SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Yumurta dondurma işlemi nedir?

Yumurta dondurma, kadının yumurtalığından elde edilen yumurtanın (oosit) dondurularak ileride kullanılmak amacıyla saklanması işlemidir. Yumurta rezervi, kadının yumurtalıklarında bulunan yumurtaların miktarını ve kalitesini ifade eder. Yumurta rezervi azalan kadınlarda kendiliğinden ya da tedaviyle gebe kalma şansı azalır. Yumurta dondurma yöntemiyle yumurtalarını saklayan bir kadın kendini hazır hissettiği zaman çocuk sahibi olma şansını yakalayabilmektedir. Yumurta dondurma, son dönemde özellikle kariyer nedeniyle çocuk sahibi olmayı erteleye genç kadınlar için de bir şans yaratmaktadır.

KİMLER YUMURTALARINI DONDURABİLİR?

Ülkemizde yapılan düzenleme sonrasında tıbbi gereklilik halinde kadınlara yumurta dondurma hakkı verilmiştir. Son düzenleme ile Sağlık Bakanlığı, yumurta rezervi düşük olan tüm kadınlara “yumurtalarını dondurma hakkı” sağlıyor. Bu konuda yetkilendirilmiş kurumlarca alınan heyet raporu sonrası yumurta rezervi düşük olan bekar her kadın yumurtalarını dondurup istediği zaman anne olma şansını elde edebilir.

Kadınlarda yumurta dondurma için gerekli tıbbi zorunluluk halleri şunlardır.

– Kemoterapi, Radyoterapi gibi yumurta hücrelerine zarar veren tedaviler öncesinde,

– Üreme fonksiyonlarının kaybedilmesine yol açacak ameliyatlar öncesinde

– Düşük yumurtalık rezervi olup henüz doğurmamış veya aile öyküsünde erken menopoz hikayesi olması

Üç uzman tabipten oluşan sağlık kurulu raporu ile belgelendirmesi durumunda yaş faktörü dikkate alınmaksızın kadının yumurtalarını dondurabiliyoruz. Düşük yumurta rezervi olduğunuz yapılan ultrasonografi ile kanda bakılan AMH hormonu ile anlaşılır.

YUMURTA DONDURMA İŞLEMİ NASIL YAPILIR?

Regl dönemi ile birlikte yumurtalıkları uyarıcı hormon ilaçları verilerek yumurtaların büyümesi, sayılarının artması ve olgunlaşmaları takip edilir. Ortalama 10-14 gün süren ilaç tedavisi ile yumurtalıklar kontrollü bir şekilde uyarıldıktan sonra çatlatma iğnesinden 36 saat sonra anestezi altında vajinal ultrasonografi eşliğinde yumurta toplama işlemi yapılmaktadır. Bu işlem sonrasında elde edilen yumurta hücreleri vitrifikasyon (hızlı) dondurma yöntemi uygulanarak dondurulur. Dondurulan yumurta hücreleri kriyoprotektan adı verilen koruyucu maddeler ile -196 °C’de sıvı nitrojen içeren saklama tanklarında kayıtları tutularak dondurulurlar. Ebeveyn olmaya hazır hisseden hasta, doktoru ile iletişim kurarak talebini iletir. Kadın gebelik istediği zaman saklanan yumurtalar çözdürülerek işlemlere başlanır. Laboratuvar ortamında çözülerek sperm ile birleştirilen yumurta hücreleri hastanın rahmine transfer edilir.

DONDURULAN YUMURTA NE KADAR SÜRE İLE SAKLANABİLİR?

Özel yapılan nitrojen sıvı tanklarında güvenli şekilde dondurularak saklanan yumurta hücreleri korunur.1 yılı aşan saklama sürecinde yumurtaları dondurulan kişi imzalı şekilde dilekçe ile saklanması için onay verir. 5 yılın sonunda saklama süresinin uzatılması için Sağlık Bakanlığına özel dilekçe yazılarak hasta tarafından talep iletilir.

Yumurtaları dondurulan kişi artık yumurtaları kullanmama kararı aldıysa ve saklanmasını devam ettirmek istemiyorsa tek seçenek yumurtaların imha edilmesidir. Bunun için tüp bebek merkezine başvurarak imha nedenini belirten ve imzasının olduğu talep dilekçesini vermesi gerekmektedir. Sağlık Bakanlığına bildirim yapılarak yumurtalar imha edilmektedir.

