SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Şiddet Görüyorum Ne Yapacağım?

Bir önceki yazımda şiddete eğilimi olan kişileri ilişkide erken tespit edip önlem alabilmek için dikkat edilmesi gereken noktaları vurgulamıştım (1). Bu yazımda sizlere şiddet içeren bir ilişkiyi hemen bitirmenin neden zor olduğunu ve şiddet içeren bir ilişki içindeyseniz neler yapmanız gerektiğini açıklayacağım.

Şiddet içeren bir ilişkiye dışarıdan baktığınızda “Neden katlanıyor ki?”, “Ben olsam bırakıp giderdim”, “Neden ayrılmıyorsun?” gibi yargılayıcı yorumlar sıkça yapılır. Bu yorumlar tamamen faydasızdır ve şiddet gören kişinin üzerindeki baskıyı arttırır. Bireylerin şiddet içeren bir ilişkiyi devam ettirmelerinin altında yatan en önemli faktörlerden biri korkudur. Eğer mağdur kişi, partnerinin tehditlerine maruz kalıyor ise, partneri onu, ailesini, arkadaşlarını tehdit ediyorsa uzun sure bu korkuyla ilişkiyi devam ettirebilir. Bir diğer yoğun duygu ise utançtır. Çoğu kişi, şiddete uğradıklarından utandıkları için bunu kimseyle paylaşmaz. Şiddete uğrayan kişinin partnerinin değişeceğini umması da bazı bireylerin ilişkiyi devam ettirmesinin nedenlerinden biridir. Bu kişiler, ilişkilerindeki şiddetin bitmesini isterler ama ilişkinin bitmesini istemezler. Şiddeti uygulayan partner çok tanınan ve sosyal biriyse, mağdur kişi bazen yasadıklarını anlatsa da ona kimsenin inanmayacağını, ayrılırsa yalnız kalacağını düşünür. İlişkide hamilelik veya çocuk olması, geleneksel cinsiyet rolleri de ayrılığı zorlaştırır. Ekonomik özgürlük, bazı bireylerin ilişkiyi devam ettirmelerinin en büyük sebeplerinden biridir çünkü maddi açıdan eslerine bağlıdırlar ve kalacak başka yerleri olmayabilir.

Peki ilişkinizin şiddet içerdiğini anladınız, ne yapmalısınız?

1. Destek alın: Şiddete maruz kalıyorsanız hemen destek almalısınız. Şiddete eğilimi olan kişiler, partnerlerini yalnızlaştırıp aile ve arkadaş çevrelerinden koparırlar. Sonuç olarak da mağdur kişiler utanç ve yalnızlık duyguları hissederler, kimsenin onları anlamayacağını düşünürler. Etrafınızdaki kişilere olanları mutlaka anlatın. Ayrıca çeşitli destek gruplarını araştırıp gidebilirsiniz.

2. Güvenlik planı hazırlayın: Partneriniz saldırganlaştığı zaman evden en çabuk nasıl çıkabileceğinizi planlayın. Çıkışın kolay olacağı bir kapıya doğru kendinizi konumlandırın. Güvendiğiniz bir aile bireyi veya arkadaşınızın evinde bir bavul bulundurun. İçine çocuklarınızın kıyafetlerini, kendi kıyafetlerinizi, önemli belgelerinizi (örnek: nüfus cüzdanı, sigorta kartları), ilaçlarınızı, arabanızın anahtarlarını, paranızı ve acil durum telefon numaralarınızı koyun. Komşularınıza şiddete uğradığınızı söyleyin ve yüksek ses duyarlarsa hemen polisi aramalarını isteyin. Komşularınız veya yakınlarınızla polis çağrılmasını istediğiniz zaman kullanacağınız bir işaret dili geliştirebilirsiniz. Çocuklarınıza, kendi güvenliklerini nasıl sağlayacaklarını anlatın.

3. Maddi olarak güçlenin: Kendinize özel bir gizli banka hesabi açın ve/veya ilişkiyi bıraktığınız zaman kullanmak için para biriktirin.

4. İs yeri güvenliğinizi sağlayın: Eğer çalışıyorsanız patronunuza durumu açıklayın ve is çıkışlarınız için güvenli bir plan yapın . İs yerinizin güvenlik şirketine, şiddet uygulayan kişinin resmini ve bilgilerini verebilirsiniz.

5. Yalnız görüşmeyin: Partneriniz sizinle görüşmek isterse kalabalık ortamlarda görüşün ve yanınızda güvendiğiniz birini götürün. Görüşmeden sonra takip edilmediğinizden emin olun.

