SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kedilerde böbrek yetmezliği

Böbrekler, omurganın bel bölgesinde her iki tarafta fasulyeye benzer şekilde bulunan, kendi küçük ama işlevi ve önemi büyük bir organlardır.

Ne iş yapar bu böbrekler;

En önemli işi ağız yoluyla alınan gıdaların sindirilmesi sonucu oluşan bazı zararlı atık maddelerin idrar ile süzüp dışarı atılmasını sağlamaktır. Bununla beraber, vücuttaki suyun ve bazı minerallerin dengesini sağlar. Önemli hormonlar salgılar ki, bu hormonlardan biri RENİN’dir. Reninin görevi TANSİYONU dengelemektir. Diğer önemli hormon ise ERİTROPOİETİN’dir. Bu hormon ise kemik iliğini uyararak kan yapımını sağlar.

Böbreğin yapısının ve fonksiyonunun bozulmasına bağlı hastaların anemiye girme sebebi bu hormonun salgılanmıyor olmasıdır. Böbrekler, D vitaminini kullanılabilir hale getirerek, kanda ki ca-P oranını dengeler. Böbreklerin, yapısal ve fonksiyonel kayıpla karakterize olan, geri dönüşümsüz ve progresif bir şekilde bozulması ile görevlerini yerine getirememesine bağlı olarak böbrek yetmezliği oluşur. Diğer akademik bir tanımla, glomerüler filtrasyon değerinde azalmanın sonucu böbreğin sıvı dengesinin bozulması, metabolik ve endokrin fonksiyonlarında kronik ve ilerleyici bozulma halidir. Geriatrik kedilerin en sık görülen hastalıklarından biridir.

Böbrek yetmezliği AKUT VE KRONİK olmak üzere ikiye ayrılır.

Akut böbrek yetmezliği; tansiyondaki ani düşme, ağır ameliyat sonrası, ağır yanıklarda, zehirlenmelerde (özellikle sokak kedilerinde antifiriz zehirlenmesi), idrar yollarında tıkanıklık gibi durumlarda çok kısa sürede gelişir. Kronik böbrek yetmezliğine baktığımızda, uzun sürede ve sinsi seyreder. Özellikle İran ve Ankara kedilerinde genetik yatkınlık mevcuttur. Yaş, ileri diş hastalığı, FIP, kanser, kötü beslenme, diyabet gibi hastalıkların bir sonucu olarak sekunder olarak oluşabildiği gibi; böbreğin kalıtsal hastalıkları, böbrekte taş oluşumu gibi durumlarda primer olarak oluşur.

“Nasıl anlayacağız kedimizin böbreklerinde bir problem olduğunu?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. İşte değerli can dostları, kedilerinizin yaşı ne olursa olsun yıllık check up’larını yaptırmanızı ciddiyetle öneririm. Çünkü genelde bu durum böbrek fonksiyonlarının % 75’i kaybolduğunda belirti verir. İlk belirti iştahsızlık, kusma olarak karşımız çıkar. Bu seviyeye kadar polidipsi, poliüri zaten vardır. Ağız kokusu, oral cavitede ülserler, tüylerde matlaşma, halsizlik belirtiler arasındadır. Kusma bir belirtidir ve bu safhada artık 4. Evre başlamıştır.

Hekiminiz, sizden aldığı anemnez ile, yapacağı kan ve biyokimya testlerinde, anemiyi, böbrek enzimlerinden üre ve kreatininin arttığını, kalsiyum ve fosfor dengesinin, asit baz dengesinin bozulduğunu, yine yapacağı idrar tahlili ile idrardaki protein kaçağını belirleyecek ve kedinizin kronik böbrek yetmezliği hastalığına sahip olduğunun tanısını koyacaktır. Hekiminiz, yapısal bozuklukları tespit etmek için ultrason veya MR görüntülemesine de başvurabilir. Altta yatan herhangi bir neden olup olmadığı araştırmak için, (Diyabet, FIP ) farkli spesific kan testleri de isteyebilir.

