Hoşçakal tartışma
Hoşçakal tartışma
|
68 kuşağının efsanevi gençlik lideri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yaşam öyküsünü konu alan "Hoşçakal Yarın" filmi, Milliyet'in öncülüğünde masaya yatırıldı. Daha senaryo aşamasındayken tartışılmaya başlanan ve özellikle 68 kuşağının eleştiri yağmuruna tuttuğu "Hoşçakal Yarın", oyuncuları, yönetmeni, dönemin tanıkları, 68'liler Birliği Vakfı'nın üyeleri tarafından A'dan Z'ye tartışıldı.
Milliyet'in biraraya getirdiği aydınlar önce Beyoğlu Sineması'nda Özen Film tarafından saat 10.00'da düzenlenen özel seansta filmi izledi. Daha sonra hep birlikte Milliyet'in bulunduğu Doğan Medya Center'a gelerek konferans salonunda film üzerinde tam 5 saat konuştular, "Hoşçakal Yarın"ı enine boyuna tartıştılar.
Son derece demokratik bir ortamda gerçekleşen ve arkadaşımız Nazım Alpman'ın yönettiği panelde şu isimler biraraya geldiler: Filmin yönetmeni Reis Çelik, oyuncuları Berhan Şimşek, Bedri Baykam, Tuncel Kurtiz, Ahmet Nesin, Bengi Heval Öz, Orhan Aydın, Engin Günay, 68'liler Vakfı'ndan Başkan Haşmet Atahan, Mustafa Yalçıner, Hasan Ataol, Metin Eşrefoğlu, Bozkurt Nuhoğlu, dönemin ünlü isimlerinden Mihri ve eşi Sevim Belli, Mustafa Lütfi Kıyıcı, Hale Kıyıcı, "Leoparın Kuyruğu" filminin yönetmeni Turgut Yasalar, Fatoş Güney, Radikal gazetesi film eleştirmeni Tunca Arslan, Milliyet gazetesi yazarları Ayça Atikoğlu ve Duygu Asena.
Zaman zaman tansiyonun yükseldiği konuşmaların da yapıldığı panel de konuşmacılar şunları anlattılar:
Reis Çelik: "Öncelikle böyle bir konu işlendiği zaman 40'lardan 60'lardan günümüze kadar demokrasinin çilesini çekmiş, antiemperyalizmin savunuculuğunu üstlenerek gerçek demokrasinin gelişip yaygınlaşmasında bu ülkede o kadar çok kişinin mücadele ettiğini görüyoruz ki. Ama bir o kadar da bu durumun köşelere sıkıştırılıp bastırıldığını görebiliriz. Bu konuyla ilgili benzeri filmleri, kitapları, sergileri ben de ciddi duygularla ele alıp, eleştirirdim. Üzerine giderdim. Çünkü hata yapılmasını istemezdim. Yapmak istediğimiz oldukça açık ve netti. Ancak hazırlık aşamasında ufak da olsa "Acaba yanlış mı yapılıyor." şeklindeki bir kaygı negatif bakışların doğmasına neden oldu. Kötü bir film çıkacağına dair düşünceler vardı. Ancak biz bütün iyi niyetimiz ve samimiyetimizle yaptığımız işe inandığımızdan böyle bir sonun yaşanacağına inanmıyorduk."
Bozkurt Nuhoğlu (Deniz Gezmiş'in en yakın arkadaşı) "Filme emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Çünkü emeğe büyük bir saygım var. Filmin girişi yanlış. Gecekonduda kim oturuyor? Köylüler. Bu bir gerçek. Bir ressam o da düzen tarafından yenilmiş. Deniz yıkıntılar arasında yaşatılıyor. Deniz'i bu şekilde vermek yanlış bir şey. Biz senaryoyu beğenmedik. Bir filmin başarılı olabilmesi için ciddi, ayağı yere basan bir senaryoya sahip olması gerekirdi. Başında önerilemizi kabul ettiler. Bir sürü anekdot anlattım. Bütün bunları not aldılar. Bana hatırlattığım ayrıntılar için teşekkür ettiler. Filme geldiğimde müthiş bir hayal kırıklığı yaşadım."
