SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

"Ne kadar rezil olursak o kadar iyi"

Bu yarışmadan bir popstar çıkarsa, biz artık tüm popstarlara içten içe güleceğiz. Çünkü onların imajdan ibaret olduğunu izleyerek göreceğiz. Ekranda "görmemece usulü" evliliğe gülerken evliliğin acayipliğini idrak edeceğiz. Sakın kanal değiştirmeyin!

|

Jüridekiler "Sen hiç kendi sesini dinledin mi?" diye soruyorlar. "Önce bir aynaya bakıp öyle gelseydin" diyorlar. Ellerini yüzlerine örte örte, hesapta göstermek istemeyerek yani güldüklerini, fakat elbette tutamayarak kendilerini... Nasıl gülmekteler! Ve biz nasıl gülmekteyiz ekran başında. Ki daha ne çok güleceğiz. Adaylar kameralarla dolu bir eve gireceklermiş. Gün boyu ayna önünde göz süzmeler mi istersiniz, popstar kaprisleri mi... Kim bilir daha neler göreceğiz?Bir de halk oyuyla gerdeğe girecek olanlar var. Üç kadın oturmuş bir evde, öteki evdeki koca adaylarını izliyor. Rol mü yapıyorlar, ciddiler mi belli değil; aşık bile oluyorlar. Daha karşılıklı iki laf etmedikleri erkekleri paylaşamıyor, kavga ediyorlar. Erkek niyetine ekrandaki sureti öpüyor biri. Sırf "Sesin güzel" dedi diye, erkeği kendine aşık zannetmekte öteki. Ve biz, onları izleyip izleyip hep birlikte gülmekteyiz!Bir tek "Şahane Pazarın Gülmeyen Kadını" gülmüyor. Karşısına geçip türlü şaklabanlıklar yapan; yüzünü yamultan, elleriyle kulaklarını kepçeleştirip dil çıkaran, ağzını yaya yaya "Gülsene ya, niye gülmüyor bu ya" diyen adamlara gülmüyor. Ama biz? Nasıl gülmekteyiz!Hakikaten nasıl gülmekteyiz? Neye gülmekteyiz? Komik değiller. İnsanın utanıp başını çevirmesine, kanal değiştirmesine neden olacak kadar, gülünemeyecek kadar gülünçler. Niye gülmekteyiz? Feci sesli adamlar, "Ben bu yola baş koydum. Bu uğurda kocamı bile feda ettim" diyen kadınlar, hıh hıh hıh boğazını temizlemekten bir türlü şarkıya başlayamayanlar, şişmanlar, zayıflar, hatta bedensel engelliler... Neymiş? Popstar olacaklarmış. Thomas Hobbes insanların başka birinde yanlış bir şey gördüklerinde ani bir sevinç yaşadıklarını söylüyor. "İnsan o yanlış şeyin kendisinde olmamasına memnun olur" diyor Hobbes. Yani şöyle mi oluyor: Onlar gülünecek haldeler, biz değiliz; buna mı seviniyoruz? İçten içe "Aferin bana. Ben gidip oralarda kepaze etmiyorum kendimi. Popstar olmaya hevesim yok. Televizyonda eş arayacak kadar çaresiz değilim. O kadını güldürmek zorunda da değilim. Ben onlardan biri değilim. Daha akıllıyım, yetenekliyim, güzelim" mi diyoruz? Peki ama, bir başkasının zayıflığının bizi üstün kılacağına inanıyorsak gerçekten, biz de en az o ekran insanları kadar gülünç, acıyarak baktıklarımız kadar acınası değil miyiz? Gülen de güldüren kadar gülünç mü? "Kahkahanın Zaferi"nde Barry Sanders düşene neden güldüğümüzü açıklamaya çalışırken "Tökezleme rahatlamış bir insanın belirivermesine yol açar" diye yazıyor. Düşen birinde içimizdeki insanı görürüz