SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

İslam ve düzenli yaşamak

İslam ve düzenli yaşamak

|

DÜZENLİ yaşamak, başka bir ifadeyle planlı, programlı yaşamak, en değerli hazine olan zamanı en iyi şekilde değerlendirerek yaşamaktır. Uygar olmanın, çağdaş olmanın daha güvenilir bir ölçüsünü bulmak mümkün değildir. Bu anlamda yaşamanın, "alaturkalık" diye nitelediğimiz, düzensizlikle, plansızlıkla, aldırışsızlıkla, laubalilikle, her şeyin kolayına kaçmakla ilgisi yoktur. Düzenli yaşamak, hayat mücadelesinde zoru seçmek; "en bereketli yağmur alın teridir" anlayışıyla davranmak; iyiliğe, doğruluğa, kutluluğa giden yolun güllerle değil dikenlerle döşeli bulunduğunun bilincinde olmaktır. Bugün Batılı ile Doğuluyu ayıran en önemli fark bu anlayıştır. Her ne kadar, alaturka, "Türk gibi" "Türk tarzında" demekse de, onun gerçeği, Doğulu gibi, Doğulu tarzında kafa, söz, iş ve davranıştır. Düzenli yaşamak konusu ne zaman gündeme gelse, ünlü filozof Kant'ın hayatından alınan bir örneği hatırlarım. Üniversite hocası olan Kant, görevine yıllarca her gün hiç aksatmadan aynı saatte, aynı dakikada gitmiş. Dolayısıyla görevine giderken geçtiği mahalelerden, cadde ve sokaklardan da hep aynı saat ve dakikada geçiyormuş. Onun geçtiği yol üzerinde oturanlar buna o kadar alışmışlar ki, sabahları o geçerken, birbirlerine seslenirlermiş: "Hey! Kant geçiyor, saatlerinizi ayarlayın!"
Şimdi merhum olan bir Türk işadamı, Batılı ile Doğuluyu karşılaştırdığı bir yazısının bir yerinde şöyle diyor:
"Batılı, amacını gerçekleştirmek için günlerini de yıllarını da üşenmeden, yorulmadan harcamasını bilir. Doğuluya gelince, onun beklemeye sabrı yoktur. Başarı uğruna kendini de başkalarını da harcayıverir. Doğu'da mevki, insanlara değer kazandırır. Batı'da insanlar mevkilere değer katarlar. Bunu Doğulu da bilir. Bunun için, "Bazı kollar bileziklerle, bazı bilezikler de kollarla övünür" demişlerdir. (1)
Müslümanlık, bize, Batılı gibi bir hayat tarzını, Batılıların yaşamaya başladığından yüzyıllarca önce sunan dindir. Bedensel birer ibadet olan namaz ve oruç günümüzü planlamanın ilk adımı ve pratiğidir. Bu din bize, hep aktif olmayı, vaktinde davranmayı, gevşememeyi, yılgınlık göstermemeyi, zorluklara direnmeyi ve sabretmeyi, bunları yapmadan başarıya, refaha ve mutluluğa eremeyeceğimizi dikte eden bir dindir. (2)
Zamanı iyi değerledirmek, kıymetini mutlaka bilmek Peygamberimizin üzerinde ısrarla durduğu bir husustur. "İşlerini savsaklayanlar, bugünkü işlerini yarına bırakanlar helak olmuşlardır" hadisi bu konudaki motivasyonlarından biridir. Müslümanlar bunlara sırt çevirerek yaşamayı sürdürdükçe Batılıya el açmaktan, onun karşısında ezilip büzülmekten kurtulamayacaklardır.
Müslümanların, Müslümanlık için bir yüz karası olan hayat tarzlarını Mehmet Akif kadar realist ifade eden başka bir İslamcı düşünce adamı az çıkmıştır. Şöyle diyor Akif:
"Müslümanlık" denilen ruh - u ilahi arasak,
"Müslümanız" diyen insan yığınından ne uzak!
Yine Akif'in Avrupalılar hakkında, onlarla aramızdaki farkı belirtmek için söylediği şu söz de son derece orijinal bir yaklaşımdır: "Avrupalılar; işleri dinimize, dinleri işlerimize benzeyen insanlardır."
---------
(1) Hasan Pulur, Doğu ve Batı, Milliyet: 8.3.1991
(2) Al - i İmran: 139; İnşirah: 5 - 6


Kıssadan hisse
19. yüzyılın 2. yarısında devletin önemli mevkilerinde ehliyet ve dirayetle görev yapmış olan Yusuf Kamil Paşa, sadrazamlığı sırasında, devletin önde gelen kişileriyle bir yemek sebebiyle birlikte olmuş. Davetlilere önceden bildirilen mükellef yemekler iştahla yendikten sonra, meyve faslına geçildiğinde masaya buzlu çilekler gelmiş. İlk olarak uzanan Yusuf Kamil Paşa, çatalını sapladığı iri bir çileği ağzına götürürken kazara masadaki tuzluğun içine düşürmüş. Ama ziyan olmasın diye tuza bulaşmış çileği alıp tuzlu tuzlu yemiş. Berbat bir tat verdiği halde bozuntuya vermemiş ve masada bulunanlara,
- Arkadaşlar, tuzlu çilek hiç de fena olmuyormuş, isteyen deneyebilir, diye tavsiyede bulunmuş. Bunun üzerine birkaç kişi denemiş. Bunlar,
- Paşam, gerçekten nefis oluyor...
- Bundan sonra çileği hep tuzlu yemek isterim...
- Tuzlu çileğin lezzetini keşfetmekte geç bile kalmışız... gibi asılsız, paşaya yaranma hedefi güden açıklamalarda bulunmuş.
Kamil Paşa, o esnada masada bulunan, dönemin aydınlarından, yeri geldiğinde sözünü esirgememekle tanınan, Ermeni asıllı Minas Efendi'ye de,
- Arkadaşların görüşleri için sen ne dersin Minas Efendi, diye fikrini sormuş.
Minas Efendi kendisinden beklendiği şekilde cevap vermiş:
- Paşam, bu zevat, kişisel hayatlarında şu anda olduğu gibi sahip oldukları kanaatlerin aksini söyleseler üzerinde durulmaya değmez. Fakat devlet hayatında da böyle ikiyüzlü davranıyorlar, bu yüzden ülkede işler hep kötüye gidiyor.


Allah Teala her şeyi değerli yaratmıştır; ama bir şeyi çok değerli yaratmıştır, o da vakittir. Vakit ziyan olursa onu tekrar elde etmek mümkün değildir.
Cüneyd - i Bağdadi

Herhangi bir kimseyi ya dünyasının, ya da ahiretinin emrinde çalışır olarak görmezsem ondan uzaklaşırım.
İbn - i Mes'ud

Çalışanlar kötülük düşünmeye vakit bulamazlar; tembeller ise kendilerini kötülükten kurtaramazlar.
Hz. Ali

Çok çalışın, boş gezenler zengin bile olsalar arkadaşları şeytan, kalplari şeytanın konağı olur.
Hacı Bayram Veli

Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası,
Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası.
M. Akif Ersoy



© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.