Bedri Baykam(Filmdeki ressam): "68 kuşağı ile ilgili bir film yapmak çok heyecan verici olduğu kadar aynı zamanda çok hassas bir konu. Türkiye'nin bugünkü siyasi konumu, sol içindeki bölünmüşlüğü olaya güncel bir boyut katıp bu hassasiyete bir ekleme yapıyor. Bunun dışında geçmişimizin, o döneminin yaşayan insanlar tarafından 30 yıl sonra değerlendirilmesi, 6 Mayıs 1972 yaşanan trajik sonlardan geçtiğimiz için de olay hepimiz için acı verici. Bu yüzden Deniz ve 68 kuşağı ile ilgili bir film yapılsaydı, mutlaka kimi kesimler tarafından olayları tam yansıtmadığı ya da yetersiz bulunduğu için eleştirilecekti. Ancak filmi gördükten, insanların gözyaşları ve alkışlarını duyduktan sonra verdiğim kararın doğruluğuna inandım. Ana hatlarıyla eleştirsek de filmin hedefine ulaştığı kesin."
Mustafa Yalçıner: (Eski THKO'lu) "Ben filmin eksiklikleri, olmamış tarafları üzerinde yapılacak bir tartışmanın doğru olmadığına inanıyorum. Hemen hemen hiç olan politik olaylardan sonuçlar çıkarıp politik eylemler üreten Deniz'in de böyle davranacağını düşünüyorum. Filmin sadece son sözlerinde yansıyan mesaj olumlu diye film boyunca verilmeye çalışılan mesaj olumsuz sayılamaz. Film iyi bir film değil. Fakat kötü de değil. Savcının yanlış yerde oturması gibi eksiklikleri de olabilir. Ama, genç kuşaklara Deniz'in ve 68'in hatırlatılması, insanlara o dönemi düşündürmek önemli bir şey. Burda eleştiriler izleyicinin filmi nasıl izlemesi gerektiği üzerinde yoğunlaşırsa, yararlı olur. Biz kendi adımıza senaryoya yardımcı olmaya çalıştık. Filmde bana göre de çok eksiklikler var."
Ahmet Nesin: "Bu filmin başından sonuna kadar en fazla işçiliğini yapan dört kişi burdayız. Berhan, Reis, Orhan Aydın ve ben. Bence tartışmalar yanlış yere götürülüyor. Bu film, 68 döneminin filmidir. Herkes "Niye Deniz'in filmi değil, niye Deniz'in sosyalist kimliği açıklanmıyor, niye 15 - 16 Haziran yok?" şeklinde eleştiriler getiriyor. Benim aklıma da hemen "kanlı pazar" geldi. Deniz'in ilk tutuklanışı, İstanbul'da 68 döneminin başlangıcı THKPC Hareketi ve Mahir Çayan geldi. Sonra TİKKO, ser verip de ser vermeyen İbrahim Kaypakkaya var. Daha ne kadar detaylara gireceğiz? 24 saat film izlemeye kim dayanabilir. "Deniz'in ilk başlangıcını niye almadın, ortasını, son dönemini niye almadın?" diyorlar. Zaten bu film bir Deniz filmi değildir. Bunu Deniz'in yanında yer alanlar bilir ki, THKO'da Deniz'den daha önemli olan teorisyenliği asıl yapan Sinan var. O zaman onlara da yer verelim. Ama bu ülkede en yaşlısından, en gencine, sağcısına kadar, popüler olduğu için herkesin inandığı bir Deniz var. Teorisyen olarak değil, pratisyen olarak var olan kimliğiyle herkesin tanıdığı bir Deniz var."
Tunca Arslan (Sinema eleştirmeni) "Bence "Hoşçakal Yarın", Hollywood'un anti-emperyalist egemenliğine karşı, ulusal sinemacıların köklerine, tarihlerine dönmeleri gerektiğine çok iyi bir örnek. Ben 68'i yaşamadım. Ama gördüğüm kadarıyla günümüzde Denizler çok iyi bilinmiyor. Filmden sonra pek çok arkadaşım, bunlar gerçek miydi?" diye saşırıyorlar.. "Deniz gerçekten Türk bayrağına, ulusal Kurtuluş Savaşı'na, M.Kemal'e böyle mi yaklaşıyordu?" gibi sorular soruyorlar. Bunları bugüne taşıyan bir film olarak, bir sinema yazarı ve onun önünde bir sinema seyircisi olarak bu topraklar da yaşanan bazı gerçekliklerin, diyelim ki özelleştirmeyi bir İtalyan yönetmeninden izlemem kadar beni üzen bir şey olamaz. Bizim pek çok usta sinemacımız bu konulara el atmıyor. Bu film, bu ilk adımı atıyor. Reis Çelik'in de önceki filmi tüm eksikliğine rağmen, sinemanın elini sürmediği bir konunun önünü açıyordu."
