SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Bilimsel yönleriyle aralıklı oruç diyeti (Intermittent fasting)

Aralıklı Oruç Çeşitleri:

1) Dönüşümlü Açlık (5:2): Haftanın 5 günü klasik beslenme uygulanır herhangi bir kısıtlama yapılmaz, 2 günü ise bireyin enerji ihtiyacının %25'i kadar tüketilir. Enerji ihtiyacının %25'inin tüketildiği 2 günün art arda olmaması önerilir.

2) Zaman Kısıtlı Beslenme (8:16): 8 saat beslenme ve 16 saat açlık ile karakterizedir. Sirkadiyen saatlere etki ederek metabolik işlevleri düzenler. En sık uygulanan aralıklı oruç çeşidi 8:16'dır.

Örneğin; 8:16 şeklinde beslenmek isteyen bir birey ilk öğününü 11:00'de son öğününü ise 19:00'da tüketebilir, saatler genel olarak bireyin beslenme alışkanlıkları ve hayat tarzına göre düzenlenir. Açlık saatlerinde ise kalorisiz içeceklerden faydalanılabilir.

Hamile veya emzirme döneminde olan bireylerin aralıklı oruç uygulaması önerilmez. Herhangi bir kronik rahatsızlığınız mevcutsa uygulamadan önce mutlaka diyetisyeninize danışın.

Zaman Kısıtlı Beslenmede (8:16) 16 saat süren açlık saatleri içerisinde olan bazı içecekler;

-Siyah Çay

-Yeşil Çay, Bitki Çayları

-Sade (sütsüz, şekersiz) Kahve Çeşitleri

-Su

-Sade Soda/ Mineral Suyu

ARALIKLI ORUÇ VE ETKİLERİ:

1) Kolesterol, Trigliserid

Dolaşımdaki yüksek düzey LDL ve trigliserid, kardiyovasküler ve koroner arter sorunlarına yol açabilir. Aralıklı Oruç tarzındaki beslenme düzeni ise düşük yoğunluklu lipoprotein olan LDL (kötü kolesterol) konsantrasyonlarını %20-25, trigliserid konsantrasyonlarını %15-30 azaltabilir.

2) İnsülin

Yapılan araştırmalarda Aralıklı Oruç uygulayan bireylerde dolaşımdaki insülin seviyelerinin düştüğü ve insülin direncinin semptomlarının geriye döndürüldüğü gözlemlenmiştir.

Kan glukoz düzeylerinin dengeler, insülin duyarlılığını arttırır.

3) Büyüme Hormonu (GH)

Aralıklı Oruç tarzında bir beslenme düzeni büyüme hormonu salınımını 4-5 kat kadar arttırmaktadır.

Artan GH salınımı ise kas gelişimini destekler ve kas kaybını önler.

4) Yağ Doku

Aralıklı Oruç, yağ asitlerinin mobilizasyonunu desteklemektedir. Aralıklı oruç uygulayan bireylerde yağ kütleleri özellikle de viseral yağ doku ciddi ölçüde azalmakta, yağsız doku ise korunmaktadır.

Yazının devamı...

1-3 yaş arası çocukların beslenmesi

Özellikle bu yaş aralığındaki çocuklar ebeveynlerini rol model olarak almaktadır ve davranışlarını taklit etme eğilimindedir.

Ebeveynlerin beslenme düzeni ve davranışları, çocukların kazanacağı beslenme alışkanlıkları ve büyüme gelişimi adına alması gereken mikro/makro besin öğelerinin tüketimi açısından önem taşımaktadır.

Süt ve Süt Grubu

(süt, peynir, yoğurt, ayran..)

*Tam yağlı seçenekler 1-3 yaş arası çocuklar için daha sağlıklıdır. 5 yaş altı çocuklar için (özel bir diyet uygulanmıyorsa) yağsız veya %1 yağ içeren süt ve süt ürünleri önerilmemektedir.

*1-3 yaş arası çocukların beslenmesinde gün içerisinde yaklaşık 3 porsiyon süt ve süt ürünleri yer alması önerilir.

