SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Bandanadan vazgeçemeyenler için en tarz bandana stilleri

Doğru seçilen bir bandana, stilinizi tamamlayabilir veya kombininizi bambaşka bir havaya sokabilir. Her türlü desen veya kumaşta bulunabilen bandanalar, yıllardır farklı kullanım şekilleriyle her döneme damgasını vuran bir aksesuar oldu. Küçük bir dokunuş yaratıyor gibi görünse de yarattığı etki her zaman büyük oldu. Her sezon yeni bandana takma stilleri ve desenleri geliştiren modacılar, bandanadan hiçbir zaman vazgeçemedi. İyi ki de vazgeçmedi çünkü her sezon eklenen çeşitlilik ile bandanaları dolabımızda daimî aksesuarlarımız olarak saklayabiliyoruz. Peki şimdi gelin, 2020 yılının bandana modası ve kullanım şekillerini inceleyelim. Eminim size uygun bir kullanma şekli bulacaksınızdır.

Klasikten Şaşmayanlar İçin

Bandananın belki de en popüler kullanımı, tabi ki klasik bağlama biçimi olan saç bandanası. Saçları salıyoruz veya düşük bir topuz yapıyoruz. Kare olan bandanamızı çapraz uçlarından birleştirerek, bir üçgen elde ediyoruz. Sivri ucu arkaya gelecek biçimde ensenin altından bağlıyoruz. Kullanımı oldukça basit bandanaları, istediğiniz desen ve renkte seçmeniz mümkün. Bu tür kullanımı en klasiği olduğu için sakın demode bir görünüm yaratır mıyım diye korkmayın. Geçen haftalarda Bella Hadid, Kendall Jenner ile çıktığı tatilde siyah bikinisinin üstüne, saçlarını salıp bir güzel bandanasını takmış. Pek çok moda gurusu da Bella'nın bandanasına bayıldı, benden demesi. Ayrıca günümüzde ünlü markalar logolarını fular ve bandanalara işliyor. Bu tür logolu bandanaları tercih ederek daha sofistike ve güncel bir görünüm elde etmeniz de mümkün.


Boynumuz Boş Kalmasın

Saçım bozulmasın, ben onu boynuma takayım derseniz hay hay neden olmasın. Yakın zaman önce bir choker (boynu saran sıkı kolyeler) furyası vardı hatırlarsınız. Arada nüksediyor, bir geliyor bir gidiyor bu trend. Şimdi bu choker görünümünü bir de bandanayla deneyelim. Bandanamızı katlayıp, üçgen şeklini verelim ve yuvarlayalım. Uzun bir hal alan bandanamızı çenemizin altından sağa veya sola bakacak şekilde, kurdele yaparak bağlayalım. Bu bağlama şeklini, ceketinizin üstüne, tişörtünüzün üstüne kullanabilirsiniz ve daha birçok kombine de uyarlayabilirsiniz. Benim en sevdiğim kombin ise askılı bir elbisenin üstüne, boyuna takılan o bandana. Nasıl tatlı bir görüntü. Deneyin derim.

Bandanamızı bir de izci kızlar gibi bağlayabilirsiniz. Aranızda eminim bir bağlama şeklini hatırlayanlar olacaktır. Yine üçgen haline getirip yuvarladığımız bandanayı, çenemizin tam altından serbest bir şekilde bağlıyoruz. Bu bağlama şekli de V yaka üstlerde çok güzel duracaktır.


Bilekte Bandana

Bandanayı başka bir kullanma şekli de kolunuza takabileceğiniz bandanalar. Üçgen haline getirip, yuvarladığınız bandananızı bileğinize sıkıca sarıyorsunuz ya da isterseniz ucunu sarkıtabilir daha serbest bir görünüm elde edebilirsiniz. Daha çok gençlerin tercih ettiği bilek bandanalar sizin de favoriniz olabilir. Hatta bileklik veya saatinizin yanına bağlayarak daha trend görünebilirsiniz.


Çantam da Nasiplensin

Bandanaları ille de üzerimizde taşımak zorunda değiliz. Çantamıza aksesuar olarak da takabiliriz. Sevdiğiniz bir çantanızın sapına, rengini ve desenini de göz önünde bulundurarak, bağlayabilirsiniz. Bir kurdele şekli verebilir ya da gelişigüzel bağlayıp bırakabilirsiniz. Çantanızın havası bir anda değişecektir.

