlıkçı, anne, komşu ya da bir dostun dahi ‘yeter’ dediğiyle yetinmemekti. Başka çocuklara bu aşk iksirini bulaştırabilecek kadar güçlü ve sihirliydi. Tüm tecrübesizliklere karşı kendini ve sevdiğini dinlemekti. Tüm maddeleri aradan çıkarmak, daha fazla dokunmaktı. Daha fazla anlamak, daha fazla yaşamak..

Yaşadıkça öğrendim ki hiçbir madde bir anneden daha sakinleştirici, güvenli değildi. Güvenebileceğin tek şey onunla öğrenmeye çalıştığın anneliğin, sığınabileceğin en büyük gücün hislerindi. Bağımlı olduğunu düşününlere inat bağlanmaktı aşk dedikleri. Bağlanmaktan korkmamak, korkmadıkça daha özgürleşmekti. Hislerinin zincirlerini kırmak kadar güzel hiçbirşey olamazdı. Bedeninin gücünü görmek, yeniden keşfetmekti.

Çalışmanın da zamanı geldi. Seninle geçen günler kadar güzeldi. Doya doya sarıldığımız her bir günün hatrına bize hiç kaprislenmedi. Birlikte olduğumuzdaki gücümüz ayrı kaldığımız her saati üzmemeye yetti. Bu bağ farklıydı, artık hiç kopmazdı.

Bitişi de güzeldi, hiç acıtmadı. Bağımlı olduğunu düşünenlere inat bağımsızlığını kanıtladığın gün sen bir kahramandın. Seni üzmediğim gibi beni üzmedin. Çünkü her şey içten geldiğinceydi, akışındaydı, ikimiz için de en iyisiydi. Adı üstünde bu bir masaldı, başı da sonu da güzel yazılmalıydı.

Yani bedenen doymaktan da öte, tam 3,5 yıl ruhunu besledim senin. Ve sen gerçekten hem bedenimi hem ruhumu doyurdun benim. İşte bu sahip olduğun özgüvenin, huzurun, bağımsızlığın ve şefkatin için hiç yılmadan yazdığımız gerçek bir aşk masalı! Teşekkür ederim.

Yazının devamı...

Uçtu Uçtu Bebek Uçtu !

Herkese kocaman merhaba. Şuan bu yazıyı okuduğunuza göre bebekli uçuş için gün sayıyor ya da vaktinden önce merak edip aklındaki sorulara cevap bulmaya çalışıyorsun. Hatta belki hiçbirisi değil yalnızca Masal ve bizim uçak maceramızı merak ediyorsun. Her hangi sebepse seninki yazı bittiğinde tüm endişelerinizden arınmış, acaba’sız, merakını gidermiş bir okur olacağına garanti veriyorum :)

Tatil içeriği öncesinde bir uçak yolculuğunu kapsıyorsa hele de bir bebeğin varsa durum senin için karışık, haklısın. Şimdi ben tüm bu korkularımı, endişelerimi naısl yendim, neler yaptım, peki sen neler yapsan iyi olur bunlardan bahsedelim.

En öncelikli konu bilet alım aşaması aslında. Çünkü henüz uçağa binmedin ve tüm koşullardan belki de daha önemli bir faktör uçuş saati. Ilk uçuş deneyimimi kızım Masal ile İstanbul-Amsterdam arasında yaşadım geçen hafta. Örneklerim fazla değildi, biraz iç sesimi dinlemeli ve mantıklı hareket etmeliydim. Iç sesim bana uçuş saatimin uyku saatine denk gelmesini söyledi. Reel dünyada mantıklı bir hareket değildi. Çünkü Masal araba dışında asla dışarda uyumazdı, fakat annelik ya bildi işte. Ve Masal tam öğle uykusu saatine denk gelen 12 uçağında 3,5 saatlik yolculukta ilk saatlerini uyuyarak geçirdi. Gerçekten başlangıç için bu epey iyiydi.

