SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Çocuklara Hak Aramayı Öğretin

Her anne baba çocuklarının etrafa ve kendilerine karşı saygılı olmasını ve hakkını aramayı öğrenmesini ister. Ancak onlara bunu aşılamaya çalışırken bizler ne kadar bu haklardan haberdarız tartışılır. Özellikle bu devirde hak aramanın illa ki zor kullanmak, şiddete başvurmak olmadığı bilincini vermek hepimizin görevi. Kötülük yapana kötülük yapmak değil de haksızlık yapmamaya çalışmak, haksızlık yapmadan hatasını göstermek en mantıklı seçimdir.

Çocuklara Tüketici Hakkını Nasıl Öğretirim?

Güzel bir örnekten yola çıkarak anlatmak istiyorum. 9 yaşındaki Elif Deniz Akyol, bir meşrubat firmasının 2 kapak getirene bir bardak hediye kampanyasından faydalanmak için markete başvurdu. Ancak hediyesini alamayınca babasıyla birlikte Ticaret Bakanlığı’na şikâyette bulundu. Şikâyeti değerlendiren Bakanlık, meşrubat firmasına 241 bin 413 lira idari para cezası kesti. İşte size gerçek bir örnek. Herkese örnek olan Elif ve babasının davranışı Ticaret Bakanlığı’nın düzenlediği 22. Geleneksel Ödül töreninde ödüle layık görüldü. İkisini de takdir ediyorum.

Elif’in yaşadığı durum bana çocukluğumu hatırlattı. İkinci sınıfa gidiyorum. O zaman gazetelerin kupon karşılığı verdiği ansiklopediler çok kıymetliydi. Bütün kuponları topladım ve gazeteyi aradığımızda ansiklopedileri sadece abone olanlara verildiğini öğrendik. Oysa reklamlarda böyle bir şeyden bahsedilmiyordu. O zaman hak aramak böyle kolay olsaydı şüphesiz bende Elif gibi yapardım. Hiç uğraşamam, basit bir şey dememek lazım. "Sen üzülme kızım ben sana daha iyisini alırım" demeyin. Bırakın, sorgulamasına izin verin. Kaldı ki şu zamanda bir çocuğun inatla bir şeyin peşinden gittiğini görmek gerçekten zor. Vaktinizi ve paranızı alan her şey kıymetlidir. Ardından sorgulamak gerekir.

Bugün biraz tüketici haklarından bahsedeceğim. Satın aldığımız malın ayıplı olması durumunda ne yapacağız, garanti süresi ne zaman başlar, tüketici hakem heyetlerine nasıl başvuru yapılır, sözleşmelerde neye dikkat edilmedir? Bunlardan bahsedeceğim.

Satın aldığımız malın ayıplı olması durumunda;

Haklarınızdan birini kullanabilirsiniz. Garanti Belgesi ile satılmak zorunda olan mallar için garanti süresi malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren başlar. Garanti süresi asgari iki yıldır ve malın kullanım ömrü süresince servis hizmeti verilmesi zorunludur. Garanti süresince onarım gören malınız tekrar arızalanır ise değişim, ücret iadesi veya ayıp oranında indirim hakkınızı kullanabilirsiniz.

Tüketici Hakem Heyetlerine Nasıl Başvuru Yaparım?

Satıcılarla yaşadığınız uyuşmazlıklarla ilgili olarak illerde Ticaret İl Müdürlüğü, ilçelerde kaymakamlıklar bünyesinde faaliyet gösteren Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru yapabilirsiniz. Tüketici Hakem Heyetlerine elektronik ortamda e-Devlet üzerinden de başvuru yapabilirsiniz. Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru ücretsiz olup başvurular en geç 6 ay içinde görüşülüp karara bağlanmaktadır. Güvenli olmayan ürünlere ilişkin bilgileri guvensizurun adresinden takip edebilirsiniz.

Pembe Nar Yazıları Ödül Getirdi

Ticaret Bakanlığı her sene farklı dallarda “Tüketici ve Tüketim” konulu tematik yarışma düzenliyor. Bu sene 22’incisi gerçekleşen ödül töreninde yazılı basın dalında Milliyet Pembe Nar köşesinde yazdığım “Reklam Mesajlarından Nasıl Kurtulurum?”, “Kargo Haklarım Nerede?” köşe yazıları da ödüle layık görüldü. Farklı dalların olduğu yarışmada çocukların tüketim konusunda yaptığı resimler gerçekten harikaydı. İlgi duyanlar, seneye mutlaka başvursun. Buradan bu güzel programda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Tüketici haklarını anlatmaya, yazmaya ve okumaya devam edeceğiz.

İnstagram: https://www.instagram.com/mervekantarciculha/

Yazının devamı...