Haşmet Atahan(68'liler Birliği Vakfı Başkanı): "68'lilerin en belirgin özelliklerinden biri de geçmiş kuşakların demokrasi mücadalesine de sahip çıkmasıydı. Böyle bir kuşaktı 68. Şimdi biz burda filmi irdelerken, filmin verdiği mesajı ve Reis Çelik arkadaşla bizim filmin başından bu noktaya gelinceye kadar geçirdiğimiz gelişimleri ele alarak değerlendirme yapmak istiyorum. Bizim amacımız 68 üzerine sanatsal bir takım çalışmalar ortaya koyan girişimcilerin önünü tıkamak değildir. Böyle bir düşüncemiz yok. Zaten filmin hazırlık aşaması sürecinde yapılan bütün çalışmalarda çok tutarlı ve kararlı bir politika izleyerek görüşlerimizi dile getirdik. Reis Çelik, bizimle olan ilişkilerinde dürüst ve tutarlı bir tavır içinde olmadı. Sonuç itibariyle "Hoşçakal Yarın" bütün eksikliklerine rağmen, bundan sonra yapılacak derli toplu çalışmalar için bir başlangıç, bir yol göstericilik taşıyabilir."
Tuncel Kurtiz: "Ben size şunu sormak istiyorum: Neden 68 Vakfı şimdiye kadar 68 ile ilgili bir senaryo, bir tiyatro oyunu yazmadı? Niye bu işi Reis'e bıraktınız. Tamam Reis, kötü bir film çekti, size haksızlık etti. Şimdi film bittikten sonra çıkmış, "Şunu niye koydunuz, bunu niye yapmadınız?" diyorsunuz. Bence bu sizin görevinizdi. Ben sizi eleştiriyorum. Fransa'da, Almanya'da, İtalya'da bu konuyla ilgili onlarca film çekildi. Üstelik bu filmleri 68 kuşağının kendisi çekti. 68'in içinden şairler, yazarlar çıktı. Demek ki bizim böyle bir eksiğimiz var. Üstelik filmin orasını, burasını çıkarırsanız, rejisörün bir anlamı kalmaz. Ben Reis'i, "Buraya kadar" deyip kendi bildiğini yapması nedeniyle kutluyorum. Ama, "Vakfı aldattı." diyorsanız o başka."
Orhan Aydın: "Bizim yapım aşamasındayken yaşadığımız çok büyük bir yalnızlık vardı. Çekim öncesi İçişleri, Adalet Bakanlıklarıyla yazışmalar yaptık. Devlet bu filmle ilgili yazışmaları kale bile almadı. Hiç bir demokratik örgütten tek bir yanıt bile alamadık. Onun için bizden sonra bu konuda film çekecek insanların bu yalnızlığı yaşamasını istemiyoruz. Herşeye rağmen özgürlüğe, demokrasiye, "Yaşasın Sanat" kavramlarına bizim filmimizin katkıda bulunduğuna inanıyorum."
Mihri Belli: "Biz demokrasi deryasında yüzmüyoruz. En ters koşullarda bir film yapılmıştır ve bu film bir mesaj içeriyor. Yani demokrasi ve özgürlük yakın geçmişte kimlerin elinde olduğu açık seçik anlatılmış. Düzen devletinin tutumu, hukuk devleti anlayışı ve kendi kuralları çiğneyişi. Bu mesajlar filmde mevcut. Bir de Türk halkı ile Kürk Halkının kardeşliği ilkesi var ki, bu gerçekten çok önemli bir vurgu. Ben bu kadarını ummuyorum. Bu şartlarda bu kadar yapmışlardır. Kendilerini kutlarım. Taşıdığı mesajlar nedeniyle bu filmin olabildiğince geniş kitleler tarafından izlenmesinde yarar vardır. O yüzden 68 olaylarını bizzat yaşayan insanlar olarak, bu filmin arkasında durmak zorundayız."