Tedavisi hastalığın evrelerine ve eldeki kan, biyokimya, idrar tahlilleri ve görüntüleme tekniklerindeki sonuca göre belirlenir. 4. evrede tedavi zordur. Diyaliz gerekebilir. Medikal tedavinin yanı sıra, diyet tedavisi de önemlidir. Proteini ve fosforu azaltılmış özel ticari diyetler veya hekiminizin size önereceği evde kendinizin hazırlayacağı diyetlerle beslemek böbrek yükünü azaltmak suretiyle medikal tedaviye destek olacaktır.

4. evreye gelmeden medikal tedavi ile birlikte yapılacak olan benim de kliniğimde uyguladığım ve tercih ettiğim bir tedavi şekli olan MEZENKİMAL KÖK HÜCRE TEDAVİSİ’nde başarı şansımız yüksektir. Mezenkimal Kök Hücre Tedavisindeki başarı şansı, kronik böbrek yetmezliğinin bulunduğu evreye, kedinizin yaşına, hastalığa bağlı oluşan ve oluşabilecek komplikasyonlara göre değişir. Doğru doz ve uygun uygulama yolu ve hastalığın bulunduğu evreye göre planladığımız protokoller sonucu başarı şansımız yüksektir.

 

Can dostlarınızla birlikte nice sağlıklı günler dilerim.

VETERİNER HEKİM HANDE MUTLU

Yazının devamı...

Kedi ve köpekler için tehlikeli besinler

Düşünün; hevesle yemeğinizi seçmişsiniz, kurulmuşsunuz masanın en güzel köşesine, karşınızda minik dostunuzun masum ve beklenti dolu bakışları! Hayır, asla yumuşayıp yemeğinizden bir parça vermeyin çünkü bu hareket ile ona iyilik yaptığınızı sanırken büyük kötülüğün temelini atıyor olabilirsiniz! Biz insanlar için çok yararlı olan yiyecekler, kedi ve köpekler için oldukça zararlı olabiliyor.

Soğan ve sarımsak

Hiçbir köpek “Şöyle soğan söğüş, sarımsaklı yoğurtlu bir mantı olsa da yesem” falan demez sanıyoruz. Soğan familyasının tüm bileşenleri, köpeklerin bünyesini zehirliyor ve bu etki hemen değil, 3-4 gün içerisinde görülebiliyor. Yani köpeğin belki de kurtarılması için çok geç olabilir. İyisi mi siz köpeğinizi bu familyadan tamamen uzak tutun!

Alkol ve çiğ hamur işi

Alkollü içecekler ve alkol içeren yiyecekler kediniz için tehlikeli olabilir. Alkol; kusma, ishal, titreme, oryantasyon bozukluğu, solunum güçlüğü, koma ve hatta ölüme neden olabilir. Kedinizi çiğ hamurdan uzak tutmak da önemlidir. Çiğ hamur işi, midede genişlemeye veya alkol oluşmasına neden olur. Kedinizin az miktarda bile olsa alkol aldığını düşünüyorsanız onu hemen veterinere götürün.

Tavuk

Çiğ tavuk pek sorun oluşturmazken pişmiş tavuk kemikleri, köpekler için öldürücü etkiye sahip olabiliyor.

Süt ürünleri

Belki de en zararsız olarak gördüğümüz besinler ama hiç de öyle masum değillerdir. Birçok köpeğin sindirim sistemi, süt ve süt ürünlerinde bulunan laktozu kaldırmıyor ve fazla tüketildiğinde gaz ve ishale neden oluyor. Köpekler için oldukça az laktoz barındıran ya da laktozsuz süt ve süt ürünlerini tercih etmekte fayda var.

Yaş ve kuru üzüm

Az miktarda bile olsa yaş ve kuru üzüm yenmesi kedinizin hastalanmasına hatta çok hızlı bir şekilde böbrek yetmezliğine yol açabilir. Bazen yendikten 12 saat sonra kusma meydana gelir. 24 saat içinde ortaya çıkabilen diğer belirtiler arasında halsizlik, ishal, iştahsızlık, idrar miktarında azalma ve karın ağrısı sayılabilir.

Çiğ yumurta ve çiğ balık

Yumurtayı da balığı da pişirip önlerine öyle koymalıyız! Çiğ et ürünleri bakteri ve parazit açısından oldukça zengin. Bu yüzden de kedilerin sinir sistemi sağlığı için oldukça tehlikeli olabiliyor.