YUMURTA DONDURMA İŞLEMİ SAĞLIKLI MI?

Yumurta dondurma işlemi bebeklerde doğuştan anomali riskini artırmaz. Güvenilir bir işlemdir. Dondurma işlemi öncesi hazırlık aşamasında kadının kaliteli ve sağlıklı yumurtaları seçilir. En iyi sonuçları almak için hastadan ortalama olarak en az 10 adet yumurta hücresi toplanması amaçlanır.

Kadın Doğum & Tüp Bebek Uzmanı

Op. Dr. Deniz Güleryüz Çakmak

Yazının devamı...

Orgazm aşısı nedir?

Mutlu bir cinsel yaşama açılan kapı… Belki de hiç yaşamadığınız orgazm duygusunu bu aşı ile yaşayabilirsiniz. Cinsel istek azlığı ve uyarılma problemi olan kadınlarda oldukça olumlu sonuçlar veren yeni tedavi yöntemi.

Orgazm, cinsel birliktelikte yoğun cinsel haz ve uyarılma sonucu varılan en tepe noktadır. İlişkide duygusal olarak çıkılan bu en tepe noktada genital bölgede saniyelik ritmik kasılmalar ile orgazm gerçekleşir. Sonrasında cinsel haz ve rahatlama meydana gelir.

‘O Shot’ yani ‘Orgazm Aşısı’, klitoral komplekse ve vajina ön duvarındaki duyarlı noktalara kişinin kendi kanı santrifüj edildikten sonra hazırlanmış PRP’nin (Plateletten Zengin Plazma) özel bir yöntemle uygulanmasıdır. Tamamen doğal olup kişinin kendi hücreleri ile iyileşme sağlanır. Vajina ve klitoris için PRP uygulamasının, anorgazmi, cinsel isteksizlik ve disparoni (ağrılı cinsel ilişki) hastalarının tedavisi amacıyla kullanılabileceği ilk kez ABD’li hekim Dr. Charles Runels tarafından iddia edilmiştir. Daha sonra bu uygulama kendisi tarafından Orgazm Aşısı ile tescil edilmiştir.

PRP içerdiği büyüme faktörleri etkisi ile kanlanmayı ve duyarlılığı artırarak cinsel uyarılmayı ve orgazmı kolaylaştırmaktadır, cinsel hazzı ve isteği artırmaktadır. Vajinanın duyarlı olan kesimlerine yani girişin ön tarafında 3 cm ilerisinde olduğu tahmin edilen erojen bölgeler ve klitoris çevresine enjeksiyon şeklinde uygulanmaktadır. Genital PRP ve O Shot © ince uçlu enjektörlerle uygulanıldığından hissedilen ağrı minimal düzeydedir. Cinsel haz artışı ve orgazmın kolaylaşması yapılan enjeksiyondan genelde 3 hafta sonra başlamaktadır. Doğru hasta grubunda, uygun hazırlama tekniği uygulanarak yapılan uygulamalarda hasta memnuniyet düzeyi oldukça yüksektir. Vücuda herhangi bir zararı yoktur.

Hasta jinekolojik muayene masasında hazırlanır ve hafif anestezi sağlamak amacıyla bölgesel krem kullanılabilir. Bölgesel dezenfeksiyon sonrası, hastanın kendi kanı alınarak hazırlanan PRP; klitoris ve çevresi, G noktası ve çevresi, vestibulum, labia minora ve vajina ön duvarı kısımlarına oldukça ince uçlu iğneler ile enjekte edilmek suretiyle uygulanır. İşlemin hazırlanışı 10 dakika, yapılışı ise birkaç dakikayı geçmez. Gerekli durumlarda işlem 2 ayda bir tekrarlanabilir. O Shot sonrası aynı gün sosyal hayata dönülebilir, banyo, tuvalet gibi durumlar için kısıtlama yoktur. Hafif pembemsi lekelenme şeklinde kanamalar görülebilir. Adet dönemi ve gebelik haricinde herkese yapılabilmektedir.

Yazının devamı...

Yumurtalık rezervi nedir?