Nazım ALPMAN
HOŞÇAKAL Yarın filminin galasından çıkanlar şaşkınlıkla "valla iyi film olmuş" diyorlardı. Nedense insanlarda "kötü" bir film beklentisi oluşmuştu. Yönetmen Reis Çelik, bunu hazırlık aşamalarında çıkan "çeşitli söylentilere" bağladı.
Deniz Gezmiş'in "ağabey" diye hitabettiği, 68'in öğrenci liderlerinden Bozkurt Nuhoğlu'nun filmde anlatılan Deniz'e bir çok itirazı vardı. Ancak son mesajı itibariyle içine bir ferahlık gelmişti. Nuhoğlu, heyecanlı tahlilini Büyük Anfi'deki konuşmaları gibi bitirdi.
"Kahrolsun emperyalizm!"
Deniz Gezmiş'le aynı siyasi orjinden gelen Mustafa Yalçıner, "genel olarak iyi ve doğru bir film" değerlendirmesini yaptı.
Peki, Deniz Gezmiş'in Kemalist bir çizgideymiş gibi gösterilmesine ne diyordu? Hala sosyalizm yolunda mücadelesini sürdüren Yalçıner, bu meseleyi de son derece samimi biçimde açıkladı:
"O zamanlar sosyalist hareketler Kemalizm'den kopuş sürecini tamamlamamıştı. Bu hepimiz için geçerliydi. O konuda filmde bir yanlışlık yok."
Yalçıner Hoşcakal Yarın filmini gençlerin görmesi için yazılar yazıp, çağrılar yapacağını da söyledi.
68'liler Birliği Vakfı Başkanı Haşmet Atahan ise filme karşı öfkeliydi:
"Reis bize karşı samimi olmadı. Senaryo kötüydü. Bazı sahnelerin çıkartılmasını istedik, yapmadı. Bazı sahnelerin eklenmesini söyledik, koymadı. Filmin finali 6 Mayıs'ta Denizlerin mezarı başında toplanan binlerce insanla olmalıydı."
Mihri Belli, "günümüz şartlarında olabilecek en iyi film" dedi. Belli, Deniz Gezmiş'in insani yanlarının çok eksik kaldığını vurguladı:
"Deniz, çoşku dolu, neşeli, şakacı bir çocuktu. Film bunu vermiyor."
Tuncel Kurtiz, Avrupa'da bir çok 68 filminin yapıldığını anlattı. Bunların hepsini de 68'liler yapmıştı. Kurtiz haklı olarak sordu:
"30 senedir neredesiniz? Bunları söylemek için Reis'i mi beklediniz?"
Yılmaz Güney Vakfı Başkanı Fatoş Güney, 68'li olmadığını herkesin kafasında ayrı bir Deniz Gezmiş bulunduğunu anlatırken şöyle dedi:
"Filme giderken kafamdaki Deniz'in olmayacağını biliyordum. Reis genç bir sinemacı, hataları olabilir ama yürekli bir iş yaptı. Ekiptekiler yüreklerini koymuşlar!"
Denizleri idamdan kurtarmak için bir jandarma komutanı kaçırmak isterken yakalanıp yargılanan eski THKO'lu Hasan Ataol'a göre filmi değerlendirmede temel kıstas şu olmalıydı:
"Devrimci mi, karşı devrimci mi? Bu film devrimci, namuslu bir filmdir!"
Yaklaşık üç saatlik tartışmalı toplantı sonunda başrol oyuncusu Berhan Şimşek'e "geçmiş olsun" diyorlardı:
"Film beraat etti!"
Bu yılın en çok tartışılan filmi olan "Hoşçakal Yarın", Eşkiya filminin ilk haftadaki izlenme oranını katlayarak 100.600 kişi tarafından izlendi. Bu arada filmin Cengiz Özdemir'e ait olan müziklerinin kaseti de piyasada. Kasetin klibi, filmde de rol alan Türkücü Yasemin tarafından "Şarkışlaya düşürmesin Allah sevdiği kulunu/Gemerek'ten çevirmişler Deniz Gezmiş'in yolunu" adlı Erzurumlu köylü bir kadının yazdığı anonim türküye çekildi.
