SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Güçlü Sağlıkta Baharat

Bin yıllardır hayatımızda olan baharatların sağlığımız için ne kadar önemli olduğunun bilgisine aslında tam olarak sahip değiliz. İnsanların ne zaman ve niçin acı biber yemeye başladığının zamanı tam olarak bilinmiyor. Kazı yapan arkeloglar, balık ve kömür artıkları ile kaplı 3 bin yıllık bir tencerede hardala da rastladılar. O çağlarda baharatların yiyecek olarak mı, ilaç olarak mı yoksa sadece güzellik amacıyla mı kullanıldığı bilinmiyor. Teorilerden biri, insanların bakterileri öldürmek için yiyeceklere baharat eklemesi üzerine. Bazı araştırmalar, baharatların ağırlıklı olarak mikropların daha yaygın olduğu sıcak iklimlerde popüler olduğunu gösteriyor.

Aslında yemeklere özel bir tat ve aroma veren baharatlar çeşitli bitkilerin bir parçası. Küçücük miktarlarının yarattığı büyük etki şaşırtıcıdır. Dünyanın bütün ülkelerinin ahçıları kullanır. İnanılmaz bir iyileştirme gücü barındırıyorlar ve her türlü yiyeceğe inanılmaz lezzet ekleme hünerlerine sahipler. Ayrıca, kanser gibi hastalıkları önlemeye , iltihabı azaltmaya ve kalbin saat gibi işlemesine de yardımcı olurlar .

Sıcaktan ve nemden uzak tutun
Genellikle kurutulur, öğütülürler. Her ürün gibi baharatların da raf ömrü vardır. Genellikle bu 1 yıldır. Fakat evde kendiniz öğütürseniz daha garanti olur. Örneğin bir tarçın çubuğu, aromasını çok daha uzun süre tutacaktır.

Öncelikle baharatları temin etme ve saklama koşullarına da dikkat etmek gerekir. Kapalı ambalajlarda, üretim ve son kullanma tarihlerine dikkat ederek satın alın. Toplumumuzda kötü alışkanlıklarımızdan birisi de baharatları mutfak tezgahında ocağa yakın bir yere koymaktır. Yani aflatoksin oluşması için en uygun ortam olan sıcak ve nemli bir ortama! Özellikle pul biber, sumak, karabiber gibi baharatlar nemli ve sıcak ortamlarda küf mantarı olan "aflatoksin" oluşturabilmekte. "Aflatoksin", kansere de yol açabilen zararlı bir maddedir ve gözle görülmez. O nedenle baharatları nerede sakladığımız çok önemli. Gelenekel alışkanlıklardan vazgeçip, baharatları içi iyice kurutulmuş cam kavanozlarda buzdolabına koyalım ve lazım oldukça çıkaralım.

Dikkat edilmesi gereken ikinci şey paketlemedir. Genellikle market raflarında ucuz bir seçenek olarak kalitesiz ambalajlı olanlarını görürürüz. Bu tip sağlıksız ambalajlı olan paketleri almamanızı öneririm.

Köri; evdeki eczane
Karabiber(tatlı acı fark etmez) kırmızıbiber, kimyon, sumak, nane, köri, zerdeçal, kakule, mahlep, zencefil, tarçın, kişniş, kekik hepsi de birbirinden şifalı baharatlar. Hindistan gibi gelir düzeyi düşük ve hijyenden uzak yaşayan toplumlarda bile başta sindirim sistemi kanserleri olmak üzere bir çok kanser türünün az görülmesi baharat alışkanlığına bağlı. Günlük hayatlarında bolca baharat ve özellikle de köri kullanmalarına...

Köri, 10 baharatın karışımıdır; Kimyon, biber, zerdeçal, zencefil, kişniş, karanfil, kakule, hint cevizi, demirhindi ve kırmızı biberden oluşur. Köri'ye turuncu, sarı rengini veren zerdeçaldır. Zerdeçal 5 bin kadar değişik etken madde içerir. Virüslere mikroplara karşı etkilidir. Kansere karşı koruyucu ve tedaviyi destekleyici etkisi artık kanıtlanmıştır. Karaciğere çok büyük faydası vardır. Hepatit ve siroz tedavilerinde destek olarak kullanılabilir. Tüketildiği andan itibaren bedendeki kanserli hücreleri yok etmeye başlayan köri baharatı, taze olarak tüketilmeli. Safra kesesi sorunlarına da iyi gelen köriyi astım, nefes darlığı, grip ve nezle hastalıklarını yaşayanlar mutlaka yemeklerinde kullanmalı.

Karabiberdeki iyileştirici güç
Karabiberin mikropları öldürücü, iştah açıcı, vücudu uyarıcı özelliği var. Grip dönemlerinde, özellikle bol karabiberli, limonlu bir tavuk suyuna çorbanın iyileştirici gücünü çoğumuz iyi biliriz. Karabiberin şifalı güçleri yüzyıllardan beri gelen bir şehir efsanesi değildir. Son 5-6 yıldır yapılan ciddi bilimsel araştırmalarda karabiberin antioksidan ve antikanser özellikleri de net olarak ortaya çıkmıştır.

