SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kötü anılarınızı değiştirin

1-EMDR Terapisi Nedir?

EMDR( Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma & yeniden işleme) terapisi, üç yönlü( geçmiş, şimdi, gelecek) protokolle çalışır. Hedef ; Geçmişte yaşanan anıların bugün yeniden işlenerek duyarsızlaştırılmasını sağlar ve gelecekte benzer durumlara karşı kişiyi hazırlar.  Bugünkü semptomların tedavisinde kullanılır.

Emdr terapisinin arkasındaKİ teori adaptif bilgi işleme modelidir.  Olumsuz/travmatik anıların beyinde değişiklik yapmasıdır. Bu değişiklikler zihnin bilgiyi doğru işlemesini engelleyerek kaygıya ve negatif düşüncelere neden olur. 

2-EMDR Terapisi ile Nasıl İyileşiyoruz?

EMDR Terapisinin amacı, beynin kendi kendini iyileştirme sürecini sağlıklı koşullar altında yeniden aktif hale getirmek ve yaşanan en rahatsız edici anları yeniden işleyerek, travmatik olumsuz anıyı, normal bir anı haline dönüştürebilmesine yeniden adaptif  bir şekilde beyne entegre edilmesine yardımcı olur.  Anıya dair yeni bakış açıları, farkındalık kazandırır. Rahatsızlık hissi ortadan kalkar.

3-EMDR Terapisi Nasıl Uygulanıyor?

Terapi sırasında, kişinin sağ ve sol yarımküreyi aktif hale getirmek için düzenli bir şekilde, belirli hızlarda bilateral (çift yönlü) uyarım verilir.  Bu uyarım, göz hareketleri, dokunsal vuruşlar ya da titreşim, işitsel ses şeklinde verilir. Bu esnada elle ya da emdr terapisi için geliştirilmiş cihazdan faydalanılabilir.

4-EMDR Terapisinde Bilinç Açık mı?

Emdr terapisinde kişi hipnoz- trans halinde değildir. Bilinci tamamen açıktır. Gerçeklikle sürekli bağlantıdadır.Bilinçli olarak olumsuz duyguları, düşünceleri, beden duyumları fark eder ve işlemler.

5-EMDRTerapisi Konusunda Bir Uzman Aradığımda Nelere Dikkat Etmeliyim?

Terapistin,  

-I.-II.düzey EMDR terapisi eğitimini tamamlaması ve süpervizyonlarını tamamlamış olması

-. Eğitimlerini Uluslararası EMDR Derneği (EMDRIA) onaylı eğitmenlerden alması,

-. EMDR terapisine yönelik son gelişmeleri ve yöntemleri takip etmesi

6-EMDR Terapisi Kimler İçin Uygundur?

Çocuk , ergen ve yetişkinlerin birçok farklı problem türünde etkinliği kanıtlanarak, etkili sonuçlar verdiği bilimsel olarak görülmüştür. 

7-EMDR Terapisinin Kullanıldığı Alanlar Nelerdir?

- Kaygı bozuklukları ( Panik bozukluk, obsesif-kompulsif bozukluk, yaygın anksiyete, fobiler)
-Depresyon
-Uzun süreli yas
-Travmatik yaşantı ve travma sonrası stres bozukluğu ( cinsel taciz, şiddet, olumsuz çocukluk anıları, aldatılma, terkedilme, doğal afetler) 
-Öfke yönetimi
-Performans kaygısı( sınav kaygısı, topluluk içinde konuşma)
-Özgüven problemi
-Psikolojik kökenli ağrılar( Fibromiyalji, kronik ağrı)
-Beden algısı bozuklukları ve Yeme bozuklukları Bağımlılık

8-Kaç Seans Sürüyor?

-Seans sayısı, danışanın geçmiş yaşam öyküsüne, travma sayısına ve şiddetine, problemin türüne göre değişmekle birlikte emdr terapisi KISA SÜRELİ TERAPİLER grubunda yer almaktadır. Seanslar yaklaşık 60- 90 dk sürmektedir.

Emdr terapisine geçmeden önce diğer terapilerde olduğu gibi danışan ile detaylı bir görüşme ve stabilizasyon çalışmaları yapılır. Rahatsız eden anıyı işleme öncesi, danışan duygu kontrolü yöntemlerini öğrenir. 

9-Rahatsız Eden Her Anıyı Tek Tek Çalışmak Uzun Sürmez mi?