Türk filmleri Günlerinde Strasburg'ta da bir gala yapacaklarını söyleyen Çelik, "Hoşçakal Yarın"ı Berlin Film Festivali'ne göndereceklerini belirtiyor. Film, ayrıca Türkiye'den sonra İlk olarak Almanya'da olmak üzere Avrupa ülkelerinde de vizyona girecek.
Milliyet'in biraraya getirdiği aydınlar önce Beyoğlu Sineması'nda Özen Film tarafından saat 10.00'da düzenlenen özel seansta filmi izledi. Daha sonra hep birlikte Milliyet'in bulunduğu Doğan Medya Center'a gelerek konferans salonunda film üzerinde tam 5 saat konuştular, "Hoşçakal Yarın"ı enine boyuna tartıştılar.
Son derece demokratik bir ortamda gerçekleşen ve arkadaşımız Nazım Alpman'ın yönettiği panelde şu isimler biraraya geldiler: Filmin yönetmeni Reis Çelik, oyuncuları Berhan Şimşek, Bedri Baykam, Tuncel Kurtiz, Ahmet Nesin, Bengi Heval Öz, Orhan Aydın, Engin Günay, 68'liler Vakfı'ndan Başkan Haşmet Atahan, Mustafa Yalçıner, Hasan Ataol, Metin Eşrefoğlu, Bozkurt Nuhoğlu, dönemin ünlü isimlerinden Mihri ve eşi Sevim Belli, Mustafa Lütfi Kıyıcı, Hale Kıyıcı, "Leoparın Kuyruğu" filminin yönetmeni Turgut Yasalar, Fatoş Güney, Radikal gazetesi film eleştirmeni Tunca Arslan, Milliyet gazetesi yazarları Ayça Atikoğlu ve Duygu Asena.
Zaman zaman tansiyonun yükseldiği konuşmaların da yapıldığı panel de konuşmacılar şunları anlattılar:
Reis Çelik: "Öncelikle böyle bir konu işlendiği zaman 40'lardan 60'lardan günümüze kadar demokrasinin çilesini çekmiş, antiemperyalizmin savunuculuğunu üstlenerek gerçek demokrasinin gelişip yaygınlaşmasında bu ülkede o kadar çok kişinin mücadele ettiğini görüyoruz ki. Ama bir o kadar da bu durumun köşelere sıkıştırılıp bastırıldığını görebiliriz. Bu konuyla ilgili benzeri filmleri, kitapları, sergileri ben de ciddi duygularla ele alıp, eleştirirdim. Üzerine giderdim. Çünkü hata yapılmasını istemezdim. Yapmak istediğimiz oldukça açık ve netti. Ancak hazırlık aşamasında ufak da olsa "Acaba yanlış mı yapılıyor." şeklindeki bir kaygı negatif bakışların doğmasına neden oldu. Kötü bir film çıkacağına dair düşünceler vardı. Ancak biz bütün iyi niyetimiz ve samimiyetimizle yaptığımız işe inandığımızdan böyle bir sonun yaşanacağına inanmıyorduk."
Bozkurt Nuhoğlu (Deniz Gezmiş'in en yakın arkadaşı) "Filme emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Çünkü emeğe büyük bir saygım var. Filmin girişi yanlış. Gecekonduda kim oturuyor? Köylüler. Bu bir gerçek. Bir ressam o da düzen tarafından yenilmiş. Deniz yıkıntılar arasında yaşatılıyor. Deniz'i bu şekilde vermek yanlış bir şey. Biz senaryoyu beğenmedik. Bir filmin başarılı olabilmesi için ciddi, ayağı yere basan bir senaryoya sahip olması gerekirdi. Başında önerilemizi kabul ettiler. Bir sürü anekdot anlattım. Bütün bunları not aldılar. Bana hatırlattığım ayrıntılar için teşekkür ettiler. Filme geldiğimde müthiş bir hayal kırıklığı yaşadım."
