SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Cacharel ile Bir Koşu Tokyo’ya

Modern ve şehirli erkek yoğun iş temposunda hem elegan bir görünüm istiyor, hem de konforundan vazgeçmek istemiyor!

Her sezon başka ülkelerin egzotik duygularıylarını içinde besleyen, yenilikçi ürünleriyle alternatif bir bakış açısı sağlayan, erkek giyimini lifestyle olarak sunan Cacharel lansmanı, koleksiyon danışmanı Güneş Güner’in sunumuyla gerçekleşti.

Günümüz erkek modasına akıllı ve şık çözümler getiren Fransız ekolünün ikonik markası, Cacharel markasının 2017-2018 Sonbahar/Kış lansmanı geçtiğimiz Çarşamba günü Raffles İstanbul Writers Bar’da gerçekleşti. Davetli olarak katılım gösterdiğim etkinlikte kendimi Tokyo topraklarında hissettim. Yenilikçi, rafine ve seçkin bir stil sunan son koleksiyonu oldukça dikkat çekiciydi.

Kapı girişinde bizi karşılayan Japon şans oyunu vardı. Bir sayı tutmamızı ve o sayının bulunduğu minik ahşap çekmeceyi açıp, içerisinde bulunan parşömen kağıdını okumamızı söylediler. Burada yazan kelimeler 2018 için bizi temsil eden ruhu simgeliyormuş. Bana ‘’passion’’ çıktı. 2018 benim için hırs ve tutkuyla dolu bir yıl olacak sanırım:)

2017/18 Kış Rotası Tokyo

Gezgin ruhuyla her sezon farklı bir rotaya yüzünü çeviren Cacharel erkeği, 2017-18 Sonbahar/Kış koleksiyonunda ‘’tezatlar şehri’’ Tokyo’dan ilhamını almış.

Geleneklerinden vazgeçmemiş, teknolojik erkeğin sakin, renkli ve rafine ile metropollü olmanın dinamik tezatlığını yaşatan Tokyo, Cacharel’in Sonbahar/Kış koleksiyonuna ilham vermiş.

Renkler oldukça ilgi çekici ve güçlü bir yapıya sahip. Tapınak kırmızısı, koyu yaprak yeşili, antrasit, gri, hardal sarısı, mor ve mavi koleksiyonun belirleyici renkleri arasında.

Cacharel erkeğinin konforuna önem verdiğini vurgulamıştım. Kumaşlara teknolojik yaklaşımlarla sağladıkları ısı dengesi çalışmalarının ilgi çekici. Konformist ve özgürlük sağlayan parçalar her zaman ki gibi koleksiyonun vazgeçilmezleri arasında.

Profesyonel Dövme Sanatçılarıyla Güzel bir Çalışma

Cacharel lansmanın da Tokyo ruhunu müziklerle ve yemeklerle bize bolca hissettirdiler. Bunun yanında mutluluk, şans, eğlence gibi kelimelerin sembollerini içeren dövmeleri, profesyonel dövme sanatçıları, Can Levi ve Dilara Zahir bize hızlı bir şekilde uyguladılar.

Bu unutulmaz deneyimin bir parçası olmak paha biçilemezdi.

https://www.gokcekomurcucosmos.com

https://www.instagram.com/gokcekomurcucosmos/

Yazının devamı...

London Fashion Week & ERDEM

Cuma sabahı başlayan İlkbahar-Yaz 2018 Londra Moda Haftası bu akşam 17:00’da son bulacak.15-19 Eylül tarihleri arasında 150’den fazla İngiliz ve uluslararası tasarımcılara ev sahipliği yapan London Fashion Week SS18 tüm hızıyla devam ediyor.

Koleksiyon teması oldukça kuvvetli olan başarılı Türk tasarımcı Erdem Moralıoğlu ve SS18 tasarımları hakkındaki araştırmalarımı sizlerle paylaşacağım. Bunun öncesinde kendisini kısaca tanıyalım.