İknci husus hala uçağa binmediğin için elbette ki koltuk seçimi. Okuduğum bloglarda ve forumlarda 100 anneden 90 ı koridor koltuğu seçmemi, bebeğin aksi taktirde durmadığını söylemişti. Oysa ki şu hesaba katılmamıştı, uçuş uyku saatine denk geldiğinde bebek geçekten çok yüksek ihtimalle uyuyacaktı. Kalan saatlerde ise özellikle kızım gibi yerinde durmayan, hareketli, meraklı bebekler uçuşun keyfini yaşamak ve bulutları, uçağın kanadını seyredip uçuşu deneyimlemek şansını her zaman yakalayamayacaklardı. Anın tadı koridord insanları seyrederek değil, gökyüzünde hızlanışı, yüksekliği birlikte sarılarak korkuları yenip, maviliğe kendini kaptırarak çıkacaktı. Bu yüzden benim seçimim keisnlikle Cam Kenarı idi.

Tamam cam kenarı mı koridor mu seçtik peki ya lokasyon? Burda da annelerin seçiminin tam da tersini yaptım. Genellikle bebekli yolcular uçağın en ön sıralarında otururlar. Arka taraf tuvalet olduğundan insan akışının fazla olacağı düşünüldüğünde mantıklı gibi fakat ya diğer etkenler? Ben gidişte de dönüşte de uçağın en arka koltuğunu tercih ettim tüm annelerin aksine. Çünkü; uçağın arka kısmı gerçekten çok yüksek motor sesli ve ebek için tam bir anne karnı beyaz gürültüsü, uyumaması için çıldırmış olması gerek :) Çünkü; tüm bebekler en önlerde ve bebeğin en çok dikkatini dağıtan ve uykusunu kaçıran yürüyen insanlardan çok Diğer Bebek oluyor. Etrafta devamlı ağlayan ve susmayan bebekler olduğunda tüm bebeklerin huzuru kaçıyor. En iyisi mi tüm yaşlıların olduğu en arka sıra yani :) Ayrıca arka koltuklar tercih edilmediği için boş olma olasılığı ve sizin rahat rahat seyahat etme olasılığınız epey yüksek oluyor.

Harika, epey aşama kaydettik. Biletimizi aldık, koltuk seçimi yaptık. Şimdi uçağa binme zamanı. Bebek arabasını uçağa girişte teslim edebiliyorsun ve ücretsiz taşınıyor. Bu çok güzel bir hizmet. Yerimize geçtik. Bebeğimiz 2 yaşına henüz basmadığı için kucağımızda seyahat edeceğiz. Yeni sorunsalımızın adı; basınç. Bizler yanımıza aldıımız sakızı uçak kalkış ve iniş anında çiğneyerek dengelebileceğiz fakat ya bebekler? Burda yapmamız gereken meme emen çocuklar için kalkış ve iniş esnasında emzirmek. Ben özellikle o anlarda daha çok emsin diye pilotun anons yaptığı sırada İngilizce kısmında Masal’a; “Çabuk meme emmelisin, yoksa uçağı uçuramam” dediğini söyledim : ) O da bunu sorumluluk olarak üzerine alıp tam o anlarda daha çok emdi. Çok tatlı bir oyun değil mi? Hatta bu oyuna host ve hostes çalışanlar bile eşlik etti :)

Uçak kalktıktan sonra güçlü motor sesi sayesinde Masal huzurla kucağımda emerek uyudu. Uyandığında yolculuğun çoğu gitmiş azı kalmıştı. Tabiiki uçaktaki dar alan mesafesi de bu ana eşlik ettiğinden baskı makinasından çıkmış gibi ezilmiştim ama olsun bu keyifli yolculuğa değerdi. Masal uyandıktan sonra birlikte gökyüzünü ve bulutları seyrettik. Uçağın kanadındaki at resmini canlandırıp bizimle seyahat etmekten mutlu olup olmadığının sorusunu sorup durduk birbirimize. Çünkü görebildiğimiz tek simge kendisiydi gökyüzünde :) Onun dışında uçak modunda olan telfonumuzdan birkaç video izlemek de keyifliydi. Bebek olduğu için yanımıza soğutucu çanta ile aldığımız yogurt ve meyveli yoğurtlardan da uçakta yiyip açlığımızı yatıştırdık, e daha ne olsun :)

Ve yolculuk bitti. Bence tamamı seçimlerin en iyisiydi. Tüm bu süreçte içgüdülerime ve uygulasam ya da uygulamasam dahi okuduğum tüm bloglara teşekkür ederim :) Şimdi ise en büyük sorumuz; Bir daha ne zaman uçuyoruz? :)

Tüm sorular için yorum bırakabilir Instagram hesabımı takip edip benimle etkileşime geçebilirsiniz;

instagram: https://www.instagram.com/masalaksel/

Teşekkürler,

Yazının devamı...