Bedri Baykam(Filmdeki ressam): "68 kuşağı ile ilgili bir film yapmak çok heyecan verici olduğu kadar aynı zamanda çok hassas bir konu. Türkiye'nin bugünkü siyasi konumu, sol içindeki bölünmüşlüğü olaya güncel bir boyut katıp bu hassasiyete bir ekleme yapıyor. Bunun dışında geçmişimizin, o döneminin yaşayan insanlar tarafından 30 yıl sonra değerlendirilmesi, 6 Mayıs 1972 yaşanan trajik sonlardan geçtiğimiz için de olay hepimiz için acı verici. Bu yüzden Deniz ve 68 kuşağı ile ilgili bir film yapılsaydı, mutlaka kimi kesimler tarafından olayları tam yansıtmadığı ya da yetersiz bulunduğu için eleştirilecekti. Ancak filmi gördükten, insanların gözyaşları ve alkışlarını duyduktan sonra verdiğim kararın doğruluğuna inandım. Ana hatlarıyla eleştirsek de filmin hedefine ulaştığı kesin."
Mustafa Yalçıner: (Eski THKO'lu) "Ben filmin eksiklikleri, olmamış tarafları üzerinde yapılacak bir tartışmanın doğru olmadığına inanıyorum. Hemen hemen hiç olan politik olaylardan sonuçlar çıkarıp politik eylemler üreten Deniz'in de böyle davranacağını düşünüyorum. Filmin sadece son sözlerinde yansıyan mesaj olumlu diye film boyunca verilmeye çalışılan mesaj olumsuz sayılamaz. Film iyi bir film değil. Fakat kötü de değil. Savcının yanlış yerde oturması gibi eksiklikleri de olabilir. Ama, genç kuşaklara Deniz'in ve 68'in hatırlatılması, insanlara o dönemi düşündürmek önemli bir şey. Burda eleştiriler izleyicinin filmi nasıl izlemesi gerektiği üzerinde yoğunlaşırsa, yararlı olur. Biz kendi adımıza senaryoya yardımcı olmaya çalıştık. Filmde bana göre de çok eksiklikler var."
Ahmet Nesin: "Bu filmin başından sonuna kadar en fazla işçiliğini yapan dört kişi burdayız. Berhan, Reis, Orhan Aydın ve ben. Bence tartışmalar yanlış yere götürülüyor. Bu film, 68 döneminin filmidir. Herkes "Niye Deniz'in filmi değil, niye Deniz'in sosyalist kimliği açıklanmıyor, niye 15 - 16 Haziran yok?" şeklinde eleştiriler getiriyor. Benim aklıma da hemen "kanlı pazar" geldi. Deniz'in ilk tutuklanışı, İstanbul'da 68 döneminin başlangıcı THKPC Hareketi ve Mahir Çayan geldi. Sonra TİKKO, ser verip de ser vermeyen İbrahim Kaypakkaya var. Daha ne kadar detaylara gireceğiz? 24 saat film izlemeye kim dayanabilir. "Deniz'in ilk başlangıcını niye almadın, ortasını, son dönemini niye almadın?" diyorlar. Zaten bu film bir Deniz filmi değildir. Bunu Deniz'in yanında yer alanlar bilir ki, THKO'da Deniz'den daha önemli olan teorisyenliği asıl yapan Sinan var. O zaman onlara da yer verelim. Ama bu ülkede en yaşlısından, en gencine, sağcısına kadar, popüler olduğu için herkesin inandığı bir Deniz var. Teorisyen olarak değil, pratisyen olarak var olan kimliğiyle herkesin tanıdığı bir Deniz var."
Tunca Arslan (Sinema eleştirmeni) "Bence "Hoşçakal Yarın", Hollywood'un anti-emperyalist egemenliğine karşı, ulusal sinemacıların köklerine, tarihlerine dönmeleri gerektiğine çok iyi bir örnek. Ben 68'i yaşamadım. Ama gördüğüm kadarıyla günümüzde Denizler çok iyi bilinmiyor. Filmden sonra pek çok arkadaşım, bunlar gerçek miydi?" diye saşırıyorlar.. "Deniz gerçekten Türk bayrağına, ulusal Kurtuluş Savaşı'na, M.Kemal'e böyle mi yaklaşıyordu?" gibi sorular soruyorlar. Bunları bugüne taşıyan bir film olarak, bir sinema yazarı ve onun önünde bir sinema seyircisi olarak bu topraklar da yaşanan bazı gerçekliklerin, diyelim ki özelleştirmeyi bir İtalyan yönetmeninden izlemem kadar beni üzen bir şey olamaz. Bizim pek çok usta sinemacımız bu konulara el atmıyor. Bu film, bu ilk adımı atıyor. Reis Çelik'in de önceki filmi tüm eksikliğine rağmen, sinemanın elini sürmediği bir konunun önünü açıyordu."