EMDR Terapisi, belirli istisnalar dışında öncelikle “touchstone” olarak geçen, çekirdek anılar ile çalışır. Bunların uzantısı çocukluk deneyimlerimizdir. Enginar kabuklarını anılara benzetirsek, anıları tek tek açmak yerine en içteki rahatsız eden anı ile çalışmaya başlanır. ilk çocukluk anısını çalıştıktan sonra, benzer anı ağlarının rahatsızlık düzeylerinin kendiliğinden düşebildiği gözlemlenmiştir. Hangi anıya duyarsızlaşacağınız noktasında uzman terapistinizin klinik kararı önemlidir.

Sevgilerimle;

Uzm.Klinik Psikolog Özlem ŞEN BAYSAL

@psikologayvalik

 

Yazının devamı...

Kötü Anılarınızı Değiştirin

1-EMDR Terapisi Nedir?


EMDR( Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma & yeniden işleme) terapisi, üç yönlü( geçmiş, şimdi, gelecek) protokolle çalışır. Hedef ; Geçmişte yaşanan anıların bugün yeniden işlenerek duyarsızlaştırılmasını sağlar ve gelecekte benzer durumlara karşı kişiyi hazırlar. Bugünkü semptomların tedavisinde kullanılır.

Emdr terapisinin arkasındaKİ teori adaptif bilgi işleme modelidir. Olumsuz/travmatik anıların beyinde değişiklik yapmasıdır. Bu değişiklikler zihnin bilgiyi doğru işlemesini engelleyerek kaygıya ve negatif düşüncelere neden olur.

2-EMDR Terapisi ile Nasıl İyileşiyoruz?

EMDR Terapisinin amacı, beynin kendi kendini iyileştirme sürecini sağlıklı koşullar altında yeniden aktif hale getirmek ve yaşanan en rahatsız edici anları yeniden işleyerek, travmatik olumsuz anıyı, normal bir anı haline dönüştürebilmesine yeniden adaptif bir şekilde beyne entegre edilmesine yardımcı olur. Anıya dair yeni bakış açıları, farkındalık kazandırır. Rahatsızlık hissi ortadan kalkar.

3-Emdr Terapisi Nasıl Uygulanıyor?

Terapi sırasında, kişinin sağ ve sol yarımküreyi aktif hale getirmek için düzenli bir şekilde, belirli hızlarda bilateral (çift yönlü) uyarım verilir. Bu uyarım, göz hareketleri, dokunsal vuruşlar ya da titreşim, işitsel ses şeklinde verilir. Bu esnada elle ya da emdr terapisi için geliştirilmiş cihazdan faydalanılabilir.

4-EMDR Terapisinde Bilinç Açık Mı?

Emdr terapisinde kişi hipnoz- trans halinde değildir. Bilinci tamamen açıktır. Gerçeklikle sürekli bağlantıdadır.Bilinçli olarak olumsuz duyguları, düşünceleri, beden duyumları fark eder ve işlemler.

Terapisi konusunda bir uzman aradığımda nelere dikkat etmeliyim?

Terapistin,

-I.-II.düzey EMDR terapisi eğitimini tamamlaması ve süpervizyonlarını tamamlamış olması

-. Eğitimlerini Uluslararası EMDR Derneği (EMDRIA) onaylı eğitmenlerden alması,

-. EMDR terapisine yönelik son gelişmeleri ve yöntemleri takip etmesi

6-EMDR Terapisi Kimler için Uygundur?

Çocuk , ergen ve yetişkinlerin birçok farklı problem türünde etkinliği kanıtlanarak, etkili sonuçlar verdiği bilimsel olarak görülmüştür.

7-EMDR Terapisinin Kullanıldığı Alanlar Nelerdir?

- Kaygı bozuklukları ( Panik bozukluk, obsesif-kompulsif bozukluk, yaygın anksiyete, fobiler) ?
-Depresyon
-Uzun süreli yas
-Travmatik yaşantı ve travma sonrası stres bozukluğu ( cinsel taciz, şiddet, olumsuz çocukluk anıları, aldatılma, terkedilme, doğal afetler)
-Öfke yönetimi
-Performans kaygısı( sınav kaygısı, topluluk içinde konuşma)

-Özgüven problemi

-Psikolojik kökenli ağrılar( Fibromiyalji, kronik ağrı)

-Beden algısı bozuklukları ve Yeme bozuklukları Bağımlılık

8-Kaç Seans Sürüyor

-Seans sayısı, danışanın geçmiş yaşam öyküsüne, travma sayısına ve şiddetine, problemin türüne göre değişmekle birlikte emdr terapisi KISA SÜRELİ TERAPİLER grubunda yer almaktadır. Seanslar yaklaşık 60- 90 dk sürmektedir.