Süt ürünleri

Süt ve süt ürünlerinde bulunan laktoz, kedilerin sindirim sistemini oldukça zorluyor. Kediler için hazırlanan sütün ve süt ürünlerinin ya laktozsuz olması ya da verilecek sütün 2/3’sinin su olmasına dikkat edilmelidir.

Yazının devamı...

Köpeğim benden neden kaçıyor?

Köpekler, atın ardından ilk evcilleşen hayvanlar ve bizim en yakın dostlarımız.

Köpeklerin insanlar tarafından bu kadar çok sevilmesinde şüphesiz köpeğin son derece sadık olması büyük rol oynuyor. Sadık oldukları kadar hassas ve duygusal canlılar aynı zamanda.

Köpeği kaçması sanıldığı gibi sadece korktuğunun göstergesi değildir. Köpekler bazı duygularını ya da isteklerini kaçarak ya da kaçıyor gibi yaparak dile getirirler. Yani köpeğin sahibinden kaçıyor olmasının altında yatan nedenler sanıldığı kadar karmaşık olmayabilir.

Köpeğiniz sizden kaçıyorsa bunun nedenini kendinize sormalısınız. “Ben ne yaptım ki köpeğim benden kaçıyor?’’ diye sorduğunuzda bu sorunun yanıtını yine bir köpek ile yaşayan sizler verebilirsiniz.

Beraberinde soracağınız sorular:

Köpeğiniz belki de sizden kaçmak yerine sizi başka bir noktaya götürüyor olabilir. Bu noktada sormanız gereken soru ise “Mama ve su kabı dolu veya içindekiler taze mi?” olmalıdır. Özellikle maması ve suyu olmadığında sizi mama kabına götürmek için bu hareketi yapıyor olabilir.

Bunun adına siz ister eğitmek ister cezalandırmak deyin. Bırakın köpeğe hiçbir canlıyı şiddetle eğitemez veya cezalandıramazsınız.

Köpek sizden kaçarak yapmanız gerekenleri yapmadığınızı anımsatmaya çalışıyor olabilir.

Kendinize bu soruyu sordunuz ve akabinde aldığınız cevap köpeğinizin sizden kaçmasına yol açacak bir sebep teşkil etmiyorsa o zaman farklı bir neden aramak gerekir.


Sizinle oyun oynamak istiyor olabilir

Köpekler oyuncu hayvanlardır. Oyun oynamak için delirirler demek bile belki basit kaçabilir. Kaçar gibi yapmak hatta bazen kaçmak köpeğin sizi oyuna davet etme şeklidir. Köpeğiniz sizden kaçtığında onunla birlikte koşmaya ve bir oyuncağını da alıp onunla oynamayı deneyin. Başka bir nedenden kaçmış bile olsa bu cazip teklifinize asla hayır diyemeyecektir. Köpeğinizle düzenli olarak oyun oynamanız aranızdaki bağın kuvvetlenmesini sağlayacaktır ve bu da size güvenmesini kolaylaştırır. Yani kaçmasının altında güvensizlik ya da korku yatıyorsa aranızdaki bağın kuvvetlenmesi ve size duyduğu güvenin artması ile sorun da ortadan kalkacaktır.

Yazının devamı...

Kedilerde görülen alerjik hastalık: Eozinofilik Granülom

Eozinofilik granülom kompleksi terimi, kedilerdeki bir grup enflamatuvar (yangısal) cilt problemidir, bir tür alerjik (AŞIRI DUYARLILIK) problemdir. Bu kompleks; sızan kitleler, sarımsı pembe ülserler veya büyük tümör benzeri şişlikler içerebilir.

Sebebi tam olarak bilinmese de yangısal ve mekanik irritasyonların etkisiyle farklı tipte yangı hücrelerinin (eozinofillerin) reaksiyona neden olduğu düşünülmektedir.

Alerjiler, parazitler (pire ısırığı) veya mikroorganizmalarca tetiklenen antijenanti korreaksiyonları da nedenler arasındadır.

