SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Amerika'da mutlaka görülmesi gereken 7 ulusal park

Amerika’nın toplamda 62 milli parkı var. 2019’da 327.5 Milyon kişi tarafından ziyaret edilen milli parklardan en ünlülerini sıraladım. Kelimelerin yeniden anlam kazandığı, doğa harikası bu bölgeler gezegenimizin güzelliklerini hatırlatmaya yetiyor. Amerika gezilerimi ve doğa fotoğraflarımı Instagram hesabımdan takip edebilirsiniz (@selensozcan). Eğer bu gezi rehberi yazısını beğenirseniz detaylı seyahat yazılarım için Milliyet Gazetesi için yazdığım diğer yazıları bana ayrılan köşede okuyabilirsiniz.

1. Yellowstone Ulusal Parkı, Wyoming

Dünyanın ilk ve en eski milli parkı olarak bilinen Yellowstone, Amerika’nın üç farklı eyaleti (Wyoming, Montana ve Idaho) üzerine kurulu. Yellowstone Süper Volkanı ile de tanınan bölge her sene milyonlarca ziyaretçiye kapılarını açıyor. Bu parkın içinde doğanın bin bir rengini görebilir, bizonlar araba trafiğini durdururken onların Hayden Vadisi’nden geçişini izleyebilirsiniz. Yellowstone Ulusal Parkı detaylı gezi yazımı okumak için Milliyet Gazetesi'nin bana ayırdığı köşeyi ziyaret edin.

2. Yosemite Ulusal Parkı, California

2019’da 4.4 Milyon kişi tarafından ziyaret edilen Yosemite Milli Parkı, Kaliforniya eyaletine seyahat planı yapan gezginlerin ilk durağı. Kaya tırmanışı, kamp ve doğa severlerin ölmeden önce görmek istedikleri bu parkta kafanızı çevirdiğiniz her köşede metrelerce yüksekten bir şelale düşüyor. Yosemite Vadisi girişinde sizi El Capitan kaya oluşumu tüm heybetiyle karşılıyor. Yosemite Ulusal Parkı gezi notlarımı okumak için internet sitemi (www.selenozcan.com) ziyaret edin.

3. Olympic Ulusal Parkı, Washington

Büyük yağmur ormanları nedeniyle dünya çapında ün kazanan ve Dünya biyosfer rezerv alanı ilan edilen Olympic Milli Parkı, Amerika’nın Washington eyaletinde, Pasifik Kuzeybatı bölgesinde yer alır. Büyüleyici yeşil vadilerinin üzerinde buzullarla kaplı tepeler bulunur. Ormanlık vadilerinin batısında ise koruma altında bulunan Pasifik Okyanusu sahilleri vardır. Yaşadığım şehir Seattle’a sadece birkaç saat mesafede olması sebebiyle her sene birkaç kez ziyaret etme şansını yakaladığım Olympic Milli Parkı bugüne kadar keşfettim en yeşil bölgelerden. Olympic Ulusal Parkı gezi notlarımı okumak için Milliyet Gazetesi'nin bana ayırdığı köşeyi ve internet sitemi (www.selenozcan.com) ziyaret edin.

4. Zion Ulusal Parkı, Utah

Amerika’nın Utah eyaletinde yer alan Zion Milli Parkı, ABD’nin en çok ziyaret edilen milli parkları listesine her sene girmeyi başarır. Parkın dikkat çeken en tanındık bölgesi 24 km uzunluğundaki Zion Kanyonu’dur. Park aynı zamanda Amerika’nın en tehlikeli tırmanışlarından birine (Angels Landing) ev sahipliği yapar. Las Vegas’tan sadece birkaç saat uzaklıkta olan Zion Milli Parkı’nı Amerika gezilecek yerler listenize eklemeyi unutmayın.

5. Mount Rainier Ulusal Parkı, Washington

Seattle şehrinden araba ile sadece 3 saat uzaklıkta olan Rainier Dağı dünyanın en tehlikeli aktif volkanlarından. Baharda karların erimesi ile açılan yürüyüş patikaları, sonbaharda renklerini değiştiren ağaçları ve yazın açmaya başlayan dağ çiçekleri ile park her mevsim size farklı bir deneyim sunuyor. Macera düşkünleri ve dağcılar için Rainier Dağı tırmanışı ise gerçek bir hayal. Mount Rainier Ulusal Parkı'ndan gezi vlog izlemek için YouTube kanalımı (Selen Özcan) ziyaret edin.