Kadın Girişimci Gücü

Girişimci kelimesinin tam olarak tanımı, mal ve hizmet üretebilmek için üretim faktörlerini bir araya getiren ve risk üstlenerek işe girişebilen kişidir. Peki, girişimci kadın nedir? Fikir üreten, onun peşinden giden, kendi varlığını, gayretini ve cesaretini kullanıp “evet oldu” diyene kadar bütün kapıları çalan kişidir. Türkiye’de son birkaç yıldır verilen destek ve teşviklerle birlikte bu tanıma uygun, başarılı kadın girişimci sayısı arttı. Artık kadınlar sesini duyurmak için değil, takdir edilmek için yazılıyor ve anlatılıyor. Bütün kadınların böyle olması ise en büyük temennim…

Mailime gelen başarılı hanımların hikâyesi benim için ayrıca değerli. Bunlardan biri olan Emine Kurtay, hayallerinin peşine düşen kadın girişimcilerden biri. Üstelik bu hayal onaekolojik yüzey temizleyici projesiyle TÜBİTAK MARTEK ve Avrupa Birliği’nin düzenlemiş olduğu Avrupa Birliği Girişimci Kadın Kampı Projesine katılmaya hak kazandırmış ve düzenlenen yarışmada 3’üncülük getirmiş. Peki, nedir bu hikâyenin başı-sonu, bütçesi, zamanı ve yaşadığı zorluklar göz atalım.

Öncelikle okurlarımız için sizi tanıyabilir miyiz?

1983 İstanbul doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme mezunuyum. Kız kardeşimin üniversite eğitimi için yaklaşık 10 yıl önce Düzce’ye geldim. Düzce Üniversitesi’nde MBA (İşletme Yönetimi yüksek lisansı) yaparak bu alanda kendimi geliştirdim. Uzun süre bankacılık sektöründe çalıştım ve master eğitimimi tamamladıktan sonra işten çıkarıldım.

Kendi işinizi kurma fikri nereden çıktı? Nasıl karar verdiniz?

Ticaretle uğraşan bir ailenin kızı olarak ticaret hayatına atılmaya ve özellikle eğitimli işsiz gençlere iş imkânı sunmaya karar verdim. KOSGEB desteği ile 2017 yılında emek harcanarak yapılan her iş değerlidir sloganıyla yola çıkarak Emek Laboratuvarı kurdum. Kimya sektörünü seçmemin sebebi ise çalışma arkadaşlarım Mine Kurtay ve Ertuğrul Kaya’nın AR-GE çalışmalarını hayata geçirebilmek. Hayallerimizi gerçekleştirebilmek için şu an laboratuvar malzemeleri, kimyasal ürünler, korozyon, test ve analizlerinin satışının yanı sıra; tez, makale, proje yazımı, eğitim danışmanlığı hizmeti vermekteyiz.

Bu işe ne kadar bütçe ile başladınız? Hangi kuruluşlara başvurdunuz?

İşimi kurarken sadece 2 bin 500 TL gibi kısıtlı bir bütçem vardı. Asıl güvencem, aklımız, çalışma azmimiz ve başaracağımıza dair inancımızdı. Girişimciler için can suyu diyebileceğim KOSGEB yeni girişimci desteğinden yararlanıyorum. Şu an AR-GE çalışmalarımızı sektörle buluşturabilmek için ciddi bütçelere ihtiyaç duyuyorum. Bu sorunu çözebilmek için girişimcileri destekleyen kurumlara başvuru yapmaktayım.

Bu işletmeyi kurarken hangi aşamalardan geçtiniz?

Kendi işinizi kurmak, başardıkça kazandıkça iyi ki diyeceğiniz; riskleri, yüksek meblağları ödemek zorunda kalacağınız, bir anda karşınıza çıkan sorunları tek başına omuzlamak zorunda kalınca keşkeleri duyabileceğiniz güzel ve sürprizlerle dolu bir macera...

Düşlediğiniz, hedeflediğiniz şeylerle yaşananlar tutmayabiliyor. Şirketimizi açtıktan sonra ilk üç aylık süreçte hiçbir satış yapamadık. Yaptığımız bir toplantı sonrası il genelinde tüm okullara mailing ile ulaşarak satış yapmayı başardık. Kısa zamanda güzel başarılar elde ettik. 2018 Haziran ayında Ekonomi Bakanlığı’nın yurt dışı pazar araştırması desteğiyle çalışma arkadaşlarımla birlikte Makedonya’ya gitme fırsatı buldum. Ayrıca KAGİDER’in Proje 15 Kadın Girişimci Geliştirme Programına seçilen 150 kadın arasında yer aldım. Başardığımızı gördükçe iyi ki diyorum iyi ki kadın girişimciyim ve iyi ki hiç vazgeçmemişim.

Kendi işini kurmak isteyen hanımefendilere tavsiyeleriniz neler?

Hayallerinizi gerçekleştirmekten asla vazgeçmeyin. Bir girişimci olarak eğitimlere katılmaktan asla çekinmeyin. Çevrenizde bağlı olduğunuz ticaret odası gibi kurum ve kuruluşların düzenlediği etkinlik ve eğitimlere katılarak kendinizi geliştirin. Her etkinliğin, eğitimin bir faydasını göreceğinize inanın. Bazı eğitimler bir Network ya da bir satış için firma olabilir. Hayalinizin peşinden koşmayı asla bırakmayın. Unutmayın emek harcanarak yapılan her iş değerlidir.

Yazının devamı...

Ev Hanımı Kimdir?