Damarları tıkanmaya karşı korur
Sumak benim gibi ekşi tadları seven insanların sevdiği bir baharattır fakat hayatımızda hak ettiği yerde değildir. C vitamini içeriğiyle, antioksidan etkisiyle, sindirim sistemine olan faydasıyla, kansere karşı koruyucu özelliğiyle harika bir baharat oysa. Özellikle memleketim Adana'da kebapların yanında sumaklı soğan yeme alışkanlığı çok isabetli. Sumaklı soğan ızgara ya da mangal kömüründe pişen etlerdeki kanserojen oluşumları absorbe etmeye yardımcı olur. Mide ve bağırsaklarda daha iyi bir şekilde sindirilmesini sağlar. Yapılan çalışmalarda sumak özütünün damarlarda tıkanmayı önlediği ve içeriğindeki gallik asitin karaciğer kanserine karşı bedeni koruduğu ortaya çıkmıştır. Sumak'a, sofralarda renginden dolayı acı pul biber muamelesi yapılıyor ve bundan dolayı çok az kullanılıyor. Oysa çorbalara, salatalara, yemeklere bolca atarak kullanabilirsiniz. Daha fazla kullandığınızda özellikle çorbaların ve mantıların lezzetini arttırdığını göreceksiniz.

Acının mutluluk etkisi
Kırmızı biber neredeyse her yemeğe uyum sağlayan, lezzet katan, iştah açan şifalı bir baharattır. Üzerinde bir çok araştırma yapıldı. Özellikle acı kırmızı biberdeki likopen ve kapseisin maddesinin kanser türlerine karşı koruyucu ve tedaviyi destekleyici özelliği netleşti. Kırmızı pul biberde en çok dikkat edilmesi gereken nokta saklama koşullarıdır. Bir zamanlar gazetelerde kırmızı biberin kanser yaptığına dair haberler çıkmıştı hatırlarsanız... Aslında kanser yapan kırmızı biber değil, yukarıda da söz ettiğim gibi sıcak ve nemli ortamlarda bekletilen pul biberlerde küf mantarı aflatoksin oluşmasıdır. Yani aslında pul biber kanser yapıcı değil kansere karşı koruyucudur.

Bu arada acıbiberin endorfin hormonunun salgılanmasını artırıp mutlu ettiğine dair bilimsel çalışmaları hepimiz biliyoruz. Memleketlim Adanalıların ve Urfalıların sıcakkanlı, güleryüzlü olmalarının sebebi belki de acıyı çok sevmelerinde.. “Peki aynı zamanda neden çok kavga edilen şehirlerden?” sorunuzu da duyar gibi oluyorum. O'nun sebebi aynı zamanda çok et tüketilen bir toplu olması elbette..

Altın toz; Zencefil
Zencefil, faydaları saymakla bitmez baharatlar arasındadır. Bu baharatlı kökün kendine has bir özelliği var: Zencefil yan etkisi olmayan doğal bir ağrı kesici! Örneğin baş ağrısı veya boğaz ağrısına karşı hap yerine bir parça zencefil alın veya çayını demleyin. Şişkinlik ve kabızlık gibi yağlı yiyeceklerden kaynaklanan mide semptomlarına da çok iyi gelir. Zencefilli şekerleri ya da ballı karışımı mide bulantısına karşı kullanılabilir. sevdiğim, en çok önerdiğim kullanım şekli limonataya karıştırılarak kullanılması. 1 litre suya 1-2 adet limon suyu, 1 limon kabuğu rendesi, 1 -3 yemek kaşığı süzme bal ve 1 tatlı kaşığı kadar ince rendelenmiş taze zencefil karıştırarak elde ettiğiniz içeceği günde 2-3 bardak içebilirsiniz. Özellikle yazın çocukların da severek tüketebileceği şifalı bir içecektir. İçerisine isteğe göre taze nane yaprakları da atabilirsiniz. Zencefilin tazesi yoksa toz halini bal ile karıştırıp yiyebilirsiniz.
Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalarda zencefilin kansere karşı bağışıklık sistemini güçlendirdiği de anlaşılmıştır. Soğuk algınlığı hastalıklarına karşı yapılan bitki çaylarını (ıhlamur, kuşburnu, adaçayı ) bir tutam zencefil ekleyerek tüketmek, daha kolay atlatmanızı sağlar. Kronik öksürüklerde 1 yemek kaşığı andız pekmezi içine yarım çay kaşığı zencefil ekleyerek sabah akşam yiyin. Çocuklarınıza da yedirebilirsiniz. Özetle ister taze ister çay, ister yiyecek ister kapsül şeklinde olsun, düzenli olarak zencefil tüketin.

Herşeyin başı sağlık. Doğadaki sağlığa daha dikkatli bakmanız ve görmeniz dileğimle

Herbalist Tarkan Güveloğlu

http://www.herbalisttarkan.com

tarkanguveloglu@hotmail.com

0 216 414 97 16

Yazının devamı...

Tahta Kaşık Efsanesi

Sizler de çoğu kez medyada yer alan haberlerden okumuşsunuzdur. Bazı yiyecekleri tüketirken "asla metal kaşık kullanmayın" şeklinde uyarılar yapar konunun uzmanları. Bu uyarıyı bal kullanımında da çok fazla gördük. Faydalı bal enzimlerinin metal kaşıkla temasa geçtiğinde bazı zararlı tuzlar oluştuğu vs. şeklinde uyarılardı bunlar. Ve bal kavanozuna tahta kaşıktan başka kaşık girmemesi öneriliyordu. En başından beri bu uyarıyı mantıksız buldum, uygulamadım, önermedim. Hatta tam tersine tahta kaşığın zararlı olduğu durumlar bile olabileceğini anlattım. Bal, arı sütü, kefir, yoğurt yerken mutlaka tahta kaşıkta ısrar edenlerden farklı düşündüm. Kil maskesi yaparken bile tahta ya da plastik kaşık kullanın önerisiyle abartanlar da oldu. Polen yerken özellikle tahta kaşığa yönlendirenler de. Artık öyle oldu ki mutfağa yeni alışkanlıklar girdi.. Salata yaparken tahtadan bıçak kullananları gördük!