Protein Grubu

(et, balık, yumurta...)

*Protein grubu besinler gelişim çağındaki çocuk için gerekli olan demir, omega-3 yağ asitleri, vitamin ve mineralleri karşılamaktadır.

*Salmonella zehirlenmesi riskini azaltmak adına çiğ veya kısmen pişmiş yumurta içeren gıdalara beslenmede yer verilmemelidir. Yumurtalar, beyaz ve yumurta sarısı tamamen katılaşana kadar pişirlmelidir.

*1-3 yaş arası çocukların beslenmesinde günlük 2 porsiyon protein grubundan gıdaların yer alması önerilir.

Sıvı Alımı - Sağlıklı Hidrasyon

*Çocuklarda sağlıklı hidrasyon oldukça önemlidir ve yeterli sıvı aldıklarından emin olmak gerekir. Eğer yeterli sıvı alımı sağlanmıyorsa kendilerini yorgun hissedebilir, büyüme ve gelişim açısından sorunlar oluşabilir ve aşırı durumlarda ciddi hastalıklara sebebiyet verebilir.

*Çocuklar için sıvı alımında en sağlıklı tercih su ve süttür. Gün içerisinde yaklaşık 1L sıvı alımı önerilmektedir.

Meyve ve Sebze Grubu

*Çocukların gerekli vitamin, mineral ve lif alımı açısından meyve sebze tüketimi oldukça önemlidir. Meyve sebze tüketiminde çeşitlilik önerilir. Beslenme planında her renkten meyve ve sebzelerin yer alması daha sağlıklı olacaktır.

*1-3 yaş arası çocukların beslenmesinde günlük 2 porsiyon meyve, 3 porsiyon sebze tüketimi önerilmektedir.

Karbonhidrat Grubu

(ekmek, makarna, pirinç, patates, çorba...)

*Bu yaş aralığındaki çocukların beslenmesinde özel bir durum olmadığı sürece "düşük kalorili" ve "az yağlı" besinler yer almamalıdır. Çocukların büyüme ve gelişimleri için fazla enerjiye ihtiyaç vardır.

*Gerekli olan enerji ve lif alımı açısıdan beslenme planlarında karbonhidrat oldukça önemlidir. 1-3 yaş arası çocukların gün içerisinde en az 5 porsiyon karbonhidrat grubundan besinleri tüketmesi önerilir.

Diyetisyen & NLP Uzmanı Ecem Bozbel

Yazının devamı...

Depresyon ve beslenme

DEPRESYON NEDİR, BELİRTİLERİ NELERDİR?

Depresyon, beş kişiden birinde görülen ciddi bir sendromdur. Çevresel değişikliklere uygun olmayan tepkiler gösterme ve iç yaşamda sürekli çelişkiler içinde olma hali olarak tanımlanabilir, psikomotor inhibe halidir. Duygulanım bozukluklarından biri olan depresyon; unutkanlık, karar vermede zorlanma, az veya çok uyuma, karar vermede zorlanma, hayata karşı ilgisizlik, suçluluk hissiyatı, kaygılanma, değersizlik hissiyatı, severek yaptığı işlerden zevk alamama, halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık veya iştah artışı, karamsarlık duygu ve düşünceleri ile fizyolojik fonksiyonlarda yavaşlama gibi belirtiler ile kendini gösterebilir.

DEPRESYONA NEDEN OLABİLEN TIBBİ DURUMLAR:

-Beslenme Yetersizlikleri

-Endokrin Bozukluklar (Hipotiroid, hipertiroid, menapoz, diyabet...)

-Metabolik Bozukluklar

-Gastrointestinal Hastalıklar

-Cerrahi komplikasyonlara bağlı travmalar

-Wilson Hastalığı

-MSS Hastalıkları

-Kardiyovasküler - Pulmoner Hastalıklar

-Romatoid Artrit

-Enfeksiyon Hastalıkları

...

BESLENME YANLIŞLARI DEPRESYONA YOL AÇAR MI?