ERDEM

1987 doğumlu tasarımcının babası Türk, annesi İngiliz’dir. Lisans derecesini Ryersan Üniversitesi’nde moda üzerine yapmıştır. Vivienne Westwood’un yanında staj yaptı. 2000 yılında Royal Collage of Art’da moda üzerine eğitim aldı. Yüksek Lisans derecesi ile bitirip, New York’ a taşındı. Diane Von Furstenberg ile çalıştı. 2005 yılında Londra’ya yeniden dönerek ERDEM markasını kurdu.

‘The Queen’s Suite’ İlhamıyla..

Tasarımları incelerken adeta büyülendim ve konunun gizemi beni içine çekti. Erdem SS18 koleksiyonunu hazırlarken Kraliyet Ailesinin 1950’lerdeki görünüm ve hayatlarına değiniyor.Kraliçe II. Elizabeth’in ipuçlarını detaylarda görmek mümkün. Şimdi biraz tarih, biraz müzik ve tasarım yolculuğuna çıkalım.

Kraliçe II. Elizabeth

1950’li yıllara doğru bir yolculuğa çıkarken Kraliçe ll. Elizabeth’in taç giyme töreni radara takılıyor. 8000 davetlinin beklediği Westminster Kilisesi’nde taç giyme töreni gerçekleşti. O dönemde Kraliyet Ailesi Kadınları için en önde gelen moda tasarımcısı Norman Hartnell’di. II. Elizabeth’in taç giyme esnasındaki elbisesini tasarladı. Taç giysisi, devekuşu tüyleri ve gül motifleri bulunan ipek, kırık beyaz bir yapıya sahipti.

Big Band Döneminin Kralı, Duke Ellington

Duke Ellington Orkestrasını kuran Amerikalı piyanist ve caz bestecisidir. Duke Ellington Orkestrası 18 Ekim 1958 yılında şehir merkezindeki Odeon Tiyatrosun’da iki gösteri yaptı. 1958 yılında Ellington ve Kraliçe ll. Elizabeth bir araya geldi. Ellington Kraliçe’nin çok ilham verici olduğunu dile getirmiş ve Kraliçe için bir albüm hazırlamıştır. Bu albüm ‘The Queen’s Suite’ olarak biliniyor. Kraliçenin Suit’ini inceleyecek olursak, ilk hareket ‘Sunset and the Mockingbird’ , ikinci hareket ‘Lightning Bugs and Frogs’ ,Kuzey Işıkları, ve ‘Le Sucrier Velours’ ile romantikleşiyor. Duke Ellington’un en güzel eserlerinden biri olan ‘The Queen’s Suit’ yalnızca bir defa oynatıldı. Ellington’un ölümünden sonra halktan gizlendi.

‘Sadece iki çeşit müzik vardır : İyi ve kötü.’ Duke Ellington

Retro Romantizmi

Beni cezbeden bu tasarımları daha iyi anlamak için küçük ayrıntılara değinmek istedim. ERDEM İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonunu hazırlarken ‘The Queen’s Suit’ den esinlenerek tasarımlarına yön vermiş. Romantik retro bir anlayışla sentezlenen tasarımlar dönemin ikon parçalarını barındırıyor.

Klasik tüvit kumaşlar, püskül, jakarlı kumaş, triko, fırfır, saten , ipek, işlemeli çiçekler, kristaller, kuştüyü, inciler, kurdeleler ve Kraliçenin çok sevdiği baklava desenli hırkalara yer vermiş. Opera eldiveni olarakda bilinen, dirseğin üzerinde beyaz eldivenleri çok beğendim.

ERDEM - H&M İşbirliği

ERDEM – H&M işbirliği ile özel bir koleksiyon hazırlığında olan Erdem Moralıoğlu yepyeni bir kadın koleksiyonu ve ilk kez erkek koleksiyonu hazırladı. 2 Kasım’dan itibaren dünya çapında seçili mağazalarda satışı gerçekleşecek.