Kehribar Kolye Mucizemiz

Kehribar yeni çağın popüler simgesi. Özellikle erkek bebek ve çocuklarda "Neden kolye takıyor?" tepkisine sıklıkça sebep olan hani. Sonra uzun uzun açıkladığınız.. "O kolye değil aslında.." diye devam eden. Bir taş değil öncelikle bilelim. Kozalaklı ağaçların doğal reçineleşmiş hali. %100 doğal antibiyotik özelliği içermekte.

Peki biz neden kehribar kullanıyoruz?

-Sağlığa ve bağışıklık sistemi gelişimimize katkı sağlıyor.

-Salyayı kesinlikle azaltıyor.

-Dişlerimiz çok uzun sürede ve çok geç çıkmasına rağmen acımızı azaltıyor ve ağrımızı kesinlikle alıyor.

-Virüs dışı ateş problemi yaşamıyoruz.

-Diş kaynaklı gıda reddini engelliyor.

-Rahat uyku sağlıyor.

-Boğaz enfeksiyonuna iyi geliyor.

-Fazla estetik, çok güzel duruyor.

-Bebeğimle bütünleşip onun bir sembolü haline geliyor. Onunla eskiyor ve bu benim çok hoşuma gidiyor.

-Her boncuk arası bir düğüm olduğundan ve ip kalitesini bildiğimden asla güven sorunu yaşamıyorum.

-Çok bir önemlisi ben statik elektriği topladığı için nazar boncuğu niyetine de kullanıyorum.

Nasıl kullanıyoruz?

Bebekken henüz tam boyunları çıkmadığı için sıktığından bileğine dolayıp takardım.3 aylıktan beri kullanıyoruz.

Taktığımdan beri uyku ve banyo dahil hiçbir zaman çıkarmadım.

Asla oynayıp çekme vs yapmıyor çok bebekliğinden beri kullandığı için çok alışık. Kolye gibi görmüyor.

Bence faydasını tartışmak yerine en ufak bir faydası olsa bile kardır diye düşünmeli. Ben faydasını çok gördüm ve en önemlisi faydası olduğuna inanıyorum. Eğer siz de faydası olacağına inanırsanız sizi kırmaz ve olur diye düşünüyor, sevgilerimi sunuyorum.

Görüşmek üzere!

Instagram: http://www.instagram.com/masalaksel/

Yazının devamı...

Çaldı Siren Sesi, Geldi Çattı Veda Vakti !

"Aylardır birlikte çok güldük, çok yorulduk. şimdi geldi veda vakti. Artık anne işe dönmeli! Nasıl yani, dönmek de nerden çıktı, böyle iyiydi? Yok efendim iyi falan değildi. Sana iyi gibi geliyordu, hatta şahaneydi aynalara bakmamak, memeler dışarda, saçlar dağınık gezmek. Ocakta taşan yemekler, soğuk kahveler, bisküviyle dolan mideler sana bebeğinin armağanıydı. Zaten senden iyi ona kimse bakamazdı. Evet bakamaz belki de sana kim bakacak? Bu böyle nereye kadar? Kadın olduğunu unuttuğunda bebeğin sanma ki seni alkışlayacak. Ne zaman ki aklı erince o da sana şok olacak. O yüzden sen iyi mi erteleme daha fazla. Göğüslerinden korkma sağar verirsin. Evde bakacak anneanne, babaanne de varsa ohh tadından yeme. Ne zaman ki işe döndün, kendine yeniden geldin ve bebeğin için işte o zaman en kaliteli, en havalı, en eşsiz anne oldun. O'nlu vakitler artık daha anlamlı, daha az yorulduğun için tahammülün daha yüksek, özlemin uçsuz bucaksızken kucaklaşmalar daha sıkıca, öpücükler daha boğucu. Sonra yatana kadar parti var efendim Bim Bam Bom!

