Tek bir Türki Cumhuriyeti
Tek bir Türki Cumhuriyeti
|
SEMRA Özal, ölümünün 5. yılında Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı eşi Turgut Özal'ı anlattı. Semra Hanım, hala Turgut Bey'in eceliyle öldüğüne inanamıyor. Üstelik hastanede dört yıl saklanan kanın iki ay önce kaybolması endişelerini daha da arttırmış durumda. Özal'ın neden ve kim tarafından öldürülmüş olabileceği sorusuna kesin yanıt veremiyor, ancak "Dünya politikası üzerindeki projelerden rahatsızlık duyanlar olabilir. Çünkü Turgut Bey'in ABD gibi Türki Cumhuriyetleri tek bir cumhuriyet altında toplamak projesi vardı. Onun üzerinde çalışıyordu" diye konuşuyor. Hatta, son seyahatinde görüştüğü Türki Cumhuriyetlerin liderlerinden kabul gördüğünü de söylüyor.
Büyükdere'deki evde bizi karşılayan Semra Özal, söze "40. evlilik yıldönümümü kutlama hazırlanırken 40 mevlidini okuttuk" diye başlıyor. Çünkü Turgut Bey'in ölüm tarihi 17 Nisan 1993 ilginç rastlantılar içeriyor. Şöyle ki; Turgut Bey, Semra Hanım'la nişanlandığı 22 Nisan günü toprağa verilmiş. Evlilik tarihleri olan 31 Mayıs'ta ta 40 mevlidi okunmuş.
Semra Özal sohbetimiz sırasında eski günleri anımsıyor, bazen dalıyor, bazende kahkahalarla gülüyor.
Turgut Özal deyince akla ANAP geliyor. Semra Özal, partinin temellerinin atıldığı ilk günlere, 1983 seçimlerine dönüyor:
"En son İstanbul mitingi vardı. Rahmetlinin konuşması sırasında arkasında duruyordum. Cahit Aral Bey, Turgut Bey'e iletmem için bir kağıt verdi. Kağıtta `ANAP kapatıldı, hükümeti kurma görevi Sunalp Paşa'ya verildi, Bakanlar Kurulu ilan edildi şeklinde Anadolu'ya mesaj yayılmış. Evren Paşa'da bu akşam konuşmasında bu kadar açık değilse bile bunu ima eden ağır bir konuşma yapacakmış' diyordu. Aldım cebime koydum. Turgut Bey Trakya'ya gidecekti. Diğerlerini de söylemeyin diye uyardım. Sonra Turgut Bey'e `seninle gelemeyeceğim, eve dönmem gerekiyor' diyerek ayrıldım. Toparlanıp telefonun başına oturdum. Sabaha kadar bir ağ şeklinde böyle bir şey olmadığını Anadolu'ya anlatmaya çalıştık. O'na ertesi gün söyledik. Hiçkimse bizim kazanacağımızı ümit etmiyordu."
Semra Özal, Turgut Bey'den sonra genel başkanlık yarışmasında Mesut Yılmaz'ı desteklediğini açık açık söylüyor. ANAP'ın hala "Özal'ın partisi" olarak tanındığını savunarak, "Özal adını silmek için Mesut Bey'i yanıltmış olabilirler. Eğer Özal'a sahip çıksaydı, puanı her zaman daha çok artardı" diyor.
Şiddetle karşı çıktığı bir başka konu ise Özal'ın Nakşibendi olduğuna ilişkin iddialar. "Hiçbir tarikata mensup değildi. Sadece Müslümandı. Konutta namaz kıldığını hiçbir çalışan görmemiştir" diyor.
Turgut Özal yaşasaydı aktif siyasete dönecek miydi. Sorunun yanıtını net olarak veren Semra Özal, "31 Mayıs'ta Cumhurbaşkanlığını bırakacaktı. Karşı çıkmama rağmen kesin kararlıydı" diye açıklıyor.
Bir dönem Tansu Çiller'i desteklediğini de gizlemeyen Semra Hanım, "Ama" diyerek konuşmasını sürdürüyor:
"İlk defa bir kadın başbakan olduğu için Türkiye'nin dış imajı açısından çok memnun oldum. Keşke başarılı olabilseydi. RP'yle koalisyonunu hala anlamış değilim. Hoca, sadece Turgut Bey'den çekinirdi."
Anıt Mezar yapımı konusundaki tartışmada sohbet arasında gündeme geliyor. Semra Hanım, Özal'ın kardeşlerinin karşı çıkmasını şöyle yorumluyor:
"Bir insanın ailesi eşi, çoluğu çocuğudur. Ayrıca rahmetlinin öldüğü günden bu güne kadar ne Korkut Bey ne eşi bir defa bile telefonlanla bile beni aramadılar. Hangi birlikten bahsediyorsunuz? Başsağlığına gelmediler, telefon açmadılar. Turgut Bey'i kendi kalıplarına sokmak istediler. Ben mani oldum. Onlar ne fikren ne icraat olarak Turgut Bey'le mukayese edilemez. Siyahla beyaz kadar farklılar."
