SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Çin'den gelen kene Türkiye'ye yerleşti! 2 yolla İstanbul'a girmiş: 'Ter kokusunu seviyor'

7 çocuk annesi, 67 yaşındaki Köpük Meral’in vücuduna yapışan kene, Sivas’taki ölü sayısının 8’e yükselmesine neden oldu. Ancak kene kâbusu, sadece küçükbaş hayvancılığın yaygın olduğu kırsal illerle sınırlı değil. İstanbul’da da bu yıl içinde tam 7 bin kene ısırığı vakası kayıtlara geçti. Peki, geçen günlerde Türkiye'de ilk kez tespit edilen yeni kene türü, bu yılki vaka sayılarında daha büyük bir artışa yol açabilir mi? İşte gerçekler.

|

Betül Topaklı / Milliyet.com.tr - Yaz aylarının gelmesi ve sıcaklıkların aniden artmasıyla birlikte, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığını taşıyan keneler yeniden gündemde. Kenelerin köpekler gibi koku alıp insanların üzerine koştuğu videolar da endişe yaratmış durumda. Başta Sivas olmak üzere Amasya, Tokat, Erzincan, Giresun ve Yozgat gibi illerde kene vakaları hızla artıyor. KKKA virüsü nedeniyle Sivas'ta biri bebek olmak üzere 8 kişi, Tokat'ta ise yine bir bebek hayatını kaybetti. Ancak kene tehdidi yalnızca bu bölgelerle sınırlı değil. İstanbul’da da bu yıl içinde tam 7 bin kene ısırığı vakası kayda geçti. Üstelik bu vakaların 6 bin 165’i son 3 ayda, yani havaların ısınmasıyla birlikte gerçekleşti. 

İstanbul’un kuş göç yolları üzerinde yer aldığını hatırlatan Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk, göçmen kuşların en etkili kene taşıyıcıları arasında olduğunu belirtti. Göktürk’e göre risk sadece kuşlardan ibaret değil: “Anadolu’dan İstanbul’a getirilen küçükbaş hayvanlar da yoğun şekilde kene taşıyabiliyor. Bu yıl havaların geç ısınması, doğada kış uykusuna yatan kenelerin ortaya çıkışını geciktirdi. Şu an yaşananlar, popülasyon artışından çok, kenelerin bir anda uyanıp doğaya yayılmasıyla ilgili.”

'Haemaphysalis longicornis' adlı yeni bir kene türü

TÜRKİYE’DE YENİ KERE TÜRÜ TESPİT EDİLDİ

Dünyada milyonlarca eklem bacaklı türü yaşadığını aktaran Prof. Dr. Temel Göktürk, “Birçoğu teşhis edilse de her geçen gün yeni türler ortaya çıkıyor. Dünya genelinde Argasidae ve Ixodidae familyalarına bağlı 850 kene türü biliniyor. Türkiye'de yaygın olarak Amblyomma soyu dışındaki soylara bağlı birçok kene türü bulunuyor. Türkiye'de 55 kene türü biliniyordu. Geçen ay 'Haemaphysalis longicornis' adlı yeni bir kene türünün varlığı tespit edildi” bilgisini paylaştı.

Yeni tespit edilen Uzak Doğu kökenli muhtemelen Çin menşeli kene, Haemaphysalis longicornis Türkiye'deki 56. tür olarak kayıtlara geçti ve ülkemize yerleşmiş olduğu düşünülüyor. Bu kenenin, Hyalomma marginatum gibi yüksek vektör potansiyeline sahip, 30'dan fazla hastalık etkenini taşıdığı biliniyor. Türkiye'ye 3-4 yıl önce geldiğini düşünülen kenenin, larva, nimf (yetişkin forma benzeyen) ve ergin dişi evrelerinin gözlemlenmesi nedeniyle ülkemize yerleştiği ve üremeye başladığı görülüyor.


'EN TEHLİKESİ IXODES RİCİNUS'

Türkiye'de en yaygın bulunan kene türleri Ixodes ricinus, Hyalomma marginatum ve Rhipicephalus sanguineus'tur” diyen Prof. Dr. Temel Göktürk, “Bu keneler, insanları ve hayvanları ısırarak kanlarını emerler ve bazı hastalıkları taşıyabilirler. Bunlardan en tehlikeli olan Ixodes ricinus türü olup Lyme hastalığı ve Kırım Kongo kanamalı ateşi gibi hastalıkları taşıyabilen bir türdür” açıklamasını yaptı.