6. Grand Canyon Ulusal Parkı, Arizona

Büyük Kanyon Ulusal Parkını gördükten sonra ‘Büyük’ kelimesi yeniden anlam kazanıyor. Colorado Nehri’nin kanalı milyonlarca yıl yarması sonucunda oluşan bu dev kanyonun uzunluğu 466 km ve genişliği 29 km. Burada Dünya gezegeninin 5-6 milyon yıllık bir tarihi var. Kanyonun duvarlarını fotoğraflamak için sabahın erken saatlerini veya günbatımını tercih edin. Oluşan renkleri gördüğünüzde siz de gözlerinize inanamayacaksınız! Arizona eyaletinin en eski ulusal parkı olarak da bilinen Büyük Kanyon’u görmeden Amerika gezinizi bitirmeyin derim.

7. Rocky Mountain Ulusal Parkı, Colorado

Denver’dan sadece 1 buçuk saat uzaklıkta olan, Colorado eyaletinin yaz kış ziyaret edilen milli parkı doğa severler için unutulmaz manzaraları sunuyor. Milli parkın girişi Amerika’nın en ünlü kasabalarından Estes Park’da. Parkı sonbaharda ziyaret ederseniz Elklerin göç edişine tanıklık edebilirsiniz. Eğer deniz seviyesinden geliyor ve yüksek irtifaya alışık değilseniz parkın içinde araba ile seyahat ederken acele etmemenizi tavsiye ederim. Bol bol su için ve uykunuza dikkat edin. Ziyaretiniz sırasında yüksek irtifa sizi etkilerse irtifa kaybetmenizi ve daha alçak bölgelerini ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

Yazar Hakkında

Selen Özcan, 2012’de Amerika Birleşik Devletleri’ne mühendislik eğitimi için yerleşti. Lisans ve yüksek lisans derecelerinden mezun olduktan sonra Fortune 500 şirketinden iş teklifi aldı ve Seattle şehrine taşındı. Selen, tam zamanlı mühendis olarak çalışıyor ve Amerika'da yaşıyor. Kurumsal hayatından kalan zamanda Kuzey Amerika'nın dünyaca ünlü ulusal parklarını keşfediyor, yeni rotalar çıkarıyor, geziyor, seyahat yazıları yazıyor ve fotoğraflar çekiyor. 2019’dan bugüne çeşitli dergi ve gazetelerde ürettiği içeriklere yer verilen yazar aynı zamanda kendi deneyimlerine dayanarak Amerika'da yaşam, eğitim, kariyer ve seyahat alanlarında www.selenozcan.com internet sitesinde bilgilendirici yazılar paylaşıyor. Selen’in seyahatleri sırasında çekmiş olduğu fotoğraflara Instagram hesabı (@selensozcan) üzerinden ulaşabilirsiniz.

Yazının devamı...

Evden Sanal Müze Gezisi

COVID-19 salgını ile hayat düzenimizin ve normalimizin değiştiği bugünlerde sağlıklı ve güvende kalabilmek için evde çok daha uzun zaman geçiriyoruz. İzolasyon ve evde kal günlerinde evden gezebileceğimiz yaklaşık 2500 müze ücretsiz olarak gezme fırsatını bizlere sağlıyor.

İşte koltuğunuzdan kalkmadan ücretsiz gezebileceğiniz dünyaca ünlü sanat müzeleri...