Turgut Özal'ın bir de aktif politika öncesi günleri var. Ve de o dönemde destekleği siyasi parti. Semra Hanım, "Turgut Bey oyunu AP'ye verirdi. Ben de zaman zaman AP ya da rahmetli Türkeş'in partisine" diye açıklıyor.
Turgut Bey'in, her dönem iyi bir aile reisi "tonton bir baba" olduğunu anlatan Semra Hanım, özelliklerini de şöyle sıralıyor:
"Hiçbir zaman değişmedi. Çok hoşgörülü, iyi, şakacı bir eşti, arkadaştı. Zaman zaman sinirlendiği olurdu. `Kardeşim' dediği anda sinirlenmeye başladığını hissederdin. Tabi etrafında kim varsa kaçacak yer arardı. Hele `İki gözüm' dediği zaman zaten bitti, hiç kimse kalmazdı yanında."
Semra Hanım'a göre Turgut Bey despot değildi ama otoriterdi. Ya evde kimin sözü geçerdi? Semra Hanım onu da anlatıyor:
"Çocuklar hangi okula gidiyor, ne yapıyor hiç bir zaman bilmezdi. Bardağı alıp şuradan şuraya koymazdı. Evin içinde tabi benim sözüm geçerdi. Çünkü evi, çocukları herşeyi ben idare ediyordum. Ama onu değil. İşiyle ilgili hiçbir zaman karışmadım."
Semra Hanım yine dalıyor, "Onu çok üzdüler, hele özel yaşantıyla ilgili söylentilerle haksız yere üzdüler" diyor.
Semra Hanım, Turgut Bey'in giyeceklerini yurtlara dağıtmış. Eşyalar da aile arasında paylaşılmış. Sattığı evlerdeki tüm eşyaları Büyükdere'de toplamış, anılarla birlikte yaşıyor. Bir dönem çok konuşulan evlilik söylentilerini "çok komik ve aptalca" buluyor. "Çünkü" diyor ve sözü noktalıyor:
"Mümkün mü? Turgut Bey'den sonra bir başkasını düşünmem asla mümkün değil. Yatak odamda her yerde onun resimleri var. Bütün gece onunla konuşuyorum. O benim için ölmedi ve her an yanımda hissediyorum. Birçok şeyler yapıyor. Odama gelip ışığı söndürüyor. Bazen camları açar, kapar. Ruh çağırıp onu rahatsız etmek istemiyorum. Onu görüyorum. Rüya mı sahimi bilmiyorum. Mesela benim geçireceğim kazayı bana bir hafta evvel haber verdi. O evden çıkma dedi. Seyahate gidecektim, vazgeçtim. Ama evden çıktım başıma kaza geldi."
Büyükdere'deki evde bizi karşılayan Semra Özal, söze "40. evlilik yıldönümümü kutlama hazırlanırken 40 mevlidini okuttuk" diye başlıyor. Çünkü Turgut Bey'in ölüm tarihi 17 Nisan 1993 ilginç rastlantılar içeriyor. Şöyle ki; Turgut Bey, Semra Hanım'la nişanlandığı 22 Nisan günü toprağa verilmiş. Evlilik tarihleri olan 31 Mayıs'ta ta 40 mevlidi okunmuş.
Semra Özal sohbetimiz sırasında eski günleri anımsıyor, bazen dalıyor, bazende kahkahalarla gülüyor.
Turgut Özal deyince akla ANAP geliyor. Semra Özal, partinin temellerinin atıldığı ilk günlere, 1983 seçimlerine dönüyor:
"En son İstanbul mitingi vardı. Rahmetlinin konuşması sırasında arkasında duruyordum. Cahit Aral Bey, Turgut Bey'e iletmem için bir kağıt verdi. Kağıtta `ANAP kapatıldı, hükümeti kurma görevi Sunalp Paşa'ya verildi, Bakanlar Kurulu ilan edildi şeklinde Anadolu'ya mesaj yayılmış. Evren Paşa'da bu akşam konuşmasında bu kadar açık değilse bile bunu ima eden ağır bir konuşma yapacakmış' diyordu. Aldım cebime koydum. Turgut Bey Trakya'ya gidecekti. Diğerlerini de söylemeyin diye uyardım. Sonra Turgut Bey'e `seninle gelemeyeceğim, eve dönmem gerekiyor' diyerek ayrıldım. Toparlanıp telefonun başına oturdum. Sabaha kadar bir ağ şeklinde böyle bir şey olmadığını Anadolu'ya anlatmaya çalıştık. O'na ertesi gün söyledik. Hiçkimse bizim kazanacağımızı ümit etmiyordu."