9-12 aylık kedilerde daha sık görülür.

Farklı klinik formları olsa da altta yatan enflamatuvar yanıt hepsinde benzerdir. Lezyonlar genelde kaşıntılıdır ve kedinin bu lezyonları yalaması ve kaşıması ile daha da kötü bir hal alabilir.

Eozinofilik granüloma kompleksi: Eozinofilik ülser veya ağrısız ülser, eozinofilik plak ve eozinofilik granülom olmak üzere 3 farklı formdadır.

-Eozinofilik ülser: Üst dudak kenarında (tek veya çift taraflı) oluşur. Belirgin bir şişkinlik ve ülser meydana gelir.

-Eozinofilik plak: Vücudun herhangi bir yerinde oluşabilir ancak genellikle karın bölgesinde görülür. Ciltte kızarık, düz şişlikler olarak görünür. Lezyonlar kaşıntılıdır ve tüyler dökülebilir. Ülser mevcuttur ve genelde pire alerjisi ile ilişkili bir alerjik reaksiyondur.

-Eozinofilik granülom: Ağız (dil ve damakta), arka ayaklarda ve ayak yastıklarında kabarık kalınlaşmış cilt lezyonları görülür.

Tanıda; paraziter, bakteriyel ve viral enfeksiyonlar gibi cilt hastalıkları sebepleri ortadan kaldırılmalıdır.

Dokunun mikroskopik ve histopatalojik incelenmesinde çok sayıda yangı hücresi (eozinofilik genelde alerjik reaksiyonlarda görülür) görülmesi tanı için yeterlidir.

Formları arasında ayrım yapmak güçtür.

Tedavide, altta yatan neden tespit edilse ortadan kaldırılmalı ve steroidler, antihistaminikler ve bağışıklık baskılayıcı ilaçlar kullanılmaktadır.

Yazının devamı...

Veteriner tıpta kök hücre

Kök hücreler, vücudumuzdaki bütün organ ve dokuları oluşturan ana hücrelerdir.

Bir canlının embriyonal döneminden başlayarak yaşamı boyunca her türlü doku ve organların gelişiminde ve yenilenmesinde rol alırlar.

Uzun süre kendini yenileme kapasitesi olan, belli sinyaller eşliğinde farklı hücrelere dönüşebilen "farklılaşmış" hücrelerdir.

Kök hücreler değişme yeteneklerine göre üç grup altında toplanabilir.

Totipotent: Embriyoda ilk 4 gün içinde bulunan hücreler değişme yetenekleri en fazla olan hücrelerdir. Tüm canlı vücüdunu oluşturabildikleri gibi her türlü doku ve organa da dönüşebilirler.

Pluripotent: Bu dönem, totipotent dönemi izleyen 5-6'Incı günden itibaren vücudu oluşturacak sistemlerin (sinir, beyin, kemik, kıkırdak, bağ doku ve yağ dokusu gibi) başladığı dönemdir.  Pluripotent dönem kök hücreleri, gelişimde rol alırlar ancak bir canlıyı tümü ile oluşturamazlar.

Multıpotent: Anne karnındaki bebeğin doku ve organlarının hızla büyümeye başlaması sırasındaki hücrelerdir. Multipotent dönem kök hücreleri, değişme yeteneklerini kısmen kaybederler.

Kök Hücre Çeşitleri

Embriyonik kök hücreler

Multipotent ve pluripotent özelliğe sahip kök hücrelerdir.

Embriyonik olmayan kök hücre

2.1. Erişkin Hök Hücre

2.2. Fetüs Kök Hücre

2.3. Kadavra Kök Hücre

2.1. Erişkin kök hücreler

Erişkin kök hücreler, farklılaşmış bir dokuda bulunan ancak farklılaşmamış hücre grubudur. Bunlar multıpotent özelliktedir. PLASTİSİTE olarak adlandırılan doku ve organların hücre tipine dönüşebilme ve kendini yenileme özelliğine sahiptirler.

2.1.1. Homeopatik kök hücre (kemik iliği % 3-5, periferik kan %0.03-0.05 oranında ve kordon kanında bulunur. Periferik kandaki kök hücreler özel santrifüj tekniği ile elde edilerek istenilen bölgeye uygulanabilir.