Louvre Müzesi, Paris

Dünyanın en büyük sanat müzesi olarak kayıtlara geçen Louvre Müzesi, 2019’da 9 Milyondan fazla ziyaretçiye kapılarını açarak dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi ünvanını aldı. 227 sene önce açılan Louvre Müzesi, bizler için hazırladığı ücretsiz online müze gezisi ile evlerimize geliyor. Link: https://www.louvre.fr/en/visites-en-ligne

British Müzesi, Londra

1753’te kurulan ve kapılarını ziyaretçilerine 1759’da açan British Müzesi yılda ortalama 6 Milyon ziyaretçiyi ağırlıyor. Koronavirüs salgını sebebiyle kapılarını geçici olarak ziyaretçilerine kapatan British Müzesi, bizleri sanatsız bırakmamak adına ücretsiz gezebileceğimiz sanal müze turu ile evlerimize geliyor. 267 sene önce açılan bu müzeyi sanal ortamda evlerinizden bugün ücretsiz gezmek mümkün. Link: https://artsandculture.google.com/partner/the-british-museum

Ulusal Sanat Galerisi, Washington DC

Ulusal Sanat Galerisi, Andrew Mellon tarafından Başkan Franklin Roosevelt’in destekleri ile Amerikan halkına hediye edilmiş bir sanat galerisi. COVID-19 salgını sırasında sanal müze gezisi yapmak isteyenler için iki farklı sergisini evlerimize ücretsiz getiriyor. Amerika’nın başkenti Washington DC’de bulunan Ulusal Sanat Galerisi’ni bugün evinizden ücretsiz gezmek mümkün. Link: https://naturalhistory.si.edu/visit/virtual-tour

Bergama Müzesi, Berlin

Berlin’de Müzeler Adası’nda bulunan beş müzeden biri olan Bergama Müzesi, Avrupa’nın en çok ziyaret edilen arkeoloji ve sanat müzelerinden. Her yıl yaklaşık 1 Milyon kişi tarafından ziyaret edilen müze salgın sırasında kapılarını bizlere sanal ortamda açıyor. Link: https://artsandculture.google.com/partner/pergamonmuseum-staatliche-museen-zu-berlin

NASA Araştırma Merkezleri, ABD

Virginia eyaletinde bulunan Langley Araştırma Merkezi ve Ohio eyaletinde bulunan Glenn Araştırma Merkezievlerinden sanal tur yapmak isteyen herkes için harika bir sanal deneyim yaşatıyor. Kemerlerinizi bağlayın ve salonunuzdan NASA araştırma merkezlerinin ücretsiz sanal turlarının aileniz ile keyfini çıkarın.

Metropolitan Sanat Müzeri, New York

Koleksiyonunda 2 Milyondan fazla eser olduğu söylenen Metropolitan Sanat Müzesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin en çok ziyaret edilen şehirlerinden New York’ta bulunuyor. Her sene The Met Gala’ya ev sahipliği yapan müze bu sene COVID-19 salgını sebebi ile kapılarını ziyaretçilerine kapattı. Müzenin 26 farklı ve ücretsiz sergisini sanal ortamda evinizden ücretsiz gezmek mümkün. Link: https://artsandculture.google.com/partner/the-metropolitan-museum-of-art?hl=en

Rijks Müzesi, Amsterdam

Hollanda’nın en büyük ve en önemli müzelerinden Rijkmuseum, 7 Milyondan fazla esere ev sahipliği yapıyor. Hollandalıların ‘Ulusal Müze’ olarak adlandırdıkları Rijks Müzesi Koronavirüs salgını sebebiyle geçici olarak kapalı. Müzeyi sanal ortamda ücretsiz gezmek ve galerilerini evinizden ziyaret etmek mümkün. Link: https://artsandculture.google.com/partner/rijksmuseum?col=RGB_518077

ABD Hava Kuvvetleri Ulusal Müzesi, Dayton

Amerika’nın Ohio eyaletinde yer alan Hava Kuvvetleri Ulusal Müzesi, dünyanın en büyük havacılık müzesi olarak tanınıyor. İnternet siteleri üzerinden sundukları ücretsiz sanal turları ile müzenin tamamını evinizden gezebilirsiniz. Link: http://www.nmusafvirtualtour.com

Van Gogh Müzesi, Amsterdam

1973’te kurulan Van Gogh müzesi bugün salgın yüzünden geçici olarak kapalı olsa da bizlerle Vincent van Gogh eserlerini sanal ortamda ücretsiz olarak buluşturuyor. Müzenin her katını sanal ortamda dolaşmak ve Van Gogh eserlerini evinizde deneyimleme fırsatını kaçırmayın. Link: https://artsandculture.google.com/partner/van-gogh-museum