Gözenekleri mikrop yuvası

Herhangi bir besini yerken en sağlıklısı, paslanmaz çelikten ya da kaliteli kromdan yapılan kaşıkları vs. kullanmaktır. Artık bu devirde piyasadaki kaşıkların çoğu da zaten bu metallerden üretilmekte. Bu tahta kaşık efsanesi belki de çok eski yıllarda paslanabilen metal kaşıkların varlığından da kaynaklanmış olabilir. Bal, arı sütü, propolis, polen gibi arı ürünlerini, kefir, yoğurt gibi probiyotikleri rahatlıkla metal kaşıkla yiyebilirsiniz. Hatta özellikle tahta kaşıkla yememeye dikkat ediniz. Çünkü tahta kaşıkların gözenekleri vardır ve oralarda mikroplar birikebilir. Deterjan artıkları da kalabilir.. Öte yandan tahta kaşıkların üzeri vernik ya da cila ile kaplanabilmekte. Bu tip kaplamalar ise kanserojen olduğundan riskli .

Çelik kaşık ve sağlık

Plastik kaşıklar ise "bisfenol A" gibi zararlı kimyasallar içeriyor olabilir. Erciyes üniversitesinde görevli Arı Ürünleri ve Apiterapi konusunda önde gelen uzmanlardan sayın Prof. Dr. Sibel Silici'nin bu konudaki araştırması dikkat çekici. Bu araştırma da tahta kaşık efsanesini çürütüyor.. Hatta çelik, krom, plastik, porselen kaşıkları 1 ay boyunca balın içerisinde bırakarak denemişler. Sonuçta kaygılanmadan kullanılabilecek en mantıklı kaşığın paslanmaz çelik ve porselen olduğuna karar vermişler. Tahta kaşıkların mutfakta en iyisi olduğuna ısrar etmenin bir anlamı yok.

O bir nostalji

Sonuç olarak bu tür efsanelerin artık geçmişte kaldığını kabul etmemiz gerekir. Cildinize süreceğiniz kil maskenizi karıştırırken rahatlıkla metal kaşık kullanabilirsiniz. Arı sütü dahil tüm arı ürünlerini, macun gibi karışımları metal kaşıkla korkmadan yiyebilirsiniz. Salata malzemelerinizi metal bıçakla doğrayabilirsiniz. Evde hazırladığınız kefiri paslanmaz metal süzgeçle süzebilirsiniz. Yoğurdunuzu metal kaşıkla afiyetle yiyebilirsiniz. Çünkü tahta kaşık sadece nostaljik bir mutfak gereci artık..

Doğaya sevgi ve saygının en büyük yaşam prensibiniz olması dileklerimle

Sağlığın ve huzurun en yüksek kaynağı doğadır unutmayın

Herbalist Tarkan Güveloğlu

http://www.herbalisttarkan.com

tarkanguveloglu@hotmail.com

0 216 414 97 16

Yazının devamı...

Kabızlığa Karşı En İyi 8 Besin

Eğer sindiriminiz yetersiz ise hem ruh haliniz olumsuz etkilenir hem de enerji seviyeniz azalır. O nedenle kabızlık sorunu ihmal edilmemeli. Sindirim sisteminde yaşanan sıkışıklık durumunda, doğru gıdaları tüketerek sorunu doğal olarak düzeltirseniz, daha sağlıklı bir metabolizmaya kavuşursunuz. Size hangi besinlerin doğal yolla kabızlığa yardımcı olacağından söz etmek istiyorum.

Bağırsak dostu armut
Kabızlıktan kurtulmak için isabetli meyve seçimlerinden biri de armuttur. Bu meyve, sindirimde yeterli hızı sağlamanıza yardımcı olur. Çünkü en yüksek lifli meyvelerden biridir. Kabuğu ile yemeye özen gösterin çünkü armutun toplam lifinin yaklaşık yarısı kabuğunda yer alıyor.

Kefir, turşu veya yoğurt
Probiyotik içeren kefir, mide ve bağırsak sağlığı için çok önemli. Hergün 1 veya 2 bardak kefir ayranı içmek bu soruna iyi gelir. Çok etkili olmasına rağmen eğer tadı hoşunuza gitmezse başka bie çözüm veriyorum: Ev turşusu ile ev yoğurdunu 1'er orta boy kase miktarında karıştırarak yemek sırasında salata niyetine tüketebilirsiniz.

İncir doğru bir doğal çözüm
Kuru incir, sindirime yardımcı olan mükemmel bir lif kaynağıdır. Yüksek lif içeriği suyu emer ve bağırsağınızı yumuşatır. Bağırsak alışkanlıklarını düzenli tutmak ve kabızlıkla baş etmek için mükemmel bir seçimdir.. İhmal etmeyin hergün mutlaka tüketin.

Magnezyum deposu siyah fasulye
Yüksek lif içeriği, bol miktarda magnezyum ve potasyuma sahip olması nedeniyle büyük bir sindirim sistemi uyarıcısı ve düzenleyicidir bu sebze. Haşlayın ve evde bulundurun, her salatanıza ilave edin. Çorbalarınız kaynarken haşlanmış siyah fasülyeden bir avuç ekleyin.