Haşmet Atahan(68'liler Birliği Vakfı Başkanı): "68'lilerin en belirgin özelliklerinden biri de geçmiş kuşakların demokrasi mücadalesine de sahip çıkmasıydı. Böyle bir kuşaktı 68. Şimdi biz burda filmi irdelerken, filmin verdiği mesajı ve Reis Çelik arkadaşla bizim filmin başından bu noktaya gelinceye kadar geçirdiğimiz gelişimleri ele alarak değerlendirme yapmak istiyorum. Bizim amacımız 68 üzerine sanatsal bir takım çalışmalar ortaya koyan girişimcilerin önünü tıkamak değildir. Böyle bir düşüncemiz yok. Zaten filmin hazırlık aşaması sürecinde yapılan bütün çalışmalarda çok tutarlı ve kararlı bir politika izleyerek görüşlerimizi dile getirdik. Reis Çelik, bizimle olan ilişkilerinde dürüst ve tutarlı bir tavır içinde olmadı. Sonuç itibariyle "Hoşçakal Yarın" bütün eksikliklerine rağmen, bundan sonra yapılacak derli toplu çalışmalar için bir başlangıç, bir yol göstericilik taşıyabilir."
Tuncel Kurtiz: "Ben size şunu sormak istiyorum: Neden 68 Vakfı şimdiye kadar 68 ile ilgili bir senaryo, bir tiyatro oyunu yazmadı? Niye bu işi Reis'e bıraktınız. Tamam Reis, kötü bir film çekti, size haksızlık etti. Şimdi film bittikten sonra çıkmış, "Şunu niye koydunuz, bunu niye yapmadınız?" diyorsunuz. Bence bu sizin görevinizdi. Ben sizi eleştiriyorum. Fransa'da, Almanya'da, İtalya'da bu konuyla ilgili onlarca film çekildi. Üstelik bu filmleri 68 kuşağının kendisi çekti. 68'in içinden şairler, yazarlar çıktı. Demek ki bizim böyle bir eksiğimiz var. Üstelik filmin orasını, burasını çıkarırsanız, rejisörün bir anlamı kalmaz. Ben Reis'i, "Buraya kadar" deyip kendi bildiğini yapması nedeniyle kutluyorum. Ama, "Vakfı aldattı." diyorsanız o başka."
Orhan Aydın: "Bizim yapım aşamasındayken yaşadığımız çok büyük bir yalnızlık vardı. Çekim öncesi İçişleri, Adalet Bakanlıklarıyla yazışmalar yaptık. Devlet bu filmle ilgili yazışmaları kale bile almadı. Hiç bir demokratik örgütten tek bir yanıt bile alamadık. Onun için bizden sonra bu konuda film çekecek insanların bu yalnızlığı yaşamasını istemiyoruz. Herşeye rağmen özgürlüğe, demokrasiye, "Yaşasın Sanat" kavramlarına bizim filmimizin katkıda bulunduğuna inanıyorum."
Mihri Belli: "Biz demokrasi deryasında yüzmüyoruz. En ters koşullarda bir film yapılmıştır ve bu film bir mesaj içeriyor. Yani demokrasi ve özgürlük yakın geçmişte kimlerin elinde olduğu açık seçik anlatılmış. Düzen devletinin tutumu, hukuk devleti anlayışı ve kendi kuralları çiğneyişi. Bu mesajlar filmde mevcut. Bir de Türk halkı ile Kürk Halkının kardeşliği ilkesi var ki, bu gerçekten çok önemli bir vurgu. Ben bu kadarını ummuyorum. Bu şartlarda bu kadar yapmışlardır. Kendilerini kutlarım. Taşıdığı mesajlar nedeniyle bu filmin olabildiğince geniş kitleler tarafından izlenmesinde yarar vardır. O yüzden 68 olaylarını bizzat yaşayan insanlar olarak, bu filmin arkasında durmak zorundayız."
Nazım ALPMAN
HOŞÇAKAL Yarın filminin galasından çıkanlar şaşkınlıkla "valla iyi film olmuş" diyorlardı. Nedense insanlarda "kötü" bir film beklentisi oluşmuştu. Yönetmen Reis Çelik, bunu hazırlık aşamalarında çıkan "çeşitli söylentilere" bağladı.