MoMA Modern Sanat Müzesi, New York

Her sene en çok ziyaret edilen müzeler listesine girmeyi başaran ve ABD’nin New York şehrinde yer alan MoMA, bu sene COVID-19 salgını sebebiyle kapılarını diğer müzeler gibi ziyaretçilerine kapattı. 1929’da kurulan MoMA, bugün bizlere müzeyi evlerimizden ücretsiz gezme imkanını sağlıyor. Link: https://artsandculture.google.com/partner/moma-the-museum-of-modern-art

Amerika’da seyahat, yaşam, eğitim ve iş bulmak hakkında paylaşımlarımı Instagram sayfamdan (@selensozcan) takip edebilirsiniz. Sorularınız için bana info@selenozcan.com e-posta adresinden ulaşabilirsiniz.

www.selenozcan.com

Yazının devamı...

Yellowstone Ulusal Parkı - ABD

Her sene ortalama 4 Milyon ziyaretçiyi ağırlayan, Amerika Birleşik Devletleri’nin 3 farklı eyaleti üzerine kurulu olan, Dünya’nın ve ABD’nin ilk ulusal parkı Yellowstone 1872 senesinde ABD başkanı General Grant tarafından ulusal park ilan edilip koruma altına alındı. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 1978 senesinde ilk sıradan kabul edildi.

Yellowstone Ulusal Parkı'nda Neler Yapılır?

Bakterilerin oluşturduğu gökkuşağı havuzunu görün

Yellowstone Ulusal Parkı'nın 4 farklı kapısı var. Ben batı kapısından girdikten sonra parkın görkemli manzarası eşliğinde Güney'e doğru araba kullandım. İlk durak dünyaca ünlü Büyük Prizmatik Kaplıcaları (Grand Prısmatic Spring), bir başka deyişle Gökkuşağı Havuzu. Parkın bu bölgesi Orta Gayzer Bölgesi olarak da bilinir.

Gökkuşağının büyüleyici mavisine, sarısına ve turuncusuna bürünen Gradn Prismatic, renklerini sıcağı seven bakterilerin kaplıca sularının içinde yaşamasından alıyor. İşte tam burada durmuş, bakterilerin oluşturduğu renkleri gözlemlerken aklınıza birden Dünya'nın en büyük aktif volkanlarından birinin üzerinde durduğunuz geliyor. Yellowstone Caldera süper volkanının en yakın patlama tarihi 640 bin yıl öncesine dayanıyor.

Yellowstone'u dünyanın ilk ulusal parkı ilan eden Old Faithful'u ziyaret edin

Old Faithful, Yellowstone’u Dünya’nın ve ABD’nin ilk ulusal parkı statüsüne taşıyan koruma altındaki dünyaca ünlü gayzer. Her 68 ya da 94 dakikada bir patlayan bu gayzerin patlama zamanları önceden tahmin ediliyor. 1870 senesinde gezginler tarafından keşfedilen gayzere ‘emektar’ ya da ‘eski vefalı’ anlamına gelen Old Faithful ismi verilmiş.

Patlaması sırasında yerin altından yüksek basınçla ve sıcaklıkla gelen termal sular 30 ile 55 metreye kadar yükseliyor. Bilim insanları suyun sıcaklığını 96 derece olarak ölçmüşler. Ziyaretçiler için güvenlik, gayzerin etrafını çitlerle çevreleyerek sağlanmış. Her gün 17 kez patlayan Old Faithful gayzerinin patlama saatlerini ulusal park ziyaretçi merkezinden takip ettikten sonra görmeye gittim. Parkın tam ortasında, koruma altında olan bu bölümde koca bir delikten çıkan buhar yerini bir anda termal sulara bırakıyor. Bu doğa harikasına şahitlik etmeye başladığınız an yerin metrelerce altından yüksek basınç ile gelen suların yükselmeye başladığını görüyorsunuz. Daha sonra sular bir anda en yüksek seviyeye ulaşıyor ve Old Faithful gayzeri patlıyor.

2357 metrede Yellowtone Gölü'ne girin

Deniz seviyesinden 2357 metre yüksekteki Yellowstone Gölü, Kuey Amerika'nın yüksek irtifadaki en büyük alp gölü. Gölün suyu buz gibi fakat dip bölgelerde görülen volkanik hareketlenmeler derinlerdeki suyu ısıtıyor. Suyu dondurucu soğuk olduğu için gölün içinde hayatta kalma süresinin 20 dakika olacağı tahmin ediliyor.