2.1.2. Mezenkimal kök hücre olarak ikiye ayrılır. Kemik iliği ve adipöz dokuda bulunur. Mezenkimal kök hücreler bağ dokusunun ana hücreleridir. Yağ, kemik kıkırdak, kas, tendon, ligament ve organların hücrelerine farklılaşabilir.

Kemik iliği, kemik, kas doku, diş pulpası, maksillofasial dokular, karaciğer, lipoaspirasyon materyalleri, kordon stroması, plasenta gibi solid yapılardan enzimatik yöntemler ile kordon kanı, amniyon sıvısı ve sinoviyal sıvıdan adezyon özellikleri nedeniyle ayrıştırılarak elde edilebilir.

Mezenkimal kök hücreler adipozitlere, osteoblastalarakondrositlere, tenositlere iskelet kas hücrelerine ve visseralstromal hücrelere differansiye olabilmektedir. Bunun yanı sıra ekdodermal kaynaklı (nöronlar) ve endodermal kaynaklı (hepatositler) dokulara da differansiye olabilirler. Dejenerasyonun olduğu her hücrenin rejenerasyon fonksiyonuna katkı sağlayabilir.

Migrasyon özelliği ile hasarlı dokuya kolayca ulaşabilirler. Immunsupresif, non-immunojenik özellikte olmaları nedeniyle klinik kullanımdaki AVANTAJI doku uyumunun şart olmadığı, uyumsuz bireylerden bile hazırlanır.

Gen transfer kolaylığı ve dayanıklılığı nedeniyle gen tedavisine uygun olmaları bir başka önemli özellikleridir.

Enzim salgılayarak kalıtsal hastalıklarda enzimal defektleri giderebilme potansiyeli vardır.

Kronik organ yetmezlikleri, akut ve kronik yaralar, diş hekimliğinde implant uygulamaları, omurga ve intervertebral disk rejenerasyonu, nonunıon, artroz, myastenia gravis ve oto-immün hastalıklar endikasyon alanları içerisindedir.

Kök hücre tedavisi tek başına kesinlikle kullanılmaz. Tedavi için ciddi planlama ve değerlendirme gerekmektedir. Bağışıklık baskılanması nadiren de olsa oluşturabilir.

Kök hücreler, vücuda hangi yoldan girerse girsin gidecekleri yeri bulurlar. Çünkü hasarlı bölgeden kana sinyaller ulaşır. Kök hücre elde etmek için özel bir cihaza veya laboratuvar ortamına ihtiyaç vardır. Hastanın kemik iliğinden alınan 30 ml kan özel bir cihazda ayrıştırılarak kök hücre elde edilebilir. Ancak küçük hayvanlarda 30 ml kanın alınmasının getireceği sakıncalar, işlemin anestezi altında yapılacak olması hasta sahipleri tarafından pek olumlu karşılanmamaktadır. Bu nedenle bizim temennimiz kedi ve köpekler için Marmara Üniversitesi Hücre Teknolojileri Laboratuvarı'nda bulunan kök hücre bankasından adipöz yani yağ dokusundan alınan mezenkimal kök hücre temin etmek olmuş ve endikasyona göre uygulanan vakalarda yüksek oranda başarı elde edilmiştir.

Eminim ki yakın bir gelecekte kök hücre tedavisi hem beşeri hem de veteriner tıpta birçok vaka için umut kaynağı olacak.

 

Yazının devamı...

Köpeğiniz sürekli kaşınıyor mu?

Beyin; kafatasının içinde,omurilik ise omurlar arasındaki kemik bir kanal içindeki sıvıda bulunmaktadır. Bu sıvı, beyin omurilik sıvısı yani BOS'tur. Beyin-omurilik sıvısı, serebrospinal sıvısı, beyindeki ventirküllerde ependimal (gliya hücreleri) tarafından üretilen, renksiz vücut sıvısıdır. Ventirküller, beynin iç kısmında bulunan boşluklardır. Bu sıvı her gün belirli miktarda üretilip ventriküllerden belli aşamalarla omuriliğe geçer ve burada devir daim olarak zararları etmenleri perifere göndererek beyinden uzaklaştırır. Korteks için yastık veya tampon gibi bir işlev görmekle birlikte kafatasının içindeki beyne mekanik ve immünolojik koruma sağlar.