Ispanağın salatası
Ispanak, yeşil yapraklı sebzeler arasında en fazla lif içerdiğinden dolayı, sindirim için çok iyidir. Hem kabızlığınızı giderir hem de kabız olmanızı engeller. Fakat pişirirken çok az haşlamalısınız. Yaprakları diri kalmalı. Bu yapraklardan salata yaparak her ana yemek öncesi tüketin, yemeğe ondan sonra başlayın

Kahvaltıda zeytin tüketin
20 büyük zeytinde günlük olarak sindirime faydalı lif mevcuttur. Sağlıklı bir beden için bir çok faydası bulunan bu besini kabızlık sorunuyla uğraşanlar ihmal etmemeli. Bağırsak hareketlerini iyileştirmek için kahvaltıda zeytin tüketmeye özem gösterin

Portakal hafif bir müshil gibi
Portakal, C vitamini ve lif içerir. Hafif bir müshil olarak da işlev görür. Sindirimi teşvik eden bazı mineraller de içerdiği için kabız olanlar yemeklerden sonra mutlaka 1 adet portakal tüketmeli

Kuru erik adeta kabız ilacı
Aynı zamanda potasyum ve magnezyumu çok bol olan kuru erik, kabızlıktan muzdarip olanlara güzel bir yardımcı. Adeta bir müshil çalışır. Hoşaf yaparak günde 2 tas tüketin.

Sağlıkla ve huzurla girin yeni yıla

Doğaya sevgi ve saygının en büyük yaşam prensibiniz olması dileklerimle

Herbalist Tarkan Güveloğlu

http://www.herbalisttarkan.com

tarkanguveloglu@hotmail.com

0 216 414 97 16

Yazının devamı...

Cinsel Gücü Arttıran 3 Bin Yıllık Ot!

Bitkisel zayıflama sektöründe çok oyun oynandı. Bu oyunlar "cinsel güç pazarı"nda da dönüyor. Sonsuz cinsel güç isteği bu tip suistimallere her zaman yol açıyor. Üstelik yine masum şifalı bitkiler söz konusu. Piyasada cinsel güç sağladığı söylenen bir çok "bitkisel kapsül" var. Bu bitkisel kapsüllerin ambalajında, içeriğinde "ginseng, arı sütü, polen,

epimedyum, azgın teke otu, çakşır kökü" vs vs gibi bitkiler olduğu yazar. 1 saat içinde cinsel gücü artırıcı etki gösterdiği hatta bu etkinin 2-3 gün süreceği ifade adilir. Bu bilgiler tamamen yalandır!

Kimyasal ilaca "bitkisel" etiketi!

Cinsel gücü artırıcı bitkiler var fakat etkisi bu şekilde hızlı olamaz. Bu şekilde etki gösteren maddeler eczanelerde satılan, ünlü markaların ereksiyon ilaçlarının etken kimyasal maddeleridir. İşte hile burada başlıyor. Bu etken maddeler bir şekilde karaborsa ortamlardan temin edilip merdivenaltında bazı bitki tozlarıyla karıştırılıyor. Kapsül ya da macun haline getirilerek "afrodizyak bitkisel ilaç" diye pazarlanıyor. Halk arasında “bitkiseldir, zararsızdır” düşüncesi yaygın olduğu için alıcı buluyor. Bitkisel yalanıyla bu tip ilaçlar internetten, uydu tv kanallarından, bazı radyolardan pazarlanıyor.

Hangi koşullarda üretildiği meçhul

Hatta benzin istasyonlarında ve tekel bayii raflarında bile rastlamaktayız bu tip ürünlere.

Erkekler bitkisel bir ürün kullandığını zannederken aslında eczanelerde satılan, doktorlar tarafından reçete edilen ilaçları kullanmış oluyorlar. Üstelik eczanede satılan hapların üzerinde belirtilen mg miktarları bellidir. Ama bu tip sözde bitkisel ilaçların içindeki etken maddenin miktarı belirsizdir. Üstelik hangi koşullarda üretildiği de meçhuldür.

Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı piyasadaki bu ürünlerden numune alarak tahlil yapıyor ve zaten içeriklerinde bu ilaç hammaddelerini ortaya çıkarıyor. Ve yetkili kurumlar bu ürünleri sık sık toplatıyor, para cezaları kesiliyor, firma isimlerini yayınlıyor, çoğu engelleniyor ama tekrar başka şirket ve marka isimleriyle piyasada oluyorlarl

Cinsellik önce beyinde başlar

Öncelikle şunun çok iyi bilinmesi gerekir. Çok aktif bir cinsel hayat için sağlıklı bir bünye gerekir. Sex yapmak bir nevi spor aktivitesi gibidir. Uzun ereksiyon süre için, cinsel performansı karşılayacak iyi bir kardiyovasküler sistem gerekir. Hiç spor yapmayan, orta yaş üzeri, kilo fazlalığı problemi olan, tansiyonu ya da başka rahatsızlıkları bulunan bir erkeğin halı sahada uzun süre futbol oynamaya çalıştığını, ordan oraya koştuğunu tahmin edin! Ya da koşu bandında uzun süre koşmaya çalıştığını düşünün! Kalp krizi geçirip hayatını kaybetme ihtimali bile vardır.

Cinsel hayat önce beynimizde başlar. Cinsel isteksizlğin altında hem fiziksel, hem ruhsal sorunlar yatabilir. Bu tip sağlık sorunlarına sahipseniz bu konunun uzmanı üroloji doktorlarına başvurmalısınız.