Bildiğimiz gibi yumurtalık rezervi yaşla birlikte azalmaktadır. Doğumda kız çocukları 2 milyon yumurta ile doğmaktadır. .Ergenliğe kadar bu sayı giderek azalır ve 500.000 e kadar düşer. Ergenlikle birlikte kadınlarda yumurtlama süreci başlar ve her ay seçilen 10-15 yumurtanın içinden 1-2 tanesi ile yumurtlama olurken geri kalan yumurtaların gelişimi sonlanır. Özellikle 35 yaşından sonra hızlı bir yumurta tüketimi olmaya başlar. Menopoza yakın dönemde artık yumurtalıkta çok az yumurta kalmıştır ve bu yumurtaların da bitmesiyle menopoz süreci de başlamış olur.

Yumurtalık rezervi dediğimiz tanım işte bu yumurtalıklardaki yumurta sayısını ve kalitesini tariflemektedir. Bu değer bize kadının gebelik şansı hakkında bir fikir verir. Fakat kesin gebelik ihtimalini göstermez. Yumurtalık rezervi bize yumurtalıkta gelişen ve gelişmeyen tüm yumurtaların sayısını oluşturur. Ancak bizim yumurtalık rezervi olarak değerlendirdiğimiz aslında fonksiyonel yumurtalık rezervidir. Çünkü ultrasonda sadece gelişmekte olan yumurtaları görebiliriz..

Yumurtalık rezervi testleri neden yapılır?

-Gebelik isteği var ve rezerv düşüklüğü eşlik ediyorsa bir an önce gebelik planlarını tavsiye etmek,
-Partneri olmayan hastalarımız için yumurtalık hücrelerinin dondurulmasını önermek,
-Gebelik için denemelere başlayan hastalara vakit geçirmeden tedaviye başlanmasını önermek
-Tedavi alacak hastaların tedavi planının belirlenmesi

Azalmış yumurtalık rezervi açısından kimlere test yapılmalı?

-35 yaşından büyük olup 6 aydan fazladır gebe kalamayanlar
-Ailesinde erken menopoz hikayesi olanlar
-Genetik olarak yatkın olanlar ( X kromozomuyla ilgili genetik bozukluğu olanlar)
-Geçirilmiş yumurtalık cerrahisi ve yumurtalık ve çikolata kistleri
-Yumurtalıklara zarar veren radyasyon veya kemoterapi ilaçları almış olmak

Yumurtalık rezerv testleri kadınların tedaviye vereceği cevabın belirlenmesinde, hangi ilacın hangi dozda kullanılacağına karar verilmesinde bizlere yol göstericidir. Bazı kadınların yumurtalık rezervi yüksek olup ilaçlara çok aşırı cevap verebileceği gibi, bazı kadınların yumurtalık rezervi düşük olup ilaç dozu yükseltilse dahi cevap alınamayabilir. Bu kadınlar ilaca verdikleri cevaba göre normal yanıt verenler, aşırı yanıt verenler ve düşük yanıt verenler şeklinde gruplara ayrılır. Her grupta kullanılacak ilaçlar ve dozları farklılıklar içerebilir.

Yumurtalık rezervini gösteren testler nelerdir?

Yumurtalık rezervinin belirlenmesinde kadın yaşı en önemli parametredir. Klinik olarak bakıldığında yumurtalık rezervinin azalma belirtileri şeklinde bir belirti yoktur . Bu nedenle gerekli olan hastalarda rezerv testleri yapılır.

Adetin 3.günü bakılan FSH değeri yumurtalık rezervi hakkında faydalı bilgiler verir. Bu dönemde bakılan FSH değeri 10 IU/L nin üzerinde ise bu kadınlarda yumurtalık rezervi azalmıştır. Ancak tek bir değere bakılarak karar vermek doğru değildir. Tekrarlayan yüksek değerler önemlidir.

Adetin 3. Günündeki estradiol ölçümü yumurtalık rezervi hakkında daha az bilgi verir. Ancak tek başına değil FSH ile birlikte kullanıldığında daha faydalı bilgiler verecektir. Adetin 3. Gününde 75 pg/ml nin üzerinde olması yumurtalık rezervinin azaldığının göstergesidir.

: Yumurtalık rezervi azaldığında AMH seviyesinde düşüş izlenir. Yumurtalık rezervinin güvenilir bir göstergesidir. Adetin herhangi bir zamanda bakılabilir. AMH değeri 1.1 ng/ml’nin altındaysa azalmış yumurtalık rezervi, 3 ng/ml’ nin üzerindeyse artmış yumurtalık rezervinden söz edilir.