Günümüzde artık beslenme ile birçok hastalığın ve semptomun birbirleriyle ilişkili olduğu gözardı edilemez bir gerçek. Beslenme şeklimiz psikolojik rahatsızlıklardan kansere kadar birçok rahatsızlıkta önleyici, tedavi edici veya tedaviye yardımcı olarak rol oynayabiliyor.

Depresyonu olan bireyler incelendiğinde beslenmelerinin içerik bakımından oldukça yetersiz olduğu ve besin tercihlerinin de depresyona katkı sağlayacak besinlerden yana olduğu görülüyor.

Yapılan araştırmalar; beslenmedeki tiamin yetersizliği, B12 vitamini yetersizliği, folat eksikliği, piridoksin eksikliği, demir eksikliği, protein eksikliği, niasin eksikliği, omega-3 eksikliği veya olması gerekenden fazla şeker ve şekerli gıda tüketiminin depresyona yol açabildiğini göstermiştir.

DEPRESYON VE BESLENME TEDAVİSİ:

1) Triptofan ve Depresyon:

Beyindeki serotonin 5-HT seviyeleri ruh hali üzerinde etkilidir. Serotonin seviyelerindeki düşüşler bazı bireylerdeki depresyonun etiyolojisine katkıda bulunur. Seratonin sentezi için triptofan gerekmektedir. Triptofan seviyelerindeki düşüşler serotonin düzeylerini de azaltacaktır. Bu durum bireylerde depresyona yol açabilir. Serotonin eksikliği olan bireylerde triptofan, depresyonun azalmasına, uykuya geçişi kolaylaştırmaya ve gevşemeye yardım edebilir.

Yüksek miktarda şeker ve şekerli gıda tüketimi, alkol tüketimi, sigara tüketimi de var olan triptofanın serotonine dönüşümünü azaltır. Dolayısıyla beslenmemizde şekeri, alkolü olabildiğince azaltmakta fayda var.

2) Omega-3 ve Depresyon:

Beslenmenin omega-3 bakımından fakir olması depresyon riskini arttırmaktadır. Omega-3 yağ asidi yetersizliği hücre membran yapısında değişikliğe yol açarak serotonin alımında ve salınımında problemlere sebep olur. Omega-3 ile depresyon semptomları doğrudan ilişkilidir. Omega-3 yağ asitleri olan EPA ve DHA'nın birçok mekanizma üzerinden antidepressant etki gösterdiği bilinmektedir.

3) Magnezyum ve Depresyon:

Birçok vaka çalışmasında, her öğünde ve uyumadan önce magnezyum takviyesi verilen hastalarda 7 günden daha kısa bir sürede hızlı bir şekilde iyileşme gözlemlendiği belirtilmiştir.

4) Folik Asit ve Depresyon:

Depresif hastalar, sağlıklı bireylere ve diğer psikiyatrik hastalıklara sahip bireylere kıyasla %15-38 oranında daha düşük folik asit düzeylerine sahiptir. Birçok araştırma folik asitten yetersiz bir beslenme düzeninden 4 ay sonra huzursuzluk, uykusuzluk, isteksizlik, yorgunluk, halsizlik gibi semptomların ortaya çıktığını ve folik asit bakımından yeterli bir beslenme düzeninden sonra semptomların iyileştiğini göstermiştir. Aynı zamanda serum folik asit düzeyi düşük olan depresif hastalarda serum folik asit düzeyi normal olan depresif hastalara göre depresif semptomlar daha şiddetlidir. Bu bireylerin antidepressant tedavisine yanıtları da düşük bulunmuştur.

Yapılan klinik bir vaka çalışmasında folik asitin tek başına depresyon semptomlarını iyileştirdiği gösterilmiştir. Birçok çalışmada ise antidepressant tedavisine ek olarak folik asit eklenmesinin tedaviye yanıtı arttırdığı ve iyileşmeyi hızlandırdığı gösterilmiştir.