Beyin omurilik sıvısı beyni çevreler ve beyin onun içinde yüzer. Böylece olduğundan çok daha hafif hissedilir ve yukarıdan aşağıya bir basınç oluşmaz.

BOS’un bir diğer görevi de çarpmalara karşı beyni korumaktır.

BOS’taki aksaklık sinir sistemine zarar verebilir!

Beyin omurilik sıvısı, beyin hücreleri arasındaki madde alışverişinde çok önemli bir rol oynar. BOS’un bu işlevindeki küçük bir aksaklık nöroendokrin faktörlerin çalışmasını etkileyeceğinden sinir sistemine zarar verebilir.

İşte bu noktada köpeklerde özellikle Cavalier King Charles'larda görülen SİRİNGOMYELİ oluşur. Bu ırklarda kafatası dardır. Beynin dar bir alanda olması, beyincikte ve omurilik sıvısının kanaldaki sirinkslerde birikmesine neden olur.

Her hayvanda klinik bulgu görülmeyebilir ve bulgular 6 ay ila 3 yaş arasında görülür. Bulgular, bu kanallardaki tıkanmanın derecesine bağlı olarak gelişir.

KING CHARLES’INIZ;

-Sürekli kaşınıyorsa,

-Kuyruğunu yakalama hareketi yapıyorsa,

-Kendini ısırma ve patilerini yalama davranışı gösteriyorsa,

-Havayı kaşıyorsa,

-Sinek yakalama hareketi yapıyorsa,

-Arada arka tek ayağını kaldırıp aksıyorsa, HEKİMİNİZE danışma vaktidir.

Tecrübeli hekim, tanıyı sizden aldığı an emmez; klinik muayene ve ardından ileri görüntüleme tekniklerinden MRI ile koyar.

Tedavide ise ilerlemeyi azaltmak için kortikosteroid, BOS üretimini azaltan ilaçlar uygulanır.

Ancak kesin tedavi omurilik zarlarının arasına operatif olarak şant takılmasıdır.

 

Yazının devamı...

Dişsiz'in köklü tedavisi

O sırada aklıma yaşlı ressam Behrman geldi. Hani hastane odasında yaşama umudunu pencereden gördüğü ağacın yapraklarına bağlayarak son yaprak düştüğünde öleceğine inanan Johnsy…

14 Nisan’da başladı onlarla hiç unutmayacağım hikayemiz. Hikayemin kahramanı ise 2.5 yaşındaki dişsiz isimli kedi. Bir akşamüzeri Gökçe Hanım eşi, telaşlı bir şekilde ellerinde tekir bir kedi ile geldiler kliniğime. Dişsiz'in kısa bir sürede zayıfladığını, giderek iştahsızlaştığını, bazı günlerde hafif titremeler, seğirmeler gözlemlediklerini ve halsiz olduğunu söylediler. Gökçe Hanım, gergin ve epeyce stresliydi. Gözlerinden yorgunluğunu, umutsuzluğunu ve biraz da güvensizliğini okuyabiliyordum.

“FIP olabilir dediler '' dedi. Müdahale edilmiş ancak durum her geçen gün kötüye gitmiş. Böbrek ve karaciğer değerleri de yükselmeye başlamış üstelik.

Evde üç kedileri daha vardı ve onların sağlık durumları gayet iyiydi.

Önce ben de FIP olabileceğini düşündüm. Suratım düştü. Onları dinlediğim masamdan aniden kalktım, Dişsiz' in iki gün önce yapılmış biyokimyasal sonuçlarına baktım. Evet, karaciğer ve böbrek değerleri yükselmişti. Belli ki dualite içinde çalışan iki organda bozulmalar başlamıştı. 2.5 yaşındaki bir kedide bu durumun sebebi olarak da ilk önce coronavirüsün mutasyonu sonucu şekillenen FIP (Feline Infeksiyöz Peritonitis) akla geliyordu. Ancak detaylı testlere geçmeden önce biyokimyasal test parametrelerindeki albümin ve globülin oranın FIP olma ihtimalini ortadan kaldırdığını görünce "Rahat olun, kediniz FIP değil" dedim.