Adetin 2-3. günü yapılan transvajinal ultrasonografide her iki yumurtalıkta toplam 7-10 tane antral follikül(yumurta) (2-9 mm arasındaki foliküller) olması yumurtalık rezervinin iyi olduğunu gösterir. İki yumurtalıkta toplam antral folikül sayısı 7'den azsa yumurtalık rezervinin kötü, 10’un üzerindeyse over rezervinin yüksek olduğu düşünülür. Antral folikül sayısı 4'ün altında ise tedavi başarısı çok düşükken, antral folikül sayısının 10'dan fazla olduğu durumda ilaçlara aşırı cevap gelişebilir ve ovaryen hiperstimulasyon sendromu (OHSS) dediğimiz ciddi bir tablo oluşabilir. Bu nedenle bu hastalarda ilacın dozunu belirlerken oldukça dikkatli olunmalıdır.

Yumurtalık rezerv testleri gebelik şansı hakkında yaklaşık bir bilgi verirken kesin gebelik oluşacağının garantisini veremez. Yaşlı hastalarda yumurtalık rezervinin azalması yanında yumurta kalitesi de düştüğünden gebelik şansı aynı durumdaki genç bir hastaya göre oldukça düşüktür. Genç hastalarda over rezervi düşük bile olsa yumurta kalitesi yüksek olduğundan gebelik şansları daha yüksektir.

Yazının devamı...

Anne Adaylarına Gebelik Planlamadan Önce Önemli Tavsiyeler

Gebelik her kadın için özel olmakla birlikte hayat döngüsü içerisinde önemli bir süreci de içermektedir. Kendi bedeninde yeni bir canlı hayat bulurken bu gelişimle birlikte bedenide ona göre şekillenmektedir. Bebeğin ve anne bedeninin bu sürece sağlıklı uyumu için gebelik planlamadan önce hazırlıklar yapmak oldukça faydalı olacaktır.

Gebelikte yapılan takip kadar gebelik öncesi muayene ve danışma da önemlidir.Hamilelik planlamadan önce ilk yapılacak şey 3 ay öncesinde jinekolojik muayene olmanızdır. Jinekolojik muayene sırasında rahim ağzı kanser tarama testi dediğimiz smear testinin alınması, ultrasonografi ile rahim ve yumurtalıklarda myom veya kist gibi gebe kalmaya engel olacak bir durumun var olup olmadığı tespit edilir. Jinekolojik öyküde ise daha önce rahim ve yumurtalıklarla ilgili geçirilmiş bir operasyonun varlığı, ayrıca bilinen veya bilinmeyen bir hastalığın gebeliği ne oranda etkileyeceğinin ortaya konulması amaçlanır. Ayrıca varsa önceki gebelik hikayesinin sorgulanması planlanan gebeliğin nasıl seyredeceği hakkında önemli ipuçları verebilir. Düşük tehlikesi, gebelik tansiyonu ve şekeri, erken doğum gibi problemlerin yaşanması bir sonraki gebelikte de tekrarlama riski taşıyacağından sorgulanmalıdır. Ayrıca önceki bebeğin doğum haftası, kilosu, doğum şekli, doğumda zorluk yaşanıp yaşanmadığı, detaylı olarak değerlendirilir. Gebelik öncesi değerlendirmede ailede kalıtsal özellik gösterebilecek bir hastalığın var olup olmadığı da sorgulanır.

Ayrıca karaciğer, böbrek fonksiyonları, hepatit markerları, tiroid fonksiyon testleri, D ve B12 vitamini ve kan sayımı gibi testler yapılarak herhangi bir rahatsızlığın varlığı araştırılır. Bu testler ile hastalık saptanırsa gerekli tetkik ve tedavisi yapıldıktan sonra gebelik planlaması önerilir. Herhangi bir sebepten dolayı sürekli kullanılan ilaçlar varsa da gebelik döneminde kullanılmalarının uygun olup olmadığı değerlendirilir.