5) B Vitaminleri ve Depresyon:

B vitaminlerinin santral sinir sistemi üzerinde doğrudan etkileri mevcuttur. Bu durum, düşük B vitamini düzeylerini nöropsikiyatrik bozukluklar ile ilişkili hale getirmektedir. Düşük B vitamini düzeyi hiperhomosisteinemiye yol açar. B vitaminleri düzeyinin düşük olmasına bağlı olarak artan homosistein düzeyi ise depresyona yol açabilir.

6) Çinko ve Depresyon:

Yapılan birçok çalışma çinko yetersizliği ile depresyonun ilişkili olduğunu göstermiştir. Çinko yetersizliği olan bireylerde depresyon görülme riski daha fazla olmakla birlikte çinko seviyeleri düşük olan depresyonlu bireylerde antidepressant tedavisine yanıt da olumsuz etkilenmekte.

Diyetisyen & NLP Uzmanı Ecem Bozbel

Yazının devamı...

Gastritte beslenme tedavisi

GASTRİT NEDİR?

Gastrit, çok sık rastlanan bir rahatsızlıktır. Mide iç zarındaki hücreler normal şartlar altında asit üretir, bu asitler besinlerin parçalanmasında rol oynamaktadır. Mide iç zarındaki hücreler, bazı mekanizmalar ile hasara karşı kendilerini korurlar, aside karşı dayanıklıdırlar. Bu direnç mekanizmalarının bozulması ve mide iç zarının iltihaplanması ile gastrit ortaya çıkar. Bu mekanizmaların bozulmasındaki en büyük etken helicobacter pylori bakterisidir.

Gastrite Sebep Olan Faktörler;

•Dengesiz Beslenme
•Hazır ve Paketli Gıdaların Aşırı Tüketimi
•Alkol Kullanımı
•Tütün ve Tütün Ürünleri Kullanımı
•Asitli İçecekler
•Kahve
•Ağrı Kesiciler -İbuprofen, Naproksen Sodyum gibi Etken Maddeli Ağrı Kesiciler
•Asprin
•Stres
•Yaşlılarda Romatizma İlaçları Kullanımına Bağlı Olarak da Risk Artabilmektedir.

Gastrit Belirtileri;

•Mide Yanması
•Bulantı
•Üst Karında Mide Ağrısı
•İştahsızlık
•Şişkinlik
•Geğirme
•Kusma
•Belli bir yiyeceğin, alkol veya ilaç kullanımı gibi durumların sonrasında belirtiler ortaya çıkabilir.

GASTRİT TIBBİ BESLENME TEDAVİSİ, NASIL BESLENİLMELİ?

•Az az ve sık sık beslenilmeli
•Yemekler yavaş yenmeli
•Koyu çay, kahve, alkol, sigara kullanılmamalı
•Baharatlı gıdalar, ketçap, hardal tüketilmemeli
•Her gün en az 8 su bardağı ılık su içilmelidir
•Besinler pişirilirken kızartma yöntemi uygulanmamalı
•Diyet lifi açısından zengin bir beslenme düzeni oluşturulmalı
•İşlenmiş gıdalardan, makarna, şeker ve beyaz ekmekten uzak durulmalı
•Vitamin C alımı desteklenmeli. Her gün taze sebze ve meyve tüketilmeli
•Özellikle antioksidan içeren meyve ve sebzeler diyette arttırılmalı. Kiraz, domates, böğürtlen, brokoli, biber...
•B Vitamini ve kalsiyum açısından zengin gıdalar diyette arttırılmalıdır. Badem, kepekli tahıllar, fasulye, ıspanak, lahana gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler...
•H.pylori enfeksiyonuna bağlı gastrit vakalarında; -Zencefil tüketiminin olumlu etkisi vardır. -Sarımsak, soğan, elma, kereviz gibi flavonoidlerden zengin gıdalar bu bakterinin çoğalmasında önleyici etki sağlayabilir.
Sağlıklı ve huzurlu bir haftasonu olması dileğiyle,

Diyetisyen & NLP Uzmanı Ecem BOZBEL

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.