"Hande Hanım emin misiniz? Bakın annem amansız ve tedavisi zor olan bir hastalığa yakalandı. Tam bu sırada Dişsiz de hastalandı ve teşhis yok. Sanki Dişsiz iyileşirse annem de iyileşecek gibi. Biliyorum bu saçma ama onlar birbirlerine çok bağlılar ve şu an ikisi de birbirinden ayrı hastanede."

O sırada aklıma yaşlı ressam Behrman geldi. Hani hastane odasına yaşama umudunu pencereden gördüğü ağacın yapraklarına bağlayarak son yaprak düştüğünde öleceğine inanan Johnsy...

Behrman, Johnsy'e umut vermek için baktığında gördüğü pencereye koskocaman bir yaprak çizmişti ve o yaprak hiç düşmemişti.

Gökçe Hanım'ın annesi Fatma Hanım ve Dişsiz de sanki yaşamlarını birbirlerine bağlamışlardı.

O sırada Dişsiz'de yeniden seğirmeler ve titremeler başladı. Birdenbire epileptik nöbetler tarzında ataklar geçirmeye başladı. Bu atakların, bu konuşmadan sonra oluşması beni de etkilemişti haliyle…

İçim içime sığmıyordu. Ancak hekim olduğumu, duygusallığı bırakarak bilgi ve tecrübemi kullanmam gerektiğini biliyordum.

"Gökçe Hanım" dedim, "Kediniz FIP değil, lösemi değil, Kedi AIDS'li değil. Eminim, olmadığını da size yapacağım testlerle kanıtlayacağım."

Tabii ki öncelikli olarak esas olan atak sırasında Dişsiz'i stabilize ettikten sonra semptomlar ve kan parametreleri sonucunda Dişsiz’i, hastalık ön izleme merkezleri tarafından beş ihmal edilen paraziter enfeksiyonlardan biri olan toksoplazmozis olabilme ihtimalini kesinleştirmek adına speed test ile toksoplazma testine tabi tuttum. Yanılmamıştım. Lösemi ve Kedi AIDS testlerini de uyguladım ve negatif sonucu gördüm. Dişsiz toksoplazmosis idi. Ataklar korkunçtu ve Dişsiz gecenin sonunda bilinçsiz koma halde yoğun bakımdaydı.

İşim bu noktadan sonra biraz zordu çünkü prime hastalık olan üstelik sinirsel formunda tarafıma başvurulduğu için hem toksoplazmosis ile mücadele edecek hem de parazitin böbrek ve karaciğere verdiği hasarı düzeltecektim.

Toksoplazmosis, T. Gondi isimli protozonun neden olduğu bir enfeksiyondur. İnsanlar dahil tüm sıcakkanlı canlıları etkilese de kedilerde daha sık görülür. Çünkü bu protozoon yaşam döngüsünü kedilerde tamamlar. Kediler bu canlının ürediği ve dışkı ile çevreye bulaştırdığı tek canlıdır. Kediler bu canlının ürediği ve dışkı ile çevreye bulaştırdığı tek canlıdır. Kediler dışında iyi yıkanmamış çiğ sebzeler, çiğ et de insan enfeksiyonu için önemli bir bulaşma yoludur. Özellikle gebe kadınlar için abortus (düşük) veya bebekte anomali oluşturduğu için tehlikelidir.

Toksoplazmosis kedilerde halsizlik, iştahsızlık, ateş, kilo kaybı, solunum problemleri, nöbet, titreme, kas güçsüzlüğü kısmi veya tam paralizis, kusma, ishal, abdominal ağrı, sarılık gibi belirtilere neden olur; Dişsiz'deki tüm semptomlar yani.