London Fashion Week haftasına son verirken haftaya benimde katılacağım London Fashion Week Festivali hakkındaki deneyimlerimi sizlerle paylaşacağım. Görüşmek dileğiyle dostlar..

https://www.gokcekomurcucosmos.com/

https://www.instagram.com/gokcekomurcucosmos/

Yazının devamı...

Londra’dan Modaseverlere Öneriler

Her gün yeni bir şey öğrendiğim güzel şehir Londra’dan herkese selamlar. Yazmaya biraz ara vermiş olmam anlatacak çok şeyin birikmesine vesile oldu.

Öncelikle geldiğim tarih ile kesişen Pure London etkinliğinden bahsetmek istiyorum.

23-25 Temmuz 2017 Olympia, Londra

İngiltere’nin dört gözle beklenen moda fuarı etkinliği Pure London’a ziyaretçi olarak katıldım. 700’den fazla markanın yeni koleksiyonları, konuşmacılar, seminerler, podyum şovları beni karşıladı.Büyük bir kompleks içerisinde her marka için ayrı bir platform oluşturulan alanda, kadın giyim, erkek giyim,ayakkabı, mücevher, aksesuar koleksiyon ve ürünlerini sergileyen bir çok tasarımcı ve markaları gördüm. Bunların içerisinde Türk markalarını görmek tabii ki yüzümü gülümsetti. Son zamanlarda sıkça adlarından bahsedilen Deniz Berdan ve kızı Begüm Berdan’ın yarattıkları DB Berdan markasını gördüm. Hatta kendileriyle birebir konuşma imkanı yakaladım. Deniz ve Begüm Berdan yeni koleksiyonlarını sergilerken işlerinin başında duran güçlü kadınlar olarak hafızama işlendi. Bunun yanı sıra o kadar samimi ve hoş bir sohbetleri var ki :) Kendilerini çok sevdim.

İHKİB (İstanbul Hazır Giyim ve İhracatçılar Birliği)

İHKİB nedir diye soracak olursanız, Türk marka ve tasarımcıları destekleyen bir devlet kurumu olarak kısaca özetleyebilirim. İHKİB teşvik ve sponsorluğunda bu tarz moda fuarı etkinlikleri hakkında bilgi almak ve katılmak çok daha kolay. Eğer sizde kendi markanızı, tasarımlarınızı veya koleksiyonlarınızı dünyaya tanıtmak isterseniz 11-13 Şubat 2018 yılında yeniden düzenlenecek olan Pure London etkinliği için İHKİB ile görüşmenizi öneririm.

Ve Gelelim Gezdiğim Sergilere :)

The World Of Anna Suı

Geçtiğimiz hafta Cumartesi günü yine harika yağmurlu bir gün de, arkadaşımla birlikte koşa koşa gittiğimiz sergidir kendileri :) London Bridge istasyonunda buluşup, Fashion and Textille Museum’ a gittik. Biletlerimizi aldıktan sonra Anna Suı’ nin hayatı hakkında bilgilendirmeler içeren ilk bölümü gezdik.

Amerikalı moda tasarımcısı Anna Suı’nin tasarladığı kadın giyim, ayakkabı, çanta ve kozmetik ürünlerinin sergilendiği büyük alanda yapmış olduğu koleksiyonları, ilham kaynaklarını, çalışma disiplinini ve yarattığı desenlerin ilk numunelerini görmek beni çok heyecanlandırdı.

Bir akım ve ikon haline gelen yetenekli tasarımcı!

Time Magazin tarafından 5 moda ikonu arasında gösterilen tasarımcının ‘ her zaman tanıdık olmayan farklı bir perspektif arıyorum’ cümlesi beni çok etkiledi. Tasarım ve yazım sürecimde bunu uygulamaya çalışacağım. Retro, Punk ,Grunge, Americana ve daha bir çok koleksiyonunu yakından görme fırsatı yakaladım.

