Küçük odalarda umutlu kadınlar
Küçük odalarda umutlu kadınlar
Güneydoğu kadınını tanırız. Berdel yöntemiyle veya başlık parası karşılığında istemedikleri erkeklerle, belki de, babaları yaşında adamlarla erkenden evlendirilen küçük kadınlar. 10 çocuk sahibi, sırtında su testisi tarlada çalışan, okuma yazma bilmeyen analar. Kardeş sayısı sorulunca adları bile sayılmayan, dolayısıyla kendini aileden göremeyen genç kızlar. İnsan olmanın temel haklarını kendisi için istemeyi bilmeyen ikinci sınıf vatandaşlar.
Güneydoğu Anadolu’ya, hele bir de kırsal bölgeye gittiğinizde tanırsınız bu kadınları. Hikayelerini dinlersiniz, üzülürsünüz. Gazetelerde haber olarak yazar, tartışırsınız.
Ben de, Güneydoğu’ya gidip bu kadınlarla tanışanlardanım. Ama bu kez başka yönleriyle tanıdım onları. GAP İdaresi tarafından kurulan Çok Amaçlı Toplum Merkezleri’ne (ÇATOM) gelen kadınlarla da tanıştım bu kez. GAP İdaresi tarafından Diyarbakır’da düzenlenen eğitim seminerinin sonunda, Mardin ve Batman ÇATOM’ları ziyaret ettik. Orada, elişi, kilim dokuma, okuma yazma kursu alan kadınlarla, genç kızlarla sohbet ettik.
Köylerde de gezdik. Türkçe konuşamayan, eteğinde sayısını bile hatırlamadığınız sıra sıra çocuklarıyla, sırtlarında su bidonlarıyla evlerine su taşırken gördük onları. Sıcaklık 40 - 45 derecedeydi. Hatta su bidonlarını el arabasına koymuş genç kadın Mardin’e yalnızca 4 - 5 kilometre yakındaki köyde oturuyordu. Öyle çok kırsalda da değil.
Bizim için sergi hazırlamışlar Mardin ÇATOM’da. Elişleri, yatak örtüleri, mutfak bezleri. Kilimler duvara asılmış, gümüş takılar sergilenmiş.
Konuşuyoruz. Kimi köyden yeni göç etmiş Mardin’e. Okula hiç gitmemiş. Şimdi okuma yazma biliyor. Kilim dokuyup satıyor. Sipariş üzerine örtü işliyor.
Kısacası, eve para getirmeye başlamışlar. Genç kızlarla konuşuyoruz. “Evleniyor musunuz" diye soruyorum. Yanıtları net: “Babam evlendirmek istedi, kabul etmedim. “Baban kızmadı mı" diye soruyorum. “Artık eve para getiriyorum. Ben istemeden beni evlendiremez" diyor. Genç, yeni evli kadınlarla konuşuyoruz. “Tek çocuk" diyor, “...Belki iki tane." Onları okutacaklarmış. “Çok olursa nasıl bakacağız" diyorlar.
Mardin ÇATOM kurulalı daha dört - beş yıl olmuş. Ama yüzlerce kadın bu küçük odada insan olmayı, kadın olmayı, para kazanabilmeyi kendisinin de topluma katkı yapacak bir kişi olabileceğini öğrenmiş.
Atölye açacaklar
Ertesi gün Batman ÇATOM’a gittik. Burası biraz daha farklı. Batman bölgede en çok göç alan illerden biri. Bir çoğu birkaç yıl önce buraya göç etmiş.
Çoğu 12 - 13 kişilik aileleriyle yaşıyor: abileri, yengeleri, yeğenleri ve aynı yaşta kardeşleriyle. Baba işsiz. Abi de. “Nasıl geçiniyorsunuzöun karşılığı yine ÇATOM’da öğrendikleri nakış, dikişle sipariş karşılığı yapılan işler oluyor. Para kazanıyorlar. Hatta valiyle konuşup yardım isteyeceklermiş. Toplu olarak atölye açıp, ürünlerini satmayı düşünüyorlar.
Güneydoğu’nun geleneklerini yıkmaya kararlı bu genç kızlardan biri de Esra. 17 yaşında. Köyünde ilkokul ikiye kadar okumuş. Sonra para yok diye göndermemişler. Batman’a gelince komşularından duymuş, ÇATOM’a gelmeye başlamış. Kurslara katılmış. ÇATOM’da eğitimini tamamlayıp, dışardan ilkokul diploması almış. Nakış öğrenirken, ortaokul diplomasına da sahip olmaya çalışıyor. Hemşire olmak istiyor. Kaç kardeş olduklarını öğrenmek istiyoruz, “Artık sekiz" diyor: “Kızları da sayıyorum artık." Çünkü kendisini ailenin bir bireyi olarak görmeyi öğrenmiş. Tek çocuk yapacakmış. Eve sipariş karşılığı işlediği örtülerden kazandığı parayı götürüyormuş. Şimdi o da evde önemli bir birey olmuş. Bu örneklerin sayısı çok ÇATOM’larda. Hepsini yazmak mümkün değil. Kızların çoğu isimlerinin geçmesini istemediler. O nedenle yanızca hikayelerini, umutlarını yazdık.
Ama hepsi artık isteklerini, hedeflerini açıkça söyleyebiliyorlar. Gelecek için birey olarak kendilerine bir hedef, bir görev biçiyorlar. Onlar artık yaşamda erkeklerle ortak olmayı öğrenmiş.
Haydi herkes göreve
ÇATOM’lar, sivil toplum örgütlerinin desteği ile eğitimlerini sürdürüyor. Buralar, aslında yöre insanının içine işleyen birer sosyal ev. Bir bakıma, bir dönemin köy enstitülerine bile benzetilebilir. ÇATOM’larda lise mezunu genç kızlar da görev alıyor. Kurumun kahramanları da onlar zaten. Bu kişiler eğitiliyor ve kadınlarla, genç kızlarla çalışmaya başlıyorlar. Küçük gruplar da bu eğitimlere katılarak, çevre mahallerde, köylerde zincirleme yayılıyorlar. ÇATOM eğitimleri, sivil toplum kuruluşlarının, valilerin verdikleri desteklerle, gönüllü öğretmenler, doktorların yardımlarıyla çalışıyor. Bir dikiş makinası, ya da kilim dokuma atölyesi onlarca genç kızın ekmek kapısını aralayabiliyor. Sivil toplum örgütleri, kişi ve kuruluşların desteği daha onlarca genç kadına yeni bir yol açabilir.
Kızları da sayıyorum
Bir yıldır ÇATOM’lu
“Niye okula gitmedin" diyorum. Babası göndermemiş. Hatta sokağa bile rahat çıkamıyormuş. Ancak evlenince, komşuları ona Mardin ÇATOM’u anlatmışlar. “Bir yıldır geliyorum" diyor. Okuma yazma biliyor. Kilim dokuyor, oltu taşıyla gümüş işlemeciliği yapıyor. Eşinin şimdi işi yokmuş. Eve yalnızca kendisi para götürüyormuş. Gülüyor. Daha önce evden bile çıkarılmamış bir genç kadın olarak, artık evine parayı o götürüyor. “Eşin bunları yazınca kızmasın" diyorum. “Hayır kızmaz, niye kızacakmış ki" diyor kendine güvenle.