Yazının devamı...

Güzellik rutinimiz değişti mi?

Güzellik Rutinimiz Değişti mi?

Dünyayı etkisi altın alan salgınla birlikte karantina sürecine girmiş bulunduk. Her ne kadar normalleşme adımları atılmış olsa da henüz eski hayatımıza tamamen dönemedik. Peki bu süreci bir kadın olarak nasıl geçiriyoruz. Hala aynı alışkanlıklarımızı korumamız mümkün mü? Rutinlerimizi geride mi bıraktık? Eminim çoğumuz bazı alışkanlıklarımız bir kenara koyduk, yenilenme yoluna gittik ve kendimiz hakkında yeni şeyler keşfettik.

Neler Değişti?

Elbette güzellik rutinimiz bu süreçte değişime uğradı. Makyaj yapmayı bıraktık mesela. Her gün ise giden bir kadının klasik rutini bir anda yok oldu. Bir kadının, sabah erkenden kalkıp gözünü dahi açamazken, yamuk çizmemeye özen gösterdiği göz kalemi yoktu artık. Tabi görüntülü konuşmalarla işlerine devam edenler, düşük çözünürlük ne de olsa deyip bir rimel bir rujla günü kurtarmaya çalıştı. Şahsen, farlarla oynamayı ve değişik renkleri denemeyi seven ben, bir boşluğa düştüm. Her gün makyaj yapmazdım ama yaptığımda da severek, eğlenerek yapardım. İyi çekilmiş, kuyruklu bir eyelinera hayır demezdim. Bu süreçte dışarı çıkmak zorunda olanlar da göz makyajıyla yetinmek zorunda kaldı çünkü maske zorunluluğu nedeniyle ruj sürmenin de anlamı kalmadı. Ama makyajı yapmaya sevenlerin, evde de olsa kendini güzel hissetmek veya birkaç selfie için süslendiğine eminim. Bizzat şahit oldum.

Kişisel bakımımızda da aksamalar oldu. Kuaförde yapılabilecek her türlü işlemden yoksun kaldık. Manikür ve pedikür rutinlerimiz aksadı. Bazı kadınlar için olmazsa olmaz olan botoks ve dolgu işlemleri ertelenmek zorunda kaldı. Saçımız uzadı, eşe dosta kestirdik. Herhalde en mağdur kesim de dip boyası gelenler oldu bana kalırsa. Sosyal medyada gördüğüm kadarıyla, kadınlar kuaförlerine ulaşıyorlar, kuaförleri onlara malzemeleri aldırıyor ve görüntülü olarak dip boyalarını kendileri yapıyor. Çok da iyi sonuçlar alındığını gördüm açıkçası.

İyi Geldi Ama.

Her ne kadar yukarıda bahsettiklerim bir kadının güzellik rutini için kötü gelişmeler gibi görünse de bu sürecin iyi etkileri de olmadı değil. Makyaj yapma sıklığımız azaldığı için cildimiz ister istemez nefes aldı. Özellikle devamlı fondöten ve kapatıcı uygulayanların gözenekleri açıldı, nefes aldı. Makyajın azalmasıyla, yüze uygulanan jel, tonik, krem, maske, peeling gibi ürünlerin kullanımı da azaldı. Yüzümüzü ne kadar rahat bırakırsak o kadar iyi değil mi? Saçlar çok kârlı çıktı bana kalırsa. Düzleştirici ve fön makineleri bir rafa kaldırıldı. Saçlar uzun süre ısıya maruz kalmadı. Her ay kuaföre giden kadınlar, özellikle dip boyası gelenler bu duruma çok sevinmese de bir süre kimyasal ürünlerden uzak kaldılar.

Peki Rutinimiz Eski Haline Dönebilir mi?

Bu dönemi atlatsak bile (umarım en yakın zamanda) aynı rutinimizde dönebilir miyiz çok emin değilim. Bazı alışkanlıklarımızı şimdiden bıraktık ve yeni “normale” odaklanmaya başladık bile. Her şeyin azının yeterli olduğunu ve bununla da idare edebileceğimizi gördük. Belki de minimalizmi benimseminin tam zamanıdır.


Yazının devamı...