Sergiden çıktıktan sonra Fashion and Textille Museum’un Shop bölümüne uğrayıp moda kitaplarına ve hediyelik eşyalara bakmayı unutmayın.

Bunun dışında Fashion and Textille Museum’da workshoplar, semineler ve etkinlikler oluyor. 1 Eylül serginin son günü! Kaçırmayın derim :)

Victoria and Albert Museum Balenciaga

27 Mayıs 2017-18 Şubat 2018 arasında V&A Museum’da sergilenen Balenciaga Shaping Fashion sergisine bu hafta sonu gittim.

Yıllardır hayalini kurduğum müzeye gidecek olmakdan ötürü çok heyecanlıydım. Erken saatte South Kensington istasyonunda indikten sonra, yeraltı sistemi beni hemen müzenin içine yönlendirdi. Altı kattan oluşan devasa müzeyi görünce nutkum tutuldu. Vakit kaybetmeden biletlerimizi aldık ve Balenciaga sergisine girdik.

Toplam 100 kıyafet ve 20 şapka tasarımı vardı. Bunlar dışında tasarladığı kıyafetlerin önemi, dönemi, eskizleri, numune denemeleri ve kalıplarını görmek inanılmazdı. Kalıp konusunda ustaca düşünmüş olduğunu, videolardan ve anlatımlardan izledik. Sergi İngiltere’de Cristobal Balenciaga’ya adanmış ilk sergi olmakla birlikte üst katta Balenciaga’dan etkilenen ve onu takip eden tasarımcıların ürünlerini de farklı ana başlıklar altında topluyor. Türk tasarımcılardan Hüseyin Çağlayan’ın 'Obscuring The Body' tasarımı da yer alıyordu. Balenciaga’nın bir ürününün kalıbı oyun haline getirilmişti. İki dakikanızı ayırıp küçük bir kalıp oyunu oynamayı unutmayın. Sergiden çıktıktan sonra biraz pahalı olan alışveriş bölümünde gezdik :)

Daha sonra Pink Floyd sergisi için biletlerimizi aldık. Hayatımda gezdiğim ve deneyimlediğim en iyi sergi sanırım, Pink Floyd’un hayatını anlatan, muhteşem hazırlanmış seslendirme sistemiyle büyüleyici bir atmosfer yarattıkları sergiydi.

En kısa zamanda bütün eserleri daha ayrıntılı incelemek için yeniden Victoria and Albert Museum’a gideceğim. İngiltere turum devam ederken moda ve sanatla ilgili gördüklerimi ve deneyimlediklerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Görüşmek dileğiyle dostlar..

https://www.gokcekomurcucosmos.com/

https://www.instagram.com/gokcekomurcucosmos/

Yazının devamı...

Bir Beyaz Gömlek Hikayesi

Moda tarihi boyunca tahtını kaptırmayan bir efsane !

Mısır’dan Esen Rüzgar

Latince ismi ‘camisia’ olan gömleğin uzun bir geçmişi var. Eski Mısır’da hava her daim çok sıcak olduğu için keten kumaş kullanıyorlardı. Önceleri sağ kolu rahat kullanabilmek adına tek kollu ve rahat kıyafetler giyerlerdi. Mısırlılar gömleği dikdörtgen formda bir kalıp kullanarak, kol ve başın geçebilmesine olanak sağlayan boşluklar sayesinde rahatça giyilen keten parçalardan yapmışlardır.