Emdr terapisine geçmeden önce diğer terapilerde olduğu gibi danışan ile detaylı bir görüşme ve stabilizasyon çalışmaları yapılır. Rahatsız eden anıyı işleme öncesi, danışan duygu kontrolü yöntemlerini öğrenir.

9- Rahatsız Eden Her Anıyı Tek Tek Çalışmak Uzun Sürmez Mi?

EMDR Terapisi, belirli istisnalar dışında öncelikle “touchstone” olarak geçen, çekirdek anılar ile çalışır. Bunların uzantısı çocukluk deneyimlerimizdir. Enginar kabuklarını anılara benzetirsek, anıları tek tek açmak yerine en içteki rahatsız eden anı ile çalışmaya başlanır. ilk çocukluk anısını çalıştıktan sonra, benzer anı ağlarının rahatsızlık düzeylerinin kendiliğinden düşebildiği gözlemlenmiştir. Hangi anıya duyarsızlaşacağınız noktasında uzman terapistinizin klinik kararı önemlidir.

Sevgilerimle;

Uzm.Klinik Psikolog Özlem ŞEN BAYSAL

@psikologayvalik

Yazının devamı...

Alışkanlıklar nasıl oluşuyor?

Başarılı bir adaptasyon sürecinden geçtiğimiz bu dönemde, eski alışkanlıklarımız kırılıyor, yerine yeni alışkanlıklar geliyor.

PEKİ, BİR ALIŞKANLIĞI KAZANMAMIZ İÇİN İHTİYACIMIZ OLAN ORTALAMA SÜRENİN “21 GÜN KURALI”NIN AKSİNE, 66 GÜN OLDUĞUNU DUYMUŞ MUYDUNUZ?

2009 yılında Philippa Lally ve arkadaşları tarafından gerçekleştirelen bir çalışmada, alışkanlığı kazanmak için gereken ortalama gün sayısı 66 iken, bir alışkanlık kazanma aralığının “18 ile 254 gün arasında değiştiği” gösteriliyor. Bu süre, kazanılmak istenen alışkanlığın zorluk derecesine, kişiye ve ortamdaki koşullara göre değişiyor.

Philippa Lally ve arkadaşları(2010), 96 kişinin aktivite ve yeme- içme alışkanlığı kazanma süreçlerini 12 haftalık periyotlar ile gözlemliyorlar. Süreç içerisinde, katılımcılar belirlenen davranışları yapıp yapmadıklarını, ne kadarının “otomatik” hissedildiğini rapor ediyorlar. Sonuçlar, yukarıda bahsettiğim gibi, kişiye, içinde bulunduğu koşullara ve alışkanlığın hissedilen zorluk derecesine göre değiştiğine dikkat çekiyor.

Örneğin, Siz düzenli ders çalışma alışkanlığını 30 günde edinebiliyorken, bir arkadaşınız 60 günde edinebilir. Düzenli spor yapabilme alışkanlığını, 45 günde edinebiliyorken, saat 23.00 da yatma alışkanlığını, 15 günde de kazanıyor olabilirsiniz. Ya da bir sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmak için ihtiyacınız olan süre 65 gün ya 42 gün olabilir. Bu nedenle, alışkanlık kazanma yolculuğunda, kendinizi başkaları ile kıyaslamayın. İhtiyaçlarınıza odaklanın ve pes etmeyin. Bir süre sonra otomatik olarak zihninize alışkanlıklarınızın kendiliğinden geldiğini fark edeceksiniz.

Sevgilerimle
Uzm. Klinik Psk. Özlem ŞEN BAYSAL

KAYNAK: Lally, P., Jaarsveld, C. H., Potts, H. W., & Wardle, J. (2009). How are habits formed: Modelling habit formation in the real world. European Journal of Social Psychology,40(6), 998-1009. doi:10.1002/ejsp.674

Yazının devamı...

"Geçmiş" şimdidedir

Olumsuz yaşam olayları, sadece geçmişte yaşanmakla kalmıyor, etkisini “BUGÜN” yaşanmışcasına ilk tazeliğiyle sürdürdüğünü biliyor muydunuz?