Aşırı stresli, mutsuz, maddi sıkıntılı, başarısız bir erkeğin cinsel hayatının kötü olması normaldir. Başarı ve zafer duygusunun erkeklerde testosteron hormonunun salgılanmasını artırdığına dair bilimsel çalışmalar da vardır.

Ginseng'in cinsel güce etkisi yüzlerce yıl önce biliniyordu

Ruhen ve bedenen hazırsanız, cinsel isteği artıracak bazı bitkiler, bitki özleri, besinler ve baharatların güç sağlayıcı özelliklerinden faydalanın. Bunların başında bal, polen ve arı sütünü önerebilirim. Bu arı ürünleri içerdiği vitaminler, mineraller, amino asitler, hormonlar ve enerjiyle kadın ve erkekte cinsel isteği destekler. Sperm sayısını ve kalitesini de artırır. Kırmızı Kore Ginsengi, zencefil, çakşır kökü erkeklerdeki cinsel gücü ve isteği artırıcı özelliği iyi bilinen bitki kökleri.

Ginseng, cinsel gücü arttıran 3 bin yıllık bir otun kökü olarak yüzlerce yıldır her çağda aslında bu amaçla kullanıldı. Tıbbi amaçlarla kullanılan tipleri Amerikan ginsengi, Kore ginsengi ve Sibirya ginsengi isimleri ile biliniyor. Kökleri insan vücuduna benzediğinden “insan otu” ismi ile de anılır. Kırmızı Kore ginsenginin (güvenilir markalardan) kapsüllerini alarak içebilirsiniz. Piyasada etiketinde Panax Ginseng ibaresi bulunan ama içeriği gerçek ginseng içermeyen bir çok ürün var! Ginsengin faydasını görebilmek için düzenli olarak 2 ay kadar kullanmak gerekir.

Zencefil ve pekmez karışımı

Zencefilin tazesini limonataya rendeleyerek içebilirsiniz ya da bal içerisine rendeleyerek yiyebilirsiniz. Taze dönemi değilse 1 çay kaşığı zencefil tozunu bala ya da pekmeze karıştırıp tüketebilirsiniz.

Çakşır kökü tozunu da aynı şekilde kullanın. Hatta keçiboynuzu pekmezine karıştırırsanız daha da etkili olacaktır. Çünkü keçiboynuzu pekmezi, hem cinsel gücü hem de sperm sayısını artırıcı özelliğe sahip.

Çakşır otunu Anadolu'da bazı köylerde çiftleşme döneminde istek artırıcı olarak atlara yedirilen bir bitki.

Meyan kökü de hem kadında hem erkekte cinsel gücü artırıcı özelliği ile bilinen, çok yönlü etkili bitkilerden. Sadece yüksek tansiyon, ödem ve şeker hastalığı sorunu olanlar meyan kökünü dikkatli kullanmalı.

Meyan kökü çayı günde 2 bardak içilebilir. Ya da günde 1 çay kaşığı Meyan kökü ekstresini suyla karıştıp için.

Adaçayının fazla tüketimi cinsel gücü azaltır

Adaçayı kadınlık hormonu olan östrojenin salgısını artırdığı için kadınlarda cinsel isteği artırırken fazla tüketildiğinde erkeklerde bu isteği azaltabilir. Bu dengeye dikkat etmeli

Susam ve susamdan üretilen bir ürün olan tahin de hem kadında hem erkekte cinsel güç konusunda faydalı besinlerden. Kuruyemişlerden badem, antep fıstığı, ceviz, ayçekirdeği ve kabak çekirdeği de bu konuda faydalı.

Baharatlardan acı biber, tarçın, kakule, hardal ve kişnişin bu konudaki faydaları biliniyor. Her ne kadar sarımsak ve soğan kokuları açısından bu konuda tezat gibi görünse de günlük hayatımızda kullanıldığında uzun vadede cinsel isteği artırmada faydalı iki besin.

Abartmamak kaydıyla kırmızı eti ve yumurtayı da günlük diyetimizde eksik etmemek gerekir. Kolesterol erkeklik hormonları için gereklidir.

Bitter çikolata da cinsel isteği arttırır. Biberiye bitkisi, kan dolaşımı sistemine faydası olduğu için etkili. Ara sıra içilen 1 bardak biberiye çayının da bu konuda faydası olabilir. Yüksek tansiyon hastaları biberiyeyi dikkatli kullanmalı. Mucizevi meyvelardan çekirdekli kara üzüm bu konuda da faydalı olabilir. Kurusu ya da tazesi çekirdekleri de çiğnenmek suretiyle günde 10-15 adet yenebilir.

Mahlep'i tatlılara katın

Mahlep in de kuvvet verici ve cinsel gücü artırıcı etkileri var. Mahlep tozunu tatlı yapımlarında kullanabilirsiniz. Ayrıca bal ya da pekmeze karıştırıp yiyebilirsiniz. Aromaterapi masaj yağlarından vanilya, çilek ve çikolata kokulu masaj yağları ile masaj yapılması cinsel istek uyandırır. Masaj yağlarını tercih ederken likit parafinden değil de bitkisel yağlardan oluşan masaj yağlarını tercih etmenizi öneririm.

Gönlünüze göre sağlıklı yaşamlar.. Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum

Herbalist Tarkan Güveloğlu

www.abtdogalurunler.com

info@abtdogalurunler.com

0 216 414 97 17

Yazının devamı...

Gençliğin Sırrı Mor Renkte!