6. Çocuklarınızın güvenliğini sağlayın: Çocuklarınız var ise onları okuldan kimin alıp alamayacağına dair talimat verin.

7. Kayıt tutun: Sözlü ve yazılı şiddet içeren her turlu iletişimin kaydını kendinize ait bir günlük içerisinde tutun.

Kimse kendini tehlike altında hissetmeyi hak etmez. Şiddet içeren bir ilişkideyseniz, bırakıp gitmeyi düşünüyor olabilirsiniz. Bugün her şeyi bırakıp gitmek zorunda değilsiniz. Kendinize yukarıdaki maddeleri uygulayarak bir plan yaparsanız, gitme vakti geldiğinde kendinizi hazır hissedersiniz.

Sorularınız için bana adresinden ulaşabilirsiniz.

(1)- Şiddetin 12 Habercisi

Yazının devamı...

Şiddetin 12 Habercisi

Kimi zaman ülkemizde sadece haberimiz şiddet haberlerinden sonra “şiddete son” gibi kampanyalar, eğitici yazılar yayınlanıyor. Bu sefer bu içerikte bir yazı yayınlamak için büyük bir haber yayılmasını beklemedim. Sebebi de su an benim bu satırları yazarken, sizin su an bu satırları okurken, yüzlerce bireyin şiddet görüyor olması. Bu yazımda şiddeti sadece kadına yönelik olarak genellemeyeceğim çünkü şiddet, her cinsiyetten kişinin başına gelen travmatik bir olaydır. Kapalı kapılar ardında sıkça gerçeklesen bu olay ekonomik statü, eğitim, sınıf gözetmez: “Çok eğitimli biriydi nasıl böyle yapar?” gibi tepkiler çok gerçekçidir çünkü çoğu insan şiddetin fakir, eğitimsiz kesimlerde daha çok gerçekleştiğini varsayar.

Bu yazımda şiddete eğilimi olan partnerleri ilişkide erken tespit edip önlem alabilmek için dikkat edilmesi gereken noktaları vurgulayacağım.

İlişkide çok hızlı ilerler: Adımlar çok hızlı atılır, mağdur kişi ilk basta mutlu olur, birbirlerine hemen ısındıklarını zannedip mantıksız aceleyi fark etmeyebilir.

Mesafeye saygı göstermez: Partnerin kişisel alanına saygı göstermez. Telefon, e-posta şifrelerini ister ve gelen mesajların açıklamasını sorar. Partnerin tek başına veya arkadaşlarıyla, ailesiyle zaman geçirmesine izin vermez.

Kıskanç olur: Partnerlerine karşı aşırı kıskançlık sergilerler. Erkek arkadaşlar dışında profesyonel kadın erkek ilişkileri de kıskanılır – patron, öğretmen gibi. Kıskançlık ileri boyutlara ilerler ve kavga çıkarır.

Kontrolcü olur: Gün içinde partnerinin her saniye nerede olduğunu bilmek ister. Sürekli arar, mesaj atar. İlk baslarda mağdur kişi bunu sevgi belirtisi olarak yorumlar fakat sonraları boğucu bir hale gelir.

Eleştirir ve küçük düşürür: Mağdur kişiye sürekli hakaret eder – “deli, aptal, şişman” gibi. Partnerinin kendini geliştirmek için yaptığı hareketleri küçük görür: “Sen o kitabi okuyacaksın da ne olacak?”.

Tutarsızdır: Söylediklerini, söz verdiklerini yapmak. Size bir gün bir beklentisini açıklar ama ertesi gün bu kriteri değişebilir. Örneğin size bir gün çayımı soğuk içerim der ama ertesi gün çayı soğuk olduğu için sizi azarlayabilir. Değişen standartlara şahit olursunuz.

Sorumluluk almaz: Kendisinin hatalı olduğunu hiç bir zaman kabul etmez, hatayı sürekli başkalarında arar. Ayni şekilde geçmişte biten ilişkilerinden bahsederken de sürekli karşı tarafı suçlayan açıklamalar yapar.

Şiddet geçmişi: Ailesinde sözel, fiziksel, cinsel veya duygusal şiddet görmüştür.

Zaman: Partnerinin kendi ailesi ve arkadaşları ile zaman geçirmesini istemez. Partnerini zaman içinde kendi çevresinden izole eder. Mağdur kişi zaman geçtikçe yalnızlaştığını, arkadaş ve aile çevresinden uzaklaştığını fark eder.

İlk basta fazla mükemmel gözükür: Şiddete eğilimi olan kişilerin ortak özelliklerinden biri de ilk intibahlarının çok karizmatik, kusursuz ve etkileyici olmasıdır. İlk basta oyunu kuralına göre oynarlar. Aşırı kibar ve vericidirler, açık görüşlü gibi görünürler ve partnerlerinde “gerçek olamayacak kadar iyi” intibahı oluştururlar.