Şimdiki zamanda yaşanan panik, korku, depresyon, takıntı vb psikolojik sıkıntıların nedeni ile ilgili bir fikrimiz olmayabilir ya da olabilir. Hatırlayalım ya da hatırlamayalım üzerimizde kaygı ve korku yaratan olay ve durumları ortaya çıkaran şeylerden ileriki yaşantımızda kaçar ve kaçınırız. Korktuğumuz şeyin ne olduğunu biliriz.(köpekler olabilir, asansör olabilir) ama bunun nedenini bilemeyebiliriz. Çocukluktan kalan bir korku olabilir ya da olmayabilir.Geceleri yalnız yatmaktan korkuyor olabiliriz ama nedenini bilemeyebiliriz.Ya da 4 sene önce kapalı bir yerde yaşadığımız panik yüzünden olduğunu düşünüyor olabiliriz. Topluluk önünde konuşma yapmamız gerektiği bir durum çok korku verir, nedeni sorgulayınca “ herkesin bana bakması heyecanlandırıyor” diye düşündüğümüzü fark ettğimiz olur. Ya da çocukluktan buna benzer bir anı yaşamışızdır. Neden hala etkisi devam ediyor bir türlü anlam veremez zihnimiz. Çünkü “Geçmiş şimdidedir. ”Geçmiş anılar bugünkü semptomları ortaya çıkarır. Korktuğumuz durumlardan kaçma eğilimi gösterebiliriz. Geçmiş korkular derin bir iz bırakır. 5 sene önce asansörde kaldığımız için, asansörlü bir evde oturmayı tercih etmeyebiliriz. İyi haber;

Geçmişin ortaya çıkardığı duygular, beden duyumları, negatif inançlardan kurtulabiliriz. Geçmişi unutamayız ama anıların ortaya çıkardığı tüm semptomlara duyarsızlaşabilir, negatif inançlarımızı pozitif inançlarımızla değiştirebiliriz.

Beynimizin uygun koşullar altında travmatik anıları kendiliğinden iyileştirebilme kapasitesinin olduğunu biliyor muydunuz? Tıpkı açık bir yara kendini steril bir ortamda nasıl kolayca kapatıp iyileştiriyorsa, emdr terapisinde de uygun koşullar altında zihin kendi geçmiş travmatik anılarını iyileştirebiliyor ve artık aklınıza geldiğinde rahatsızlık vermeyecek düzeye gelebiliyor. Semptomların hepsini ortadan kaldırıyor. Geçmişin izlerinden EMDR terapisi ile kurtulabilirsiniz

Yazının devamı...

Evde kaliteli zaman önerileri

Çocuklar soru sormaya, çevreyi keşfetmeye ve araştırmaya küçük yaşlarda başlarlar. “Merak” en büyük motivasyonlarıdır. Etrafta olup biteni çocuklar gözlemler ve kaygılanabilir. Korona virüsü hakkında çocuklarımızı bilgilendirelim, kaygılarını giderelim.

Okulların tatil olmasıyla birlikte çocuklar evlerde ne yapacaklarını bilemeyebilir, tablet ya da telefonlarda vakit geçirmek için ısrar edebilirler.Bu süreci doğru yönetebilmeleri konusunda ebeveynler destekleyici olmalılar. Bu süreçte anneler ve babalar işbirliği içinde hareket etmeliler. Aile ilişkilerinizi kuvvetlendirmek için güzel fırsatlar yaratabilirsiniz.

Evde geçirdiğimiz vakti hep birlikte nasıl kaliteli hale getirebiliriz?

-Çocukları mümkün olduğunca ekranlardan uzak tutalım.

-Renklerin dünyasını keşfedin ve bolca resimler yapın.

-Ailecek kutu oyunları oynayın.

-Zeka ve dikkat geliştirici oyunlar oynayın. (satranç, solo test)

-Mutfakta vakit geçirin, sevdiğiniz bir tatlıyı ya da yemeği birlikte hazırlayın.

-Saksılarınızı birlikte değiştirin.

-Evcilik oynayın.

-Bozulan eşyalarınızı birlikte tamir edin.

-Kitap okuyun, hikayeler yazın.

-Belirlediğiniz konular üzerinde beyin fırtınası yapın.

-Oyun hamurları ile vakit geçirin.

-Bol bol dans edin, müzik dinleyin

-Hayal kurun.

-Çocuğunuzun yaşına uygun sorumluluklar verin. (Temizliği, odasını toplamasını eğlenceli hale getirebilirsiniz)

-Kağıtlara eş anlamlı, zıt anlamlı veya İngilizce-Türkçe kelimeler yazarak, kavanoza atma çekme oyunları oynayın.Oynarken öğrenmesini, öğrendikçe tekrar etmesini sağlayın

-Taşlar boyayın, hikayeler oluşturun.