Ortaçağ Avrupası

Bu dönemde karbeyaz rengini elde etmek bir hayli zordu. Yalnızca keten kumaş beyaz renge boyanıyordu. 14. yüzyılda kumaşı beyaz renge boyamayı başardılar. 16. yüzyıla geldiğimizde dantel, güpür, kurdela, pile ve fırfır gibi süslemeler kullanıldı. Gömlek, soylu ve asiller için farklı bir görünüm kazanmaya başladı. Yaka, gömleğin karakterini belirleyen ve onu şekillendiren en önemli unsurlardandı. Beyaz yakalı ve manşetli gömlekler sosyal statünün bir sembolü haline gelmişti. Kraliyet aileleri, asiller, din adamları ve iş adamları tarafından tercih edilen beyaz renk soylulara özel bir hale geldi. 18. Ve 19. yüzyıllarda gömlek yakasında farklı formlar denendi.

Montague Tekniği :)

1820 yıllarında New York eyaletinin Troy şehrinde yaşayan Bayan Montague, çamaşırlarını yıkamaktan yorulmuş olsa gerek, kendince yeni bir yöntem geliştirdi. Kocasının gömleğini yıkamak yerine sadece yakasını kesip yıkadı ve gömleğe tutturdu. Böylelikle yeni bir akımın yaratıcısı haline geldi.

20. Yüzyıla Doğru

Sanat, edebiyat, siyaset ve birçok sosyo-ekonomik olguların değişimiyle stil çeşitliliği gösteren moda kavramı içerisinde gömlek de kendi içerisinde evrildi. Form ve desenler gömleklere uygulanmaya başlandı. 1920’li yıllarda renk çeşitliliği boy gösterdi. 1940’lı yıllarda Hollywood etkisi hissedildi. 1960’larda sinyallerini veren ama 1970 yıllarında iliklerimize kadar hissettiğimiz hippi ve punk akımlarıyla desenli ve vücudu sımsıkı saran gömlekler göze çarptı. 1970’lerde sivri yakalı gömlekler, 1980’lerde gömlek yakaları küçülmüş ve daha esnek likralı kumaşlar kullanılmıştır.

2000’li yıllara geldiğimizde rahatlık ve minimalizmin etkisiyle casual giyimin en önemli parçası haline geldi.

En beğendiğim gömlek kombinlerine sizle riçin göz gezdirdim. Buyrun dostlar :)

https://www.gokcekomurcucosmos.com

https://www.instagram.com/gokcekomurcucosmos/

Yazının devamı...

İstanbul' a 'Merhaba' Diyen Tasarımcı

Haute Couture ve Demi Couture moda tasarım olgusu içinde özel bir yere sahip olmakla birlikte, titizlikle çalışılması gereken bir alan olmuştur.

Türkiye’de ve Dünya’da birçok özel ismi tanıyor ve takip ediyoruz. Couture ustalarını saygıyla selamladıktan sonra, geçen hafta Osman Pamuk davetlisi olarak, Bebek’de samimi bir ortamda gerçekleştirilen haute couture defile sunumuna katıldım.

Almanya’dan İstanbul’a yeni gelen Osman Pamuk’un ‘Ghost’ adını verdiği koleksiyonunun özel sunumu oldukça keyifliydi.

İlham Kaynağı Ghost

1990 yapımı Ghost filminden ilhamla oluşturduğu koleksiyonda kavuşma ve kötü ruhlar tarafından alınma sahnelerini tasarımlarına yansıtmış. Koleksiyonda siyah ve beyaz renkleri kullanarak bu iki kavuşmayı vurguluyor. Volanlı detaylar ve altın renkleri 18. Yüzyıl etkisinde, geçmişi simgeliyor.

Uçuş uçuş şifonlar, organze kumaşlar, tül ve dantellere oldukça çok yer vermekle birlikte çağdaş tasarımlarıyla da ilgi çekti.Klasik ve feminen detaylarla cool şehir kadınlarına hitap eden vizyon sahibi bir tasarımcı olması etkileyici.