Sert çıkışları vardır: Birden bire sinirlenirler ve duygu durumları çok çabuk değişir. Bir anda 180 derece dönebilirler. Çok güzel bir gün geçirirken birden bire sinirlenip bütün günü partnerlerine zehir edebilirler.

Zorla cinsel ilişki: Partnerlerinin cinsel isteklerine ve sınırlarına saygı göstermezler, zorla birlikte olurlar.

Şiddet, her ilişkide farklı görünebilir ama şiddete eğilimi olan kişilerin en önemli ortak özelliği sürekli kontrol sahibi olma istekleridir. Bu kişilerin kendi hayatlarında veya ailelerinde alkol ve madde bağımlılığı da çok sık görülür.

Bu işaretlere çok dikkat edilmesi gerekir ve kişinin hislerine güvenmesi gerekir. Şiddete maruz kalan çoğu insan aslında ilişkilerinin başında bir çok işaretin farkında olduklarını fakat kendilerine itiraf edemediklerini, konduramadıklarını belirtir. Bir çok farklı ortamda bu davranışların gözlemlenmesi ve kişinin destek sistemi ile bağlantılı kalması çok önemlidir.

Bir sonraki yazımda şiddete uğrayan kişilerin ne yapmaları gerektiklerini ve çevrenizde şiddete uğrayan biri var ise sizin ne yapmanız gerektiğini anlatacağım.

Sorularınız için bana adresinden ulaşabilirsiniz.

Yazının devamı...

İlişki Bağımlılığı

Özellikle aile ve evlilik ilişkilerinde sınırların net olarak çizilmediği ve “iç içe geçme” kavramının sıkça görüldüğü toplumlarda ilişki bağımlılığına sıkça rastlanır. Sağlıklı bir ilişkide taraflar arasında “verilen” ve “alınan” denk iken, bağımlı ilişkilerde bu durum tek yönlüdür: bir taraf sürekli alan, diğer taraf ise sürekli verendir. Bir tarafın sürekli fedakârlık yapan olması, kendi ihtiyaçlarını tamamen bastırıp diğer kişinin ihtiyaçlarına odaklanması, kendi hislerinden çok diğer kişinin hislerini önemsemesi sonucu ortaya çıkan bu ilişki dinamiği her ne kadar “fedakarlık” gibi görünse de uzun vadede iki taraf üzerinde de kalıcı hasarlara ve sağlıksız bir ilişkiye yol acar.

İlişki bağımlılığının temel özellikleri şunlardır:

İlişki bağımlısı kişiler yeteri kadar "iyi" olmadıklarını düşünürler ve kendilerini sürekli başkalarıyla karşılaştırırlar. Bu durumun altında yatan duygular utanç, suçluluk ve mükemmeliyetçilik olabilir.

Sevdiğiniz birini mutlu etmeye çalışmak çok normal bir istektir ama ilişki bağımlısı olan kişilerin başka bir seçimleri yoktur. “Hayır” demeleri mümkün değildir. Kendi ihtiyaç ve isteklerini tamamen feda ederek diğer insanları memnun etmeye çalışırlar.

Sınırlar, kişinin kendisi ve diğerleri arasındaki hayali çizgidir. Bu sınır sadece kişinin vücudu, parası, eşyaları için değil, ayni zamanda hisleri, düşünceleri ve ihtiyaçları için de geçerlidir. İlişki bağımlıları bu konuda çok sıkıntı yasar. Sınırları çok zayıf ve esnektir. Başkalarının duygularından kendilerini sorumlu hissederler. Bazı ilişki bağımlılarının sınırları ise çok katidir. Çok kapalı ve çekingendirler. Bazen de kati ve esnek sınırlar arasında gidip gelirler.

Zayıf sınırların sonucu olarak ilişki bağımlısı kişiler herkesin duygu ve düşüncelerine tepki verir ve aşırı duyarlı olur. Biri onlarla ayni fikirde değilse ya fikirlerini değiştirirler ya da savunmaya geçerler. Hatta bazen onların kelimelerini kullanırlar ve başkalarının fikirlerini özümserler. Sınırları sağlıklı olan kişiler farklı fikirleri kabul ederler ve tetiklenmezler, karşılarındaki kişi farklı görüşte olsa bile ilişkiyi devam ettirebilirler.