Evet, evet yanlış duymadınız… Yıllardır ağzımızdan düşürmediğimiz “ev hanımı.” Aklınıza ilk gelen, “evde ev işleriyle uğraşan, kendini eşine ve çocuklarına adamış, en güzel yemekleri yapan, her işi mutlaka bir düzene oturtan, her zaman her konuya bir çözüm bulan, yeri geldiğinde evin reisi, yeri geldiğinde evin hizmetçisi rolünü yüklediğimiz ve çalışmayan kişi.” oluyor genelde. Eğer aklınıza ilk bunlar gelmiyorsa takdir ediyorum. Dün bir hanımefendiyle tanışana kadar benimde aklıma bu tanımların hepsi olmasa bile birkaç tanesi geliyordu. Kimdir ev hanımı? Ev ve hanım kelimeleri neden yan yanadır? Günün anlam ve önemine binaen biraz bu algıya yer vermek istedim. Ev Hanımları Derneği(EHADER) Kurucu Başkanı Zeynep Önge hanımla Bağcılar Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu Dünya Kadınlar Gününe özel programda tanıştık. Kendisi tüm vaktini tabiri caizse çevresini güzelleştirebilecek ve kendini keşfedememiş kadınlara ayırıyor. Ne mi yapıyor? Şu zamanda kimsenin yapamadığını… Kadınları dinliyor, onlara değerli olduklarını anlatıyor ve her şeyden önemlisi kendilerini keşfetmelerini sağlayacak bir alan oluşturuyor. Bu işi de hayran olunası gönüllülükle yapıyor.

Zeynep hanımla aramızda geçen bir sohbetten bahsetmek istiyorum. Birkaç hanımın da olduğu bir çay sohbetinde ilk hanımefendi, “ben ev hanımıyım” dedi. Sıra bana gelince “ben çalışıyorum.” dedim. Yani kendimce ev hanımı değilim demek istedim. Zeynep hanım, “Merve hanım eve gidince sizin evinizin hanımı kim peki?” dedi. Aklımda koca bir soru işareti? Evet, doğru gün için de yazı yaz, röportaj yap, toplantılara katıl, görüşmelere git… Ama nihayetinde akşam evime döndüğümde o evin hanımı yine benim. Bunu bulaşık çamaşır olarak algılamamak gerekiyor. Evin hanımı demek esasında “çevresini güzelleştiren, yoğunluğuna rağmen sevdiklerini ihmal etmeyen, tebessümü elden bırakmayan ve daha fazlasıyla hanımefendi” demek ve biz bunu unutuyoruz. Biz kendi hafızamızda bir şeylere değer biçerken kavramları karıştırıyoruz ve bunu kabulleniyoruz. Fatma Barbarosoğlu bir yazısında şöyle diyor, “Hanım dediğimizde bir konuma, kadın dediğimizde ise bir duruma işaret ediyoruz.”

Evet, lafa gelince hepimiz, “benim annemde ev hanımı öyle demek istemedim” diyerek mangalda kül bırakmıyoruz. Hatta annelerimizi bir melek olarak anlatırken bir de “ev hanımı” terimine hangi gözle baktığımızı düşünelim.

Buradan bütün hanımefendilere seslenmek istiyorum. Kendinize sadece değer vermeyin, verdiğiniz değeri savunun ve her şeyden önemlisi bunu çocuklarınıza anlatın. İşte o zaman parçaları değiştirebilir, kadınların sorunlarını azaltabiliriz. Dünyayı değiştirecek ve güzelleştirecek olan bizleriz…

Dünyayı güzelleştirecek adımlar atmak dileğiyle…

Tüm hanımefendilerin Dünya Kadınlar Gününü Kutluyorum…

İnstagram: https://www.instagram.com/mervekantarciculha/

Yazının devamı...

Prenses Kaskonuz Var mı?

Son dönemde en çok dikkatimi çeken alanlardan biri de sigorta. Prenses kaskodan konut sigortasına, sağlıktan eğitime kadar aklınıza gelmeyen her alanın sigortası var. Peki, bu alanda neler yapılıyor, insanlar en çok hangi sigortalara yoğunlaşıyor, kadınlara özel sigortalar var mı, biz neler biliyoruz? Bütün bunları Özhedef Sigorta Genel Müdürü, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Sigortacılık Hizmetleri Komite Başkanı ve Türkiye Genç Acenteler Platformu Başkanı Abdulcelil Alkış’a sorduk ve sigorta hakkında birçok konuya değindik. İşte sorular ve cevaplar…

Kadınlara yönelik ne gibi sigortalar var ve bu anlamda talepler nasıl?

Kadınlara yönelik doğum teminatlı sağlık sigortaları oldukça rağbet görüyor. Son zamanlarda artan özel hastane ücretleri nedeniyle hamileliğin herhangi bir zamanında yapılabilen sağlık sigortaları kadınların sigortaya ilgisini arttırdı. Konut sigortalarındaki halı yıkama, kombi bakımları gibi ek hizmetler de kadınlar tarafından çok beğeniliyor. Ayrıca Ray Sigorta tarafından kadınlara özel olarak tasarlanan Prenses Kasko ile kadınlara özel kurulan ihbar hattı, hasar anında istenilen yere ücretsiz taksi ile gitme, özel moto vale ile kadınlarımızın yerinize tutanak tutma, servise götürme ve onarım sonunda aracınızı ayağınıza getirme hizmetleri ile kadınların normal hayatlarına devam etmeleri sağlanıyor. Sektör çalışanlarının yüzde 90’ı kadınlardan oluşması kadınların sigortaya ilgisini arttırıyor. Biz acentelerde hem kadın çalışanlarımızdan, hem müşterilerimizden çok memnunuz.