Bebek sahibi olmayı planlama döneminde beslenme alışkanlıklarınızın tümünü gözden geçirmelisiniz. Öncelikle katkı maddeli gıdalardan uzak durmalısınız, mümkün olduğunca doğal beslenmelisiniz. 3 ay öncesinde folik asit vitamini alımına başlamalısınız.. Folik asit desteğinin önerilme nedeni ise bebeğin beyin ve sinir sisteminde oluşabilecek problemlerin önlenmesidir. En iyi doğal folik asit kaynakları yeşil yapraklı sebzeler, taze meyveler, brokoli, bamya ve kuru baklagillerdir. Alkol ve sigara alışkanlığınız varsa bırakmanız gerekmektedir. Çünkü sigara içen kadınlarda gebe kalmada güçlük, düşük tehlikesi olasılığında artış, erken doğum, bebekte gelişme geriliği hatta anne karnında bebek ölümlerinin fazlalaştığı bilinmektedir

Anne adayı olan kadınlar ve bebeğin sağlığı için kilonuz oldukça önemlidir. Eğer kilo fazlanız varsa bunlardan kurtulmak için en iyi dönem gebelik öncesidir. Her kadın “Hamile kaldığım zaman acaba çok kilo alır mıyım, daha sonra bu kiloları verebilir miyim?” sorusuna odaklanmaktadır. Anne adayının gebelikte ideal kilo alabilmesi için öncesinde de ideal kilosunda olmalıdır. Fazla kilolu olmak, çocuk sahibi olmayı olumsuz etkilemektedir. Fazla kilo göbek çevresinde yağlanmaya bu durumda insülin direncine yol açmaktadır. İnsülin direnci de yumurtlama problemlerine yol açarak gebe kalmada güçlüğe neden olur. Fazla kilo gebelikte ayrıca; tansiyon yüksekliği, gebelik şekeri, iri bebek dolayısı ile sezaryan oranlarında artışa, bebekte kalp ve sinir sisteminde anomali olma olasılığını artırır. Bu nedenle fazla kilolu anne adaylarına, hamileliğin öncesinde anne adaylarının liftten zengin, yağdan fakir diyet uygulayıp, egzersiz yaparak kilo vermesi öneriyorum. Aşırı zayıf olma durumu da gebe kalma şansını da azaltmakta, gebelikte düşük tehlikesi , gelişme geriliği ve erken doğum riskini artırmaktadır.

Tüm bu bilgiler ışığında anne adaylarımıza tavsiyem gebe kalmadan önce kadın doğum hekiminizde muayene olmak, gerekli tetkiklerinizi yaptırmak, 3 ay öncesinde folik asit vitaminine başlayarak, ideal vücut kitle indeksine sahip olduktan sonra hamileliğinizi planlamanızdır.

Op. Dr. Deniz Güleryüz Çakmak

Web Sitesi

İnstagram

Facebook

Yazının devamı...

Anne Sütünün Yararları

Anne sütünün hem anneye hem de bebeğine oldukça yararı mevcuttur. Her bebeğin ihtiyacına göre özel olarak üretilir. Bebeğinizin doğum haftasına ve kilosuna göre sindirim sisteminin kabul edebileceği yağ ve protein miktarına bağlı olarak üretilir. Anne sütü, tüm dünya bebekleri için üretilmiş en mükemmel besin takviyesidir.

Göğüsleriniz hamilelik döneminden başlayarak doğuma kadar süt üretimi için hazırlanır. Emzirmenin ilk günlerinde üretilen süte kolostrum denilir. Bu özel süt sarımsı ila turuncu rengindedir kalın ve yapışkanlıdır. Kolostrum, bebeğinizin enfeksiyonlara karşı korunması için yenidoğanın ilk günlerinde ihtiyaç duyduğu tüm besin maddeleri ve sıvıları sağlar. Mümkünse bebeğinizin vücuduna alacağı ilk besin kolostrum olmalıdır.

Anne sütü, bağışıklık sistemini güçlendiren maddeler içerir. Anne sütü ile büyümüş bebeklerde enfeksiyon hastalıkları daha nadir görülürken, beyin gelişimine de son derece olumlu etkileri mevcuttur. Çocukluk çağı ishalleri, alerjiler, solunum yolu rahatsızlıkları anne sütü sayesinde önlenebilir. İlerleyen yaşlarda görülen kanser türleri, kemik erimesi gibi ciddi hastalıklar, bebekliğinde anne sütü almış kişilerde daha nadir görülmektedir. Anne sütü mikropsuzdur. Doğrudan bebeğe verildiği için bebeğiniz mikropların neden olduğu hastalıklardan korunur. Kolaylıkla da sindirilebilir.

Emzirmenin anne içinde birçok yararı mevcuttur. Emzirme sırasında salgılanan hormonlar, annenin rahmini toplayıcı etkileri ile doğum sonu kanamaları engelledikleri gibi kilo vermeye ve vücudun eski şeklini almasına yardımcı etkilere de sahiptir. Hazırlanma, ısıtılma gibi problemleri olmadığı içinde annelere büyük kolaylık sağlar ayrıca oldukça ekonomiktir. Anne ile bebeğin duygusal bağını da güçlendirir.