Plaj bakımı ve kremler

Her ne kadar tatsız bir yaza giriş yapmış olsak da deniz- kum- güneş üçlüsüne kimsenin karşı koyabileceğini sanmıyorum. Tedbiri elden bırakmadan ve uyarıları dikkate alarak yazın tadını çıkarmak elbette mümkün. E peki bunu yapmak için gidilecek ilk yer neresi? Tabi ki plaj dediğinizi duyar gibiyim. Belki bir kitle geçirdiğimiz süreç nedeniyle plaja adım atmayı dahi düşünmezken, diğer bir kitle bronzlaşmadan veya yüzmeden geçen bir yazı hayal edemiyor. İşte bu yazıda hem plaja gidecek hem de gitmeyecek olanların işine yarayacak bilgilere ulaşmak mümkün

Güneş koruyucuları, plaj bakımının en ama en önemli unsuru. Sağlıklı bir cilt ve doğru güneşlenme için bu konuya ciddi bir şekilde yaklaşmanız gerekiyor. Güneşlenmedeki amacınız D vitamini ihtiyacını karşılamak ve bunu" sağlık " için yapıyorum olsa da yine sağlığınız için geri dönüşü olmayan ciddi sonuçlarla karşılaşabilirsiniz.

Ne Kadar Bronzlaşmak İstiyorsunuz?

Öncelikle karar vermeniz gereken bazı şeyler var. Çikolata rengini bulana kadar mı bronzlaşmak istiyorsunuz? Yoksa hafif, tatlı bir esmerlik işinizi görür mü? Ya da ben peynir gibi geldim öyle de ayrılmak istiyorum mu diyorsunuz. Bunlardan birine kadar verdiyseniz başlayalım. İlk önce bronzlaşmak isteyenleri ele alalım. Güneş ile ilk temasınızda 50 faktör yüksek koruyuculu kremleri tercih etmelisiniz. E hani ben yanacaktım diyor olabilirsiniz ama cildinizin güneş ile ilk temasında ne kadar hassas olduğunu göz önünde bulundurursanız, birden yanmaya çalışmanın ne kadar zararlı olacağını görebilirsiniz. İlk birkaç sefer yüksek koruma sağladıktan sonra " Koruma Etkili Bronzlaştırıcı" lar sizin için en ideal seçenek olacaktır. Bronzlaşmak istiyorum ama korunmak da istiyorum ikilemini ortadan kaldırmak için bire bir. Bu koruyucular hem sizi bronzlaştırıyor hem de koruma sağlıyor. 30 faktör veya 50 faktör seçenekleriyle koruma seviyesini siz belirleyebilirsiniz.

Peki gelelim daha da bronzlaşmak isteyenlere. Aynı adımları onlar da izleyip, aynı ürünleri kullanabilirler fakat bronzlaşmayı bir adım öteye taşımak için acele edenler " Bronzlaştırıcı Yağlar" ı tercih edebilirler. Kişisel kanaatim bu ürünlerin sağlık açısından çok elverişli olmadığı yönünde. Çünkü çoğunlukla hiçbir koruyucu amaç taşımadıkları için sizi güneşle direkt temasa maruz bırakıyorlar. Nadir de olsa 10-20 faktörlü yağlara rastladım fakat bunun da zararlı ışınlardan korunmak için yeterli olabileceğini düşünmüyorum. Bunun yerine 30 ya da 50 faktörlü bronzlaştırıcıları kullanmaya devam edebilirsiniz ama bronzlaştırıcı yağlarla karşılaştırıldığında, istediğiniz bronzluğa ulaşmanız daha uzun sürebilir. İlle de kullanılacaksa tavsiyem ilk süreçte "Koruma etkili Bronzlaştırıcı"ları kullanıp, belli bir bronzluğa eriştikten sonra bu yağlara geçilmesi. Belki bu şekilde cildi haşlamadan bronzlaşmak mümkün olur.