Yellowstone'un Büyük Kanyon'una doğa yürüyüşü yapın

Volkanik hareketleri, gayzerleri ve alp gölleri ile ünlü Yellowstone Ulusal Parkı içinde aynı zamanda 40 kilometrelik bir kanyon var. Yellowstone Büyük Kanyonu'nun 640 bin yıl önce Yellowstone Caldera süper volkanının patlaması ile oluştuğu tahmin ediliyor. Kanyonun içine kısa bir doğa yürüyüşü yapıp, 94 metreden düşen Yellowstone Şelalesi'ni kanyonun dramatik manzarası eşliğinde görmek benim için unutulmaz bir andı.

Vahşi bizonların arabanızı durdurmasına izin verin

Yellowstone Ulusal Parkı içinde Hayden Vadisi ve Pelikan Vadisi arasındaki yola gelindiğinde trafik bir anda durur. İnsanların arabalarından çıkıp fotoğraf makinelerine sarıldıklarını görünce vahşi bizonların yolunuzu kestiğini anlarsınız. Bizonlar iki vadi arasında seyahat ederken yolu park polisleri açar. ABD ulusal park sınırları içerisinde vahşi hayvanlara hiç bu kadar yakın olmamıştım.

Yellowstone Ulusal Parkı Kısa Notlar

Ülke - Amerika Birleşik Devletleri
Vize - Türk vatandaşları için ABD turist vizesi
Park giriş ücreti - 35 Dolar, 7 gün geçerlidir
Ne zaman gidilir - Nisan ve Eylül arası en ideas sezon
Ne yenir - Bizon ve Elk eti
İlginç bilgi - Yellowstone Ulusal Parkı, ABD 'nin 3 farklı eyaleti üzerine kuruludur

Selen Özcan
Instagram @selensozcan
www.selenozcan.com

Yazının devamı...

Büyüleyici güzellik: Sedona

Ölmeden önce görülmesi gereken kasaba: Sedona, Arizona

Ölmeden önce görülmesi gereken yerler listenizde Sedona henüz yerini almadıysa kızıl kayalar ile çevrili bu kasabayı listenize eklemenizi tavsiye ederim.

İspanyolların Sedona’yı keşfi

Sedona, Amerika Birleşik Devletleri’nin Arizona eyaletinde yer alan ve kızıl kaya oluşumları ile kaplı bir kasaba. İlk Avrupalı’lar, İspanyollar, Sedona kasabasını 1583 senesinde keşfetmiş. 1876 senesine kadar kasabada yerleşik hayat görülmemiş. Kasabaya hangi ismi verelim diye düşünürken ilk yerleşik hayata geçen Theodore Schnebly eşinin ismini, Sedona Schnebly, kasabaya vererek aşkını bir kez daha ilan etmiş.

Avrupalılar Sedona’yı keşfetmeden önce

Sedona kasabasına ayak basan ilk insanların 15,000 yıl önce yaşadığı yazılıyor. 11. Yüzyılın başında Kızılderili kabilelerin Alaska’dan ve Kanada’dan göç ederek ABD’nin güneybatısına yerleştiği düşünülüyor. Arizona, yerlilerin ABD sınırları içinde ilk yerleştiği alanlardan bir tanesi. Sedona ve Grand Canyon çevresindeki en bilindik kabileler Navajo, Hopi ve Yavapai. Bugün Arizona eyaletini ziyaret ettiğiniz zaman kabile üyelerini görmeniz ve onlarla tanışmanız mümkün.

Bu seyahatim sırasında Navajo kabile üyelerinden Marle ile tanıştım. Sedona şehir merkezine 10 dakika mesafede açtığı tezgahından alışveriş yapmak için yol kenarında durmuştum. El yapımı takılarından alırken kendisine nerede yaşadığını sordum. Navajo kabilesine ait olduğunu ve tezgahından 2 saat mesafedeki Navajo kabilesi için ayrılmış bölgede yaşadığını söyledi.

Nasıl gidilir?

