Türkler ‘farklı’ mı?
Türkler ‘farklı’ mı?
Cem Özdemir anlattı. İki Alman bilimadamı Almanya’daki Türk ve Almanlar üzerinde bir araştırma yapmış. Aynı sorulara verilen yanıtlar birbirine taban tabana zıt çıkmış.
İlk soru şu olmuş: Biri veya birileri bayrağınızı yırtar ya da yakarsa ne yaparsınız? Bu soruya Almanlar’ın büyük çoğunluğu omuz silkerek, “Bir şey yapmam veya sözlü tepki gösteririm" karşılığını vermiş. Türkler’in ezici çoğunluğu, çok sert tepki göstereceğini, bunu yapanları cezalandıracağını vurgulamış.
İkinci soru dinle ilgiliymiş: Dininize hakaret edilirse ne yaparsınız? Almanlar’ın büyük bölümü bu soruya da “Bir şey yapmam" cevabını vermiş. Türkler’in neredeyse tamamı Almanlar’ın tam aksine, “Cezalandırırım" demiş.
Tabii başka sorular da sorulmuş. Ancak, Alman Federal Meclisi’nde Türk kökenli Milletvekili Cem Özdemir bu ikisini aktardı ve “Ortaya çıkan tablo, Almanya’da Türkler’in ‘farklı’ olduğunu ve Avrupa’da uyum içinde yaşayamayacağını savunanların eline koz verdi" dedi. İstanbul’da iki İngiliz’in bayrağa ve paraya hakaret ettiği gerekçesiyle bıçakla öldürülmesi, ne yazık ki, Almanya’daki bu araştırmanın sonuçlarını bir anlamda doğruladı. İngiliz holiganlar Avrupa’nın her ülkesinde bayrağa, paraya hakaret eder, taşkınlıklar yaparlar. Ancak, her ülke bunları ırkçı, fanatik pislik olarak görür ve bulaşmamaya, başından defetmeye gayret eder.
İşte tam bu noktada, İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Meral Gezgin Eriş tarafından açıklanan bir kamuoyu araştırması, bu konuyla doğrudan ilgili çarpıcı bir sonuç veriyor. AB üyesi 10 ülkede kamuoyuna, Türkiye’nin AB üyeliğini isteyip istemediği soruluyor. Türkiye’nin üyeliğini en fazla isteyenler, Türkler’in bulunmadığı ya da az bulunduğu, İspanya, Portekiz, İrlanda ve İngiltere gibi ülkeler. Türkiye’yi AB içinde istemeyenler ise Türkler’in yoğun olduğu Avusturya, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin vatandaşları.
Bunun üzerinde biraz düşünmek gerekiyor.
Bürokrasi itici güç
İnsan Hakları Kordinatör Üst Kurulu’nun eşgüdümünde, dışişleri, içişleri, adalet, sosyal güvenlik bakanlıklarından, genelkurmay, DPT’den temsilciler, Kopenhag kriterleri ışığında Türkiye’nin alması gereken önlemleri bir bir sıraladı ve bunları da bir takvime bağladılar. Ortaya çıkan rapor, geçen altı aylık sürede yapılan belki de tek kapsamlı çalışma.
Zaten, Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın, Türkiye - AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Kürşat Eser’in, Brüksel’de katıldıkları toplantılarda, Türkiye’de yapılanları anlatırken dayandıkları tek somut çalışma bu rapor.
Bu çalışmayı yapanları kutlamak, teşvik etmek gerekirken, sanki cezalandırıldı. İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Başkanı Gürsel Demirok görevinden ayrıldı. Niçin? Raporun basında yer almasından kendisi sorumlu tutuldu ve hiç haketmediği bir davranışa maruz kaldı. O da asıl görev yeri olan dışişleri bakanlığına döndü.
Bu raporu ben de Milliyet ve CNNTÜRK’e haber yaptım. Bu raporu basına Demirok’un verdiğini düşünenlere, TBMM’yi bir dolaşmalarını öneririm.
Sezer’in yoğun çalışması
İran’a gitmeyen Ahmet Necdet Sezer, eylül ayında New York’a gidecek. Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin hükümet ve devlet başkanlarını bir araya getirecek Milenyum Zirvesi’ne katılacak. Belki, daha önce bir dış gezi gerçekleştirebilir.