-Yaş grubuna uygun yapbozlar yapın.

-Online dergilerden etkinlikler araştırın.

-Evde deneyler yapın, merak uyandırın ki çocuklara düşünmeyi ve sorgulamayı öğretelim, bilimi sevdirelim.

Sevgilerimle;

Uzm.Klinik Psk. Özlem ŞEN BAYSAL

instagram: @psikologayvalik

Yazının devamı...

Corona virüs korkusu

Kendi içsel süreçlerimizin farkında olalım. Hiç korkmamak ve kaygılanmamak gerçekçi bir düşünce değildir. “Bana bir şey olmaz” , “ Ben korkmuyorum” vb düşünceler çarpıtılmıştır. Korku ve kaygılarımızı tanıyalım ve kabul edelim. Gerçekçi korkular bizi hayatta tutar ve işlevseldir. Gerçek bir korku anında vücudumu hayati önemi olan çeşitli mekanizmaları devreye sokar .Olası gerçek bir tehdit karşısında mücadele etmemizi sağlar. Hiç korkmadığımızda önlem almayız çünkü bizim için çevreden gelebilecek bir tehdit yoktur. Bu gündemde, hiç korkmamak ve endişelenmediğini düşünmek gibi inkar mekanizmalarımız işlevsel değilken, belirsizlikten ve var olandan aşırı korkmak ve geleceğe dair kaygılanmak da işlevsel değildir. Son günlerde yaşanan yoğun korku ve anksiyeteye bağlı, değişen ritüellerimiz ve davranışlarımız biz de bir takım olumsuz düşünce (“sevdiklerimi kaybedersem”,”öleceğim”vb.) duygular(öfke, korku,kaygı) ve bedensel semptomlara(nefes almakta güçlük, halsizlik) sebep olabiliyor. Kaygı bozukluğu olan kişiler(panik bozukluk, okb, yaygın anksiyete vb.) için durum işin içinden çıkılmaz bir hal alırken, toplumdaki her bireyi etkileyen bu durum yoğun bir kaygıya sebep olmaktadır. Olası tehlikeler karşısında aşırı kaygılanmak, aşırı korkmak, aşırı felaketleştirmek de işlevsel değildir. Zihnimize gönderdiğimiz tehlike sinyalleri bedeni her an her dakika “hazır ol” da bekletir. Bu stres bedeni ve zihni yorar, bağışıklığımızı daha da düşürür.Bu kaygı hali hem fiziksel hem de psikolojik sorunlara zemin hazırlayabilirken olası bozukluklarında şiddetini artırır.

Bireyler arasında kaygının da bulaşıcı olduğu unutulmamalı, baş etmekte güçlük çektiğiniz noktalarda, online terapi ya da ulaşılabilirliği olan uzmanlardan destek alınız.

Sevgilerimle;

Uzm.Klinik Psk. Özlem ŞEN BAYSAL

İnstagram: @psikologayvalik

Yazının devamı...

Oyunlarda Kazanmak ve Kaybetmek

ÇOCUKLARDA SOSYAL-DUYGUSAL GELİŞİM:

OYUNLARDA KAYBETMEK VE KAZANMAK

Öncelikle ebeveyn olarak kendi çocukluğunuza kısa bir yolculuk yaparak başlayalım. Hepimiz çocukluğumuzun en güzel oyunları içerisinde hem kazanmış hem kaybetmişizdir. Zaman zaman oyunu bozan ya da kaybeden arkadaşlarımızla tartışmalar yaşamış, oyunu terk ettiklerine, küstüklerine şahit olmuş belki de yenilgiyeye karşı yoğun tepkiler veren kişi bizzat kendimiz olmuşuzdur. Günümüze baktığımızda bile zaman zaman yenilgiye tahammül edemeyen kişiler olduğumuzu farkedebiliriz. Kendimizi yoğun tepkiler verirken bulabiliriz. Kazanmak kadar kaybetmenin de doğal bir durum olduğunu bilmemize rağmen tolerans eşiğimiz düşük olup aşırı tepkiler verdiğimiz durumlar yaşamış ve yaşıyor olabiliriz. Neden mi? Çünkü çocuklukta öğrendiğimiz başarısızlığa dair bir takım zihinsel şemalarımız mevcut olup kazanmanın gurur verici, kaybetmenin ise başarısızlık ve utanç duygusuna neden olduğunu öğrenmiş ya da deneyimlemiş olabiliriz. Bu şema yapısı çocukluğumuzdan itibaren sosyal ilişkilerimizi de olumsuz etkiliyor olabilir. Durum böyleyken çocuğunuza nasıl rehber olacağınız konusunda aklınız karışmış olabilir. Ebeveynler olarak da çocuklarımıza kaybetme ve kazanma konusunda nasıl hareket etmemiz gerektiği yönündeki adımlara geçmeden önce oyunlarda çocukların neler yaşadıklarına bir kez daha göz atalım.

