SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Dinde şekil ve ruh

Dinde şekil ve ruh

|

*Onbir ayın Sultanı RAMAZAN*
Dinde şekil ve ruh

Hazırlayan: İsmail Özcan

Günümüzde bazı kişi ve çevreler, İslam’ı; sevgi, hoşgörü, bağışlama... gibi evrensel ilkelerinden soyutlayarak; giyim, sakal, bıyık gibi şekle indirgemiş durumdalar. Her devirde bu bakış açısına sahip kişi ve gruplar var olmuşsa da, zamanımızda bu çok göze batıcı hale gelmiştir. O kadar ki, bazılarının gözünde ayrıntı veya teferruat dediğimiz şeyler, öz ve ruh yerine geçmiş; dinde esas olan öz ve ruh ise ikinci plana veya geri plana itilmiştir. Bu, ebedi ve evrensel bir din olan İslam’ı, bu niteliğinden uzaklaştırmaya yarayan yanlış ve tehlikeli bir çabadır. İslam itici değil, çekici; ayrımcı değil kucaklayıcı bir dindir. Şekil unsurunu öne çıkaranlar veya ona ağırlık tanıyanlar, toplumda zaten mevcut olan kutuplaşma eğilimine de bilerek veya bilmeyerek hizmet etmiş oluyorlar.
Bu memlekette, samimi olarak hac görevini yerine getirmek isteyen, ama hacdan döndüğünde çeşitli nedenlerle sakal bırakamayacağını ifade eden bir Müslüman’a, "Senin haccın geçerli olmaz" denebilmektedir. Sakal bırakan hacı, sakal bırakmayanı, görüşülüp konuşulmaya layık görmeyebilmektedir.
Bazı hoca efendiler, "Beş vakit namazını kılmayan, boşuna oruç tutmasın", veya "Beş vakit namazını, cuma namazını kılmayanlar bayram namazına da gelmesin" gibi itici sözleriyle İslam’ı yaşamaya az çok hevesli olan insanları, bilhassa gençleri bu heveslerinden soğutabilmektedirler.
Yüce Rabbimizin, kutsal kitabımızda yer alan sınırsız af ve merhamet fermanları; alemlere rahmet olan Peygamberimizin; kafirlere, münafıklara bile şamil olan teennili, bağışlayıcı, hoşgörülü tutumu dikkate alındığında, hiçbir tür fanatizmin, şekilcilik hegemonyasının dinde prim yaptığını söylemek mümkün olmaz.
Gayretkeşlik, kraldan fazla kralcılık herhalde bazı insanların doğasında mevcut bir özelliktir. Böyleleri her devirde bulunmuştur. Peygamber devrinde bile. Bunlardan birkaçı, Cenab - ı Hak’kın en sevgili peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Müslümanlığını az bulup; hiç evlenmemek, devamlı namaz kılıp oruç tutmak suretiyle O’ndan daha fazla Müslüman olmaya kalkışmışlardır. Bu girişimleri duyulunca, Hz. Peygamber’in, İslam’da ruhbanlık olmadığı, her işte kendisini örnek almaları gerektiği konusunda ikazına hedef olmuşlar, tutumları da Peygamber tarafından kınanmıştır. Efendimiz şu hadisiyle de bu ikazını herkese ve her devre şamil hale getirmiştir: (Ağır ve yıpratıcı olanı seçmek suretiyle) "dinle yarışa giren her kişi mutlaka yere serilir."
Dinimizde şeklin değil, ruhun; kabuğun değil, özün önemli olduğunu ise şu hadisiyle perçinlemiştir: "Allah sizin suretlerinize (dış görünüşünüze) ve mallarınıza (zenginliğinize) değil, kalplerinize ve amellerinize (davranışlarınıza) değer verir"

Doğa ile empati
Doğa karşısında yetişkin olabilmek için doğayı öğrenmeliyiz. Denizlere uçup gidiveren bir avuç toprağın kaç yılda oluşabildiğini; kolayca kırıverdiğimiz bir dalın kaç yıllık bir evrimin ürünü olduğunu; zevk olsun diye vurduğumuz kuşların ve eziverdiğimiz solucanların doğadaki işlevinin ne olduğunu öğrenmeliyiz. Aral Gölü’nün, Beyşehir Gölü’nün niçin kurumakta olduğunu, Karadeniz’in, Marmara’nın nasıl ölmekte olduğunu öğrenmeliyiz. Fabrika bacalarından yükselen dumanların ne taşıdığını, sularımızı ve topraklarımızı kirleten kimyasal atıkların, ağır metallerin, tarım ilaçlarının, sebzelere ve etlerini yediğimiz hayvanlara nasıl geçtiğini ve sonunda vücudumuzda nasıl biriktiğini öğrenmeliyiz. Artık ana sütü de saf değil. Haktanır’ın (1994) belirttiği gibi, günümüzde annelerin sütünde belirmeye başlayan kimyasal zehirlerin, bebeklerimize nasıl geçtiğini de öğrenmeliyiz. Ve trenin kaçmasına beş kala, çevremizi nasıl koruyabileceğimizi öğrenmeliyiz. Doğayı bilen, seven ve koruyan bir insan, doğa ile empati kuruyor demektir. Taşlarla, kuşlarla empati kuran bir insan, insanlarla kurmaz mı?

Hadis - i şerifler

• Bahtiyar kimse, kendinden başkasından öğüt ve ibret alandır. Bedbaht kimse ise; kendisinden, başkalarının öğüt ve ibret aldığı kimsedir.
• Üç şey vardır ki, bütün günahların kaynağıdır. Bunlar; kibir, hırs ve hasettir.
• Terazide güzel huydan daha ağır çeken hiçbir şey yoktur.
• Ateş karı nasıl eritirse, güzel huy da günahları öyle eritir.
• İyilik üç şeyle amacına ulaşır: Acele etmek, gizli tutmak, küçük göstermek.
• Kötü kişi övüldü mü Rab gazaba gelir.



YAŞAM

























© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.