İnsanların sigortaya bakış açısı nedir? Sizce son yıllarda sigortaya ilgi neden arttı?

İnsanlar kazanmanın kıymetini ve kaybetmenin korkusunu biraz anlamaya başladı. Ülkemizin geçen 30 yıllık süreçte ekonomik olarak birçok şey yaşadı. Bu süreçte herkes elde edilen kazanımların çok zor kazanıldığı ve kaybettiğimiz şeylerin yerine koyulmasının çok daha zor olduğu bilincine vardı. Bu durumda insanlar, yaşam standardının yükselmesiyle mevcut konforlarını korumak için bu riskleri satın alarak önlem almaya karar verdi, fakat hâlâ sigortaya yetersiz bir ilgi var. Geçmiş yıllarda sigortanın ne işe yaradığı bilinmiyordu. Sigorta, polis aramasın diye yaptıranlar vardı ya da banka istediği için yaptıranlar ve aynı zamanda boşa giden bir para olarak algılanıyordu. Günümüzde binlerce maddi hasarlı kazalarda iki tarafında stres yaşamadan medeni bir şekilde tutanaklarını tutması, resimlerini çekmesi iki tarafında “sigorta öder cana bir şey olmasın” sohbetinden kaynaklanıyor. Milyarlarca TL hasar ödemeleri yapılıyor. Tüm bu hasar ödemeleri, acentelerin olağanüstü gayret ve çabaları ülkemizdeki sigorta bilincini arttırdı ancak dünya standartlarında çok gerideyiz. En büyük 17. Ekonomi olmamıza rağmen sigorta harcamalarında 30-40 bandındayız dolayısıyla kazanımların garantisi ve geride kalan kapıları kapatan sigorta bilinci bir memleket meselesidir. Vatandaş, devlet, sigorta şirketleri ve sigorta acenteleri topyekûn çalışmalıyız.

Geçmişten günümüze değerlendirdiğimizde şu an her şeyin sigortası bulunmakta. Peki, insanlar sigortaya para harcıyor mu?

Maalesef istenilen düzeyde değil. Bakış açımızı değiştirmemiz lazım. Ülkemizde “sigortaya verdiğim para boşa gitmesin” diye aracının camına taş atarak hasar oluşturan ve akabinde sigorta şirketinden ödeme alan insanlar var. Sigortaya verilen para huzur, konfor, endişelenmeme rahatlığına verilen paradır. Kimse hasar olmasını istememeli. Sigorta yaptırmanın aslında bir konfor ya da uluslararası tabirle “peace of mind” yani huzur için yapılması gerektiğini doğru anlatabilirsek umarım bilincimiz ve buna ayırdığımız bütçe artar.

Yaşanan ekonomik zorluklarda harcamaları zorlaştırıyor evet ama ülke olarak yaşantımız gelir düzeyimizin üstünde dolayısıyla sigortalarımızı mutlaka yaptırmalıyız. Ben şuna inanıyorum gelir düzeyi düşük olanın daha çok sigorta yaptırması gerekir gelir düzeyi yüksek olanlar olumsuz bir durumda gelir düzeyi düşük olan biri kadar etkilenmez. 3 evi olan bir vatandaşın bir evinde bir hasar oluşursa diğer evlerinden birine gider, ama tek evi olan bir vatandaş nereye gidecek? Bu nedenle asıl endişelenmesi gereken orta ve düşük gelirli kesimler diyoruz.

En çok ilgi gösterilen, sigorta yaptırılan alanlar hangileridir?

Bu noktada zorunlu Sigortalar başı çekiyor diyebiliriz. Trafik Sigortası, Koltuk Sigortası ve Hekim Sorumluluk Sigortası gibi. Ancak son zamanlarda Tamamlayıcı Sağlık Sigortası da çok ilgi görüyor. Devlet Destekli Ticari Alacak Sigortası, Cep Telefonu Sigortası, Site Ortak Alan Sigortası, Kefalet Sigortası, İşsizlik Sigortası, Mesleki Sorumluluk Sigortaları, Konut Sigortası ve Mini Kasko Sigortaları oldukça popüler diyebiliriz.

Bu işin sahteciliği de var mı? Sigorta yaptırırken nelere dikkat etmeliler?

Bu konuda sektör çok ilerleme kaydetti. Profesyonel yetkili acentelerden poliçe yaptırılırsa ciddi sorun yaşanmaz ancak mutlaka müşterilerin poliçe içeriklerini okumalarını istiyoruz. Bazen eksik teminat verilebiliyor mesela yurt dışına giden bir aracın yurt dışı teminatında gideceği ülke var mı yok mu mutlaka kontrol edilmeli . Kapsam dışında kalan ülkeler var ya da eksik teminatlar olabiliyor. Herkes 1000 TL’ye verdiği bir sigortayı birileri 350 TL fiyat veriyorsa onu iyi araştırmak lazım. Teklifi istemek lazım. Sigortacı olmayan bazı kişiler yasa dışı yollarla elde ettikleri kredi kartlarıyla başkalarına piyasanın çok altında rakamlara poliçe yaptırdıklarını ve o müşterilerin ciddi mağduriyetler yaşadıkları haberlerini duyuyoruz. Dikkatli olmak lazım. 7/24 müşterisinin yanında olan, hasarlarında hızlı çözümler üreten profesyonel sigorta acentelerinden şaşmayın mağdur olmayın diyorum.