Web Sitesi

İnstagram

Facebook

Yazının devamı...

Vitamin D Düzeyi ve İnfertilite

İnfertilite yani çocuk sahibi olamama tüm dünyada önemli bir sağlık sorunu olup, çiftlerin yaklaşık %15 ini etkilemektedir. Polikistik over sendromu ve çikolata kistleri çocuk sahibi olamamanın kadındaki en önemli nedenlerindendir. Polikistik over sendromu, yumurtlama problemleri, obezite ve insülin direnci ile karakterizedir.

Ülkemizde yaygın bir sağlık problemi olarak görülen vitamin D eksikliği, değişik yapılan araştırmalara göre ortalama olarak %50-90 arasında toplumda eksikliğine rastlanılmaktadır. D Vitamini, kolestrol yapısında bir hormon olup, temel olarak %80-90 güneşışığı maruziyetinden sonra deride sentezlenmekte, çok az bir kısmı ise diet yoluyla alınmaktadır. Diet yoluyla da en çok balık yağları ile birlikte alınmaktadır..En iyi bilinen görevi kemik sağlığı ve mineralizasyonunu sağlamasıdır. Kas-iskeket sistemindeki etkilerinden ayrı eksikliği durumunda kansere, otoimmmün hastalıklara, allerji, kalpdamar sistemi hastalıklarına ve diabete yol açtığı gösterilmiştir..

Kadın ve erkek üreme sistemi üzerine de önemli etkilerinin mevcut olduğu saptanmıştır. Kadınlarda östrojen hormon yapımını desteklemektedir. Erkeklerde de vitamin D düzeyi ile testosteron seviyesi ve semen kalitesi arasında ilişki mevcuttur. Eksikliğinde östrojen ve testosteron hormon düzeyleri düşmekte, sperm kalitesi de bozulmaktadır. Kadın hastalıkları içinde polikistik over sendromunda eksikliği

Vitamin D düzeyi ve Polikistik over sendromu
Polikistik over sendromu üreme çağındaki kadınlarda en sık görülen hormonal problemlerden biridir.Obezite, artmış insülin direnci,, yumurtlama problemleri ve infertilite ile ilişkilidir. Polikistik over sendromunda da vitamin D düzeylerinin azalması artmış insülin direnci ile birliktedir. Klinik çalışmalar D vitamini takviyesinin insülin salgılanması, yağ profili, adet düzeni, yumurta gelişimi üzerine olumlu etkilerinin olduğunu göstermektedir. Ayrıca tüp bebek programlarında da vitamin D düzeyi normal olan kadınların gebe kalma ihtimalinin düşük olanlara göre daha iyi olduğu gözlemlenmiş.

Çok sayıda klinik çalışma ,Vitamin D düzeyinin normal sınırlarda olmasının insülin direncini düzelttiğini göstermektedir. Vitamin D yağ hücrelerinde depolandığı için,insülin direnci ile birlikte yağ hücrelerinin miktarındaki artışın,vitamin D düzeylerinin düşmesine yol açmaktadır. Serum vitamin D düzeyinin düşmesi insülin direncinin artışına yol açmaktadır. Obez polikistik overli kadınlarda Dvitamini düzeyinin düşük olduğu saptanmış.

Yazının devamı...

Doğum Ağrılı Olmalı mı?


Ağrı, insanlık tarihi kadar eski bir kavram olup, kendini oluşturan uyarandan kaçmak için kişide uyanıklığa yol açan hoş olmayan bir duygu olarak tarif edilir. Göreceli bir kavram olup, kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Cinsiyet, ırk, din, dil, sosyokültürel çevre gibi birçok faktör ağrı eşiğini, dolayısıyla da ağrılı uyarana tepkiyi değiştirmektedir.