Tamam iyi güzel de ne zaman ve nasıl olacak? Ben ondan ayrılma ihtimalini hiç düşünmedim ki? E ben de düşünmedim. Hatta şöyle söyleyeyim bunun bana iyi geleceğini söyleyen annelerin, Anne'liklerini sorgulardım içten içten. Çünkü o güne dek tam tamına 10 aydır onu kokladım ve onsuz bakkala dahi gitmedim, üstelik bu eşsiz bir birliktelikti. Ama daha güzeli benim oldu; onu anneme emanet edip düzenli hayatıma döndüm ve artık onun her ihtiyacını en iyi şekilde karşılayabilecek, en güçlü ve en bağlı anneydim. Şöyle ki her zaman çok pozitif yaklaşırım herşeye. Bu benim yaşama tarzım. Onunla ayrılışımın ilk günü bile zor değildi desem? Kapıda beni el sallayarak gönderdi, ben de kahkahalarla çıktım dışarı. İçim ağladı ama sadece içim. Öyle belli falan etmedim. E onun mutlu olduğunu hissettiğim ilk an da ilk saatlerdi zaten, ondan sonra bu zorlayıcı süreç başlamadan bitti bizim için. Hatta o kadar eğlenceli oldu ki kapıyı ben çıkarken üzerime kapatmak onun için büyük bir zevkti. Tabii burda büyük iş ona bakan neşe dolu, çatlak anneannenindi. Ona minnettarım.

Bunun için tavsiyelerim var sana: 1- Bakacak kişi her kimse çocuğunla devamlı vakit geçiren, onun tanıdığı, hatta çok sevdiği birisi olmalı. Çocuk bir anda güvenmediği, tanımadığı birisiyle kendisini bulduğunda şok yaşayabilir. Kendini onun yerine koy; sen ister misin tanımayıp sevmediğin birisiyle saatlerce sohbet etmek? 2- En az 6 ay onu bırakmamalısın derim. Hatta 7 ay seni aktif emmiş, artık bu işin üstadı olmuş, ek gıdayı da rahatlıkla tüketebiliyor olmalı. 3-Ona asla bunun negatif bir durum olduğunu hissettirmemelisin. Giderken ve geldiğinde neşeli, kahkahalı, tamamen pozitif olmalısın. Ve onunla olduğun her dakika sadece onunla olup, ona kendini doyurmalısın. 4- Gece emzirmesini asla kesmemeli, tüm gece emzirmelisin ki sütünde kayıp yaşamayasın. İşyerinde herhangi bir pompa devamını halledecek.

Hadi iyi ayrılışlar! Unutma herkese çaldı çalacak o sirenin sesi, sen iyi mi iyi yönet bu veda halini!" demişim tam 6 ay önce. Ne de güzel demişim diyor şimdinin çalışan annesi!

instagram: @masalaksel

Yazının devamı...

Sevgili Çalışan Anne!

Sevgili Çalışan Anne!

Dertli misin çalışıyorsun diye? O'na yetemediğini düşünüp, ah vah lanıyor musun her gün? Her ilkini kaçırdın değil mi, büyüyüşünü sanki uzaktan takip ediyorsun? Ama daha mı kötü ki? Doğrusunu söylemek gerekirse keşke her bebek özellikle ilk 2 yıl annesiyle büyüse keşke.. Ama hayat masallardaki gibi değil ki işte. O halde ne yapmalı? Elimizdeki fırsatlar dahilinde ikimiz için de en iyisini! Haydi yapalım. Nasıl mı?

Bazen dabah uyanışını dahi göremiyor, ya da akşam uyutamıyorsun. Tüm gün aklın onda kalıyor, sanki ona haksızlık ediyorsun. Ama yapacak birşey var mı önce onu düşün. Benim mesela konuyla ilgili alternatif bir b planım yok. Çalışmak zorundayım. Eğer sen de zorunda isen sana düşen birlikte geçen vakitlere değer katmak oluyor. Eve geldiğin an telefonunu bir köşeye bırak diye söylememe gerek yok herhalde, zaten biliyorsun. Mesela her akşam eve geldiğin gibi onu banyoya sokabilir birlikte keyifli vakit geçirebilirsin. Banyo anları çocukla annenin ikili yakınlaşmasının en yoğun olabileceği, sevginin en kolay akabileceği anlar aslında. Hatta birlikte dahi duş alabilirsin. Böylece ten teması, bol bakışma, bol gülücük ona tüm gün olmadığını unutturacak ve onu çok mutlu edecek. Eğer o minik bir bebek değilse her güne eğitici bir aktivite koyabilirsin. Renk renk kartonlar alıp origami yapabilir, birlikte en sevdiği kahramanları boyayabilir, ahşap el sanatlarıyla uğraşabilir, örgü örebilir, onunla birlikte sevdiği bir yemeği yapabilirsin. Bire bir onunla birlikte yaptığın her etkinlik ve onunla birlikte geçirdiğin her saniye inan çok hoşuna gidecek. 15 aylık kızıma masaj yapmayı öğrettim mesela karşılıklı akşamları ten temasında bulunup, birbirimizi rahatlatıyoruz. Hem anneye de bir uzanma fırsatı doğuyor :) Eminim daha büyüdüğünde çok daha rahat edeceğiz.