Yazının devamı...

Uyutmayan Girişimci Hobiler

Aldığınız ürünün nereden geldiğinden tutunda nasıl yapıldığına, markaların kıyaslanmasına kadar her şey bir tuş uzağımızda. Dünyadaki her yere ulaşabiliyor ve ürünlerinizi rahatlıkla milyonlarca insana gönderebiliyoruz. Tanımadığımız binlerce insanı da içinde barındıran bu ortam girişimciler, alıcılar ve satıcıları internet ortamında buluşturdu.

E-ticaretin hızla gelişmesi, dijitalleşme ve yeni fırsatlar girişimci çevreyi arttırdı. Bu fırsatlar tabii en çok da hayallerini ertelemek zorunda kalan kadın girişimcileri harekete geçirdi. Bu girişimcilerden biri olan Çiğdem Kacar Selimoğlu. İlk etapta 3 bin 500 lira ile markalaşma ve üretim sürecine başlayan Selimoğlu, Karadeniz peştamalını dünyaya tanıtıyor. Hobileriniz rüyalarınıza giriyorsa, kafanız karışıksa, tüm girişimcilere örnek olması açısından bu fikir nereden çıktı, bu işe nasıl başladı bakalım.

Öncelikle okurlarımız adına sizi tanıyalım?

Merhaba, ben Çiğdem Kacar Selimoğlu. Karadenizli bir ailenin kızı olarak İstanbul’da dünyaya geldim. Ankara Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Mezun olduktan sonra yaklaşık 7 sene Tekstil sektöründe İtalya’nın a plus markalarına ihracat yapan firmalarda çalıştım. Evliliğim ve hamileliğimle beraber ara verdiğim çalışma hayatına tam gaz geri döndüm diyebilirim.

Bu fikir nereden çıktı? Nasıl karar verdiniz anlatır mısınız ?

Memleketim Giresun’a fırsat buldukça giderim, küçükken çok can sıkıcı olduğunu sandığım köyde geçirdiğim yaz tatillerim beni köklerime daha da yakınlaştırmış olacak ki şimdi, iyi ki annem ve babam bizi götürmüş ve köy hayatını yaşamışız diyorum. Fikrin geliş anı film gibi aklımda. 2013 yılında yapmış olduğum seyahatim dönüşünde otobüsün camına kafamı yaslamışken otogardaki hediyelik eşya satan dükkanlara gözüm takıldı ve peştamalin yalnızca ya masa örtüsü ya da fular olarak ürün hâline getirilerek satılıyor olması açıkçası beni rahatsız etti. “Neden Karadeniz’in simgesi hâline gelen elde dokunan bu değerli kumaş katma değerli bir ürün olmasın ki?” düşüncesi beni bu işi yapmaya yönlendirdi diyebilirim.

İşe başlarken tepki gösterenler ya da karamsar olduğunuz anlar oldu mu? Olduysa bunu nasıl aştınız?

Aksine çevremden özellikle ailemden çok manevi destek gördüm. Üzerine kayınvalidem Ardeşen, kayınpederim de Arhavili olunca bu değere sahip çıkmama en çok onlar sevindi. Zorlandığım anlar tabii ki oluyor. İki yaşında bir oğlum olduğu için her çalışan anne gibi ona yeterli vakit ayıramadığım düşüncesiyle zaman zaman vicdan azabı çekiyorum, ama götürebildiğim her yere birlikte giderek ya da bir günü kendime tatil ayırarak bolca vakit geçirmeye gayret ediyorum.

Bu işe ne kadar bütçe ile başladınız?

Bütçeden önce yapılacak işi güzel bir iş planı ile projelendirmek gerekiyor. Bu anlamda yaptığım plan neticesinde hedefim ufak ufak büyümekti. İlk etapta 3 bin 500 lira ile markalaşma ve üretim sürecini yönettim ardından peyder pey üzerine koyarak ilerliyorum.

Yöresel çanta üzerinden günümüze uygun modeller üretmek bir anlamda risk aslında. İkisini birleştirmeye nasıl karar verdiniz?

Esasında bunu risk değil aksine avantaj olarak görüyorum, yerel üretimin kıymet verildiği bir dönemde yaşıyoruz. Marka olarak hedefim unutulmaya yüz tutan bir zanaatı ve ustaları yaşatmak. Aynı zamanda onların hak ettiği değeri görmelerini sağlamak. İlerleyen dönemde bununla ilgili güzel projeler gelecek. Bu fikirden yola çıkarak yaptığım araştırmalarda da peştamalla ilgili yazılı bir kaynak olmaması sebebiyle aynı zamanda önemli bir vakıf ile proje yürütüyoruz. Çok uzak değil bundan 50-60 sene öncesine kadar neredeyse her evin altında bir dokuma tezgahı ve yapanı bulunurken günümüzde dokumanın makinaya dönmesi ve zanaatkarın maddi olarak tatmin olmaması sebebiyle ne yazık ki sayıları oldukça az. Karadeniz kadını peştamalını günlük hayatta başta ya da belde kullanırken "neden günlük modern yaşantımıza bizler de entegre etmeyelim?" diye düşündüm. Bu şekilde ortaya deri ve hasır ile harmanladığım modeller çıktı. Adını da Lazca eş anlamlı olan ve “iyi” anlamına gelen Kai&Vrosi koyduk.