Hastalığın tanısı için hekim dışkı analizi, kan sayımı, biyokimyasal ve serolojik testler ve idrar analizi yapmak durumundadır. Serolojik testler toksoplazma antijenlerinin vücuttaki ölçümü esasına dayanır. Hekiminiz bu testler sonucunda enfeksiyonun akut mu yoksa kronik mi olduğunu tespit edecek ve 3 hafta sonra testleri tekrarlayacaktır. Bu testlerde IGM ve IGG isimli antikor seviyelerine bakılır. Antikorlar, normal olarak vücutta bulunan proteinlerdir ve antijen varlığında nötralize etmek için yanıt olarak üretilir.

IGM; enfeksiyonun aktif olduğunu gösterir. Enfeksiyondan 1 hafta sonra artar ve 3 ay boyunca pozitiflik verir.

IGG antikorları 2-4 haftada pozitiflik verir ve 1 yıl boyunca bu pozitiflik devam eder.

Tanı amaçlı çekilen röntgende akciğer dokusunda enfeksiyona bağlı değişiklik gözlemlenir. Sinirsel formda ise daha ileri tetik için serobrospinal sıvının (beyin omurilik sıvısı) PCR'da incelenmesi sonuç verir.

Tedavisi ise 2-4 hafta uygulanan antibiyotik ve tabii ki bozulan organların semptomlara göre tedavisidir. Günde birden fazla kriz geçiren ve koma halde yatan Dişsiz, tedavinin 6. gününde bilinci yerine gelmiş ama hala ayağa kalkamıyordu.

8. günde kısa adımlar halinde güçsüz ama azimli bir iki adım atıp oturmaya başladı. Biyokimyasal değerler çok yavaş olsa da normal değerlere doğru dönmeye başlamıştı.

Tedavimin 9. gününde Dişsiz’in iyileşmesini hızlandırmak ve bozulan hücrelerin rejenerasyonunu sağlamak için beşeri bölümde eğitimlerine katıldığım kök hücre tedavisini tedaviye ek olarak uygulamaya karar verdim.

Dejenere olan her hücrede rejenerasyon yaratır kök hücre. Türkiye'de artık minik dostlarımız için bir kök hücre bankası kuran TEKGEN firması yetkilileri ile yapılan sürekli görüşmeler ile Dişsiz için ayrıca bir kök hücre tedavi protokolü oluşturduk ve 2 milyon kök hücreyi Dişsiz’e uyguladık.

10 ve 11. günlerde Dişsiz’in halsizlik problemi ortadan hızlı bir şekilde kalkmış, bozulan organ değerlerinin düşüşü ise hızlanmıştı.

Dişsiz yemek yiyor, yürüyor ve artık hiç nöbet geçirmiyordu. Bu hızlı gelişme sonucunda protokolümüzeki plan gereği ayın sonunda, ilk uygulamadan 15 gün sonra ikinci kez 2 milyon kök hücreyi uyguladık.

İkinci uygulamadan birkaç gün sonra üre, ALT ve AST değerleri normal seviyeye geldi, kreatin değeri ise 2 olarak sabitlendi.

4 haftalık antibiyotik uygulamasını ve tedavisini kesip 1 haftada daha kliniğimde gözlem amaçla misafir ettim Dişsiz'i.

Her şey normal seyrediyordu. Artık Gökçe Hanım’ın gözlerinin içi gülüyordu.

Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Dişsiz’i taburcu ettiğim gün, Gökçe Hanım’ın annesinin de çekim ve tahlil sonuçlarının temiz olduğu haberi geldi. Fatma Hanım da tedaviye cevap vermiş, eski sağlığına kavuşmuştu.

Şimdi Öktem ailesi mutlu, Dişsiz mutlu ve ben mesleğimin en güzel yanı olan bir canı kurtarabilmenin ve dolayısıyla bir ailenin yüzünü güldürebilmenin haklı gururu, huzuru içindeyim.

Umutların hiç kaybolmaması dileğiyle, teşekkürler Dişsiz; yaşama tutunduğun için, dirayetin için.

Teşekkürler Veteriner Hekim Ege Saygın; araştırmaların, bilgin ve tecrübeni umutla kullandığın için.

Teşekkürler Gökçe Öktem; sabrın, anlayışın ve tarafıma olan inancın için.

Ve teşekkürler siz hayvanseverler; hikayemi sonuna kadar okuduğunuz için.

 

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.