Doğum ağrısı kendine has özellikleriyle fizyolojik ve psikolojik yönleri olan bir ağrıdır. Fizyolojik faktörlere örnek; yaş, doğum sayısı, gebenin fiziksel durumu, doğum yolu ve bebeğin ölçüsü sayılabilir. Doğumda ağrının daha fazla olacağının göstergeleri; ilk doğumunu yapacak olmak, anne yaşının genç olması, suni sancı verilmesi, bebeğin büyüklüğü, adet sancısı öyküsünün olmasıdır. Psikolojik faktörlere örnek ise doğum korkusudur. Doğumun ağrılı olması genel olarak kabul görse bile kontrol edilebilecek bir ağrıdır. Doğum esnasında çoğu gebenin yaşadığı korku ve anksiyete ağrıya toleransı azaltarak ağrının daha şiddetli algılanmasına sebep olur. Burada önemli olan doğum ağrısı bilinçli bir şekilde yönetilirse ağrının şiddetinin daha az algılanabileceğidir. Bilinçli ağrı yönetimi içinse zihinsel ve bedensel olarak doğuma hazırlık önemlidir.

Gebeler arasında ağrının şiddeti farklı algılanır. Herkesin ağrı eşiği birbirinden farklı olabilir. Doğum sürecinde bazı faktörlerin anneyi olumsuz etkilediği saptanmıştır. Bu faktörlere değinecek olursak;

· KÜLTÜREL FAKTÖRLER

Kültürel değerler ve inançlar, gebenin ağrıya vereceği yanıtı etkilemektedir. Bazı kültürler ağrı çeken bireyin duygu ve davranışlarını açıkça göstermesine izin verirken bazı kültürlerde ise duyguların ve davranışların açıkça gösterimi hoş karşılanmaz.

· DOĞUMA HAZIRLIK EĞİTİMİN ETKİSİ

Doğum için hazırlanma annenin rahatlamasını sağlayarak analjezi ihtiyacını azaltmaktadır. 21-23 . haftalarda doğuma hazırlık kurslarına katılan kadınların ağrı seviyelerinin azaldığı, ağrıyla başa çıkma tekniklerini öğrenmiş oldukları görülmüştür.

· HALSİZLİK VE UYKU SORUNLARI

Doğum sırasında anne yorgun olabilir bu da ağrıya verilen cevabı etkiler. Yorgunluk sonucunda annenin enerjisi azalır, ağrı ile baş etmekte zorlanır. Uzun doğumlar ve yorgunluk ağrının daha fazla algılanmasına ve ağrı eşiğinin düşmesine sebep olur.

· AĞRININ GEBE İÇİN ANLAMI

Ağrının algılanması kadının kendini algılaması ile ilgili olduğu gibi, kültürel beklentilere de bağlıdır. Kadın doğum eylemini korku dolu bir olay olarak algılayabilir ya da mutluluk dolu bir olay olarak düşünebilir. Gebenin doğumu ağrılı bir süreç olacağını düşünmesi korku ve gerginliğini artırarak ağrı algısını artırır.

· DAHA ÖNCE YAŞANAN DENEYİMLER

Gebenin geçmiş ağrı deneyimleri, o sırada ve gelecekte yaşayacağı ağrı düzeyini etkiler. Zor ve uzun sürmüş bir doğum deneyimi yaşanmış olabileceği gibi ağrı ile başa çıkma becerilerinin kazanıldığı olumlu deneyimlerde yaşanabilmektedir.

· DOĞUM DESTEĞİ

Doğuma yardımcı bir kişinin özellikle profesyonel ebe veya doula, ayrıca eğitimli eş desteğinin doğum süresinin kısaldığı, tıbbi müdahale ve ağrı düzeyinin azaldığı görülmüştür.

· ÇEVRE

Gebeler genellikle doğumda yabancılık çekmeyecekleri konforlu ve aynı zamanda güvenli ve mahremiyetlerinin korunduğu fiziki ortamı tercih ederler. Böyle bir ortam gebenin kendini rahat ve özgür hissetmesine izin verir. Gebenin rahat hareket edebilmesine yardımcı olacak ilaç dışı uygulamaları (müzik, doğum topu vs.) kullanabilmesine olanak sağlar.



Sonuç olarak ağrı, gebenin doğumunu fiziksel, ruhsal, ve sosyal yönden etkileyerek kalitesini düşürmektedir. Bu nedenle, gebenin deneyimlediği ağrının kontrol altına alınması kişinin rahatlaması, doğum kalitesinin yükseltilmesi, komplikasyonların azaltılması açısından önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü sağlıklı anne ve bebek için mümkün olan en az girişim ile güvenli bir şekilde doğum eyleminin gerçekleşebileceğini belirterek, doğum eylemi boyunca gebeye duygusal ve fiziksel destek verilmesini önermektedir. Doğumhanede çalışan sağlık profesyonelleri, doğum sırasında gebenin ihtiyaç duyduğu fiziksel ve psikolojik gereksinimleri karşılamak, doğum ağrısı ile baş etme konusunda deneyim ve bilgilerini gebeyle paylaşarak olabildiğince sorunsuz bir süreç geçirmesine yardımcı olacaklardır.