Renklere göre sebze ve meyvelerin bir değeri olduğunu biliyor musunuz? Örneğin mor renkli meyve ve sebzelerin sağlığımız için birçok faydası bulunuyor. Acaba bu süper sebzeler buzdolabında hak ettiği yerde mi? Bilinçli ve doğru beslenme meraklılarına sadece gizli bir ipucu mor. Bu sebzeleri mor yapan, bu renkten sorumlu olan "antosiyanin" adlı bir madde var. Ve bu madde yüksek derecede antioksidan etkiye sahip. Hücrelerimizi yaşlanma ve oksidatif strese karşı koruyan bir kalkan gibi bu çekici renk.

Mor renk mutfakta baştacı olmalı

Mavi, mor, kırmızı veya mavi-siyah sebze ve meyvelerde bulunuyor "antosiyanin". Ve tıpta biyoflavonoidler olarak adlandırılıyorlar. Bu müthiş madde Ahududu, böğürtlen, acai, goji, kırmızı lahana, pancar ve patlıcan ve benzerlerinde saklı. Hem çok lezzetli yemek ve salatalar elde edilir mor sebzelerle. Hem de genç kalmaya kapı açılıyor. Örneğin şimdiye kadar bütün salatalarınızı turuncu havuçtan yaptınız. Bu kez farklı olanı deneyin. Altını çiziyorum ki, mor havuç salatası tad olarak çok başka güzelliğe sahip.

Mor diyeti deneyin

Bir ipucu daha vereyim. Aynı zamanda kilo verdiren bir renk! Bu sebzelerle kilo verme akımı ABD'de "mor diyet" olarak anılıyor. "Mor diyet"i, haftada üç gün yaptığınızda sevilmeyen kilolardan kurtulacaksınız. Bunun için haftada 3 gün evde sadece mor renkli besinlerle besleneceksiniz. Tabii ki pişirirken içine zeytinyağı katacaksınız fakat miktarını abartmayacaksınız. Antosiyanin içeren gıdalar aynı zamanda kansere karşı da koruyucudur. Yüksek kolesterolü düşürür, damar yapısına da faydası vardır. Erken bunamaya iyi geldiği, hafızayı güçlendirdiği de bilinmekte.

100 yıl yaşayan ada halkının sırrı

"Antosiyanin" maddesini bazılarınız ünlü "Okinawa diyeti"nden hatırlayabilir. Okinawa adasında yaşayan insanların ortalama yaşı 100 dolayında. Bu kadar uzun ve sağlıklı yaşayan ada halkının ne yiyip içtikleri incelenmiş. Tatlı patatesin yemeği ya da tatlısını bolca tükettikleri anlaşılmış.

Tatlı patatesin(rengi mordur) içinde bolca antosiyanin bulunduğu ortaya çıkmış. Alışkanlıklarımızı zorlarsak sanırım ki karlı çıkabiliriz. Bundan sonra mutfağınızda farklı renklere de yer açmayı da deneyin. Mor patates, besin olarak o kadar çok değere sahip ki.. Antosiyanin'in yanısıra A ve C vitamini, manganez, bakır, B6, Potasyum ve demir de barındırıyor.

Allah, her türlü çözümü doğada insanlara sunmuş. Önemli olan, hangi bitkilerin ve ne özellikte olanların fayda getireceğini öğrenmek. Doğru çözüm, bunu bilen uzmanların size bilgi vermesiyle gelir. "Doğru bilgi, bilinçli tüketim". Bu kuraldan şaşmamanızı öneririm

Antosiyanin içeren başlıca gıdalar;

Siyah havuç, Ahududu, Böğürtlen, Yaban mersini, Mürdüm eriği, Kırmızı lahana, Pancar,

Patlıcan, Kırmızı turp, Tatlı mor patates, Kiraz, Vişne, Siyah incir, Nar, Karadut,

Kızılcık, Siyah üzüm, Kuşüzümü

Herbalist Tarkan Güveloğlu

Doğaya saygı içinde bir yaşam temennimle

http://www.herbalisttarkan.com

tarkanguveloglu@hotmail.com

0 216 414 97 16

Yazının devamı...

Poşet Çaylar Kanserojen mi?

Poşet çaylar, demleme kolaylığı, kişiye göre ayarlabilen demi, tadı, mükemmel rengi ve kokusu nedeniyle inanılmaz derecede rahatlık sağlıyor. Fakat son zamanlarda bu çayın sağlığı zedelediği noktasında söylentiler de var. Modern çağda, çok yoğun geçen gündelik ve iş yaşantısının bir parçası olan poşet çayın tahtı kolay kolay sarsılacağa benzemiyor. Böyle de olsa, çok kısa sürede sıcacık çay içebilme lüksünü bir kenara bırakıp, içerik olarak sağlığı tehdit edip etmediğinin araştırılması gerekir.

Poşet çayda söylentiler

Bazı sosyal medya mecralarında sallama poşet çayların zararlı olduğu, kanserojen maddeler içerdiği, böcek ilaçları barındırdığı, hatta üretimde plastik maddeler kullanıldığı hakkında paylaşımlara rastlıyoruz. Bunları okuyan insanlar hiç araştırmadan bu bilgiyi internette yaymaya devam ediyor. Bu tip paylaşımlar bilerek ya da bilmeyerek insanların poşet bitki çaylarından dolayısıyla da doğal yaşamdan uzak durmasına sebep olabiliyor.

Çaydanlık mı, sallama mı?