Semra Özal, Turgut Bey'den sonra genel başkanlık yarışmasında Mesut Yılmaz'ı desteklediğini açık açık söylüyor. ANAP'ın hala "Özal'ın partisi" olarak tanındığını savunarak, "Özal adını silmek için Mesut Bey'i yanıltmış olabilirler. Eğer Özal'a sahip çıksaydı, puanı her zaman daha çok artardı" diyor.
Şiddetle karşı çıktığı bir başka konu ise Özal'ın Nakşibendi olduğuna ilişkin iddialar. "Hiçbir tarikata mensup değildi. Sadece Müslümandı. Konutta namaz kıldığını hiçbir çalışan görmemiştir" diyor.
Turgut Özal yaşasaydı aktif siyasete dönecek miydi. Sorunun yanıtını net olarak veren Semra Özal, "31 Mayıs'ta Cumhurbaşkanlığını bırakacaktı. Karşı çıkmama rağmen kesin kararlıydı" diye açıklıyor.
Bir dönem Tansu Çiller'i desteklediğini de gizlemeyen Semra Hanım, "Ama" diyerek konuşmasını sürdürüyor:
"İlk defa bir kadın başbakan olduğu için Türkiye'nin dış imajı açısından çok memnun oldum. Keşke başarılı olabilseydi. RP'yle koalisyonunu hala anlamış değilim. Hoca, sadece Turgut Bey'den çekinirdi."
Anıt Mezar yapımı konusundaki tartışmada sohbet arasında gündeme geliyor. Semra Hanım, Özal'ın kardeşlerinin karşı çıkmasını şöyle yorumluyor:
"Bir insanın ailesi eşi, çoluğu çocuğudur. Ayrıca rahmetlinin öldüğü günden bu güne kadar ne Korkut Bey ne eşi bir defa bile telefonlanla bile beni aramadılar. Hangi birlikten bahsediyorsunuz? Başsağlığına gelmediler, telefon açmadılar. Turgut Bey'i kendi kalıplarına sokmak istediler. Ben mani oldum. Onlar ne fikren ne icraat olarak Turgut Bey'le mukayese edilemez. Siyahla beyaz kadar farklılar."
Turgut Özal'ın bir de aktif politika öncesi günleri var. Ve de o dönemde destekleği siyasi parti. Semra Hanım, "Turgut Bey oyunu AP'ye verirdi. Ben de zaman zaman AP ya da rahmetli Türkeş'in partisine" diye açıklıyor.
Turgut Bey'in, her dönem iyi bir aile reisi "tonton bir baba" olduğunu anlatan Semra Hanım, özelliklerini de şöyle sıralıyor:
"Hiçbir zaman değişmedi. Çok hoşgörülü, iyi, şakacı bir eşti, arkadaştı. Zaman zaman sinirlendiği olurdu. `Kardeşim' dediği anda sinirlenmeye başladığını hissederdin. Tabi etrafında kim varsa kaçacak yer arardı. Hele `İki gözüm' dediği zaman zaten bitti, hiç kimse kalmazdı yanında."
Semra Hanım'a göre Turgut Bey despot değildi ama otoriterdi. Ya evde kimin sözü geçerdi? Semra Hanım onu da anlatıyor:
"Çocuklar hangi okula gidiyor, ne yapıyor hiç bir zaman bilmezdi. Bardağı alıp şuradan şuraya koymazdı. Evin içinde tabi benim sözüm geçerdi. Çünkü evi, çocukları herşeyi ben idare ediyordum. Ama onu değil. İşiyle ilgili hiçbir zaman karışmadım."
Semra Hanım yine dalıyor, "Onu çok üzdüler, hele özel yaşantıyla ilgili söylentilerle haksız yere üzdüler" diyor.
Semra Hanım, Turgut Bey'in giyeceklerini yurtlara dağıtmış. Eşyalar da aile arasında paylaşılmış. Sattığı evlerdeki tüm eşyaları Büyükdere'de toplamış, anılarla birlikte yaşıyor. Bir dönem çok konuşulan evlilik söylentilerini "çok komik ve aptalca" buluyor. "Çünkü" diyor ve sözü noktalıyor:
"Mümkün mü? Turgut Bey'den sonra bir başkasını düşünmem asla mümkün değil. Yatak odamda her yerde onun resimleri var. Bütün gece onunla konuşuyorum. O benim için ölmedi ve her an yanımda hissediyorum. Birçok şeyler yapıyor. Odama gelip ışığı söndürüyor. Bazen camları açar, kapar. Ruh çağırıp onu rahatsız etmek istemiyorum. Onu görüyorum. Rüya mı sahimi bilmiyorum. Mesela benim geçireceğim kazayı bana bir hafta evvel haber verdi. O evden çıkma dedi. Seyahate gidecektim, vazgeçtim. Ama evden çıktım başıma kaza geldi."