SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kan kanseri belirtileri nasıl olur?

31 yaşında yavaş seyirli bir tür kan kanseri olan KML tanısı alan Yaprak Dölek Aydan, yeni moleküllerin geliştirilmesiyle diyabet ya da tansiyon hastaları gibi günde bir ilaçla tedavi olduğu için kendini şanslı hissediyor.

|

Kınanın sağlık açısından faydaları yenilerek tüketilmediğinden dolayı sınırlıdır. Daha çok cilt, saç ve tırnak sağlığı için kullanılmaktadır. ancak faydaları olduğu kadar çok kullanımlarda zararları de mevcuttur!
Kınanın faydaları şöyle LLMBİR Derneği’nin toplantısında konuşan Aydan’a göre bu hastalık ona sağlığına özen göstermeyi öğretti.

İlkokul öğretmeni Yaprak Dölek Aydan, 8 yıl önce hızla kilo vermeye başladığında doğum sonrası yaptığı diyetin çok etkili olduğunu düşündü. Yorgunuluğunu yoğun iş temposuna ve yeni anne oluşuna, aşırı terlemesini de İzmir’in bunaltan sıcaklarına yordu. Diş etleri kanamaya hatta dalağı büyümeye başlamıştı ama hepsine bir bahanesi vardı. Fakat bedeninde morluklar belirince artık bir doktora gitmenin vakti geldi diye düşündü. On gün içinde tanısı netleşti:

Yavaş seyirli bir kan kanseri olan KML (kronik miyelositer lösemi). Bugün kendini şanslı bir hasta olarak tanımlıyor: “Lösemi tanısını duyunca çok endişelendim ama araştırdıktan sonra hastalığım iyi ki KML imiş dedim! Kanser sözünü duyunca, insan başta çok korkuyor. Ama KML yavaş ilerleyen ve tedavisi olan bir kanser türü olduğu için şanslıyım.”

Dünya KML Farkındalık Günü sebebiyle 29 Eylül’de Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği’nin (LLMBİR) Sheraton Otel’de düzenlediği toplantıda konuşan uzmanlar da Yaprak Aydan Dölek’in “şanslı bir hasta” olduğunu düşünüyor.

“Yaklaşık 15 yıl önce, bir yakınım KML nedeniyle hayatını kaybetmişti. Oysa günümüzde bu tanıyı alan bir hasta, doğru tanı ve tedavi yöntemleri sayesinde sadece bir hap alarak günlük yaşamına devam edebiliyor” diyor LLMBİR Genel Sekreteri Doç Dr. Selami Koçak Toprak.

KML’nin nasıl oluştuğuna gelince... Vücudumuzdaki normal hücreler 23 çift kromozom içerir. KML’li hastaların çoğunda, 9. ve 22. kromozomların çarpışması sonucu, kromozomlar arasında çapraz bir taşınma gerçekleşiyor ve 22. kromozomda kalıtsal olmayan yapısal bir genetik anormallik ortaya çıkar ve bu anomali akyuvarlar veya lökositler olarak da adlandırılan beyaz kan hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasına neden olur. Anormal yapıda olan ve sağlıklı akyuvarlar gibi davranmayan bu hücrelere lösemik hücreler denir. Lösemik hücreler sağlıklı beyaz hücrelere yer kalmayacak şekilde kemik iliği ve kanda artar.

Normal beyaz kan hücrelerinin sayısı en fazla 10.000/mm3 civarında iken bu hastalarda 100.000’leri geçer. Böylece hastalık belirtileri ortaya çıkar. Bu hücreler diğer dokularda özellikle dalakta artarlar ve dolayısıyla dalakta büyümeye yol açarlar. Doğru ve zamanında tedavi edilmezse KML, akut lösemiye dönüşebiliyor ve sonuçları çok daha ciddi boyutlara ulaşabiliyor.

Doç. Dr. Selami Koçak Toprak, her yıl ülkemizde 1400 civarında yeni olgu ile karşılaşıldığını belirtiyor. Yeni bir araştırmaya göre ABD’de bu sene için 6660 yeni hasta bekleniyor. Doç. Dr. Koçak Toprak, hastalığın erken dönemlerinde hastaların genellikle şikâyetleri olmadığını belirtiyor. “Hastaların yaklaşık yüzde 50’ye yakını başka nedenlerle gittikleri hastanede kan testleri yapıldığında tesadüfen lökosit düzeyinin yüksek bulunması ile tanı konur.”

Tabii, tanı ve tedavi sürecindeki deneyimlerini aktaran Yaprak Dölek Aydan gibi aşırı kilo kaybından gece terlemesine, ağır yorgunluktan dalak büyümesine kadar hastalığın tüm belirtilerini yaşayanlar da yok değil. “Bu şikayetler başka hastalıkların da belirtisi olabilir. Ama hepsi bir arada görüldüğünde bir uzmana başvurmakta yarar var” diyor Doç. Dr. Toprak.