Zayıf sınırların bir diğer temsili de başkası bir sorun yasarken ilişki bağımlısı kişinin kendini tamamen feda ederek sorun yasayan kişiye yardım etmesidir. Bir insani önemsemek ve yardım etmek istemek doğaldır ama ilişki bağımlısı kişiler diğer insanları kendilerinin önüne koyarlar. Yardım etmek isterler ama karşılarındaki insan yârdim istemezse reddedilmiş hissederler. Diğer insan onların tavsiyesini veya yardımını kabul etmese bile diğer insani düzeltmek için uğraşır dururlar.

Kontrol etmek, ilişki bağımlılarını güvende hissettirir. Herkes hayatındaki bazı olaylari kontrol edebilmek ister. İlişki bağımlısıinsanlar belirsizlige tahammul edemezler, risk alamazlar, hislerini paylaşamazlar. Bazen kendilerini gevşetmek, rahatlatmak için alkol/madde kullanırlar. İlişki bağımlıları, etrafındaki insanları kontrol etmek isterler. Etraflarındaki insanların kendi istedikleri gibi davranmalarını isterler. İnsanları memnun etmeye çalışmaları ve bakıcılık yapmaya çalışmaları da aslında kontrol etme isteklerinin bir göstergesidir. Başkalarına ne yapmaları ve ne yapmamaları gerektiğini söyleyerek sınırlarıgeçerler.

İlişki bağımlısıkişiler hislerini, duygularını ve ihtiyaçlarını aktarmada sıkıntı yasar. Genelde gerçeği söylemekten kaçınırlar çünkü diğer kişiyi kızdırmak yada üzmek istemezler. “Bundan hoşlanmıyorum” demek yerine seviyor gibi davranırlar.

İlişki bağımlıları vakitlerini diğer insanları veya ilişkileri düşünerek harcarlar. Bunun sebebi de endişe ve korkudur. Yakın zamanda yasadıkları bir iletişime odaklanarak hata yapıp yapmadıkları üzerine uzun uzun düşünürler.

İlişki bağımlısı kişiler iyi hissetmek için başkalarının onları sevmesini isterler. Reddedilmekten ve terk edilmekten korkarlar. Etraflarındaki herkesin bir ilişki içerisinde olmalarını isterler ve ilişkisi olmayanların depresyonda veya üzgün olduklarını varsayarlar. Bu yüzden kendileri de ilişkileri bitirmekte zorlanırlar. Kimi zaman bu ilişkiler şiddet içeren, sağlıklı ilişkiler olabilir ve kendilerini ilişkide esir hissederler.

: İlişki bağımlısıinsanların en büyük sıkıntılarından biri, durumlarını inkar etmeleridir. Problemleri ile yüzleşmezler. Sık sık şikâyet ederler veya başka insanları düzeltmeye çalışırlar. Sürekli is ve ilişki değiştirirler ve kendi problemlerini hiç bir zaman kabullenmezler. Kendi hislerinin farkında değillerdir ve genelde başkalarının hisleri üzerine odaklanırlar. Ayni durum ihtiyaçlar içinde geçerlidir: kendi ihtiyaçlarına değil, başkalarının ihtiyaçlarına odaklanırlar. Yardıma ihtiyaçları olduğu zaman yardım istemezler.

İlişki bağımlılığı strese ve olumsuz duygulara yol acar. Utanç, çekinme düşük özgüven anksiyeteye yol acar. Reddedilme, terk edilme ve yargılanma korkusu oluşur ve kişi hata yapmaktan korkar bir hale gelir. Bu durum zamanla öfkeye depresyona, umutsuzluğa ve içerlemeye yol acar.

İlişki bağımlısı mıyım?

Aşağıdaki 20 soruya cevap vererek ilişki bağımlısı olup olmadığınızı anlayabilirsiniz:

1. Kavga çıkmasın diye sesinizi çıkarmamayı tercih eder misiniz?
2. Başkalarının hakkınızda ne düşündükleri sizin içinönemli midir?
3. Alkol ve madde problemi olan biri ile yaşadınız mı?
4. Size şiddet gösteren ve küçük gören biri ile yaşadınız mı?
5. Başkalarının fikirlerine kendinizinkilerden daha mi çokönem veriyorsunuz?
6. Evde veya işte gerçeklesen değişimlere ayak uydurmakta zorlanıyor musunuz?
7. Partneriniz başkaları ile zaman geçirdiği zaman istenmiyor hissediyor musunuz?
8. Hedeflerinize ulaşma potansiyelinize şüpheyle mi bakıyorsunuz?
9. Gerçek hislerinizi başkalarıyla paylaşmaya çekiniyor musunuz?
10. Yetersiz hissediyor musunuz?
11. Hata yaptığınız zaman kotu bir insan olduğunuzu düşünüyor musunuz?
12. Biri size iltifat edince veya hediye verince durumu yadırgıyor musunuz?
13. Eşiniz veya çocuğunuz hata yapınca utanıyor musunuz?
14. Emek vermeyi bırakırsanız etrafınızdaki insanların basarisiz olacağını düşünüyor musunuz?
15. İşinizi bitirmek için başkalarının yardımına sürekli ihtiyaç duyuyor musunuz?
16. Patron, polis gibi otorite sağlayan kişilerle konuşmaktan çekiniyor musunuz?
17. Kim olduğunuz ve hayatinizin ne yöne ilerlediği konusunda kafanız karışık mi?
18. Biri sizden yardim istediği zaman hayır demekte zorlanır misiniz?
19. Yardım istemekte zorlanır misiniz?
20. Yapmanız gereken çokşey var ve hangisine odaklanmanız gerektiğine karar veremiyor musunuz?