Son olarak kendi işini kurmak isteyen hanımlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Her kadın özeldir diye düşünüyorum ve herkesin muhakkak keyif aldığı bir hobisi vardır. Bu dikiş dikmek de olabilir yazılım yazmak da. Önemli olan bunu keşfetmek ve yaptığı iş her ne ise ona bir farklılık katmak. Eğer uykularınızı kaçıran bir hobiyse tebrikler siz de bir girişimci oldunuz.

Ülkemizde kadın girişimcileri destekleyen ve nereden başlasam, nasıl ilerlesem sorularına cevap veren ve bu anlamda eğitimler veren sivil toplum kuruluşları var. Kendi şehirlerinde mevcut olan kurumlardan faydalanmalarını tavsiye ediyorum.

Yazının devamı...

Instagram'da Foto Hırsızlığı

Sosyal medya hayalimizdeki hayatı biranda avuçlarımıza sunuyor. Evlerin en güzel köşeleri, gelinlik ve kıyafet çeşitlerini, mutfak tasarımlarını, en güzel mekânları, mağazaları, butikleri ve sayamadığım daha birçok alana bir ekrandan ulaşıyoruz. Bu alanlardan en önemlisi neredeyse Instagram. Beğendiğimiz en güzel fotoğrafları Instagram'da paylaşıp imkânlarımız ölçüsünde sanal mutluluk yaşıyoruz. Hızlı geçen zamanımızı ya da biraz eksik olan egomuzu tatmin ediyor, keyif alıyor, iyi hissediyoruz var mı ötesi. Ne yazık ki ötesi olanlar da var. Onlar da son yıllarda önü alınamayan başkalarına ait hayatın fotoğrafını paylaşanlar... Basit tabirle fotoğraf hırsızlığı. Peki, bu konuda ne biliyoruz? Fotoğraf mahremiyeti nedir?

İstanbul Barosu avukatlarından Melih Can Korkmaz, sosyal medyada başkasına ait fotoğraf paylaşmanın hukuki boyutunu şöyle açıklıyor, " dedi.

Herkesin söz hakkı, parası, kariyeri, ailesi, ideolojisi, yaşam tarzı ve çevresi var. Kimsenin kimseye tahammülü yok. Herkes kendi başına bir iktidar, profesyonel fotoğrafçı, tasarımcı, bir güç kaynağı... Evet artık sosyal medya hayatımızda karşı koyamadığımız alışkanlık ve topluma tutunma çabası için büyük bir araç hâline geldi. Kim ne yapmış, neyi nasıl ifade etmiş, en çok neler beğeniliyor demeden neredeyse günümüzü geçiremiyoruz. Her fotoğraf ya da her sosyal medya kullanıcısı için konuşmuyorum elbette. Ama orada birilerinin hakkına girilmiş olduğu kesin.

Fotoğrafta Telif Nedir?

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu açısından durumu izah eden Avukat Korkmaz, bu anlamda fotoğraf, eser olma niteliğine göre fikri ve sınai haklar sınıfında değerlendirilebileceğini belirtti. Korkmaz, "Eser, eser sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri türlerinden biri içine giren ve fikri çabayı gerektiren her nevi sanat ve fikir ürünüdür. Dolayısı ile fotoğrafın hususiyet özelliği taşıması, fikri bir çaba sonucunda ortaya çıkması eser olarak adlandırılması sonucunu doğurabilecektir. Yukarıdaki tanımdan hareketle, her fotoğrafın eser olmadığı sonucuna ulaşılabilir. Eser niteliği olan fotoğraflar FSEK uyarınca korunmaktadır. Eser sahibinden izin alınmadan fotoğrafın üzerindeki işleme çoğaltma, yayma, umuma iletim ve diğer hakların kullanılması FSEK’e aykırılık oluşturur. Mali hakları zarar gören eser sahibi zararının tazmin, ve ihlalin durdurulması için yasal yollara başvurabilecektir. Böyle bir durumda fotoğrafı izinsiz kullanan kişi hem cezai hem de hukuki yaptırımlarla karşı karşıya kalması muhtemeldir. Ayrıca, FSEK uyarınca öngörülen tazminat miktarları, Türk Hukukundaki diğer tazminat teorilerine nazaran oldukça yüksektir. Zira hukukumuzda, tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağı genel kuralı mevcut iken, bu kuralın istisnası fikri ve sınai haklarda gündeme gelmektedir. Telif hakkı ise eser niteliği haiz fotoğraf hakkında söz konusu olabilir. Eser sahibi, telif hakkı başvurusu ile eser üzerinde var olan haklarını ayrıca marka ve patent uygulamaları çerçevesinde tescil ettirebilir. Bu husus eser sahibine hali hazırda var olan hakkının ispatı açısından kolaylık sağlamaktadır. Fakat önemle belirtmek gerekir ki telif hakkı başvurusu yapılmasa dahi her eser FSEK’in kanuni koruması kapsamındadır. Bu bağlamda eser sahibi yukarıda zikrolunan haklarını fotoğraf üzerinde telif hakkı olmasa dahi her durumda kullanabilecektir." şeklinde ifade etti.