‘ISIRIĞI GENELLİKLE HEMEN HİSSEDİLMİYOR’

Tam 23 senedir hayatımızda olan ve özellikle yaz aylarında yapılan pikniklerin korkulu rüyası olarak görülen kene aslında sandığımızdan çok daha fazlası. Kenelerin üzerine yapışacakları konakları kokularından belirlediğini söyleyen Prof. Dr. Temel Göktürk, “Ağaç ve çalılara tırmanarak altlarından geçen konakların üzerine kendilerini bırakıyorlar. Bazen de otlar üzerinden konaklarının üzerine tırmanıyorlar. Konak bulmada en belirgin özellik kokudur. Özellikle koyun ve keçilerde diğer hayvanlara nazaran daha fazla kene bulunur. İnsanların piknik alanları ve tarlalarda otlar ve çalıların, ağaçların altında dolaşması orada daha önceden bulunan (başka bir hayvan tarafından taşınmış) kenelerin üzerinde gezmelerine neden olabilir. Kene vücutta kan emmek için uygun bir yer bulur ve orada ağız kısımlarıyla deriyi deler ve buraya sabitlenir. Kene ısırığı genellikle hemen hissedilmez. Kenenin ısırırken salgıladığı tükürüğünde bulunan maddeler ağrı ve kaşıntıyı önleyerek ısırığın hissedilmesini engeller.  Isırığın hissedilmemesi sebebiyle kene bazen günlerce vücutta kalabiliruyarısında bulundu.

“Ülkemizde en yoğun kene popülasyonu İç Anadolu'nun kuzeyi, Orta Karadeniz ve Doğu Anadolu'nun kuzeyinde bulunuyor. Kene vakaları da en fazla bu bölgede rastlanıyor. Özellikle hayvancılık yapılan alanlarda kene vakaları sıklıkla görülüyor.”  - Prof. Dr. Temel Göktürk


'EN ÇOK İDRAR VE TER KOKUSUNA GELİYORLAR'

Kenelerin yalnızca küçük hayvancılığın yapıldığı bölgelerde görüldüğünü düşünmek hata olabilir” diyen Prof. Dr. Temel Göktürk, “Şehir merkezinde bir piknik alanına gittiyseniz ya da ülkenin batısında yaşıyor olsanız bile buralarda nadir de olsa kenelere rastlayabilirsiniz. Bir göçmen kuş bulunduğunu yere kene taşımış olabilir ya da piknik yaptığınız yerden yabani hayvanlar geçmiş olabilir, en düşük ihtimalle siz piknik yapmadan önce bulunduğunuz yerde bir keçi ya da koyun otlamış olabilir. Kene hiçbir zaman avını görerek üstüne düşmez, avlarını kokuyla tespit ederler. Keneler en çok idrar ve ter kokusuna gelir, parfüm kokularından bazıları da keneyi üzerinize çekebilir. Kişinin ter kokmaması, özen göstermesi gerekli" uyarısında bulundu.

DOĞAL KOVUCU VE PİKNİK SONRASI KONTROL ŞART

Her kenenin kırım kongo kanamalı ateşi hastalığını taşımadığına dikkat çeken Prof. Dr. Temel Göktürk, sözlerine şöyle noktaladı:

"Piknik veya gezi sonrası vücut kontrolü mutlaka yapılmalı. Eğer keneye rastlanırsa panik yapmadan en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak kene çıkarılmalı. Özellikle ilk olarak tarla, bağ, bahçe, orman ve piknik alanları gibi kene yönünden riskli alanlara giderken vücudu örten giysiler giyilmeli, pantolon paçaları çorapların içerisine sokulmalı. Kenelerin elbise üzerinde rahat görülebilmesi için açık renkli kıyafetler tercih edilmeli. Ayrıca kırsal alanlara gidildiğinde vücudun açıkta kalan kısımlarına cilde uygulanabilen böcek kovucu (repellent) ilaçlar sürülebilir. Bu kovucuların kimyasal olmamasına dikkat edilmeli. Araziye gidildiğinde parfüm ve kokulu kolanya gibi kokular sürülmemeli. Doğal kovucu özelliği olan kekik, nane, karanfil yağından hazırlanan bir losyon el ve ayak bileklerine ve de ense kısmına sürülebilir."

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.