Sorularınız için bana e-posta ile ulasabilirsiniz:

Yazının devamı...

Terapi Nedir, Ne Değildir?

Ruh sağlığı alanında bir tecrübeniz veya eğitiminiz yok ise terapi sureci ile ilgili fikirleriniz yakın çevrenizden gelen varsayımlara veya medyanın terapiyi yansıtma biçimine dayanıyor olabilir. Terapinin ne olduğunu anlamadan önce ne “olmadığını” anlamak, bu surece açık görüşlü bir tüketici olarak yaklaşmanıza yardımcı olabilir.

Terapi ile ilgili

en yaygın 6 yanlış ve doğru:

1. Yanlış: “Terapist yakın arkadaş satın almak gibidir, yakın arkadaşlarımla dertleşmeyi tercih ederim.”

Doğru: Terapist ve yakın arkadaş arasında bir çok fark vardır. Terapistler ikili ilişkilerden kaçınmak konusunda eğitim alırlar ve danışanlarını seans dışında göremezler. Arkadaşlıkta paylaşım iki yönlüdür, yani iki taraf da paylaşım yapar ama terapide dikkat tamamen danışanın üzerindedir ve paylaşım tek yönlüdür. Çoğu insan yakın çevresine kendisini filtreleyerek anlatır çünkü yargılanmaktan ve ayıplanmaktan korkar. Terapi tamamen gizlidir ve paylaştıklarınız, terapi odasından dışarıya çıkmaz.

2. Yanlış: “Deli değilim ki terapiye gideyim”.

Doğru: Yardım almak zayıflık değildir, herkes bazen zor günlerden geçer ve destek almanın deli olmakla bir ilgisi yoktur. Çoğu insan hayatinin bir döneminde depresyon, acı, endişe duygularını yasar. Terapiye giden danışanlar medyada abartılı bir şekilde gösterilir ve bu da halk arasında on yargıya sebep olur. Terapiye giden kişilerin çoğunun günlük hayatta etrafınızda gördüğünüz insanlardan bir farkı yoktur.

3. Yanlış: “Terapi, başı sonu belli olmayan bir süreçtir”

Doğru: Terapi hayat boyu sürmez. Gördüğünüz terapistin yaklaşımına göre tedaviniz için hedefler belirlenir. Danışan bu hedeflere ulaşınca terapi sureci tamamlanır. Terapistler etik olarak danışanlarınım hedeflerinin tamamlanmasından sonra finansal kazanç için danışanı görmeye devam etmez.

4. Yanlış: “Uzun uzun derdimi anlatacağıma ilaç alırım daha iyi”

Doğru: Bütün problemler ilaç ile çözülmez. İlaçlar genellikle semptomları hafifletir fakat kişinin yasadığı sorunlara (örn: duygusal stres, boşanma, ölüm) direk olarak odaklanmaz. Terapist sizi seanslarda belirli bir yöneltme ile konuşturarak sizin olayları çözümlemeniz, analiz etmenizi ve farkındalık kazanmanızı sağlar. Terapist ilaç yazmaz, ilaç yazan kişi Psikiyatristtir.

5. Yanlış: “Geçmişi deşmeye gerek yok, olan oldu zaten”.

Doğru: Geçmişe ışık tutulmaz ise geçmişte çözülmeyen meseleler hayat boyu kişinin peşini bırakmaz. Kişinin bugün olaylara verdiği tepkiler, düşünceler ve duygular geçmiş yaşantının birikimidir. Sağlıklı bir terapi sürecinde kişi, geçmişindeki yaralara bakarak çözülmeyen duyguları çözer. Geçmişte yaşanan anılar bellekte saklanır ve kişinin bugünkü olaylara verdiği tepkilerin temelini oluşturur.