Yanmak İstemiyorum Diyenler İçin

Peki hiç yanmak istemeyen kesime gelelim. Çoğunun beyaz ve hassas tenli olduğunu varsayıyorum ya da kısaca bronzlaşmayı sevmiyor olabilirler. Plaja gittiklerinde, güneşten kaçmaya çalışmak ve korunmak her ne kadar zor görünse de bir yandan işleri daha kolay bana kalırsa. Bronzlaşmak isteyenler gibi yüksek koruma - koruma etkili bronzlaştırıcı - bronzlaştırıcı yağlar gibi adımları takip etme dertleri olmayacaktır. İhtiyaçları olan tek şey "Yüksek Koruma"lı etkili ve kaliteli bir güneş kremi. Mümkünse eczane ürünü. Kaç kişi biliyorum tatilden gelip güneş yüzü görmemiş gibi görünen. Bu kremi sadece plajda değil, her yerde yanınızdan ayırmamanız lazım. Denize girdiğiniz takdirde sık sık uygulamaya özen göstermelisiniz. Bunları uygularsanız kızarmayacak, bronzlaşmayacak aksine sağlıklı bir şekilde D vitamininden yararlanabileceksiniz.

Yazının devamı...

Ne izlesek?

Moda dünyası ve tasarımlarla ilgili bir şey izlemek istiyorum ama İtirafları gibi filmleri, karakterlerin kıyafetlerinin markalarına varıncaya kadar ezberlediniz. E biraz da hırs, heyecan ve rekabet görmek istiyorsununz. Şimdi bahsedecek olduğum yapım ise dünyaca ünlü bir online platform olan Netflix'e özel hazırlanmış bir yarışma programı. Adı ise Next in Fashion. Türkçe karşılığı "Modada Sonraki" diyebileceğimiz yarışmanın aradığı tasarımcının, günümüz modasını bir adım ileriye taşıyan, farklı tasarımlarıyla gelecek modasına yön veren bir vizyonu olması bekleniyor. Yarışmayı kazanan kişinin ödülü ise 250.000 Dolar ve en önemlisi tasarımlarını dünyanın en lüks ve en prestijli markalarının satıldığı Net-A- Porter sitesinde satma imkanı.

Yarışmanın sunuculuğunu Tan France ve Alexa Chung yapıyor. İkilinin dinamik enerjisi hem yarışmacıları hem de izleyicileri oldukça eğlendiriyor. Önce ikili gruplar halinde yarışan, sonrasında bireysel mücadele sergileyen tasarımcılar her bölümde yeni bir zorlukla test ediliyor. Desen ve baskı, kot, iç çamaşırı, takım elbise, sokak modası, spor giyim, askeri giyim gibi konseptlerle yaklaşık iki gün içinde kendi yarattıkları bir kıyafeti podyuma hazırlamaları gerekiyor. Sınırsız kumaş ve malzemeye sahip yarışmacılar, kendi desenlerini tasarlayıp 3D makinelerde kumaşa aktarabiliyorlar.

Yaptıkları kıyafetleri ise sunucular ve her bölümde gelen konuklar yorumluyor. Gal Gadot ve Zoey Deutch gibi isimlerin Elizabeth Stewart neredeyse her bölümde katılarak yorumlarını paylaşıyor. Yüksek moda tasarımları yapan Christopher Kane, Tommy Hilfiger ve manken Adriana Lima gibi isimler de tasarımları yorumlama ve eleme aşamasında etkili oluyorlar.

Modaya ilginiz varsa ve giydiğiniz kıyafetlerin nasıl tasarlanıp, dikildiğini görmek isterseniz bu program tam size göre. Rekabet, heyecan ve zamana karşı yarışın verildiği program, eğlenceli sunumu ile sizi cezbederken, farklı tasarımlarıyla da size ilham verecektir. Şimdiden iyi seyirler.

Yazının devamı...

Trend Alarmı: XL Modası

Trendler, moda gurularının öncülü ettiği akımlardı. Bir parçanın trend olması için farklı, ilgi çekici ve dönüp bakmanıza yetecek kadar çarpıcı olması gerekir. Trend olacak parçanın ne olduğu ve en önemlisi kimin taşıdığı ise büyük önem taşıyor. Trendler her ne kadar güncel olduğunuz ve modaya ayak uydurduğunuz imajını yaratsa da,herkese aynı görünme riski de taşıyorsunuz.

Moda trendlerinin dünyayı kasıp kavurduğu şu günlerde de herkesin üzerinden aynı şeyi görmekten biraz sıkılmış olabiliriz Fakat şimdi bahsedecek olduğum trend herkese öyle bir rahatlık vadediyor ki birileriyle pişti olmak canınızı hiç sıkmayacak. Geçtiğimiz yıl bazı markaların "micro bag" adını verdikleri minik çantaları hatırlarsınız. İçine bir telefonun bile sığamayacağı büyüklükteki çantalar bir süre moda dünyasını meşgul etmişti. Kısacası minimalleşme yolunda adımlar atılmışken, bu sene kışa girerken aksesuarlarda anormal bir büyüme görüyoruz. Büyümeden kastettiğimiz ise normalden büyük XL görünümlü aksesuarlar.