Sedona kasabasına en yakın havalimanı Arizona eyaletinin başkenti Phoenix şehrinde. Uçak ile Phoenix’e vardıktan sonra havalimanından kiralayacağınız araç ile 2 saat içinde Sedona kasabasına varabilirsiniz. Yolculuk sırasında I-17 Karayolu üzerinde size dünyada sadece ABD’nin güneybatısında ve Meksika’nın Sonora eyaletinde görebileceğiniz, Sonora çöl ikliminde yetişen Saguaro kaktüsleri eşlik ediyor olacak.

Ne zaman gidilir?

Her sene ortalama 299 günü güneşli geçiren Arizona eyaleti yaz aylarında çok yüksek sıcaklıkları görebiliyor. Sedona kasabasını ziyaret etmenin en uygun tarihi Mart-Mayıs veya Eylül-Kasım ayları aralığında olacaktır. Bu tarihlerde hava sıcaklığı 40 ve üzeri derecelerden 30 ve 35 gibi derecelere kadar düşer. Güneş çarpmalarını önlemek için yanınızda bol bol su bulundurmayı ve sizi güneşten koruyacak bir şapka takmayı unutmayın.

Sedona gün batımları

Gün doğumu ve gün batımı sırasında turuncunun ve kırmızının farklı renklerini yansıtan Sedona kızıl kayaları bölgeye her sene 2 milyon turist getirmeye yetiyor. Uzun süredir gezilecek yerler listemde olan Sedona’ya bu sene doğum günümde bir seyahat düzenledim. Sedona’nın en ünlü kaya oluşumuna, Katedral Kayası’na, 35 derecede tırmanarak macera dolu bir doğum günü geçirdim. Katedrak Kaya’sının en tepesinden kasabayı izledikten sonra aşağıya indim ve şehir merkezinde kızıl kaya manzarası eşliğinde akşam yemeği yedim. Bu sırada güneş batmaya başlamıştı ve gökyüzü pastel renklerine bürünüyordu. Kasabanın en ünlü gün batımı izleme noktası olan Airport Mesa güneşin kızıl kayalar üzerinde yansıtacağı renkleri kaçırmak istemeyen ziyaretçiler ile dolmuştu. Kameramı kurdum ve doğum günümü hiç unutamayacağım bir gün batımını izleyerek bitirdim.

Çadırıma dönüp uyumaya hazırlandığımda saat çoktan 22:00 olmuştu. Erken uyumam gerekiyordu çünkü gelecek sabah dünyaca ünlü Grand Canyon Ulusal Parkı’na doğru yola çıkacaktım…

Instagram: @selensozcan
www,selenozcan.com

Yazının devamı...

Keşfedilmeyi Bekleyen Gizli Sahil: La Push

Seyahatlerim sırasında bana en çok keyif veren ABD'nin koruma altında olan özel bölgeleri, eyalet parkları ve milli parkları olmuştur. Ünlü şehirlerini, binalarını ve müzelerini gezmeyi, Hollywood filmlerini aratmayan sokaklarını keşfetmeyi sevsem de aklım doğada kaldığı için kendimi hep ormanın derinliklerinde bulmuşumdur. Kuzey Amerika'nın dünyaca ünlü milli parklarını keşfetmek, sırt çantamı takıp kendimi doğanın içine bırakmak ve saçlarım kamp ateşi kokana kadar eve dönmemek huzur veriyor.

Washington eyaletinin milli parkları

ABD’nin kuzey batısında yer alan ve Pasifik Kuzeybatı olarak da adlandırılan bölgede, Washington eyaletinde yaşıyorum. Seattle şehrinin dört bir yanı Kuzey Amerika’nın en çok ziyaret edilen ulusal parkları ile kaplı. Parklar çok büyük alanların üzerine kurulu olduğu için bir haftasonu seyahati ile bitmiyor. Olympic Ulusal Parkı bu parkların arasında en özellerinden. Parkın batı yakası Pasifik Okyanusu kenarında yer alırken, doğu yakası Olympic Yarımadası’nın yüksek dağları ile kaplı. Dağlar gizlenmeyi başaramasa da saklı sahillerine ulaşmak için epey yürümek gerekiyor.