6. Yanlış: “Bir kere terapiye gittim bir ise yaramadı”

Doğru: Terapistin eğilime göre terapinin ilk üç seansı terapistin danışanını tanımaya çalışması amacıyla bir takım sorular sormasına bağlıdır. Terapist, danışanını ne kadar iyi tanırsa o kadar iyi yardımcı olabilir. İlk seanslardan sonra büyük değişiklikler beklemek gerçekçi bir beklenti değildir. Terapistlerin elinde sihirli değnek yoktur ve terapi bir süreçtir.

Psikoterapi nedir?

Psikoterapi veya konuşma terapisi kişilere bir çok zihinsel hastalık ve duygusal zorluklarda yardımcı olma yoludur. Psikoterapi, kişinin semptomlarını azaltıp kontrol altına alarak sağlıklı bir yasam sürmesini sağlar. Psikoterapinin yardımcı olduğu problemlere şunlar örnek verilebilir: günlük yasamda başa çıkılamayan problemler, travma, tıbbi rahatsızlıklar, ölüm, yas ve kayıp, depresyon, anksiyete gibi zihinsel rahatsızlıklar.

Terapi danışan ünitesi birey, aile, çift veya grup olabilir. Çocuklar, ergenler ve yetişkinler terapiden faydalanabilirler. Seanslar genellikle 50 dakikadır. Terapi surecine danışan ve terapist aktif olarak katılırlar. Terapist ve danışan arasında güven bağının oluşması, terapinin işe yaraması için en önemli faktördür. Terapi kısa vadeli veya kronik problemlerde uzun vadeli olabilir. Danışan ve terapist, tedavi hedefleri ve terapi sıklığı konusunda süreç boyunca konuşurlar. İlk seansta terapist, sorunun kaç seansta çözüleceğine dair garanti veremez, bunu süreç gösterir. Terapide gizlilik çok önemlidir. Danışanlar her ne kadar kişisel hislerini ve duygularını terapiste açsalar da terapist ile dostluk veya romantik bir birliktelik kurulamaz. Bunun sebebi danışanın haklarının korunması ve terapinin güvenli alan kavramının korunmasıdır.

Psikoterapi yapabilmek için kişilerin psikoterapi eğitimini tamamlaması ve süpervizyon alması gerekmektedir. Amerika standartlarında bu şart yasalar ile korunmaktadır. Klinik Psikoloji, Evlilik ve Aile Terapisi, Sosyal Hizmet Uzmanlığı yüksek lisans mezunları, Psikoloji doktora mezunları ve Psikoterapi eğitimi bulunan Psikiyatristler, otoriteler tarafından belirlenmiş süpervizyon saatleri tamamlandıktan sonra terapi yapma hakkına sahiptir. Türkiye’de psikoterapi almak isteyenlerin gidecekleri kişinin en az yüksek lisans derecesine sahip olmalarından ayni zamanda süpervizyon ile hasta görme tecrübesinin olduğundan emin olmaları gerekir.

Yazının devamı...

Alkol Bağımlılığı

Alkolik olmak genellikle alkolün fazla kullanımı ile sağlığın, sosyal yaşamın, is ve aile hayatinin etkilenmesi ile tanımlanır.

Alkoliklik kendini farklı şekillerde gösterebilir. Bazı insanlar gün içinde hiç içmezler fakat aksamları içerler. Bazıları ise “arada bir” içerler ama o gün neler yasadıklarını , neler söylediklerini unuturlar. Sanıldığının aksine alkolikler gün içinde kendilerini pek belli etmeyebilirler. Aile aktivitelerine katılıp is yerinde başarılı olabilirler. Fiziksel sağlık sorunları genellikle yıllarca alkol kullanımından sonra ortaya çıkar.

Çoğu alkolik, “dibe vurmadan” veya problemleri ciddi problemlere ulaşmadan (sarhoş araba kullanırken tutuklanmak, evden kovulmak gibi, iş yerinde sorunlar yasamak) problem yasadıklarını kabul etmezler. Alkoliklerin tedavi olmayı kabul etmesi uzun sürebilir.

Aşağıdaki maddelerden en az iki tanesinin 12 ay veya daha uzun bir süre içinde yaşanması, kişinin alkol bozukluğu olduğu anlamına gelir:

Alkolün niyetlenen miktardan daha fazla ve uzun süre tüketilmesi.

Alkol kullanımının azaltılmasına veya kontrol edilmesine dair başarısız girişimler.

Alkolü bulmak, kullanmak ve etkilerinden kurtulmak için vakit harcanması.

