Yüzümüzdeki asimetrileri çok kolay farketmemize rağmen vücudumuzdaki asimetrileri farketmemiz o kadar kolay olmaz, özellikle de vücudumuzun alt yarısındakileri. Kalça, basen, uyluk ve baldır bölgelerindeki hafif asimetriler de genellikle farkedilmez, taki asimetri pantolon veya çizme giyerken farkedilecek boyutlara ulaşıncaya kadar. Böyle bir durumla karşılaştıysanız, yazının bundan sonrasını daha dikkatli okumanızı öneririm.

Ağrılı yağlanma sendromu, ağrılı bacak sendromu, yağlı bacak sendromu, lipalji, adipozalji, ağrılı lipohipertrofi gibi birçok adla anılan hastalığa biz "LİPÖDEM" diyoruz. Lipödemin belirgin özellikleri şunlar:

1. Vücudun alt tarafı, üst kısma göre orantısız bir şekilde daha kalındır. Bu kalınlık önce kalça, basen ve uyluktan dizlere kadar başlar, ilerleyen evrelerde dizaltı bölgesi de etkilenebilir. Üçte bir hastada kollarda da kalınlaşma görülebilir.

2. Vücudun alt kısmına kilo almak çok kolayken, bu bölgelerden kilo vermek neredeyse imkansızdır. Bu bölgelerde biriken yağlar sıkı bir diyet ve düzenli egzersize bile dirençlidir.

3. Ailevi, genetik ve ilerleyici bir durumdur: Etkilenen ailenin kadınlarında az veya çok benzer şikayetler vardır. Gerekli önlemler alınmazsa daima ilerler.

4. Genellikle şikayetler ergenlikte başlar, gebelik ve menapoz gibi hormonal dengelerin değiştiği dönemlerde ise alevlenir.

5. Etkilenen bölgeler kolay morarır.

6. Hastalığın evresi arttıkça yağ biriken dokular ağrılı olmaya başlar.

Lipödemin başlangıç noktası, karın, kalça ve uyluk bölgelerinde kan ve lenf dolaşımının yavaşlayarak proteinden zengin bir ödeme yol açması ve bu ödemin yağ hücrelerinde düzensiz büyümelere sebep olmasıdır. Lipödemin tansısında vücudun alt yarısında simetrik yağlanmadan söz edilir. Ancak benim tecrübelerime göre lipödemli hastaların hemen hepsinde iki taraf arasında bir asimetri söz konusudur. Daha da ilginci, birçok hastada çapraz bir asimetriye rastlanmaktadır. Örneğin sol kalçası ve baseni sağa göre daha geniş olan bir hastanın genellikle sağ bacağı sol bacağına göre daha kalındır. Bedeninizdeki bu tür asimetrileri tespit etmenin en güzel yolu, fotoğraf çekip, üzerinde kendi incelemenizi yapmanızdır.

Lipödem, ABD istatistiklerine göre kadınların % 10 ile % 15'ini etkilemektedir. Benim gözlemlerime göre bu oran ülkemizde daha da yüksektir. Ne yazık ki bu yüksek orana rağmen lipödemli hastalar doğru tanıyı alamamakta ve doğru tedaviye ulaşamamaktadır. Bu durumun iki temel sebebi vardır:

1. Kadınlar, ergenlikten sonra, hatta özellikle gebelik ve doğumdan sonra vücutlarının alt taraflarına aldıkları kiloları normal "KADIN TİPİ YAĞLANMA" zannetmekte ve bu durumun bir hastalık olabileceğini düşünmemektedirler.

2. Hekimlerin çok azı lipödem diye bir hastalığın varlığından haberdardır, diğerleri bu durumu obesite olarak değerlendirip hastalara diyet ve spor önermektedir. Hasta bu yöntemlerle vücudunun alt tarafından kilo veremediğinde hekimine ve uyguladığı tedaviye güveni sarsılmakta, hatta kilo vermeye çalışmaktan tamamen vazgeçmektedir ("Su içsem yarıyor!" durumları).

Lipödemle ilgili şikayetleri olan ancak henüz lipödem tanısı alamamış bir hastanın başına gelebilecek en güzel şey herhalde "LİPÖDEM" kelimesiyle tanışmak, böyle bir hastalığın varolduğunu ve tedavisinin mümkün olduğunu öğrenmek olacaktır!

VASER nedir?
Liposuction öncesinde, liposuction bölgesine cerrah kontrolünde ultrasonografik enerji yayan bir cihazdır. Bu cihaz sayesinde deri altındaki yağ hücreleri, diğer dokulara zarar vermeden seçici bir şekilde parçalanır ve deri altı yağ dokusu liposuction işlemine hazırlanır. VASER’ın bu sayede getirdiği en büyük yenilik, kan ve lenf damarlarının işlem esnasında korunuyor olmasıdır. Kılcal kan damarları liposuction sırasında zarar görmediği için işlem sonrası morluk oluşmaz, lenf damarları hasara uğramadığı için de ameliyat sonrası ödem çok hafiftir ve kısa sürede çözülür.