Parkın en çok sevilen kasabalarından biri Forks. Kasabaya girdiğiniz zaman burada çekilmiş olan ünlü bir film sebebi ile sizi 'Vampirler Giremez' tabelaları ve kurt fotoğrafları karşılıyor. Bu kasabaya bağlı birden fazla sahil var. Bu sahiller La Push Sahilleri olarak da biliniyor. Harita üzerinde, okyanus kıyısındaki sıralanışları ile Birinci, İkinci ve Üçüncü Sahil olarak adlandırılan La Push Sahilleri en çok ziyaretçi çekenlerden. İkinci Sahil, parkın batı kıyısında yer alan bölgeleri arasında kampçıları toplamayı başarıyor. Bu sahilde kamp yapabilmek için haftalar öncesinden yer ayırtmak ve özel izin belgesi almak gerekiyor.

Kızılderili kabileler ve yasaları

Olympic Ulusal Parkı’nın aslında çok ilginç bir hikayesi var. Bu bölgeye ilk kabilelerin 1800’lü yıllarda yerleştiği düşünülüyor. Parkın çevresinde sekiz farklı kızılderili kabile yaşamış. Bugün parkı ziyaret ettiğiniz zaman kızılderili kabilelerin alanlarına giriş yapabiliyorsunuz. Kabileler, ABD hükümeti ile imzaladıkları anlaşmalar sayesinde Olympic Yarımadası içinde onlara ayrılmış bölgelerde yaşamaya devam edebiliyorlar. Bu alanların en ünlülerinden biri Rialto Sahili.

Şehirden doğaya büyüleyici yolculuk

Seattle şehrinin 3 saat batısında yer alan Olympic Ulusal Parkı, haftasonları ve tatillerde gezginlerle dolup taşıyor. Olympic Yarımadası’na ulaşabilmek için şehirden kalkan feribotlar ile Puget Sound’u geçmek gerekiyor. Yolculuk sırasında eğer şanslıysanız balinalar size eşlik ediyor. Havanın açık olduğu günlerde arabalı feribotun üst katına çıkar, güneye doğru bakarsanız sizi karlarla kaplanmış bir dağ karşılıyor. Ünlü Rainier Dağı ve çevresi 1899 senesinde koruma altına alınarak milli park ilan edilen Washington eyaletinin bir başka güzel yüzü. Feribot sonrası parkın sınırlarına ulaşabilmek için çok keyifli ve manzara dolu bir araba yolculuğu sizi bekliyor. Yeşilin binbir tonunu bu araba yolculuğu sırasında yeniden keşfetmek mümkün.

Nerede kalınır ve ne yenir?

Olympic Ulusal Parkı içinde ve dışında kalınabilecek oteller olsa da ben her zaman tercihimi doğa içinde olmaktan ve kamp yapmaktan yana kullanıyorum. Haftasonları çadırım sırtımda dolaşmak, parkların vahşi hayvanları ve ayıları bulmasın diye yemeklerimi korunaklı kaplarda taşımak ve ormanın içinde kuru odun avına çıkmak beni otellerde kalmaktan çok daha fazla doyuruyor. Olympic Ulusal Parkı’nın şimdiye kadar ziyaret ettiğim bölgeleri vahşi alanlarda olduğu için kendi yemeğimi yanımda taşımak zorunda kaldım. Bu seyahatim sırasında yakın çevrede yemek ve su alabileceğim bir kafe veya restoran yoktu. ABD ulusal parklarının en azından bir bölgesinde yemeğini yanında taşımak istemeyen ziyaretçiler için tasarlanmış yemek alanları oluyor. Bu restoranlar ulaşımı kolaylaştırmak için parkın ziyaretçi merkezlerine yakın bölgelerde tutuluyor.

Pasifik okyanusu kenarında kamp

Bu seyahatim sırasında Olympic Ulusal Parkı’nın dağlarını ve vadilerini keşfetmek yerine gizli kalmış sahillerini görmek için yola çıktım. La Push sahillerinin İkinci Sahil olarak adlandırılan saklı bölgesinde kamp yaptım. Parkın batı yakasında yer alan La Push sahillerine araba ile ulaşım yok. Kamp malzemeleriniz, kıyafetleriniz, fotoğraf makinanız ve yemeğiniz sırtınızda yürüyüş yapmanız gerekiyor. Yürüyüş sırasında yağmur ormanlarını aratmayan, gökyüzüne uzanan yeşil ağaçların arasından geçiyorsunuz. Yürüyüş yolu düzenli olarak bakıma alındığı için sahile yolculuk çok da zorlu geçmiyor. Sırt çantası seyahatlerinde hafif malzemelere sahip olmak beni her seferinde ormana karşı bir adım önde başlatıyor.