Görülme sıklığının 50-60 yaş arası arttığı bilinse de genç yaşta tanı alanlar da olabiliyor. Örneğin Yaprak Dölek Aydan bu hastalıkla 31 yaşında tanıştığını dile getiriyor.

Aydan’ın kendini şanslı hissetmesinin önemli bir sebebi de KML tedavisiyle ilgili yeni gelişmeler. “Tanıdan sonra kısa bir yoğun tedavinin ardından sadece bir ilaç kullanmaya başladım ve kan değerlerim normale döndü. Öyle ki bir buçuk yılın sonunda iyileştiğimi düşünüp, kritik bir hata yaptım. Doktoruma danışmadan ilacı kestim” diyor Aydan. Ne var ki ilacı düzenli kullandığında, hiç bir şikayeti kalmasa da bıraktıktan sonra hastalığı ilerliyor ve kan değerleri yeniden yükseliyor.

Üstelik, ilacın dozunu artırsalar da bu kez fayda göremiyorlar. Ama KML tedavisiyle ilgili hızla ilerleyen bilim Aydan’ın elini bırakmıyor ve yepyeni bir molekül yetişiyor imdadına. “Gerçekten de KML konusunda bugün elimizde çok güncel ve etkili silahlarımız var” diyor toplantıda konuşan Prof. Dr. Sema Karakuş. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Karakuş, daha önce hastalığın durdurulmasındaki tek etkili yöntemin kök hücre nakli olabildiğini belirtiyor. 2000’li yıllarda geliştirilmeye başlayan ve doğrudan hedefe yönelen bu yeni nesil molekülleri hedefi tam 12’den vuran güdümlü mermilere benzetiyor.

Bu ilaçların, hastalarda beklenen10 yıllık yaşam süresini yüzde 90’ların üzerine çıkardığını belirtiyor. “Bu arada hasta takibi moleküler düzeyde devam etmesi ve hastanın bilgilendirilmesi çok önemli. Örneğin bir hasta bir ayda 3 kez ilacını almayı unutursa, tedavi başarısı yüzde 90’lardan yüzde 20’lere düşüyor” diye vurguluyor Prof. Dr. Karakuş.

Bazen verilen ilaç tedavisi de yanıtsız kalırsa, moleküler testler yapılıyor. Hastalık da akıllı ve ilaçlara karşlı dirençli hale gelebiliyor. Bu durumlarda da yeni gelişmeler yeni ilaçları deneme şansı tanıyor. Örneğin gelişen mutasyon sonucu klasik tedaviler yanıtsız kaldığında yeni gelistirilen 3. kuşak moleküller devreye giriyor.
Doç. Dr. Toprak bu yeni molekülleri, dağdaki vahşi-saldırgan aslanı evdeki uysal kediye çeviren tedaviler olarak tanımlıyor.

Prof. Dr. Karakuş, SGK kapsamında olan hastaların da ilaca erişiminin mümkün olduğunu belrtiyor.

Diğer tüm kanserlerde olduğu gibi KML ile mücadelede de belki de en önemli sorun, alternatif ya da tamamlayıcı tıp adı altında sunulan ve doğal olduğu için zararsız olduğu düşünülen ürünler. Prof. Karakuş, kanser hastaları üzerinden yaptıkları bir araştırmada hastaların yüzde 60’ının bilinçsiz bir şekilde ‘alternatif-tamamlayıcı’ adı verilen ilaç dışı maddelere başvurduklarını belirtiyor.

“ Oysa örneğin halk arasında sarı kantaron olarak bilinen ‘St John’ bitkisi Kronik Miyeloid Lösemi (KML) hastalığının ana ilacı olarak bilinen ‘imatihib’in etkisini azalttığı bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuştur. Yine greyfurt suyu ya da ekinezya çayı ne kadar zararsız görülse de kemoterapi ilaçlarının etkisini azaltıyor.” diyor.

Yaprak Dölek Aydan da hastalığının ilk dönemlerinde bu tür ürünlerle ilgilendiğini ama daha sonra doktorlarına danışmadan bunları kullanmaması gerektiğini öğrendiğini anlatıyor. “Bugün bilmediğim bir bitki çayı bile olsa doktoruma danışmadan tüketmiyorum.” Doğru tedaviler, düzenli kontrolleri, dikkatli beslenmesi ve spor sayesinde Aydan artık kendini çok daha sağlıklı hissettiğini belirtiyor. “Bu hastalık gerçekten sağlığım açısından bana şans getirdi. Kendime dikkat etmeyi öğrendim. Önceden çok sık hastalanırdım. Oysa şimdi hayatımda olmadığım kadar bile daha sağlıklıyım!”

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.