Yapılan araştırmalar göre, mükemmeliyetçi yapıdaki çocukların kaybetmeye karşı toleranslarının oldukça düşük olduğu bilinmektedir. Çocuklar hep kazanmak ister. Çünkü kazanmak onlar için gurur ve mutluluk vericidir. Çoğu çocuk kendi galibiyetinden, karşısındakinin ise mağlubiyetinden büyük zevk alır. Yenilen çocuklar ise bu duruma öfkelenip, ağlama nöbetlerine girebilir, arkadaşına küsebilir, oyunu terk edebilir. Yenilgiyi kabul etmek noktasında da, kazanma duygusunun ortaya çıkardığı tepkileri kontrol etmek noktasında da çocuklar oldukça zorlanabiliyorlar.

Sosyal-duygusal gelişimin en önemli bileşenlerinden olan oyunlarda kaybetme ve kazanmanın sağlıklı bir şekilde yönetilmesinde ebeveynlerin rolü oldukça büyük. Yenilgiyi nazikçe kabullenmelerini öğretmek gerek. Peki neler yapabiliriz?

Çocuğunuzla oyun oynarken her defasında mutlu olsun diye çocuğunuza oyunu kazandırmaktan vazgeçin. Onlar kendi çabalarıyla oyunu kendileri kazanmalıdır. Bırakın çocuğunuz sizinde yenilebileceğinizi görsün. O noktada yenilen taraf olarak çocuğunuza davranışlarınızla ve duygularınızla model olun. Çünkü sizi gözlemleyecektir.

Yenilen birinin nasıl davranıyor ve hissediyor noktasında zihninde sağlıklı bir şema oluşturmak adına şunlara vurgu yapabilirsiniz. “ Bu sefer ben kaybettim, biraz üzgünüm ama problem değil, önemli olan eğlenmek ve keyif almaktı. Ben çok keyif aldım.” ,” Bir daha ki sefer kazanmak için çabalayacağım.”diyebilirsiniz.

Oyunlarda kurallara uyuyor olmanız önemlidir. Çocuğunuz olduğu için ayrıcalık tanımamaya özen gösterin. Aksi takdirde akranlarıyla ilişkilerinde oyun esnasında zorlanabilir. Oyun içerisinde çocuğunuza sınırlar çizmek, kurallar koymak kendini güvende hissetmesini sağlar.

Kaybeden çocuğa, kazanmanın mutluluk verici olduğu kadar, kaybetmenin kötü bir durum olmadığı açık ve yalın bir dille ifade edilmelidir.

Oyunu kaybettiğinde, duyguları ile başa çıkabilmesi için yardımcı olun, duygularını ifade etmesi için cesaretlendirin. Duygularını ifade edebiliyor olması sosyal-duygusal gelişimin önemli bir bileşenidir. Duyguları üzerinde kontrolü gelişen çocuğun önce kendisiyle ardından çevresindekilerle ilişkileri de iyileşecektir.

Birlikte oyun oynarken rekabetçi bir tutumla yaklaşmamaya özen gösterin. Unutulmaması gereken şeyin eğlenceli zaman geçirmek olduğuduna vurgu yapabilirsiniz.

Kazandığınızda aşırı ve rekabetçi tepkileriniz, çocuğunuz tarafından içselleştirilebilir ve onu daha çok hırslandırabilir. Bu durum kaybettiğinde de aşırı tepkiler vermesine neden olabilir.

Performans kaygısı yaşamaması için, oyunlarda kaybetmesini doğal karşılayın, sakinleştirmek için “ sen kazandın ya da bir dahakine kesin sen kazanacaksın” gibi gerçekçi olmayan tepkiler vermemeye özen gösterin.

Değişim gelişimdir. Çocuğunuz davranışlarınızı model alarak gelişir ve değişir.

Sevgilerimle…

AYVALIK KEŞİF PSİKOLOJİ

Uzm.Klinik Psikolog Özlem ŞEN BAYSAL

Randevu için: 0506-992-88-04

İnstagram:@psikologayvalik

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.