Annesiyle güvenli bağlanmış bebekler bu gidişlerden çok etkilenmeyecektir. Çünkü geri geleceğinden emindir ve bir kere bağlandığı için ayrılışı kolaydır. Bağlanma duygusunu tatmış bebekler önce anne sonra baba sonra da hayata bağlanarak daha sosyal olacaktırlar. Zamanı ona su gibi geçirebilecek (anneanne/babaanne/teyze gibi yakın derece ilk tercihim) insanlara emanet edin çocuklarınızı. Yaşam enerjisi yüksek olsun. Yoksa çocuğunuz ondan çok etkilenecek ve sizsizliği fazla ağır bir yük olarak omuzlarında taşıyacak. Bence onu emanet ettiğiniz kişi en az sizin kadar önemli onun gelişiminde. Ayrıca ortamından ayrılmaması, farklı bir ortamda bakılmaması da diğer en önemli noktalardan. Çocuklar alışkanlıkları çok kısa sürede edinirler, kolay adapte olurlar ve sahip oldukları düzenleri/rutinleri onlar için önemlidir. Onu gidişinle birlikte ortamından koparırsan onun için çok daha zor olacak. O her zaman kendi oyuncaklarını, senin oturduğun koltuğu ve senin tabaklarını arayacak. Bu sebeple bakan kişi eğer imkan varsa mutlaka senin düzeninde bakmalı.

Benim kolay ayrılışımdaki en büyük pay önce Masal kızımın, sonra benim, sonra da ona bakan annem/babamın. Masal güvenli bağlanmış ve ayrılık kaygısı olmayan bir bebek, ben onunla olduğum her an çok az yasağı olan, fazla özgür ve çocuk bir anne, annem ise asla beni aratmayan, onunla en önce 'eğlenen' bir anneanne ve babam onunla her yere gidebilen bir dede. Ben bu konuda şanslıyım ama bakacak olan bir bakıcı ise bile bunu doğru seçmek senin elinde. Güvenli, mutlu ayrılışlarınız olsun..

Yazının devamı...

GÖBEK mi, Bebek mi ?

Merhabalar anneler babalar abiler ablalar ! Şimdi o şehir efsanesini çürütme vakti. Hem de öyle tombala kesesini sallar gibi değil de bizzat uygulamalı halini anlata anlata.

Hiç kusura bakma ama o göbek sadece doğurana kadar bebek, doğumdan sonra ise bildiğin salatası da yapılan göbekten. Doğum sonrası kilolarını bebeğinin emaneti sayan anne! Sana sesleniyorum boşver o yükü de taşımayıver style="font-family:">

Doğum sonrası en büyük kriz aileyi birbirine katan süt krizidir. Kimine göre vardır kimine göre yetersiz. Kimine göre ise hiç yoktur ve olmayacaktır zaten. Hastane seferberliğinde süt alternatifleri aranmaya başlanır daha doğumdan birkaç saat sonrasında. Ve her annenin sütü olmayacaktır eğer bol şerbetli suları, tatlıları, hoşafları içmezse her anneanne ve babaanne için. Aslında durum hiç de öyle değil. Süt üretimi sıvı alımı ve emzirmeyle paralel. Dünyaları da yesen bebeğini sık ve etkili emzirmezsen yeterli uykuyu uyumazsan ve sağlıklı düşünmezsen gelmeyecektir. O halde neden dünyaları yiyorsun?

