Üç haftadır bir “Caveman”dir duyuyorum, kulak asmıyorum. Anladığım, bu tek kişilik bir oyun. Tanıtım metinlerinde “Cinsiyetler çatışması” gibi laflar geçiyor. Efendim “bir ilişkide bulunmuş - bulunan - bulunmak isteyen” herkes izlesinmiş...
Hah dedim, kadınlarla erkeklerin acıklı hallerinden rant sağlayan bir ‘eser’ daha. İlişkiler sarpa sardıkça mevzuyu çözmeye yönelik daha çok film, kitap, sav, iddia atılıyor ya ortaya hani... Benim de içimden “Bırakın, dağınık kalsın” demek geliyor artık.
Ve fakat, “Caveman”i, güzel Türkçemizle söylersek “Mağara Adamı”nı, BKM’nin güzide basın danışmanı Selma Semiz hararetle tavsiye ediyordu. Üstüne üstlük sahnedeki ‘tek kişi’ Alper Kul’du, hiçbir şey olmasa iyi bir oyuncu izleyeceğimiz kesindi, kalktık gittik...
Köstebek kim?
Nasıl anlatmalı ne kadar çok güldüğümüzü, bir o kadar aydınlandığımızı, dört kadın birbirimizi dürte dürte “Ama ya, sahiden böyle yapıyoruz” diye diye izlediğimizi...
Oyun belkemiğini “Erkekler avcıdır, kadınlar toplayıcı” ilkesi üzerine kurmuş ve bunu hayatın her alanına uyarlayarak gidiyor. Bir ‘Mağara Adamı’mız var, Kamil... Karısı Banu onu kapının önüne koymuş. Bizim adam bir yandan affedilmeyi bekliyor, bir yandan anlatıyor da anlatıyor...
Alışveriş alışkanlıklarından giriyor, kadınların beklediği, erkeklerin akıl edemediği güzel sözlerden çıkıyor ama bütün bu klişe konulara başka bir gözle bakmanızı sağlıyor. Sırf bizi deli etmek için yapıldığına
inandığımız bazı şeylerin asıl anlamlarına vakıf oluyoruz misal. Son derece değerli ‘içeriden’ bilgilerle donanıyoruz.
Ama aynı anda ‘Aramızdaki köstebek kim?” duygusu da hakim. Çünkü adeta Kamil, ya da Alper Kul, bilemediniz oyunun yazarı Rob Becker gelmiş bizim en kız kıza toplantılarımızda masanın altına saklanmış gibi bir hava var.
İğneleyici değil şefkatliVelhasıl, her iki cinse dair çok kilit farklılıklara parmak basıyor oyun ve bunu hiç bilgiçlik taslamadan, bir tarafı kayırmadan, iğneleyici olmadan yapıyor. Kadına da erkeğe de şefkatle yaklaşıyor, en güzel tarafı bu.
Bir de DOT’un “Böcek”iyle tanıyıp “Vur / Yağmala / Yeniden”de oyunculuğuna bayıldığımız Alper Kul’un nasıl yetenekli bir komedyen olduğunu keşfetmek tabii... “Güneşi Gördüm”de PKK’lı Serhat olarak izlediğimiz Kul, bence çok kısa süre içinde ciddi bir yıldız olacak. Üstelik metnin uyarlamasını da kendisi yapmış, iki kere tebrikler...
Çünkü “Caveman” 18 senedir dünyanın dört bir yanında oynanageliyor ve tabii ki en önemli şey, mevzu ne kadar evrensel olursa olsun her ülkeye göre değişiyor olması. Bizim mağara adamımız da son derece bize özgü.
Özetle “Caveman”i görün derim. Ağlanacak halinize gülmek için değil, ağladığınız hallerin gülünçlüğünü görmek için...
Emek KahveHaftasonu güneşi görüp yollara düştük bütün İstanbullular gibi. Boğaz çocuğuyuz ya, ilk hedefimiz Rumeli Hisarı. Hisar her gün biraz daha mahşer yerine benziyor. Kahvaltısıyla meşhur Kale ikinci bir şube açtı ama nafile... Trafik çıldırtıcı, park sorunu çözümsüz... Ne o, pazar keyfi...
Buraların eski hallerini canlandırmaya çalışıyorum gözümde. Üniversite yıllarımda, arkadaşlarla buluşup ‘mühim’ meseleler konuştuğumuz, biraz da gözlerimizle ‘birilerini’ aradığımız Ali Baba vardı... Zaten neredeyse bir tek o vardı. Yok şimdi. Yerine Saray Muhallebicisi açılacakmış.
Sonra istikamet Yeniköy. Yılların Emek Kahvesi’nin önünden içimiz sızlayarak geçiyoruz. Bomboş, terk edilmiş durumda... “Emek Kahvemiz kapatılamaz!”
Kapatıldı işte ama... Bir yalı sahibinin şikâyeti yetti yarım asırlık kahvenin mühürlenmesine. Her biri aileden biri gibi olan çalışanlarının işsiz kalmasına...
Manavından kasabına herkesin canı sıkkın. “Ankara’da yakınları varmış tabii” diyorlar kime sorsan. Anılarımızın üzerine kilit vurulmuş durumda bir kez daha. Yakında bir Saray Muhallebicisi yakışır oraya...