Küçük ve samimi bir ortamda düzenlenen organizasyonda kendisiyle birebir sohbet ettik ve İstanbul planları hakkında konuştuk. Alman disiplininden gelmiş olması her detayın üzerinde titizlikle çalıştığının bir göstergesi niteliğinde. Sohbetimiz esnasında yurt dışında Türkiye’yi temsil ettiğini öğrendim.Smirnoff Fashion Award’da Türkiye 1. si olduktan sonra Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde yapılan Dünya finalinde Türkiye’yi temsil etmiş.

İstanbul planları içerisinde, Nişantaşı civarına bir showroom açmayı düşünen Osman Pamuk, burada special ürünlerini sergilemeyi düşünüyor.

Bence İstanbul’a güzel bir ‘ Merhaba’ dedi. İlgi, alaka ve samimiyeti için kendisine teşekkürler.

Yolun açık olsun Osman Pamuk ..

https://www.gokcekomurcucosmos.com

https://www.instagram.com/gokcekomurcucosmos/

Yazının devamı...

Moda, Tasarımcı ve Showroom Üçlüsü

Moda

Moda kendi içinde gelgitler yaşayan huysuz bir kadın. Dönem dönem kendini yenileme ihtiyacında olan maceracı bir aktivist.

Beslenen ve tüketilen iki uç nokta arasında hayatta kalmaya çalışan bir rüzgar.

Tasarımcı

Rüzgarı şekillendiren ve yön veren tasarımcılar, bu düzlemde hem moda takvimini takip etmek hem de trendlere uygun bir biçimde kendi yorumlarını kattıkları koleksiyonların rotalarını belirleyen bir kaptan modeli çiziyorlar.

Satış Kanalları ve Değişen Mağaza Anlayışı

Bir marka yaratmak ve tasarımcı olmak arasında büyük farklar var. Marka olmak ve marka yönetimini yapmak daha işlevsel düşünmeyi gerektiren bir durum . Tasarımsal algı dışında gelişen pazarlama, sunum, reklam, iletişim, medya basın ilişkileri, fashion week organizasyonları, festivaller, red carpet ve showroom bağlantılarını sağlayacak iyi bir ekibe ya da bir Pr’a ihtiyaç duyulan yeni nesil moda anlayışlarının geliştiği bir dönemdeyiz.

Avrupa’dan ülkemize yayılan dalga ile Pop up mağazalar, consept storelar ve tasarımcıları bir araya toplayan kolektif anlayışın eseri showroomlarla birlikte alışveriş anlayışının ve dinamiğinin değiştiği verimli bir dönemdeyiz.

Showroom Anlayışı

Özellikle birden fazla tasarımcıya ev sahipliği yapan belli amaçlar doğrultusunda sağlam adımlarla ilerleyen showroom anlayışı tasarımcılar ve müşteri arasında satıştan çok duygusal bağı kuvvetlendiren önemli noktalardan biri haline geldi.

Geçtiğimiz hafta Didem hanımın davetlisi olarak Di-Fashion Branding adlı showroom’a yaptığım ziyareti sizlerle paylaşmak istiyorum.

Tasarımcılar ve dünyaca ünlü markaların koleksiyon ve ürünlerini bir araya getiren Fashiontv eski Yayın Editörü Didem Ellialtı, moda, alışveriş, stil editörleri için birçok tasarımcının sezon koleksiyonlarını Nişantaşı’nda yer alan sevimli showroom’un da sunuyor.

New York, Los Angeles, Paris , Milano, Londra gibi dünya metropollerinin uzun yıllardır alışkın olduğu fashion pr showroom hizmetini Türkiye’de uygulamaya geçen ‘ Di- fashionBranding’ 2 senedir farklı marka ve tasarımcılara hizmet veriyor.

21 marka ile işbirliği halinde olan Di- Fashion Branding, tasarımcılara hem showroom hem de pr hizmeti veriyor.

Fashiontv eski Yayın Editörü Didem Ellialtı’nın kurucusu olduğu fashion pr showroom bazı markalarının Los Angeles pr’ını da gerçekleştiriyor. Markaların uluslararası bilinirliğine katkı sağlıyor.