İnsanların bitki çayı içeceği zaman bitkiyi alıp çaydanlıklarda demlemek yerine daha kolay ulaşılabilir olan bu yönteme başvurması çok mantıklı.

Yanlış bilgiler yayarak poşet çaylardan uzak tutmak, insanların bitki çaylarından göreceği

faydaları da engelliyor. Çaydanlıkta siyah çay, bitki veya meyva çayı demleme imkanınız var ise tabii ki alıp demleyin ama zaman probleminiz varsa sallama poşet çay kullanmaktan da çekinmeyin.

Çay torbaları muz ağacından

Poşet çaylarda kullanılan torba hammaddesi bildiğimiz kağıt değildir. Öyle plastik ya da kanserojen içeren maddeler de barındırmaz. Böcek ilacı ihtiva etmesi de mümkün değil çünkü sıkı denetimden geçiyor. Çayların bulunduğu torbacıklar, bir muz ağacı türü olan Abaka (musa textilis) ağacının yapraklarının kalın saplarından elde edilen liflerden yapılmakta. Bu lifler çok dayanıklı olduğundan örneğin gemilerdeki halat yapımında bile kullanılmakta.

Bu tip muz ağaçların yetiştiği bölge Filipinler. Torbaların yüzde 90 üretimi bundan dolayı burada gerçekleşiyor. Bu lifleri beyazlatmak için de hidrojen peroksit kullanılmakta. Hidrojen peroksit, zararlı bir madde değil, bildiğimiz oksijenli su. Bu madde, torba üretiminde kullanılacak lifleri beyazlatır ve kalıntı da bırakmaz.

Tel zımbalara dikkat

Poşet çaylar ilk piyasaya çıktığında ip kısmını tutturmak için tel zımbakullanılabiliyordu. Son yıllarda piyasada böyle tel zımbalı çaylar azaldı. fakat yine de bu konuya dikkat edin rastlarsanız asla kullanmayın. Çünkü tel zımbalar suya girince zararlı olabilmekte. Kaliteli çay markaları, torbacıkları bahsettiğim ağaç lifinden elde ediyor. Poşet çay alacağınız zaman güvenilir markaları tercih edin bu nedenle. Gönül rahatlığıyla çayınızı için.

Ülkemizde bolluk varken neden ithal?

Bizim burada yapmamız gereken insanları poşet çaylardan uzak tutmak olmamalı. Sallama meyve çaylardaki kuru meyvelerin kaliteli standartlarda üretimini yapıp, yurt dışından ithal etmek zorunda kalmamalıyız. Ülkemizde her türlü doğal bitki ve meyve var ama poşet çaylarda kullanılan bitkilerin çoğu belirli standartlar tutturulamadığı için maalesef yurtdışından alınıyor. Paramız boşuna dışarıya gidiyor.

Plastik bardakta içmeyin

Biraz dikkat edersek tehliklerle karşılaşmamız mümkün olmaz. Benim bir başka önerim; kesinlikle plastik bardaklarla çay içilmemesi. Çünkü çayın sıcaklığı bardaktaki kimyasal ve diğer zararlı maddeleri açığa çıkarabilir. Cam bardaktan şaşmayalım.

Sağlıklı günler dileğimle

Herbalist Tarkan Güveloğlu

http://www.herbalisttarkan.com

tarkanguveloglu@hotmail.com

0 216 414 97 16

Yazının devamı...

Tatlı Balda Acı Gerçekler

Bal arıları mucizevi bir iç güdüyle yüzlerce çiçeği ve ağacı dolaşarak nektar toplar ve bal yapar. Her ne kadar bazı kişiler balı sadece enerji veren bir nevi şeker gibi görse de gerçek bal içerdiği enzimlerle, minerallerle, vitaminlerle klasik şekerden çok uzak, tam bir şifa kaynağıdır.Tıbbın ataları Hipokrat ve İbni Sina gibi hekimlerin yaşadığı dönemlerde baldan övgüyle bahsettikleri ve balı bir ilaç olarak bir çok hastalığın tedavisinde kullandıklarını bilmekteyiz. Balın ilk akla gelen faydası antibakteriyel özelliğidir. Hatta virüslere, mantarlara karşı da etkili olduğuna dair bilimsel çalışmalar vardır. Gerçek bal bu yüzden hiç bir koruyucu madde eklenmeden uzun yıllar bozulmadan kalmaktadır.

Bal üretiminde çok oyun var.

Farkındaysanız hep "gerçek bal" diye bahsediyorum çünkü piyasada çok fazlasıyla sahte bal bulunmaktadır. Akışkanlığı ve rengi bala çok benzeyen glikoz yani mısır şurubunun içerisine bal esansı ekleyip insanlara "bal" adı altında sattıklarını görüyoruz. Ya da arı kovanı yakınlarına glikoz ya da şekerli su koyup kısa sürede "sözde bal" elde edilerek piyasaya verilmekte olduğuna tanık oluyoruz.. Baldaki tehlike genelde glikoz ve zirai ilaç kalıntıları olarak bilinir fakat aldığım eğitimlerde ve sahada gözlemlediğim, üzerinde ciddi anlamda durulmayan bir diğer tehlike bala ve propolise asfalt yani zift karışmasıdır! Propolis, arıların ağaçların reçinelerinden elde ettikleri mumsu bir maddedir. Arılar bu propolisi kovandaki çatlakları kapatmak ve siteril bir ortam oluşturmak için kullanırlar. Petek gözlerinin içine bile sıvayarak mikroplara karşı koruma sağlamaya çalışırlar.

