Cadde Abidin Dino'yu nasıl tanırdınız?

Abidin Dino'yu nasıl tanırdınız?

29.11.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Abidin Dinoyu nasıl tanırdınız

serfiergun@milliyet.com.tr 1978'de Abdi İpekçi, Milliyet'te Yaşar Kemal'in Deniz Küstü romanını yayımlamaya karar vermiş, ama Abidin Dino'nun resimleriyle. Sonra düşünmüş, "Paris'te yaşayan ünlü bir ressamdan, günlük gazetede tefrika edilecek bir roman için resimler yapması istenebilir mi?" Abidin Bey hemen kabul etmiş: "Dosta düşmana karşı en büyük sergimi açacaktım, iki ay boyunca her gün ister istemez çizgileri görecek, yargılayacaktı. Resimlerimle birlikte gazete her gün İstanbul balıkçılarının eline geçecekti. Ya da Anadolu yaylasında Çorumlu, Kayserili, Sivaslı köylülerin eline varacaktı örneğin. Bir ömür boyunca resimlerimi asıl onlara göstermeyi düşlemiştim, emekçilere sergi açmayı kurmuştum." Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Sakıp Sabancı Müzesi'nde çok geniş kapsamlı bir Abidin Dino sergisi açıldı. 14 yıl once kalp yetmezliğinden vefat eden Abidin Dino'nun elli yıllık dostları Ferit Edgü, Oktay Rıfat'ın oğlu Semih Rıfat (Ağustos ayında kaybettik) ve Metin Deniz hazırlamışlar sergiyi, tabii Sabancı Müzesi Direktörü Nazan Ölçer ve ekibinin orkestrasyonu ile. Sergi retrospektif değil, yani Abidin Dino'nun her döneminden örnekler yok. Ama yaşamından kesitler var. Ferit Edgü Dino için, "Bir çağa tanıklık yapmış bir Türk aydını, onun yaşamını yansıtmaya çalıştık" dedi. Karikatürist, ressam, yazar, sinemacı ve illustrator Abidin Dino'yu anlattı. Bazıları ona illustrator derlerken hafifçe de burun kıvırırlarmış. Ama Dino hiç gocunmazmış. Ne güzel gerekçe değil mi? Şanslıydım, Sabancı Müzesi'ndeki sergide Güzin Dino ile de tanıştım ve onunla bir söyleşi yaptım. Abidin Dino 1940'ların başında Paris'ten döndükten sonra bir ara İstanbul'da ablası Leyla'nın evinde oturmuş. İşte o apartmanda alt kat komşuları da Güzin Diker'miş. Bir gün annesi Güzin'i üst kata Leyla'ya göndermiş de Abidin'le taşındıktan altı ay sonra tanışabilmişler. Artık annenin mi yoksa abla Leyla'nın mı komplosudur bilinmez. "Abidin'de şeytan tüyü vardı" dedi Güzin Dino. "Sadece erkekler, kadınlar arasında değil, bir lokantaya giderdik Abidin'in etrafını kediler köpekler de sarardı." O sırada Güzin Hanım İstanbul Üniversitesi'nde asistanmış. Kısa bir süre sonra fikirleri sakıncalı bulunan Abidin Dino önce Mecitözü'ne, sonra da Adana'ya sürülmüş. Abidin Dino'nun cümleleriyle: "Bu da garipti. Büyükbabam, onun da adı Abidin'di, ama o paşaydı. Başka bir deyişle polis tarafından kuramsal olarak bir zamanlar büyükbabamın yönetiminde olan topraklarda ikamete zorlanmıştım. Doğrusu çok hoş bir durumdu bu. Çünkü Adana'nın en büyük caddesi büyükbabamın adını taşıyordu."1943'te Güzin Hanım Adana'ya gitmiş ve evlenmişler. Abidin Dino, zar zor, daha sonra Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde iş bulan