Nişantaşı’na yolunuz düşerse tasarımcıların birbirinden güzel ürünlerine göz atın. Yerinde nitelikli bir incelemeyle moda , tasarımcı ve showroom üçlüsü bütünlüğünün deneyinimini yaşayın derim :)

https://www.gokcekomurcucosmos.com/

https://www.instagram.com/gokcekomurcucosmos/

Yazının devamı...

Günümüz Erkek Modasına Akıllı Çözümler

Gelişen ve değişen teknoloji ile hareket alanlarımızı büyüttük. Üç günlük işlerimizi bir günde yapar olduk. Seyahatler, toplantılar, iş yemekleri, arkadaş buluşmaları, kültür-sanat etkinlikleri katılımlarımızı aynı gün içersine sığdırdığımız günler olmuyor değil :)

Bu yoğun tempoda kompakt ve konforlu çözümler arayışına girdik. Üzerimizde dinamik yapısını her daim koruyabilen, hareket kabiliyetine sahip, konforlu ve kaliteli ürün anlayışına önem vermenin bu noktada değerli olduğu kanısındayım.

2017 İlkbahar/Yaz Rotası Meksika

İlhamını Meksika’nın Yucatan Yarımadası’nda bulunan ve tarihi taşlarında yazılı toprakların başkenti Merida şehrinden alıyor. Mayalar’a dayanan kültürü, renkleri ve dokuları koleksiyonda bolca hissediyorsunuz.

Cacharel Meksika ruhunu yansıtan koleksiyonunda oldukça geniş bir yelpaze ile hem formal hem casual giyim için bolca öneri sunmuş. Slim fit takımlar, esnek ayakkabılar, t-shirtler, kravatlar,gömlekler,pantolonlar ve çantalarıyla kolay taşınabilir ürün listelerinin başında yerini aldı bile.

Kumaşların kalitesi ve doğallığına diyecek yok zaten. Yün, keten ve ipek karışımlı doğal lifleri barındıran, insan vücuduyla uyumlu kumaşlar yaz koleksiyonu için kullanılmış.

Koleksiyonun ilham süreci ve çekim aşamalarından bütün ekibin Meksika’ya gidip Merida’nın havasını solumuş olması yaptıkları işin hakkını verdiklerinin kanıtı. Bu çok etkileyici!

Koleksiyon arasında kendime hemen bir favori parça seçtim bile :)

Merak edenler için terakota rengindeki takım elbise ve süet safari ceketi.

Erkek Modasının Vazgeçilmezi ‘Takım Elbiseler’

Victoria döneminin sonundan tutun, 1940’larda hazır giyim sektörünün gelişimiyle takım elbiseler, formal yapısına kavuşmuş ve kravatlar en önemli semboller haline gelmiştir.

Günümüzde erkek modasına konforlu ve inovatif bakış açıları sağlayan ürünler söz konusu. Jilet gibi durmasını istediğimiz takım elbiseler için, akıllı kumaş kullanımı ve kolay taşınabilirlik özellikleri bir devrim niteliğinde hayatımıza girdi.

Modern, Akıllı, Şehirli ve Zamansız

Geçtiğimiz gün erkek modası anlayışına yakından bakma fırsatı yakalamış biri olarak, sizinle öğrendiğim ve deneyimlemiş olduğum bilgileri paylaşmak istiyorum.

Cacharel davetlisi olarak, Nişantaşı’ndaki Room + Romours’a yaptığım ziyarette yaz koleksiyonlarının ruhunu tam anlamıyla yansıtan Meksika havasını içime soludum.

Fransız ekolünün ikonik markası Cacharel, 1995 yılından bu yana Aydınlı Grup tarafındanyönetiliyor. Yenilikçi, rafine ve seçkin bir stil sunan son koleksiyonuyla da dikkat çekiyor.

gokcekomurcucosmos.com

Instagram.com/gokcekomurcucosmos

Yazının devamı...