Arılar kovanı korurken yanılabiliyorlar!

Propolis sayısız faydalara sahip çok şifalı bir arı ürünüdür. Fakat arı kovanlarının bulunduğu ortam asfalt yollara yakın bir yerde bulunuyorsa tam tersi sağlığı tehdit ediyor. Arılar yaz aylarında asfaltın erimiş olan kısımlarındaki zifti propolise benzeterek toplarlar ve kovana getirirler. Günümüz de çevrenin doğal ortamlarından artık uzaklaşmasıyla, yeşil örtü ve binaların, inşaat alanlarının içiçe geçmesiyle biz "doğal" diye sunulanı bal "zannediyoruz" ama o bal gerçekten tehlike saçıyor.

Zift yeme tehlikesi var

Asfalt yapımında kullanılan zift bir çok ağır metal hatta arsenik bile içerir. Kanserojen bir maddedir ve ayrıca alerjilere yol açabilir. Bal arılarının propolise benzeterek topladığı bir diğer madde ise "boya" dır. Arı kovanlarını boya fabrikalarından da uzak tutmak gerekir. Özet olarak sağlıklı bal ve propolis tüketmek istiyorsak arı kovanlarının bulunduğu ortam asfalttan, boya fabrikalarından, zirai ilaç kullanılan bahçe ve tarlalardan uzak olmalıdır.

Sağlıklı günler.. Balın hasını bulmanız dileğimle

Herbalist Tarkan Güveloğlu

http://www.herbalisttarkan.com

tarkanguveloglu@hotmail.com

0 216 414 97 16

Yazının devamı...

Ekmekteki Suni Beyazlık

Beyaz una mahkummuş gibi duruyoruz ama öyle değil. İşlendiği ve GDO'lu olduğu için bir çok değerini yitiren bu besini hayatımızdan çıkarmak, sağlıklı yaşama iyi bir adım. Eski buğdaylarda gluten oranı daha düşüktü, şimdi daha yüksek.

Beyaz unu kesinlikle tüketmemesi gereken insanlar da var. Arpa, buğday, yulaf gibi tahıllara hassasiyeti olanlar için zaten yasak bu besin. Onlar "Glutensiz un"la yapılmış yiyecekleri kullanıyor. Bunun yanı sıra insan sağlığı için de çok faydalı glutensiz un. Glutensiz un elde etmek için arpa, buğday gibi besinlerin yerine fındık unu, keçiboynuzu unu, patates gibi çeşitli besinler yer alır. Glutensiz unların Çölyak hastaları için hayati önemi var. Günlük yaşamda pasta börek yapımı gibi çeşitli alanlarda beyaz un kullanmak istemiyorsanız bu ürünleri tercih edebilirsiniz. İşte size her türlü "hamur işi" benzeri çörek, pasta vs. yapabileceğiniz katkısız, rengi tamamen doğal unlar:

Karabuğday unu

Karabuğdayların değirmenlerde öğütülmesi ile elde edilir. Yüksek lif oranı ve besin değerine sahip. Kalorisi biraz daha düşük. Besinsel lif ve dirençli nişasta içeriğinden dolayı vücutta yavaş yavaş sindirilir. Bu yüzden glisemik indeksi biraz daha düşük. Uzun süre tokluk hissi verir. Karabuğday unu ve ekşi maya yardımıyla ekmek, kek ve benzeri tüm hamurişlerinizi yapabilirsiniz.

Pirinç Unu

Uzun ömürlü pirinçten elde edilir. Kabuklu prinçten yapılırsa lif açısından daha iyi olur. Evde kendiniz de yapabilirsiniz. Kabuklu esmer pirinci yıkayıp süzgeçte kurumaya bırakın. Fırın tepsisine yayın ve pişirin. 150 dereceyi aşmamalı fırın ısısı. Pirinçler sadece 3 dakika fırında kalmalı. Bu süre bitince tepsiden çıkarıp, rondo içerisinde un haline gelinceye kadar çekin. En son elekte eleyin, iri taneler ayıklansın ve kavanoza koyun. Bu unla bebeğinize mamalar, ailenize turtalar, gofretler, krepler yapabilirsiniz.

Fındık Unu

Fındık, folik asit, E, K, C vitaminleri, demir, çinko, bakır gibi mineraller, protein, lif açısından zengin bir kaynak. İçerdiği doymamış yağ asitleri sayesinde kalp sağlığı için ideal. Ancak yağ içeriği için kalorisi yüksek. Fındık unu için fındıkların kabukları soyulduktan sonra kavrulmaları gerekir. Bu işlemden sonra öğütülür. Kek ve kurabiye gibi bir çok tatlıyı, börekleri bu unla yapabilirsiniz. Yapımı da çok kolay. Örneğin; tereyağı, vanilya ve fındık ununu yoğurup toplar halinde fırına koymanızla bir kaç dakikada kurabiye yapabiliyorsunuz. Fırından sonra üzerine bolca pudra şekeri serpmeniz gerekiyor

Badem Unu

Bademli un, kabuklu bademlerden yapılır. O da fındık unu gibi kavrulduktan sonra öğütülür. Her türlü hamur işini bu unla yapmanız mümkün

Hayatınızdan çıkarmak istediğiniz her gıdanın ikinci veya üçüncü alternatifi doğada mutlaka vardır, unutmayın.

Herbalist Tarkan Güveloğlu

http://www.herbalisttarkan.com

tarkanguveloglu@hotmail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.