Kişinin kullandığı alkolün miktarını azaltması ya da alkolü bırakması sonucunda yoksunluk belirtisi dediğimiz bir takım ruhsal ve bedensel sıkıntılar içerisine girmesi ve yoksunluk belirtisi hisseden kullanıcının alkol alması ile rahatlama hissetmesi (örneğin el titremesinin giderilmesi için alkol alınması).

Alkol kullanımının evde, okulda ve işteki görevlerin yerine getirilmesine engel olması.

Sosyal ve kişilerarası problemlerin oluşmasına ve kötüye gitmesine rağmen alkol kullanımının devam etmesi.

Fiziksel ve psikolojik problemlerin devam etmesine rağmen alkol kullanımının devam etmesi.

Tehlikeli durumlarda alkol kullanılması (örneğin araba kullanırken, çocuk bakarken, hamileyken, çalışırken).

Tolerans: Alkol alma isteğini durduramama ve alınan alkol miktarının giderek artması

Alkolizmin genetik bir faktör olduğu bazı vakalarda doğrudur. Alkolizm bazen ailelerde nesilden nesille aktarılan bir durum olabilir. Genetik faktörler dışında alkolikliğin başlangıcında stres azaltma, önemli kayıplar (aile, arkadaş) ile bas etme, endişe bozuklukları, psikolojik bozukluklar, depresyon, travma geçmişi en yaygın sebeplerdir.

Alkolikliğin tedavisinde ilk asama olan detoks aşamasında tıbbi yardım almak çok önemlidir. Bir çok insan yoksunluk semptomlarını (titreme, kusma, terleme vs.) yasamamak için alkole devam eder. Detoks ilaçları ile yoksunluk semptomlarının şiddeti azaltılır ve bağımlı kişi rahat bir süreç geçirir. Tedavinin devamında alkolikliğin altında yatan sebepleri belirlemek ve tetikleyiciler ile bas etmeyi öğrenmek, ayni zamanda alkoliklik döneminde bozulan ilişkileri ve hayat tarzını düzeltmek amacıyla terapiye gidilmelidir. Tedavi surecinde destek gruplarının önemi, alkoliklerin birbirleriyle tanışıp tedavinin önemli bir parçası olan yardımlaşma ve dayanışmanın yaşanması için çok büyüktür. Türkiye’de Adsız Alkolikler, içkiyi bırakma arzusu olan bireyler ile düzenli olarak bir araya gelmektedir. Bağımlılık surecinde ve sonrasında kişinin yakınlarının da destek alması çok önemlidir çünkü alkolizm kişinin kendisine olduğu kadar yakınlarına da zarar verir.

Alkolizmin tedavi surecinde sonsuza kadar içki içmeme kararının içten gelen motivasyonla verilmesi çok önemlidir. Bağımlılık surecinde alkol, beyin hücrelerini kalıcı olarak etkiler ve kişi artık alkolü kontrollü bir şekilde tüketemez hale gelir. Sadece bir adet içki bile beyin hücrelerini tetikler ve bağımlılık tekrar nükseder. Bazen alkolikler, alkolün iyi yönlerini hatırlayarak kendilerini deneme amaçlı veya stresli yada üzgün oldukları zaman rahatlama amaçlı kontrollü bir şekilde alkol tüketmeye yeltenirler. Çoğu durumda içilen alkol miktarı kontrol edilemez ve kişi sonuna kadar içki içer.

Konu ile ilgili daha detaylı bilgiler edinmek, tedavi yöntemlerini öğrenmek için bana e-mail yoluyla ulaşabilirsiniz.

Yazının devamı...

Kumar Bağımlılığı

Amerikan Psikiyatri Derneği, patolojik kumarbazlığı, bir dürtü kontrol bozukluğu olarak sınıflar. Patolojik kumarbaz, kumar oynama güdüsüne hakim olamayan kişilere denir. Kumar oynama isteğinden doğan gerginlik o kadar fazladır ki, ancak kumar oynadıktan sonra kişi rahatlığa kavuşur.

Tanı ölçütleri başvuru el kitabına göre kumarbazlık, zihinsel bir bozukluktur çünkü kişi kumar karsısında kontrolü kaybeder, zamanla harcanan para artar, kişinin aklı daima kumar ile meşguldür ve bu kayıpların yol açtığı sonuçlar göz ardı edilir. Literatürde patolojik kumarbazlık, için kontrol edilemeyen, hayatin çeşitli alanlarında olumsuz sonuçlara yol açan davranışların altında yer alır.

