Eksi 40 derecede tedavi!
En sık rastlanan kanser türlerinden prostat kanserinde kriyoterapi olarak adlandırılan ''dondurma'' tedavisi başarılı sonuçlar veriyor
ABD ve Avrupa’da uygulanan kriyoterapi yöntemi, bir süredir Türkiye’de de kullanılıyor. Başarı oranı yüksek olan bu yöntemde, kanserli hücreler eksi 40 derecenin üzerinde donduruluyor. Yeni üçüncü jenerasyon kriyoterapi teknolojisi, kanserli dokusu prostatın dışına taşmış hastalarda da kullanılıyor.
Kriyoterapi yöntemi, böbrek kanserinde de başarıyla uygulanırken, bu alanda daha çok bilimsel veriye ihtiyaç olduğu bildiriliyor.
Kanserli hücre donuyor
Kriyoterapi yöntemini prostat kanserli hastalarda uygulayan İstanbul Medipol Hastanesi Üroloji Kliniği ekibinden Prof. Dr. Ümit Şimşek, kriyoterapi yöntemi hakkında şu bilgileri veriyor:
''Ameliyathane koşullarında prostata kapalı olarak yerleştirilen çok ince iğneler yardımı ile Argon gazı kullanılarak prostat içindeki hücreler şok bir soğutmayla öldürülüyor. Böylece hasta, prostat dokusu içindeki kanserden de kurtulmuş oluyor.''
Prof. Dr. Ümit Şimşek, prostat içinde eksi 40 derecedeki dondurma işleminde, şok soğukluk ile elde edilen buz kristallerinin hücre zarlarına etki ederek hücrelerin ölmesine ve ayrıca damarların tıkanması ile dokunun beslenmesinin bozulmasına neden olduğuna dikkat çekiyor. Böylece prostat içindeki kanserli hücrelerin yok olması sağlanıyor.
Yöntemin avantajları
Kriyoterapi, prostat kanseri adına araştırması tamamlanan ve kanserli dokunun prostatın içinde veya dışında lokal taşmış durumdaki hastalarda uygulanabiliyor. Hastaların, ameliyattan kısa bir süre sonra serum PSA düzeyleri hızla azalırken, idrar kaçırma ilgili problemlere daha az rastlanıyor. Hasta 48 saat içinde evine gönderilebiliyor.
Geçen yıl 10 bin prostat kanserli hastanın bu yöntemle tedavi edildiği ABD’de yöntemin başarı oranının yüzde 90’da0n fazla olduğu söyleniyor.
Kanserli dokunun prostatın içinde veya dışında lokal taşmış durumdaki hastalara.
Genel durumu açık ameliyata (radikal prostatektomi) uygun olmayan, yaşı veya mevcut hastalıkları nedeniyle (diabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları gibi) yüksek risk taşıyan hastalara.
Kanser tedavisi görmüş ancak hastalığı kontrol edilememiş hastalara.