Eli kolu bağlı YAŞAM SAVAŞI
Eli kolu bağlı YAŞAM SAVAŞI
İkitelli’deki nükleer kazasıyla, dünyanın en riskli 20 nükleer kazası arasına girmeyi ‘başaran’ Türkiye, üzerinden iki sene geçen olayın ardından çizdiği ilgisizlik tablosuyla bir sanat eseri “daha" yaratıyor! Korkunç ihmal, başta Ilgaz ailesi ve akrabaları olmak üzere, 300 kişiyi etkiledi. Çok yönlü ihmalin, en vahim boyutu ise kazaya neden ilk atıktan, “22 kat tehlikeli" ikinci kobalt 60 - izotopunun hâlâ bulunamamış olması. O çekirdek bulunamadıkça, yeni bir nükleer facia pusuda beklerken, uğradıkları radyasyon kazasıyla (Bilirkişi raporuna göre) “doğal ömürleri kısalan" İlyas ve Naki Ilgaz’ı ve diğer 15 radyasyon mağdurunu hatırlayalım.
Komşular korkuyor
Yetkililerin, kayıp kobalt 60 tüpü gibi bir kenarda unuttuğu mağdurlar şu anda ne durumda? Radyoaktif madde temasına bağlı hayati tehlikeyle nasıl yaşıyorlar? Nasıl geçiniyorlar? Raporda öngörüldüğü gibi, “Devamlı klinik takipleri" yapılıyor mu?
İşte bu sorularla, komşularının, “Bize de geçer" korkusuyla, çalmadıkları kapılarını çaldım: Kapıyı, ölüm korkusu açtı. Çünkü kaza günüdür, onlar için mevsimlerden ölüm, aylardan sakat çocuk tehlikesi, günlerden kanser riski... Anlardan ise işsizlik, yokluk, terk edilmişlikti. Bir raporu okudum, bir onları dinledim. Fazla girmedim araya, söyleyecek o kadar çok sözleri vardı ki. Dinleyecek, kulak verecek birileri var mı peki? Hayattan bir ses...
Rapor: “ (...) toplam vücut ışınlaması olarak 100 - 250 rad arası doz almış oldukları (...) genel olarak iyileşme süresi aktif tedavi sonrası devamlı klinik takipleri..."
İlyas Ilgaz: “Hastaneden çıktıktan sonra ilk zamanlarda 15 günde bir kontrole gidiyorduk, sonra bir aya çıktı, derken üç ay, üç ay oldu altı ay. Bu durum bizi çok üzüyor, zaten hep şüphedeyiz, endişeliyiz. Mesela, hepimizde her ay kanser taraması yapılmalı. Ama en son 3.5 ay önce gördüler bizi: ‘Artık sık kontrole gerek yok, ihtiyaç hissederseniz gelin’ dediler. Biz de, ‘Artık iyi miyiz ki’ diye sorduk. Doktorumuz, ‘Evet’ dedi, ama açık açık kanser olabilirsiniz de diyor. ‘Artık bilinmez, birinizin parmağından başlar, birinizin akciğerinden’ diye sayıyorlar vallahi."
‘Stres yasak’
Rapor: “(...) devamlı klinik takipleri ve bu kişilerin bu hususta daha iyi bakımlarının yapılması gereklidir."
Hüseyin Ilgaz: “Doktor, ‘Kendinize çok iyi bakın diyor stres, üzülmek yok, çok iyi beslenin, bol bol dinlenin, ağır işler yapmayın ve enfeksiyon kapmamaya dikkat edin’ diyor. İyi de elde yok avuçta yok, olanı da kazanın ilk günlerinde iki gün içinde hastanede harcadık. Nasıl iyi beslenelim, stres etmeyelim. Hepimizde kaç nüfus var. Dava sonuçlansa, hiç olmazsa tazminatlarla geçinirdik. Ondan da umudu kestik. Ölüme terk edildik biz, hepimiz öyle, ölümü bekliyoruz."
Rapor: “Daha geç komplikasyon olarak gecikmiş (kanserojen) etkiler ve doğal ömrün kısalması, genetik etkiler ve mutasyondur. Dolayısıyla her iki şahsın radyoaktif madde temasına bağlı hayati tehlikeye maruz kaldıklarını bildirir bilirkişi raporudur."
Hüseyin Ilgaz: “Ben Tokat’a göçtüm, kazadan sonra. Devlet tahlilimi orada yaptırmıyor. Yol parası bulursam, buraya geliyorum. Bu yüzden en son altı ay önce tahlil yaptırdım."