Deniz Gezmiş'in "ağabey" diye hitabettiği, 68'in öğrenci liderlerinden Bozkurt Nuhoğlu'nun filmde anlatılan Deniz'e bir çok itirazı vardı. Ancak son mesajı itibariyle içine bir ferahlık gelmişti. Nuhoğlu, heyecanlı tahlilini Büyük Anfi'deki konuşmaları gibi bitirdi.
"Kahrolsun emperyalizm!"
Deniz Gezmiş'le aynı siyasi orjinden gelen Mustafa Yalçıner, "genel olarak iyi ve doğru bir film" değerlendirmesini yaptı.
Peki, Deniz Gezmiş'in Kemalist bir çizgideymiş gibi gösterilmesine ne diyordu? Hala sosyalizm yolunda mücadelesini sürdüren Yalçıner, bu meseleyi de son derece samimi biçimde açıkladı:
"O zamanlar sosyalist hareketler Kemalizm'den kopuş sürecini tamamlamamıştı. Bu hepimiz için geçerliydi. O konuda filmde bir yanlışlık yok."
Yalçıner Hoşcakal Yarın filmini gençlerin görmesi için yazılar yazıp, çağrılar yapacağını da söyledi.
68'liler Birliği Vakfı Başkanı Haşmet Atahan ise filme karşı öfkeliydi:
"Reis bize karşı samimi olmadı. Senaryo kötüydü. Bazı sahnelerin çıkartılmasını istedik, yapmadı. Bazı sahnelerin eklenmesini söyledik, koymadı. Filmin finali 6 Mayıs'ta Denizlerin mezarı başında toplanan binlerce insanla olmalıydı."
Mihri Belli, "günümüz şartlarında olabilecek en iyi film" dedi. Belli, Deniz Gezmiş'in insani yanlarının çok eksik kaldığını vurguladı:
"Deniz, çoşku dolu, neşeli, şakacı bir çocuktu. Film bunu vermiyor."
Tuncel Kurtiz, Avrupa'da bir çok 68 filminin yapıldığını anlattı. Bunların hepsini de 68'liler yapmıştı. Kurtiz haklı olarak sordu:
"30 senedir neredesiniz? Bunları söylemek için Reis'i mi beklediniz?"
Yılmaz Güney Vakfı Başkanı Fatoş Güney, 68'li olmadığını herkesin kafasında ayrı bir Deniz Gezmiş bulunduğunu anlatırken şöyle dedi:
"Filme giderken kafamdaki Deniz'in olmayacağını biliyordum. Reis genç bir sinemacı, hataları olabilir ama yürekli bir iş yaptı. Ekiptekiler yüreklerini koymuşlar!"
Denizleri idamdan kurtarmak için bir jandarma komutanı kaçırmak isterken yakalanıp yargılanan eski THKO'lu Hasan Ataol'a göre filmi değerlendirmede temel kıstas şu olmalıydı:
"Devrimci mi, karşı devrimci mi? Bu film devrimci, namuslu bir filmdir!"
Yaklaşık üç saatlik tartışmalı toplantı sonunda başrol oyuncusu Berhan Şimşek'e "geçmiş olsun" diyorlardı:
"Film beraat etti!"
Bu yılın en çok tartışılan filmi olan "Hoşçakal Yarın", Eşkiya filminin ilk haftadaki izlenme oranını katlayarak 100.600 kişi tarafından izlendi. Bu arada filmin Cengiz Özdemir'e ait olan müziklerinin kaseti de piyasada. Kasetin klibi, filmde de rol alan Türkücü Yasemin tarafından "Şarkışlaya düşürmesin Allah sevdiği kulunu/Gemerek'ten çevirmişler Deniz Gezmiş'in yolunu" adlı Erzurumlu köylü bir kadının yazdığı anonim türküye çekildi.
Türk filmleri Günlerinde Strasburg'ta da bir gala yapacaklarını söyleyen Çelik, "Hoşçakal Yarın"ı Berlin Film Festivali'ne göndereceklerini belirtiyor. Film, ayrıca Türkiye'den sonra İlk olarak Almanya'da olmak üzere Avrupa ülkelerinde de vizyona girecek.