Bize hep öğretilen buydu çünkü. Ben de diyete başlayana kadar böyle düşünenlerdendim. Günde 1 helva yerdim sütüm olsun diye. Gerçekten sütüm de geldikçe geldi. Ben de yedikçe yedim. Çünkü sanki bu döngü gayet iyi işliyordu. Ta ki 45 kilo hamile kalıp, 60 kilo doğuma gidip emzirme döneminde 70 kilo ben olana dek.

İşe dönüp buzlukta yeterince süt stoğu bulundurduğuma inandığımda 11 ay geçmişti doğumdan. Artık diyet yapabilirdim. Adeta tosun anne-bebektik. Masal sadece anne sütüyle beslenmiş ek gıdaların hakkını veren ve etkin emen bir bebekti. O halde artık zayıflayabilirdim. Bu style="color: rgb(69, 69, 69); font-family: ">Neyse ki yemekler kısıldı. Sadece besin değeri olan gıdalar alındı. Ve 1,5 ayda 13 kilo verildi. Sütüm mü? Çağlıyor.

Demek ki neymiş? Şişman anne bol sütlü anne değilmiş. Test ettim onayladım efendim. Hadi siz de test edin. He ama mutlaka ek gıdaya etkin geçişten sonra derim. Bir de Afrikalı anneleri düşünün. Onlar kaç çeşit besleniyorlar da öyle çocuklar bütün gün meme ağzında geziyor? Hiç. Un bulup da muhallebi mi yapıyorlar ki. Onlarca da işin en rahatı emzirmek. Kaçı sütüm yok diye geziyor sizce 40 kilo kadınların? Haydi siz de harekete geçin zayıflar kervanına katılın. Vallaha daha mutlu olunuyor be. Baylar siz de yakınlarınızı uyarın.

Bebek değil o bebek , bildiğiniz göbek !

Yazının devamı...

Emzik ve Biberon Kardeş Olmuş, Anne Sütü Hepsine Küsmüş

Geldik Masal prensesimin geçmişe dönüp baktığında kendisinin neden hiç emzik yada biberonlu resmi olamayacağını öğrenmeye. Pardon bir tane olacak, o da buradaki, o da fake :) Gelen sorular sıklıkla 'Emzik kullanıyor musunuz? Mama kullanmalı mıyım?' şeklinde. Bunları kendi dilimde yanıtlamak istiyorum. Araştırmacı bir anne olarak gözlemlerim, okuduklarım, paylaştıklarım ve tecrübe ettiklerim sonuçlarından sizlere fikirlerimi aktaracağım.

Ben hiç emzik kullanmadım, hastane çantama koymadım, bebeğimin ihtiyacı olarak saymadım. Aynı şekilde ayırt etmeden biberonu da ekliyorum. Kendimce bahsetmem gerekirse emzik doğada olmayan, yapay, plastik bir maddeden ibaretse bebeğimin neden ilk çantasında bulunmalı? Ona verilmiş bir lütuf varken daha emme şansı verilmeden neden kendisine başvurulmalı? Ayrıntılar bilinerek mi veriliyor, bilinmeden mi bu önemli. Bilinerek, ihtiyaç dahilinde (çoğul anneleri, zorlu şartlarda, stres altındaki, sağlık sorunları yaşayan vs anneleri tenzih ediyorum) verilmesi dışında kabul edemediğim sebeplerini sayayım. Öncelikle hiçbir emziğin yapısı anne memesiyle aynı olamıyor maalesef. Nasıl ki hiçbir mama anne sütüne benzeyemiyorsa bir türlü onun gibi. 'Meme dokusunda' ibareleri maalesef ki pazarlama saçması. Çünkü bebek meme emerken yaptığı sağma hareketini, hiçbir emzik ya da biberonda uygulayamıyor. Bu sebeple farklı ağız hareketleri yapmaya alıştığından meme aldığından bu sefer memede zorlanıyor. Biberon alıyorsa akış memedeki gibi süreksiz, kesik, zor, az, değişen miktarda olmadığı için biberon kolay geliyor. E sonra neden bebek memede zorlansın ki, tembellik hoşuna gitmez mi?