Lenf koruyucu VASER liposuction’ın özelliği nedir, normal liposuction ile farkları nelerdir?
Klasik liposuction ameliyatında erken dönemde yaşanan en büyük problem birkac haftadan birkaç aya dek sürebilen geçici bir ödem, geç dönemde ise yeterince hassas yapılamayan liposuction sonucunda deride ortaya çıkan düzensizliklerdir. Liposuction’ın yeterince hassas yapılamamasının en önemli iki sebebi, liposuction öncesinde kanamayı azaltmak için işlem bölgesine verilen yüksek miktarda sıvı ve işlem esnasında lenf damarlarının zarar görmesi sonucu ortaya çıkan ödemdir. Bu ödem, cerrahın liposuction sonundaki “touch-up” adı verilen son şekil verici düzeltmelerde yeterince hassas davranmasını engelleyebilir. VASER, hem işlem öncesi verilen sıvı ihtiyacını azaltır, hem de lenf damarlarına zarar vermediği icin daha hassas bitirici “touch-up”lara imkan verir. Ayrıca VASER ile derin yağ dokusunun yanında yüzeyel yağ dokusuna da hassas bir şekilde form vermek mümkün olduğundan yağ dokusunun altındaki kasların daha görünür olması sağlanır.

Lenf koruyucu VASER liposuction hangi amaçla kullanılıyor?
Daha az ödem ve deride daha az düzensizlik riskiyle estetik liposuction yaptırmak isteyen her kadın ve erkek için VASER artık standart bir uygulama haline gelmiştir. VASER ile liposuction sonrası morluklar daha az olmakta, korse kullanım süresi de kısalmaktadır. VASER ayrıca 10 litre üzerinde liposuction uygulamanın hiç de nadir olmadığı lipödem hastalarında da sıkça kullanılmakta ve bu hastalarda komplikasyon oranlarını oldukça düşürmektedir. Özellikle işlem esnasındaki kanamayı azaltması, yüksek hacimlerde liposuction yapılmasını mümkün kılmakta ve klasik yöntemle birkaç seansa ihtiyacı olan hastaların tedavisi VASER ile tek seansta tamamlanabilmektedir.

Yakın zamanlarda, kendinizi iyi hissetmenize rağmen size “İyi misin? Yorgun gözüküyorsun.” diyen oldu mu? Cevabınız evet ise göz kapağı estetiği için aday adayısınız demektir.

Göz kapağı estetiği, göz çevrenize daha genç, dinç ve hatta daha mutlu bir ifade kazandırır. Ameliyattan sonra aynaya baktığınızda mutluluğunuz bir kat daha artacaktır.

İşlem sadece üst göz kapaklarına, veya aynı anda üst ve alt göz kapaklarına birlikte uygulanabilir. Sadece üst göz kapağı için işlem lokal anestezi altında yapılabilir. Alt göz kapağının estetiği daha karmaşık bir cerrahi işlem olup genellikle genel anestezi altında uygulanır ve en iyi sonuç için bu alanda deneyimli bir plastik cerrah tarafından yapılması elzemdir.

Yaşlandıkça göz kapaklarımızda birçok değişiklik olur. Otuzlu yaşların sonunda veya kırklı yaşların başında, göz kapaklarımızın ince derisi elastikiyetini kaybetmeye ve sarkmaya başlar. Bu sarkma, üst göz kapağının kenarından aşağıya doğru uzanan bir deri katlantısı şeklinde kendini belli eder ve çoğu insanda ilk belirtidir.

Göz bölgesindeki yaşlanma büyük ölçüde kalıtsaldır. Yani anne veya babanızın göz kapaklarında sarkma ve torbalanma varsa sizde de olma ihtimali yüksektir. Göz kapağı estetiği en sık uygulanan estetik ameliyatlar içinde ilk beştedir ve uygulama sayısı her yıl artmaktadır. Çünkü bu işlemle, daha genç ve güzel bir yüz ifadesine düşük maliyet, düşük risk ve kısa iyileşme süresiyle kavuşmak mümkün olmaktadır. Aslında birçok hasta daha karmaşık bir ameliyat olan yüz germe yerine göz kapağı estetiğini tercih etmektedir.

Göz kapağı estetiği ile düzeltilebilecek durumlar şöyle sıralanabilir:

-Üst göz kapağında yağ torbacıklarının sebep olduğu kabarıklık

-Üst göz kapağı derisinde, bazen görüşü de engelleyebilen, gevşeklik ve sarkma

-Alt göz kapağında deri fazlalığı ve ince kırışıklıklar

-Göz altı torbaları

Göz kapağı estetiğinden sonra şişlik ve morlukların iyileşmesi birkaç gün alır, yedi ile on gün arasında işe veya sosyal yaşantınıza dönebilirsiniz. En iyi sonuç için en önemli konu doğru cerrahı seçmenizdir. Unutmayın, göz kapağı estetiği bir göz ameliyatı değildir! Gözü örten deri ve deri altındaki kas ve yumuşak dokuların şekillendirildiği bir girişimdir. Bu işlem mutlaka ehil bir plastik cerrahi uzmanı tarafından yapılmalıdır!