Yaşadığımız hayatın fotoğrafı mı yoksa yaşamak istediğimiz hayatın fotoğrafı mı bizi mutlu ediyor? İlki bence. En azından uzun vadeli…

Instagram: https://www.instagram.com/mervekantarciculha/

Yazının devamı...

Kuaför Seçmenin Püf Noktaları

Ekonomide yer edinen ve özellikle aile ekonomisinden bütçe ayrılan her şey ilgimi çekiyor ve düşüyorum peşine. Son birkaç yıldır erkekler için yapılan kozmetik ürünlerinin sayısı arttı. Buna ilaveten bakım salonları da eklenmeye başladı. Yani “erkekler kendine bakmıyor” cümlesi tarihte kaldı diyebiliriz. Bir arkadaş sohbetinde denk geldim bunlara. Meğer erkekler bakıma epey bütçe ayırıyormuş. Araştırma yaparken kimlere soru sorabilirim de detay alabilirim derken 1935 yılından beri dedesinin mesleğini sürdüren Erkek Saç Tasarım uzmanı Kadir Alkan çıkıyor karşıma. Mesleğe 12 yaşında başlayan Alkan, iki üniversite mezunu ve CMC Cat Mondiale Dünya 2’nciliğini elde eden Türk millî takım üyesi. Kendisi aynı zamanda ünlülerin ve Youtuberların gözde kuaförü. Saç bakımı ile ilgili merak edilenleri ele aldık.

Öncelikle sizi tanıyalım. Kaç yıldır bu işi yapıyorsunuz?

Kocaeli bilgisayar programcılığı ve işleme mezunuyum. 1935 yılından dedemle başlayıp babamla bizlere geçen bu güzide mesleğe 1996 yılında babamın çırağı olarak başladım ve devam ediyorum. Dünya 2’ncisi millî takım üyesiyim. Türk bayraklı tişört ile dünya meydanlarında saç kesiyorum. Özellikle birçok internet fenomeni müşterim var.

Sizin için bu meslek neyi ifade ediyor?

Benim için bu meslek tamamen değişim demek. Zaten iki üniversite mezunu olup dedemden kalan kuaförlüğe bağlanmamım sırrı da bu diyebiliriz. İnsanların saçlarını değiştirerek hayatlarına olumlu yönde müdahale edip gözlerinde mutluluğu gördüğüm gün bu meslekte ilerlemeye kararı verdim.

Hem erkeklere hem bayanlara hizmet veriyorsunuz. Dolayısı ile bu anlamda kıyaslama gücünüz oluyor. Erkekler ve kadınlar için bakım ve güzellik neyi ifade ediyor?

Evet, çok haklısınız erkekler ve kadınlar için bakım yeniliği ifade ediyor. Kadınlar biraz daha avantajlı, çünkü saç kesimleri harici renklendirme ve makyaj uygulamalarıyla çok daha farklılaşabilirken, erkekler sadece saçı ve sakalıyla oynama yapabiliyor. Ben de o yüzden “Saç Sakal Erkeğin Makyajıdır “ diyorum.

Sizce artık erkekler kendine bakıyor diyebilir miyiz?

Kesinlikle artık erkekler inanın kadınlardan daha bakımlılar diyebiliriz. Erkekler de kadınlar kadar kozmetik ürünlerine para harcıyor. Cilt bakımı, saç bakımı, manikür ve pedikür yaptırıyorlar. Yüzüne botox bakımı yaptıranlar bile var.

Teknoloji kuaförle birleştirmek için neler yaptınız ve ilerde neler yapmayı planlıyorsunuz?

Bahsettiğim gibi bilgisayar programcısı olduğum için teknolojiyle kuaförlüğü bütünleştirdim. Türkiye’nin ilk youtuber kuaförüyüm kendim ve fenomenlerle çektiğim videolar yaklaşık 15.000.000 izlendi. Ayrıca Türkiye’nin ilk mobil uygulamaya sahip kuaförüyüm. İleride patentini aldığım anatomik saç kesimini kullanarak insanların yüz ve kafa yapısına uygun saçı çıkaracak mobil uygulamaları yapmanın alt yapısını oluşturuyoruz.

Genelde kadınlar sunumdan hoşlanır diye bir algı var. Buna katılıyor musunuz? Erkek müşterileriniz için ne gibi sunumlar yapıyorsunuz?

Bir işi nasıl yaptığınız her meslekte çok önemlidir. Ama aslında nasıl sunduğunuz çok daha önemlidir. Mesela biz şu an yeni açılan Etiler salonumuzda kişilerin ismi üzerinde yazılı tabaklarla VIP salonumuzda meyve ve kahve sunumu yapıyoruz. Kafelerde bile görülmeyen bu hizmet çok dikkat çekiyor.

Bir erkek doğru saç modeline nasıl karar vermeli?