Gelelim emziğin sakinleştirme boyutuna. Bebek neden plastik bir madde ile sakinleşsin ki; anne şevkati ve ten teması varken. Anneden alacağı duygusal tatmini altından da olsa hangi emzikten alabilir ki? En iyi emzik herkes için her yerdeyken, en iyi anne kendi bebeği için biricik değil mi?

İlk 3 ay bebeğin tepkilerinden meme bağımlısı olmasından korkan anneler bilmezler mi ki doğanın işini bildiğini? Bebeğin emmeyi öğrenmek için, sütün bollaşması için ve o müthiş anne bebek bağının oluşması için o kadar emdiğini? Unutmuyoruz ki ilk 3 ay evet çok zor, sonraki aylar da belki hala zor ama ilk 3 ay emzirdiğiniz miktarda artık vücudunuz süt üretecek ve bebeğiniz ne kadar çok emdiyse vücudunuz o bebeğe yetebilmek adına o kadar daha fazla süt üretmeye devam edecek. Bebeğiniz emdikçe süt üretiminiz artacak, arttıkça bebek daha çok emecek. Ve doğal bir döngünün içine gireceksiniz. Sonuçta emzirmek ya da süt üretmek bir mucize değil fazla abartmamak gerek; doğada her memeli bu şekilde büyütmüyor mu bebeğini? Emzirmek yerine emzik ve biberon veren bir hayvan var mı? Ya da ilk insanlar bunların hangilerine başvurmuştu? İşte bu sebeple gereksiz icatlar sayıyorum kendilerini. Sonra bebek emzik bağımlısı olduğunda bir de ona sormadan ondan koparma çalışmaları başlıyor. O zaman buna alışan, bağımlısı olan bebeğe haksızlık edilmiş olunmuyor mu?

Bir de tüm bu sebeplerin dışında gelişimi açısından olumsuz etkilerinden bahsedeyim dersem en başta her istediğinde sesini çıkaramayan, konuşmasını engelleyen ve etkin iletişim becerisini körelten..diye başlayabilirim. Ağlaması gereken, ağladığında annesinin şevkatli kucağına ihtiyacı olan bebeğin ağladığında ağzına tıkıştırılan emzik onu susturduğunda sadece susan, stresini atamamış bebek.. diye devam ederim. Salgıladığı hormonların uyku problemleri yarattığını ve açlığını dahi anlayamayan bebek.. diye de bitiririm. Damak, ağız yapısı bozukluğuymuş falan da hiç değinmiyorum bile. Bir de üstüne araştırmalar emzik emmek bebeklerin ilerde sigara kullanan birey olma ihtimalini arttırdığını söylesem? Ya da emzik yerine emzirmek ile ömür boyu sürecek anne-çocuk ilişkisinin sağlam temellerini kurabilirsin desem?

Sonuçta bebek emzik alıyor, biberona geçiyor. Her seferinde daha az ten teması, daha az meme. Daha az ten teması, daha az meme. Daha az ten teması, daha az daha az meme.. döngüsüne giren bebek tamamen memeden kopabiliyor ve memeden uzak bebek daha az anne sütü, daha az, daha da az.. derken bu süreç de sonlanıyor. Bu noktada imdada mama yetişiyor. Emmek en doğal hakkı olan bebeklerin bu hakkı elinden alınıyor ve içeriği anne sütüne yaklaşamayacak değişik pazarlama taktikleriyle sunulan mamalar bebeğin besini oluyor.

Sen bence kendine güven. Bebeğini taşıyan ve doğuran bedenin elbette onu bakıp büyütecek güce sahip. Ve emzirmek gerçekten bir mucize değil. Aksine en ilkeli. Ve unutma bebeğinin ihtiyacı bilmem kaç dolara alacağın hiçbir emzik ya da biberon denen plastik bir madde değil, sadece senin kokun, tenin ve sıcaklığın. Ondan esirgeme. Güç bedeninde.

Bunları bin bir çeşit emzirme zorluğu çekmiş bir anne olarak yazdım. Sabrederek sen de başarabilirsin. Sözlerim doğal durumlarda geçerlidir, istisnai durumlarda alınacak kararlara saygım sonsuzdur. Farklı problemleri olan anneler bu konuda destek alabilir bu işin uzmanlarından. Kullanılması taraflarınca öneriliyorsa kullanılır elbet. İyiymiş de emzirme sorunlarım var dersen de onla ilgili de bir yazı paylaşacağım. Sevgiler, teşekkürler :)

Instagram: https://www.instagram.com/masalaksel

Youtube: https://www.youtube.com/channel/UCXGcu1hxYyOsQWo13QzLWyA

Blog: https://masalaksel.blogspot.com.tr/

E-posta: aslihanaksel92@gmail.com

Yazının devamı...