Kumar bağımlılığı kişinin yaşamını büyük ölçüde etkiler. Kumar bağımlısı olan kişiler kişisel ve ekonomik problemler yaşarlar. Kumar bağımlılığı eğer kontrol edilmezse yasal suçlara sebep olabilir. Fazla kumar oynamak ve kumar bağımlısı olmak arasında ince bir çizgi vardır. Kumara bağımlı olan kişiler bunu problem olarak görmezler. İyileşmenin ilk adımı kişinin problemi olduğu kabul etmesidir. Genelde kumarbazlar dibe vurdukları zaman bu alışkanlığın bir problem olduğunu kabul ederler.

Patolojik kumarbazlığın belli semptomları vardır. Bu kritere uymak için aşağıda yer alan semptomların dört veya daha fazlasının 12 aylık bir süreç içerisinde yaşanıyor olması gerekmektedir:

Aynı heyecanı yaşamak için gittikçe artan miktarlarda daha fazla kumar oynamak.

Kumarı azaltmak veya bırakmak için başarısız girişimlerde bulunmak.

Kumarı azaltmaya veya bırakmaya çalışırken gergin ve huzursuz hissetmek.

Kumar ile ilgili yoğun düşüncelere sahip olmak (önceki kumar deneyimleri, gelecekteki kumar oynama fırsatları, tekrar kumar oynamak için para bulmaya çalışmak).

Stresi azaltmak için kumar oynamak, üzüntü ve endişe duyguları.

Önceki kayıpları örtmek için büyük miktarlar ile kumar oynamak.

Kumara harcanan para ve zaman hakkında yalan söylemek.

Kumar yüzünden isini, ilişkisini, eğitimini ve kariyer fırsatlarını kaçırmak.

Kumar kayıpları yüzünden başkalarından borç almak.

Amerika ve Kanada’da yapılan çalışmalarda üniversite öğrencilerinin %42’sinin kumar oynadığı bulunmuştur. Öğrencilik yıllarında başlayan kumar oynama davranışı akademik performans düşüklüğü, is yaşamında ve ilişkilerde sıkıntılar olarak ilerleme göstermektedir.

Yapılan çalışmalarda patolojik ve risk taşıyan kumarbazlarda cinsiyet farklılıkları bulunmuştur. Erkekler, kadınlara göre daha fazla risk altındadır. Kumar problemi yasayan erkeklerin kumar oynamaya ergenlik yaslarında başladıkları saptanmıştır. Bulunan cinsiyet farklarından bir diğeri de erkeklerin daha çok strateji ve beceri gerektiren oyunları (kart oyunları, kumarhane oyunları gibi) tercih etmesi, kadınların ise loto, bingo gibi stratejik olmayan oyunlar tercih etmesidir.

Günümüz medyasında kumar, gerçekçi bir şekilde yansıtılmaz. Aksine, olumsuz sonuçları çok fazla gösterilmeden olumlu bir davranış olarak yansıtılır. Çocukların ve ergenlerin ailelerinden hediye olarak loto ve piyango biletleri almaları bu pozitif yansıtılmaya bir örnektir.

Kumar problemi yasayan kişilerin özelliklerini inceleyen bir çok çalışma yapılmıştır ve yapılmaya devam edilmektedir. Örneğin bazı çalışmalarda heyecan arama özelliği on plana çekmiştir. Kumarın olumlu duygularla eşleştirilmesi de, olumlu duygular içerisindeyken kumar oynama davranışının arttığını gösterir.

Costa ve McCrae’nin belirlediği beş faktörlü kişilik analizine göre kumarbazlık davranışı incelenmiştir. Kişilikte belirlenen beş faktör şunlardır: Nörotizm (endişe, öfke, depresyon, düşüncesizlik), Deneyime açıklık, Yumuşak başlılık, Öz denetim. Yapılan kişilik testlerinde patolojik kumarbazların nörotizm alanında çok yüksek puan aldıkları, fakat öz denetim alanında düşük puan aldıkları bulunmuştur. Ayni zamanda kendilerine odaklı yasayan, başkalarına şüpheyle yaklaşan insanlar da kumarbazlığa daha yatkındır. Patolojik kumarbazlık, kumar üzerine odaklanan düşünceler, ayni zamanda kişinin tamamen kendine odaklanarak kumarbazlığın doğurduğu olumsuz sonuçları göz ardı etmesinden oluşur. Kumarbazlığa yatkın olan kişilerde asosyallik özellikleri de saptanmıştır.

Patolojik kumarbazlarda genellikle alkol, uyuşturucu, depresyon ve endişe gibi probleme rastlanır. Bu kişiler çoğu zaman intiharı düşünürler ve bazıları intihara teşebbüs ederler. Patolojik kumarbazlığın tedavisi mümkündür ve ilk adim kişinin bu problemi kabul etmesiyle baslar.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.