eşinin yanına taşınmış. Ama sürekli takip edilmişler polis tarafından. Abidin Dino dönemin İçişleri Bakanı Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu'na gitmiş ve "Ya bana pasaport verin ya da tutuklayın" demiş. Pasaportunu almış ve Roma üzerinden Paris'e gitmiş. Güzin Hanım önce annesinin rahatını sağlamış, ondan sonra kocasının yanına gitmiş. Abidin'de şeytan tüyü vardı "Abidin Bey bir koca, bir sevgili olarak nasıldı?" diye sordum Güzin Hanım'a, bana mahcup mahcup "Biz birbirimizi hiç karı-koca olarak düşünmedik. O zamanki koşullarda evlenmek gerekiyordu, biz de evlendik" dedi. Benim aklıma tabii hemen Jean Paul Sartre-Simone de Beauvoir aşkı geldi. Çift olarak hayattaki duruşları da benzemiyor değil. Paris'te ilk zamanlar çok para sıkıntısı çekmişler. Allahtan Güzin Dino, Doğu Dilleri Enstitüsü'nde iş bulmuş ve bütün hayatı boyunca da çalışmış. Türkiye'de yayın yasağı olan şairler ve edebiyatçıların kitaplarını basmasına yardımcı olmuş. Tabii eve gelen gidenin haddi hesabı yok. Evin bakımı, yemek işleri Güzin Hanım'ın üstünde... Abidin Bey çok güzel yumurta kırarmış. Her gün de yumurta yenmez ki... Okuyan, düşünen, yazan, çizen herkes dost. Güzin Hanım, Sakıp Sabancı ile de dostlukları olduğunu söyledi. Sakıp Bey her Paris'e gittiğinde Dino'ları arar, onları yemeğe çıkarırmış. Bir ara Adana'ya da gitmişler birlikte. Zaten Sabancı Müzesi'ndeki sergiye olur vermesinin bir nedeni Sakıp Bey'le olan dostlukmuş, öteki de Abidin Bey'in Ferit Edgü'ye olan güveni ve arkadaşlığı. Güzin Hanım Ferit Edgü'nün artık kendisi için de bir kardeş olduğunu söyledi. 'Nasıl bir sevgiliydi' Hillary Clinton'un tam da başkanlığa oynadığı şu günlerde İsveç'in ABD'de bir operasyonu var. Bill Clinton'un Başkan olduğu dönemde İsveç'in Washington Büyükelçisi Henrik Liljegren'di, Clinton'larla da ahbaplığı vardı. Daha öncesi ve sonrasında da İsveç'in Ankara Büyükelçisi. Sarışın uzun boylu karısı Nil Hanım, Türk kamuoyunun bildiği bir isim. Hani şu Recai Kutan'ı iki yanağından öpüp sonra da "Öptüm işte şapur şupur, yarabbi şükür" diyen sefire. Henrik Liljegren Göztepe'deki evinde yarı emeklilik yarı Sabancı Üniversitesi think tank'indeki görevi ile idare ederken İsveç'in ünlü otomotiv şirketi Saab kendisini Washington'a kıdemli siyasi ve diplomatik danışman atadı. Bugün yola çıkıyorlar. İsveç Devleti Dupont Circle civarında kocaman bir ev veriyormuş kendilerine. Saab birkaç yıl önce otomotiv kısmını General Motors'a satmıştı. Liljegren'in temsil edeceği bölümler askeri ve sivil havacılık, savunma, yüksek teknoloji, uzay, sivil güvenlik bölümleri. Saab CEO'su ?ke Svensson, Henrik Liljegren'i Washington'a özel elçi olarak gönderiyor. İsveç ABD'deki iktidar değişikliğine sıkı hazırlanıyor. Clinton'a yakın, Washington'da görev yapmış adamını ABD'de İsveç'in savunma, uzay, havacılık ve uçak sanayiinin lobisini yapmakla görevlendiriyor. Nil Henrik Liljegren Washington yolcusu