Otoban kenarında başlayan yürüyüş ormanın derinliklerinde son buluyor. Birkaç büyük ağaç arasından kendini bir anda size gösteren sahil şeridi, okyanusun ortasında bulunan büyüleyici kaya oluşumları ve Washington’ın vazgeçilmez gri havası film sahnelerini aratmıyor. Gece suların yükselmesi ile su basma ihtimalini göze alarak kumların üzerine kurduğum çadırım, gökyüzündeki yıldızlar ve okyanusun derin kokusu şu ana kadar yaşadığım en büyüleyici ve huzurlu kamp deneyimlerinden birini bana yaşatmayı başarıyor.

Instagram: @selenozcan
www.selenozcan.com

Yazının devamı...

Amerika'nın Renkli Sakız Duvarı

Amerika Birleşik Devletleri’nin Washington eyaletinde, Seattle şehrinde yaşıyorum. Boş zamanlarımda ve tatillerimde Amerika’nın şehirlerini ve dünyaca ünlü milli parklarını geziyorum. Geçtiğimiz haftasonu alışveriş yapmak için Pike Place Market’e gittim ve evime marketin ünlü çiçekçilerinden taze çiçek aldım. Arabama yürümeden önce marketin hemen bir sokak altında bulunun Seattle’ın ünlü Sakız Duvarı’na uğradım.

Seattle şehrinin Sakız Duvarı’nın farklı bir hikayesi var. 1993 senesinde Pike Place Market Tiyatrosu’na gelen seyirciler bilet alırken ve sırada beklerken çiğnedikleri sakızları tiyatronun hemen dışındaki duvarlara yapıştırarak bir akım başlatmış. Sakızları çiğnedikten sonra duvara yapıştıran seyirciler Amerika’nın en ünlü duvarlarından birini oluşturmuş.

Çiğnenmiş renkli sakızlar ile kaplı olan Post Alley duvarları sokağa girer girmez sizi şeker kokusu ile karşılıyor. Dar bir sokak olan Post Alley günün her saati kalabalık. Sakız çiğneyip duvara yapıştırmak isteyen veya duvar ile fotoğraf çektirmek için uğrayan turistler bu çılgın geleneği 2019 senesinde de devam ettiriyor.

Sakız Duvarı ilk defa 2015 senesinde temizlenmiş. Temizlik yaklaşık olarak 130 saat sürmüş ve duvardan çıkarılan sakızın ağırlığı 58 kg olarak ölçülmüş. Temizlik yapıldıktan kısa bir süre sonra turistler ve Seattle şehir sakinleri duvarı ziyaret edip çiğnedikleri sakızları yapıştırmaya devam etmişler. 2019 senesinde Post Alley duvarları hala rengarenk sakızlarla kaplı.

Sakız Duvarı’nı her görmeye gittiğimde duvarın farklı renklerle ve desenlerle kaplanmış olduğunu farkediyorum. Turistler ve lokaller çiğnedikleri sakızlar ile yaratıcılıklarını sonuna kadar kullanıp farklı şekillerde yapıştırmaya devam ediyorlar. Sokağın yerlerine kadar sarkan renkli sakızlar Post Alley duvarlarının renkli kalmasını sağlıyor. Bu ilginç sakız kaplı duvar Seattle şehrini ziyaret eden turistlerin ilk durak noktalarından. Sakızlara ve duvara dokunulmadığı sürece Seattle şehrinde fotoğraf çekmek için çok eğlenceli bir sokak.

Ülke: Amerika Birleşik Devletleri
Şehir ve Eyalet: Seattle, Washington
Vize: Türk vatandaşları için ABD turist vizesi
Para Birimi: Amerikan doları
Yerel Dil: İngilizce

Selen Özcan - The Blondielog
Instagram: @selenozcan
Seattle, Washington
www.selenozcan.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.