Kişiliğinize Uygun Stili Gelin Birlikte Bulalım

Birbirini hızla kovalayan trendlerin arasında boğulduk kaldık. Kendimizi nasıl hissetmek istediğimizi bir kenara bırakıp trende uygun giyinme yaklaşımı içerisinde kaybolan benliğimizi gelin birlikte bulalım.

Her şeyden önce hepimiz iyi görünmek isteriz ama en önemlisi kendimizi nasıl rahat hissettiğimiz olmalı.

Giysi seçimi yaparken hangi kadın veya erkek olduğumuzu unutmamalıyız. Kendimize dürüst davranmalıyız.

Birkaç kişisel soruyla bunu halledebiliriz.

Bu zamana kadar kendimi insanlara nasıl ifade ettim?

Beni tanımlamak için nelerden bahsederler?

Nelerden hoşlandığım hakkında fikir sahibi insanlar var mı?

Hangi dönem insanı olduğum hakkında yorum yapabilirler mi?

Tavırlarım kıyafetlerime yansıyor mu?

Bunlar toplum tarafından nasıl göründüğümün cevabı olabilir. Bu durum çok önemli mi? Tabii ki değil lakin stil sahibi bir insan olma arzusu içerisine girmiş insanlar olarak kendimizi ifade ederken, insanların gözüne ilk ilişecek şey giydiklerimizdir.

Bu görsel efektler renk, desen, form, kalıp, konfor, kalite veya tasarım detayları olabilir.

İnsanlara kendinizi nasıl göstermek istediğinizin cevabını bulmalısınız.

Ben Cool biriyim!

Ben Etnik detaylardan hoşlanan biriyim!

Ben Bohem yaşayan biriyim!

Ben kaliteden asla ödün vermeyen biriyim! Gibi:)

Anahtar Sorumuz: ‘Nasıl hatırlanmak istiyorum?’

Önceki yazılarımda da bahsettiğim üzere kendi vücudumuzu iyi tanıyıp ona göre kıyafetler seçmeliyiz!

Küçük detayları kesinlikle atlamayın!

Minimal tarzın temsilcilerinin kesinlikle uygulaması gerektiğini düşündüğüm küçük oyunlara tarzınızda yer açın. Aksesuar veya saç kesimlerinde çarpıcı detaylara yer vermeniz hoş görünecektir.

Dinamik ve eğlenceli bir tarzın içerisinde yer almak istiyorsanız hangi renk ve desenlerin size yakıştığını analiz etmelisiniz. Denemekten korkmayın ve size en yakışanını bulun!

Bohem Rüzgarlar

İçimde 60’ların hippi ruhunu her daim taşıyorum diyorsanız İspanyol paça pantolonlarınızı hemen dolabınızın en görünür yerine koyun derim. Vintage gözlük ve gömlekler, minik fularlar, püsküller, kahve tonları ve çiçek desenli kıyafetleri bolca edinin derim.

Kaliteden asla ödün vermeyen klasik bir karakter içinse takım elbiseler sizin kahramanınız olacaktır. Bunun dışında yün oranı ve ipek oranı yüksek kaliteli kumaşları tercih etmenizi öneririm. Kadınlar,kırmızı ve siyah kombinleri bolca bulundurmaları gerekir. Her daim en asil renkler dolabınızda yer almalı.

Bunlar dışında bir kategoriye giriyorum diyorsanız o tarzın sanat akımları veya dergilerinden yararlanarak kendi tarzınızı bulmanız mümkün.

Bloggerlar, ünlüler, sanatçılar gibi tarzını beğendiğiniz insanların giyim tarzlarından esinlenebilirsiniz.

Uygulayanlardan cevap bekliyorum. Herkese kolay gelsin o zaman:)

https://www.gokcekomurcucosmos.com/

https://www.instagram.com/gokcekomur/

https://www.instagram.com/gokcekomurcucosmos/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.