XL Botlar

Kışın muhtemelen herkesin ayağında göreceğimiz XL botlar bir trend başlatacak gibi görünüyor. Yüksek kalın topuklu botlar oldukça popüler. Tırtıklı tabanlı botlar biraz daha kaba sayılabilecek modeller olsa da bu kış çok göreceğimiz bir model. Gotik desenli, çiçekli bir elbisenin altına giyilebildiği gibi, kazak/ jean/ uzun kaban kombininizin altına da çok yakışacaktır.

Özellikle ünlü bir couture markasının çıkardığı küçük çanta yerleri olan botları dünyada ve hatta Türkiye'de birçok ünlü isim giydi. Küçük paketlerin işlevselliği tartışılsa da mini çantalarıyla yarattığı görüntü moda dünyasının ilgisini çekti. Bu tip XL botları küçük ve dar ayaklı kadınların tercih etmesi daha uygun olacaktır. Büyük ve taraklı ayaklarda daha kaba bir görüntü yaratabilir fakat isteğe bağlı hareket edilebilir.

XL Montlar

Devasa büyüklükteki XL montlar da en az botlar kadar ilgi çekiyor. Her ne kadar dolabın olmazsa olmazı kaşe ve yünlü kabanlar daha klasik seçenekler olsa da şişme ve büyük ebattaki montlar oldukça trend. Ünlü bir couture markasının çıkardığı devasa, yere kadar uzanan, kat kat şişme montlar moda haftasında da büyük ses getirdi. Rihanna oversize montları sık sık tercih eden isimler arasında. Büyük montlar, alternatif müzik yapan şarkıcı Billie Eilish'in renkli ve marjinal stilinin de vazgeçilmezi.

Görünüşe bakılırsa XL modası uzun bir süre daha trend olacak gibi duruyor. Kalın, plastik topuklu büyük botları neredeyse her markada bulmak mümkün. Siz de stilinize uygun renk ve modeldeki botları tercih edebilirsiniz. XL montlarda ise daha cüretkar davranabilir ve dikkat çekici, renkli devasa montları stilinize en iyi şekilde uydurabilirsiniz.

Yazının devamı...

Deneysel Makyaj Teknikleri

Son yıllarda kozmetik endüstrisinde artan çeşitlilik ve sosyal medya kullanıcılarının etkili pazarlama teknikleri, kadınların makyaja olan bakış açısını değiştirmeye devam ediyor. Özellikle sosyal medyada yansıtılan haliyle "makyaj"ın eski anlamını yitirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Piyasa çıkan pek çok ürün ve kullanılan teknikler, makyaj yapmayı daha ciddi bir iş alanı ve üzerinde düşünülmesi gereken bir sanat haline getiriyor. Sanatçıların " güzelleşirme" amacıyla sınırlı kalmayıp, kendilerini ifade edebileceği ve yaratıcılıklarını sınayabilecekleri bir alan oluşturuyor. Elbette bu olanaklar deneysel çalışmalar için geniş bir zemin hazırlıyor.

Deneysel çalışmalar denilince aklınıza gelen görüntüler çok çılgınca hatta gerçek dışı olabilir. Fakat deneysel çalışmalar farklı olma, normallikten uzaklaşma, sınırları zorlama anlamlarına gelmek zorunda değil. En basit anlamıyla, rutininizden yavaş yavaş uzaklaşarak, yüzünüze ve ifadenize uygun makyaj tekniklerini kullanmak da olabilir deneysellik. Bu tip çalışmalar yapmak için profesyonel ekipmanınızın olması da şart değil. Elinizde bulunan jel veya likit formdaki eyeliner ile, göz kalemlerinizle veya rengarenk göz farlarıyla farklı çalışmalara imza atabilirsiniz. Deneysel çalışmalara kalem formundaki eyeliner veya göz kalemi ile başlamanız daha kolay olacaktır.