yani. Uygar olmayan, bir anlık da olsa kurallardan azade kalan o içimizdeki hayvanı! Çünkü bize düzgün yürümemiz öğretilmiştir. Bize bir dolu toplumsal kural belletilmiştir. Sonra biri pat! Yere kapaklanıverir. Ritim bozulur. Düzen sarsılır. Kurallar ihlal edilmiş olur. İnsan en nihayetinde hayvandır işte. İki ayağı üzerine kalkmış, aklıyla toplumsal kurallar koymuş, medeniyetler kurmuş bile olsa... Hayvandır! Ve bir an için bile olsa bunu görmek eğlencelidir. Mümkünse başka birinde görmek. Çünkü biz alay edilen tarafta olmak istemeyiz. Diyor mealen.Evet, ekrana bakıyor ve insanların kendilerini nasıl olup da bu kadar rezil edebildiklerine bir yandan şaşırıp diğer yandan -elimizde değil- gülüyoruz. Zira kendi kontrolsüz halimizle yüzleşiyoruz. Evet, biz de o ekran insanları kadar gülüncüz. Evet, acıyarak baktıklarımız kadar acınacak haldeyiz.Ya da... Hepimiz insanız işte! En nihayetinde aynıyız. Güldüğümüz, küçümsediğimiz, aşağıladığımız, yadırgadığımız o insanlardan, en temelde yok hiçbir farkımız. İçimizdeki medeniyetsiz hayvana gülüyoruz O zaman gülmeyelim mi? Utanalım mı gülmekten? Kanal mı değiştirelim?Ne münasebet!Gülmek zira, ne tuhaf, aynı zamanda tüm yerleşik kalıplara bir eleştiri demek. Çünkü gülmek, gündelik hayata dışarıdan bakıp onun ne kadar aptalca olduğunu görmemizi sağlar. Çünkü "Güç, para, inandırma, destek toplama, baskı yapma -bütün bunlar- yüzyılların çabasıyla devasa bir dalavereyi biraz yerinden oynatabilir, biraz zayıflatabilir ama onu bir darbede paramparça edecek olan gülmedir."*Popstar yarışmasından bir popstar çıkarsa, biz artık tüm popstarlara içten içe güleceğiz. Çünkü popstarlığın nasıl bir kandırmaca olduğunu göreceğiz. Ekranda halk oylarıyla "görmemece usulü" bir nikah yapılacaksa, biz artık tüm evliliklerle ister-istemez dalgamızı geçeceğiz. Çünkü evliliğin ne acayip bir müessese olduğunu güle güle idrak edeceğiz. Pazar Keyfinin Gülmeyen Kadını bir kez gülerse kavruk oğlanlarla havalı sarışınlar arasındaki uçurumun kapanmasına şahitlik edeceğiz.Az şey mi bunlar? Uğruna rezil olmaya değmez mi? Hatta... Can Yücelin dediği gibi: "Ne kadar rezil olursak o kadar iyi!"Değil mi?* Mark Twain, "Letters from the Earth" / (Aktaran: Barry Sanders, "Kahkahanın Zaferi", sf 32) Yüzyılların dalaveresini bir kahkaha yıkar "Kahkaha, iki insan arasındaki en kısa mesafedir." Victor Borge "Belki bugün hiçbir şeyin geleceği olmasa bile, kahkahamızın bir geleceği olabilir." Nietzsche "Ne kadar rezil olursak o kadar iyi" dedik bir kere. Şimdi huzurlarınızda kepaze olacağım. Ben 7 yaşındayken; önce babamı, sonra annemi, en son da duvarımdaki Alain Delon posterini yanaklarından öpüp iyi geceler diler, öyle uyurdum. Hangisi daha utanç verici bilemiyorum. Alain Delon fotoğrafını öpmek mi, yoksa her gece annemle babamı öpmem mi? tubaakyol@milliyet.com.tr manik depresif köşe

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.