Biz misafirlerimize yanlarında salonumuza gelirken beğendikleri ve beğenmedikleri üç saç modeli getirmelerini istiyoruz. Böylelikle kendini ifade edememe ihtimalini ortadan kaldırıyoruz. Ayrıca kişiye özel yaptığımız konsültasyonlar (ön görüşmeler) ve kafa ve yüz şekli analizleri, hatasız saç kesimleri yapıp misafirlerimizin salonumuzdan mutlu ayrılmasını sağlıyor.

Doğru kuaför nasıl seçilmeli? Seçerken nelere dikkat edilmeli?

Doğru kuaför bence eğitimli, donanımlı kendine her konuda yatırım yapan aktüaliteyi güncel saç modasını yakından takip eden kuafördür. Ne yazık ki kuaförlük sektöründe okumuşluk ve eğitim son derece az. Ben de bu konuda kendi üzerime düşeni yapıp erkek kuaförlerine anatomik saç kesimi eğitimleriyle tüm bildiklerini öğretiyorum.

Bu meslekte yeni trend nedir? İnsanların tercihleri sizin gözünüzde nasıl değişim gösterdi? Örnek verebilir misiniz?

Meslekte yeni trend artık kişiye özel çalışmalar oldu. İnsanlar artık fabrikasyon tek düze çalışmalardan sıkıldı. Herkes kendini özel hissetmek istiyor. Biz de bunu en iyi şekilde sağlamaya çalışıyoruz.

Yurt dışına yönelik hedefleriniz var mı?

Şu an 4 tanesi yurt dışı olmak üzere toplam 15 salonumuz var. İnşallah tüm dünya metropollerinde salon açmayı hedefliyoruz.

Bu meslekte aklınızda kalan hiç unutamadığınız ilginç bir anınız var mı? Paylaşır mısınız?

İlginç değil ama hiç unutmadığım benim için özel bir anım var. Rahmetli babamı ilk sakal tıraşı yaptığım zamandı. İlk acemiliğim, babamın yüzüne ufak bir kesik atmıştım. Babam endişelenmeyeyim ve meslekten korkmayayım diye koltukta yerinden bile kımıldamadı, “devam et oğlum” dedi. O gün bugün hiç durmadan devam ediyorum.

Yazının devamı...

Gelinlik Nasıl Ucuza Gelir?

Ülkemizde anında birçok şey fırsata dönüyor ve bir türlü denge tutturulamıyor. Doların yükselmesi birçok ürünün fiyatını artırdı arttırmasına da dolar düşünce hiçbir şey eski fiyatına geri dönmedi. Kısa sürede döneceğe de pek benzemiyor. Çevremde evlenen insan sayısı fazla olunca gelinlik ve düğün piyasasından da haberdar oluyorum. Mutfak eşyaları, gelin dantelleri, kumaşlar ve çeyizler çok pahalı diye çevremde sürekli bir serzeniş var. Geçen hafta Modacı ve Gelinlik Uzmanı Süheyla Aksoy hanımla bir kahve içtik. Bu konuya da değinen Aksoy, gelinlik sektöründeki bazı tedarikçilerin; kumaş, dantel gibi ürünlerde, dolar kuru düşmesine rağmen indirim yapmayıp, piyasanın üzerinde, fahiş fiyatla satış yaptıklarını söyledi. Öyle mi böyle mi derken şu piyasaya bir de ben göz atayım dedim ve bir gelinlik nasıl ucuza getirilir bunun peşine düştüm.

Düğün piyasası başlı başına bir dünya. Gelinlik, çekim gelinliği, kınalık ve hatta düğünde değiştirilecek ikinci bir gelinlik dahi diktirenler var. Size hayalinizdeki gelinliği satma konusunda büyük bir yeteneği bulunan sektör ise bu durumun farkında ve bunu çok iyi kullanmakta. Araştırmaya vakti olanlar gelinlik seçme konusunda şanslı fakat buna zamanı olmayanlar ise daha dikkatli olmalı.

Ne Yapmalıyım?

Öncelikle kendinize en uygun formu belirleyin. Aklınızda bir seçenek olması ayırabileceğiniz fiyatı da belirleyecektir.

Genellikle dantel, inci ve işleme detayı fazla olan gelinlikler daha pahalı. Dolayısıyla gelinliğin üst kısmı her zaman daha fazla göz alacağından, üst kısmına ekstra özen gösterip alt kısımlarını daha az dantel veya işlemeli seçebilirsiniz.

Sadece moda diye kendinize yakışmayan bir model seçmeyin. Hiç alakanız olmayan bir gelinliğe uçuk bir ödeme yapmak zorunda kalırsınız.

Sadece gelinlikten ibaret değil. Seçtiğiniz aksesuarlar da en az gelinlik kadar önemli. “Gelinliğe çok para verdim, onu da düşünemem” derseniz çevrenizden ödünç alabilirsiniz.

Artık her şeyin ikinci el piyasası olduğu gibi gelinliğin de var. Keza kiralanan gelinlikler de öyle aslında. Fakat bazı sitelerde insanlar gelinliğini yayınlıyor ve evlenenlere yardımcı olmak istiyor. Sosyal medyadan araştırmak da faydalı olabilir.

Düğünü baharda düşünenler için şu an gelinlik bakmanın tam zamanı. Çünkü düğün mevsimi başladığında fiyatlar uçuyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.