Özellikle kullandığı farklı teknikleriyle dikkat çeken İngiliz makyöz Jo Baker size deneysel çalışmalar için ilham kaynağı olabilir. Sanatçı, alışılagelmiş fırça ve kalem tekniklerini bir kenara bırakarak, Hollywood'un seçkin ünlülerine yaptığı makyajları bir sanat eseri gibi işliyor. İlham aldığı görselleri ise sosyal meyda hesabında makyajın fotoğrafı ile kolajlayarak paylaşıyor. Bohemian Rhapsody filmiyle yükselen İngiliz oyuncu Lucy Boynton'a yaptığı çalışmalar ise kırmızı halıda gördüğümüz klasik makyaj görüntülerinden oldukça farklı. Eyeliner ile yaptığı çizgilere dolgun kirpik görüntüsü eşlik ederken, dudaklarda sadeliği tercih ediyor. Ünlü oyuncunun pürüzsüz cildini bir tuval gibi kullanarak, gözlere veya dudaklara yoğunlaşmayı tercih ediyor. Mackenzie Davis, Naomi Scott ve Dove Cameron gibi ünlülerle çalışan sanatçının çalışmaları sizin için de ilham kaynağı olabilir.

Yazının devamı...

Yazı Geride Bırakırken

Sıcak yaz günlerini geride bıraktığımız şu günlerde, havanın soğumasıyla birlikte " acaba ne giysim" kalıbının en çok kullanıldığı zamanlara giriyoruz. Yazlık kıyafetleriniz artık yeterli olmazken, kışlık kıyafetleriniz ise fazla gelebiliyor. İşte bu mevsim geçişinde, kombinlerinize hem yakışacak hem de sizi her türlü havaya karşı koruyacak parçalar şunlar;

Kot Ceketler

Bir dolabın olmazsa olması kot ceketler, mevsim geçişinde kurtarıcınız olabilir. Spor kombinlerinizin yanı sıra, şık kıyafetleriniz ile de oldukça uyumlu olacaktır. 90'lara dönüşün temsili büyük ve bol görünümlü kot ceketler trend bir görünüm yakalamanıza yardımcı olacaktır. Kot ceketlerin renklerinde de birçok seçeneğe ulaşmak mümkün. Siyah renginin en çok tercih edildiği bu günlerde, klasik kot mavisiden uzaklaşıp farklı renkler tercih edebilirsiniz. Kot ceketler sizi çok sıcaklatmayacağı gibi, mevsim geçişinde yeterli korunmayı sağlayacaktır.

Trençkot

Kot ceketlerin spor görünümü bir kenara bırakıp, daha klasik ve şık bir kombin oluşturmak istediğinizde ise trençkotlar kurtarıcınız olabilir. Genellikle diz üstü/ altı boylarda, belden kemerli, yüksek yakalı olan trençkotları günlük kombinlerinizde de kullanabilirsiniz. Fakat akşam bir davete giderken giydiğiniz elbisenize ya da gündüz giydiğiniz iş kıyafetinize, kısacası şık bir görünüm vadeden kombinlerde, trençkotlar daha uygun olacaktır. Klasik krem rengin yanı sıra, gardrobunuzdaki kıyafetlerinize uygun renkler bulmak oldukça kolay.

Deri Ceket

Deri ceketleri havanın gerçekten soğumaya yüz tuttuğu günlerde kullanmak akılllıca olacaktır. Sadece mevsim geçilşlerindeki kullanışlılığı değil, her kadının dolabında bulunması gereken bir parça olduğundan bahsetmiyoruz bile. Siyah bir deri ceket, gece/ gündüz her an şıklık ve rahatlık arayanlar için harika bir seçim. En çok tercih ediken rengi siyah olmasın karşın, kahve tonları da oldukça çok tercih ediliyor, hatta beyaz, kırmızı, pembe, mavi gibi dikkat çekici renkler de bulmak mümkün.

Fular / Şal

Her mevsim kullanıma uygun fularlarını hem stilinizi tamamlama hemde serinleyen havalarda koruma sağlaması için kullanabilirsiniz. Çiçekli veya desenli olarak bulabileceğiniz rengarenk fularları, gündüz tişörtlerinizin, ceketinizin üstüne takabileceğiniz gibi, akşam yemeğine giderken giydiğiniz şık bir gömleğin üzerinde de oldukça hoş duracaktır.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.