Web Site

Instagram

Facebook

Yazının devamı...

Neden Genital Estetik? En Çok Hangi Genital Estetik Ameliyatları Tercih Ediliyor

GENİTAL BÖLGE ESTETİĞİ

Genital bölge estetiği, her geçen gün dünyada yaygınlaşmakta olup, hem kozmetik hem de medikal nedenlerle yapılmaktadır. Kozmetik neden ile yapılan ameliyat kadının kendine olan özgüvenini artırmakta, cinsel hayatındaki sıkıntıları gidermektedir. Medikal nedenler ise kadının hayat kalitesini bozduğu için önerilmektedir. Günümüzde en sık uyguladığımız operasyonlar, dış genital bölgenin görünümünü değiştiren perinoplasti, vajinayı daraltmaya yönelik vajinoplasti, iç dudakları küçültülmeye yönelik labioplasti ameliyatlarıdır. Jinekologlar tarafından çok sık yapılan operasyonlardan olup, vajina ve perine bölgesinin en sık yapılan estetik ameliyatlarıdır.

Medikal olarak düşük riskli bir ameliyatlardır. Hijyen ve iyileşme süresi açısından adet döneminin hemen bitiminde yapılmalıdır. En fazla bir saat sürmektedir, genellikle genel anestezi altında ameliyathane ortamında yapılmaktadır. Bir hafta sonra dikişler iyileşmeye başlamakta olup, en fazla 3 hafta sonunda tamamen iyileşme gerçekleşir. Kendiliğinden eriyen dikişler kullanılmaktadır. İyileşme sürecinde hijyene dikkat edildiği sürece herhangi bir problem yaşanmamaktadır. Ameliyat sonrası ağrı hafif yaşanır, ağrı kesicilerle hafifletilmektedir. Cinsel ilişki yasağı bir ay süre ile uygulanmaktadır.

LABIOPLASTİ (İÇ DUDAKLARI KÜÇÜLTME)

Dış genital bölgenin görünümünü değiştirmek için en sık yapılan ameliyatlardandır. İç dudaklar, dış dudakların iç kısmında olup, vajina girişini ve idrar deliğini çevreleyerek dış etkenlerden korur. İç dudaklardaki bu şekil bozukluğu; kabarıklık, uzama, iki dudak arasındaki asimetri şeklindedir. Çoğunlukla doğuştan olup, doğumlardan sonra, kaza sonrası da gelişebilmektedir. Kadınlarda bu durum özgüven problemi yaratmakta olup hoşlanmamaktadırlar. Kadının cinsel partnerinden utanç duymasına bu da cinsel soğukluğa yol açmaktadır. Ayrıca yürürken, spor yaparken, cinsel ilişki sırasında rahatsızlık vermektedirler. Dar pantolon giyildiğinde ise tahriş olmaktadırlar. Labıoplasti ile estetik görünüm düzeltilmektedir.

VAJİNOPLASTİ (VAJİNA DARALTMA)

PERİNOPLASTİ (DIŞ GENİTAL BÖLGENİN GÖRÜNÜMÜNÜ DÜZELTME)

Vajina daraltma ameliyatı yaşa, gebeliğe, doğuma bağlı vajinada olan genişlemeyi düzeltmeye yönelik yapılan ameliyatdtır. Perinoplasti ise normal doğumlardan sonra dikişlere bağlı dış genital bölgedeki yırtıkları düzeltmek için yapılan ameliyatttır. Özellikle zor ve iri bebek doğumlarından sonra vajina ve vajina girişindeki perine bölgesinde yırtıklar, yanlış iyileşmeler ve vajinanın dokusunda bozulmalar, genişlemeler yaşanmaktadır. Vajinanın elastik yapısını yaşlanmaya, hormonal nedenlere, doğuştan nedenlere bağlı olarak kaybetmesi sonucuda vajinada genişlemeler yaşanmaktadır. Vajinadaki bu açıklık, cinsel ilişkide isteksizliğe, enfeksiyonlara, yürürken ve otururken rahatsızlık hissine yol açmaktadır.

Op. Deniz Güleryüz Çakmak

Web Sitesi

İnstagram

Facebook

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.