Parmakları eriyor
Rapor: “İleride çıkabilecek komplikasyonların vücudu ne ölçüde etkiliyebileceği hususu, komplikasyonlar ortaya çıkmadan bilinemeyeceği..."
Musa Ilgaz: “Ciddiyetini şimdi anlıyoruz olayın. Ne bilirdik radyasyonu. Oğlum önümde eriyor. Parmakları eriyen Murat, benim oğlum. O haldeyken GATA’dan sağlam raporu verilip askere gönderilen (Olayın basına yansımasıyla, Murat Ilgaz, askerlik görevinin kalan bölümünden muaf tutuldu). Ben kazaya maruz kalmadım ama, onlardan beter halim. Oğlumun, kardeşlerimin ölümünü beklemek. Hastaneye geldim, hepsi bir odada. Hangisine koşayım şaşırdım. Şimdi de halim aynı, hangisine üzüleyim her gün biri hasta. Oğlum, eski Murat değil yaşlı gibi, halsiz, unutkanlığı çok fazla. Birde eriyen parmaklarını unutsa (Gözleri doluyor, boğazına düğümlenen acı, yanaklarından...). Bir yanma düşüyor içine inliyor; ‘Yanıyorum baba’ diye. Torbaya buz koyuyoruz, iki ayağına sarıyoruz öyle yatıyor yatakta."
Doktor çocuk yapın diyor!
Rapor: “Radyoaktif maddeye temasına bağlı hayati tehlikeye maruz kaldıklarını bildirir bilirkişi raporudur."
İlyas Ilgaz: “Ne olacağız, şimdi kontrollerin arası açıldı bile. Şimdiden unutulduk zaten, ya beş sene sonra birimizden birinde kanser çıktı mı, devlet sahip çıkacak mı? Oğlum daha çocuk, yeğenlerim evlenme çağında. Doktora soruyoruz, ‘Çocuk yapabilir miyiz" diye. Doktor da, ‘Yapın. Paniğe lüzum yok, çocukların hevesini kırma, korkmayın çocuk yapsınlar’ diyor.
Rapor: “(...) genetik etkiler...."
Hayretle soruyorum, raporu tekrar okuduktan sonra, sakat doğum ihtimaline karşı uyarılmamışlar mı?
İlyas Ilgaz: “Doktorlar, ‘Olabilir, ama korkmayın, tıp ilerledi, ana rahminde bakarız sakatsa alırız, elinize sakat çocuk vermeyiz’ dedi. İyi de o gün olunca, kimi bulucaksın, derdini anlatacaksın. Çocuğumun çocuğundan bahsediyoruz. Daha bugünden unutulduk."
Peki hurdacılığa devam ediyor musunuz?
İlyas Ilgaz: “Nükleerciler ikinci parçayı bulamadığından artık dikkatliyim. Gerçi olan oldu ama, İstanbul için de korkuyorum. Neyime lazım, belki yine bana rastlar. Artık sadece kağıt hurdacılığı yapıyorum!"
İkinci nükleer çekirdek hâlâ bulunamadı
Başhekim Yardımcısı:Şikayetler psikolojik
Bu malin hastalığı erken teşhis etmek için, sadece kan tahlili yapmak yeterli oluyor mu?
“Yeterlidir. Belli periyodik dönemlerde de iliğe yönelik tetkikler de istenebilir. Biz prosedürden bağımsız hareket etmiyoruz, Ankara’nın bize vermiş olduğu program direktifinde kontrollerimizi sürdürüyoruz, tüm tetkiklerini GATA’ya bildiriyoruz."
Hastaları en son ne zaman gördünüz?
“En son 3.5 ay önce tetkiklerini yaptık."
Halen yaşadıkları şikayetleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Çok izah edici bir mekanizması yok. Psikolojik olduğunu düşünüyorum."
ABD’deki merkeze dava açılamadı
Ortadoğu muamelesi
Atvandec’te bunu çok iyi bildiğinden nasıl da sus pus! Ortadoğu temsilciliğini verdiği Çulhalar şirketinin ihmali sonucu meydana gelen kazayla ilgili bugüne kadar ne bir yoruma, ne de bir özüre gerek duymuş. Ortadoğu söz konusu olunca, Amerikan sağlık standartları geçerli değil anlaşılan! ‘İnsanına göre muamele’ buna deniyor olmalı.
YARIN: Küçük Zafer Ilgaz, neden nükleer fizikçi olmak istiyor?