Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Balkanlar’dan gelen tiyatro dalgası


‘Profesyonel’, İstanbul Devlet Tiyatroları’nın yeni sezon oyunlarından biri. 2004’te İstanbul Film Festivali’nden ‘jüri özel ödülü’ almıştı.


Gündüze özgü aydınlıktan bahseden bütün selamlaşmaları kaldıralım. Gün ortasında bile geceye selam verelim. Aydınlığa kavuşana kadar da böyle davranmakta direnelim.
Sonu bu çarpıcı cümlelere varacak oyun için perde açıldığında bir ofiste buluyoruz kendimizi. Bir yayınevi. Hikayemizin anlatıcısı, 40 yaşlarında bir ‘edebiyat adamı’ olan Teodor, annesinin çağırdığı ismiyle Teya.
O güne kadar yalnızca iki kitabı yayımlanmış, kendi ifadesiyle ‘takdir edilesi bir üretimsizliğe’ imza atmış, bugün ise yayınevinin başında. Bir gün kapısını beklenmedik bir ziyaretçi çalıyor. Onun hakkında şaşılacak detaylar bilen gizemli bir yabancı. Adı Luka Laban. Aralarında bir söz düellosu başlıyor önce, kısa sürede anlıyoruz ki Luka, hayatının 20 senesini sistem karşıtı bir ‘aydın’ olan Teya’yı izleme göreviyle geçirmiş, bu arada onun adımları üzerinde yürürken ‘dönüşüm’ geçirmiş bir gizli polis. Ve bugün, artık bambaşka siyasi rüzgarlar eserken, Teya’ya geçmişini armağan etmeye geliyor. Etkileyici bir devir teslim töreni ve artık kim sistemin içinde, kim sisteme karşı belli değil.

Rejide Işıl Kasapoğlu var
'Profesyonel', İstanbul Devlet Tiyatroları’nın yeni sezon oyunlarından biri. Ünlü Sırp yazar Duşan Kovaçeviç’in daha önce sinemaya da aktardığı ve 2004'te İstanbul Film Festivali’nden ‘jüri özel ödülü’ aldığı oyunu.
Tiyatromuzun usta ismi Başar Sabuncu ve Bilge Emin tarafından Türkçeleştirilen 'Profesyonel', Işıl Kasapoğlu’nun rejisiyle sahneleniyor. Bülent Emin Yarar ve Yetkin Dikinciler gibi iki büyük oyuncuyu bir araya getiriyor ve dolayısıyla izlemeye doyulmuyor.
“Değişmemekte ısrar eden dünyayı değiştirmek istiyorum. Yarı aydınların, yarım (!) sanatçıların kullanılmalarından, kendilerini kullandırtmalarından bıktım. Hüzünlüyüm. İsyan ediyorum. Teya gibi... Luka Laban gibi...”

Haberin Devamı

Herkes kendi derdinde
Işıl Kasapoğlu’nun oyun kitapçığındaki ‘isyanıyla’ bitirelim sözlerimizi ve sahnelerimizdeki ikinci Kovaçeviç oyununa geçelim. Yazarın yine Bilge Emin tarafından Türkçe'ye kazandırılan ikinci oyunu 'İntiharın Genel Provası', dünya prömiyerini ülkemizde yaptı. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda, Nurullah Tuncer’in rejisiyle.
Kabaca özetlersek, intihar etmek için köprüye çıkan bir mimarın etrafında gelişen bir dizi hızlı macerayı anlatıyor. Önce bir balıkçı, ardından mimarın sevgilisi, bilahare bir gemi kaptanı koşup geliyor ve onu intihardan vazgeçirmek istiyorlar. Neden? Her biri kendi çıkarları nedeniyle. Biri, “Atlarsan ağlarım parçalanır, çoluğum çocuğum aç kalır” diyor, öteki “Gemimin üstüne düşersin, yolcularım ölür” diyor. Sevgili bile kendi derdinde.

Serhat Kılıç’a dikkat
Derken devreye kaptanın üç kardeşi daha dahil oluyor ve iyice karışıyor mevzu. Sonunda elimizde herbiri bir diğerinden bir parça koparmaya çalışırken tek göze, tek bacağa ve tek böbreğe mahkum olmuş üç insan kalıyor. Bir de soru: “Kurtlar neden ot yemez?” Ve cevap: “Çünkü bunu onlar için koyunlar yapar.”
Bennu Yıldırımlar’ın, Bora Seçkin’in, İbrahim Can’ın oyunculuklarını tek tek kutlarken, yakında Zülfü Livaneli’nin 'Veda'sında Salih Bozok rolünde izleyeceğimiz Serhat Kılıç’a özellikle dikkat çekmek istiyorum. Dört kardeşin dördünü de o oynuyor ve sahiden tiyatromuz için bir müjde sayılacak bir oyuncu.
Her iki oyunun da çılgın bir temposu, bol kahkahası ve hüznü var. İstanbul’un iki sahnesinden, artık kurtlar için otlamak istemeyenlere diyecek sözü olan sesler yükseliyor. Balkanlar’dan gelen, bize hiç ama hiç yabancı olmayan sesler, kulak verelim.