Keyifli 'BESLE'meler..

Düşün bakalım en son ne zaman bu kadar huzurlu ve güvendeydin her hangi bir zamanda yada herhangi bir yerde? Savunmasızlığını bile bile seni asla yaralamayacak kaç kol sardı şimdiye dek? Şansın mıydı doğuştan yoksa şanssızlığın mı? Bir daha güvenebilecek miydin böyle herhangi bir kimseye? Ne düşünüyordun kim bilebilir? Mesela Sütün biter miydi yaramazlık yapsan? Emmenin sırası var mıydı o zaman? Baştan söyleyeyim ne sütün bitecek ne de sıra bekleyeceksin, çünkü sen benim bebeğimsin!

Anne sütünün ve emzirmenin önemi artık bu kadar gözümüze sokuluyorken bu konuda çekingen yaklaşımlar biraz canımı sıkıyor. Emzirmenin yeri aranıyor, zamanı bekleniyor. Hangi an daha kıymetli ya da değişilebilir ki bu tablodan? İkamesi yok bence, geçen yıllar gibi. Artık emzirmenin sadece süt beslemesi olmadığını bilmeyen kalmadı gibi. Baksana haline nasıl da beslenmiş bedenen, ruhen, beynen.. Bir bütündür emzirmek, hepsi bir arada paketler gibi. Bebeğinin ihtiyacı olan ve senin sahip olduğun kıymetli bir eylem. Kıymetli şeyleri elde etmek bir bedel ister. Bunun bedeli öyle yüklüsünden değil, tam tersi keseni hafifletecek cinsten. Sen sadece anneliğine güven! Doğduğu andan itibaren yılmadan emzir. Süt gelse de emzir, gelmese de emzir. Unutma doğum yapmadığı halde emziren anneler senden bir fazla değil. Esirgeme bir vakit gelen misafirine hizmet edeceksin diye, bir gece şöyle rahat kestireceksin diye. Neden mi esirgeme? Çünkü Özleyeceksin. O anın eşsizliğini yavrundan başka bir tek sen bilebilirsin.

Çünkü her emzirme seansı anne ile bebek arasındaki yüklü ve yoğun duyguları taşıyan kutsal bir köprü niteliğinde. İçinden akanları ona aktarabildiğin, henüz cümlesiz meleğini en iyi hissettiğin an. Emzirdikçe sütün azalmaz üzülme. Korkma Ücret ödeyeceksin diye. Ödesen ödesen yalnızca uykusuzluk, açlık, halsizlik halleriyle savaşmanın faturasını ödersin. Onu da hissetmezsin. Yıkayamadığın saçlarını temizleyen herhangi bir kuaför, ağzına atabileceğin herhangi bir yiyecek ve sana su verecek birisi varsa yanında yılma devam eylemine. O halde emzirmek sadece süt vermek demek değilse, bebeğim temel ihtiyacı olarak sayılabiliyorsa etrafını da çok dinleme. Hor görenler olacak garip bulanlar. Ama bence destekleyenlerden daha az. Kim çekinerek yiyor ki yemeğini karnı acıktığında? Ya da yorgunluktan yakınanların bangisi ezilen büzüle gidiyor masaja, hamama? Ruhen yorulmuş hangi beden reddediyor deniz manzaralı odada konaklama seçeneği olan bir tatil fırsatını?

Nasıl mı olacak ihtiyacı olan her yerde, her durumda? Ben sana şöyle söyleyeyim, formül çok basit. Bir adet anne, bir adet bebek ve bir adet de emzirme önlüğü. He bir de meme. Keyifli beslemeler..

Instagram: https://www.instagram.com/masalaksel

Youtube: https://www.youtube.com/channel/UCXGcu1hxYyOsQWo13QzLWyA

Blog: https://masalaksel.blogspot.com.tr/

E-posta: aslihanaksel92@gmail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.